KCDK-E ve TJK-E'den Strasbourg'a çağrı: Tarihi önemde bir buluşma olacak
KCDK-E ve TJK-E, 15 Şubat Komplosu'nun yıl dönümü vesilesiyle halkları Strasbourg'a çağırarak, bu buluşmanın tarihi önemde olacağını vurguladı.
KCDK-E ve TJK-E, 15 Şubat Komplosu'nun yıl dönümü vesilesiyle halkları Strasbourg'a çağırarak, bu buluşmanın tarihi önemde olacağını vurguladı.
KCDK-E Eşbaşkanı Zübeyde Zümrüt ve TJK-E Sözcüsü Ayten Kaplan, yıl dönümü yaklaşan Uluslararası Komplo'ya ilişkin açıklama yaptı.
Almanya'nın Dortmund kenti Demokratik Kürt Toplum Merkezi'nde gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Zübeyde Zümrüt, şu açıklamaları yaptı:
"Uluslararası komplonun 26. yılını geride bıraktık ve maalesef 26 yıldır İmralı Adası’nda tecrit devam ediyor. İmralı Adası bir tecrit sistemidir. İmralı’da Önder Apo’nun 26 yıldır yürüttüğü mücadele ve direniş, dışarıda da ona bağlılığını ifade eden milyonlar tarafından sürdürülüyor. Milyonlar, Önder Apo’nun özgürlüğü için direniş halinde. Bugün, 26. yılı karşılarken, bir yandan İmralı tecridi devam ediyor, diğer yandan ise Önder Apo için “Umut Hakkı” doğmasına rağmen AKP-MHP faşizminin buna dair adım atmaması, hukukun nasıl işlediğini gözler önüne seriyor.
10 Ekim 2023 tarihinde bir hamle başlattık. Bu hamle, sadece Kürtler tarafından değil, küresel çapta dostlarımızın öncülüğünde “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” şiarıyla yürütülen bir kampanyaydı. Elbette geçmişte de Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için birçok kampanya yürütüldü. Ancak tüm bu deneyim ve tecrübelerimizle birlikte 2023 yılında yalnızca Kürtlerin değil, küresel çapta dostlarımızın, aktivistlerin, kadınların, gençlerin ve aydınların da rol alması bizim açımızdan önemli bir süreçti.
Bu hamleyi başlatırken belirlediğimiz noktalardan daha fazla ülkede sahiplenme gerçekleşti. Bu kampanya, kendisiyle birlikte önemli bir gündem de yarattı. Ancak elbette bu yapılan eylemler ve etkinlikler yürüttüğümüz mücadele için yeterli olmadı. Hem toplumsal hem hukuki hem de diplomatik mücadeleyi yürütme kararlılığımız devam ediyor. Ancak Önder Apo’yu hâlâ fiziki olarak özgürleştirebilmiş değiliz.
15 Şubat komplosunu, bu hamle çerçevesinde karşılıyoruz. İddiamız büyük. Katılım açısından, Strasbourg’da verilecek mesaj da kritik bir öneme sahip. Bu mesaj sadece sözlü olmayacak; yüz binlerin Strasbourg’da Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü haykırması en büyük mesaj olacaktır.
Bu doğrultuda uzun süredir hazırlıklar yürütülüyor. 26 kişi, 26 gün boyunca, 26 yıla atfen Paris’ten yürüyüşe başladı ve 14 Şubat’ta Strazburg’a varacaklar. Onları ciddi bir karşılama bekliyor. Diğer taraftan, 15 Şubat için Kürt Gençlik Hareketi ve enternasyonalist gençler, 9 Şubat’ta bir araya gelerek uzun bir yürüyüş başlatacaklar. Biz de tüm planlamaları yaparak, halkımızı 15 Şubat’ta saat 10:00’da Strasbourg’da bir araya gelmeye çağırıyoruz. Halkımızı bekliyoruz! Eğer bir çözüm olacaksa, onun adresi bellidir. Tek ses, tek yürek olarak bir kez daha İmralı’yı işaret edeceğiz. Kürt sorunu çözülecekse, muhatabı Önder Apo’dur. Kürt sorununun muhatapları bir araya gelecekse, Önder Apo’nun da fiziki olarak özgür olması gerekir. Bir taraf tecrit altındayken, diğer tarafın özgür olması, çözümün sonuç vermeyeceğini geçmiş deneyimlerden biliyoruz.
Bu yılın 15 Şubat’ı tarihi bir öneme sahiptir. Tüm halklarımızın, yediden yetmişe, Strasbourg’a akması gerekiyor!"
'HALKIMIZ SEFERBER OLMALI, BÜYÜK KATILIM SAĞLAMALI'
KCDK-E Eşbaşkanı Engin Sever de şunları söyledi:
"26 yıldır Önder Apo üzerinde uluslararası bir komplo yürütülüyor. Bu komplonun amacı Kürt halkının özgürlük mücadelesinin yenilgiye uğratılmasıydı.
100 yıldır işgalci Türk devleti, büyük güçlerle birlikte Kürdistan’a saldırıyor. Buna karşı büyük mücadeleler verildi. Büyük serhildanlar yaşandı.
Kürt özgürlük hareketi ve Önder Apo’nun çıkışıyla yeni bir yaşam yaratıldı.
Buna karşı uluslararası alanda da saldırılar devam ediyor. Kürdistan halkı olarak uluslararası güçlere, ilgili kurumlara, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’ne çağrıda bulunuyoruz: 26 yıldır önderliğimiz esaret altında. Halkımız nefessiz bırakılmak, özgürlükten mahrum bırakılmak isteniyor. 26 yıldır Kürtler yaşadıkları her yerde büyük eylemler gerçekleştirdi. Önemli sonuçlar elde etti. Büyük fedakarlıklarda bulundu.
En son 10 Ekim 2023’te Kürt halkının dostlarının öncülüğünde ‘Önder Apo’ya özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm’ hamlesi başlatıldı. Bu hamle tufan gibi tüm dünyaya yayıldı. Önder Apo ve özgürlük paradigması etrafında büyük bir sahiplenme var.
Ancak Türk devleti, uluslararası devletlerin desteğiyle, bu komployu önümüzdeki süreçte de sürdürmek istiyor.
Tecrit bugüne kadar sonuç almadı. Şunu çok net bir şekilde ifade ediyoruz: Tüm gücümüzle, tüm örgütlerimizle KCDK-Avrupa olarak Önder Apo ile yürüyeceğiz. Eğer çözüm isteniyorsa, Kürt meselesi ve tüm Ortadoğu sorunlarını çözmek istiyorlarsa, anahtar Önder Apo’dur. Önder Apo ile görüşme olmalı ve bu görüşmeler sonucunda Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanmalı.
Büyük hedefimiz Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüdür. Bu nedenle 15 Şubat’ın yıl dönümünde saat 10.00’da Strasbourg’da tren garı önünde seferber olmalı. Çünkü özgürlüğümüz Önder Apo’nun özgürlüğünden geçer. Ortadoğu’nun özgürlüğü Önder Apo’nun özgürlüğünden geçer.
Kuzey, Doğu ve Güney Kürdistan’a yönelik saldırıların kırılması Önder Apo’nun özgürlüğünden geçer. Kürdistan’ın dört parçasından halkımız Strasbourg’daki eylemde yerlerini almalı.
Bununla birlikte, aynı gün dünyanın her yerinde milyonlarca Kürt ayakta olacak.
15 Şubat’ta Strasbourg’da olacağız ve İmralı’daki işgalci tecrit sistemini kıracağımızı ve Önder Apo’yu özgürleştireceğimizi haykıracağız."
'ÖNDERLİĞİMİZİN ÖZGÜRLÜĞÜ BİZİM ÖZGÜRLÜĞÜMÜZDÜR'
TJK-E Sözcüsü Ayten Kaplan da şunları kaydetti:
"Önderliğimizin hâlâ özgürlüğüne kavuşamaması ve birçok haktan mahrum bırakılması, mutlak tecrit altında tutulması, Türk devletinin kendi anlayışına göre İmralı sistemini daha da derinleştirip izole etmesi, kritik bir aşamada olduğumuzu gösteriyor. Bu açıdan, özellikle 26. yılı 2023’ten itibaren yürütülen hamleye güçlü bir cevap vererek değerlendirmeliyiz.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye bir yıl süre tanıyarak, Eylül 2025’e kadar Önderliğimizin durumunu düzeltmesini, avukat ve aile ziyaretlerini sağlamasını ve aynı zamanda Umut Hakkı’nın uygulanması yönünde ödev verdi. Ancak daha önce de görüşmeler ve çözüm arayışları olsa da bunların tek taraflı yürütüldüğünü gördük. Önderliğimizin dediği gibi, tecridin devam etmesi ve halen avukatlar ile ailesinin başvurularının reddedilmesi, Türkiye’nin kendine göre bir çözüm arayışı içinde olduğunu, ancak Önderlik üzerindeki tecridi kaldırmadan politika yürüttüğünü gösteriyor.
Bir yandan Önderliğin konumunu ve durumunu düzeltmeye çalışırken, diğer yandan özgürlük hareketine saldırılar devam ediyor. Türkiye Başur'da kimyasal silah kullanmaya devam ediyor. Rojhilat’ta “Jin, Jiyan, Azadî” devrimi idamlarla bastırılmaya çalışılırken, aynı zamanda Türkiye, Rojava’da oluşturulan sisteme yönelik saldırılarını sürdürüyor. Bakur’da da siyasi soykırımlarla Kürt halkına saldırılar sürüyor. Yani soykırım politikası devam ediyor, ancak bir yandan da bir arayış var. Bu arayışın gerçek anlamda çözüme, demokrasiye denk gelmesi isteniyorsa, bu Önderliğin özgürlüğünden geçer. Tecridin devam etmesi, bizim açımızdan hamlenin daha da yükseltilmesi ve güçlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu anlamda birçok ülkede, farklı kıtalarda dostlar, halklar, gruplar, parlamenterler ve hatta son dönemde Nobel ödülü sahiplerinin açıklamaları, Önderliğin paradigmasının tüm halklar için demokratik ve özgürlükçü bir model sunduğunu gösteriyor.
Strasbourg’da yapacağımız yürüyüş, hem Önderliğe yönelik mutlak tecridin kırılması hem de soykırım politikalarının son bulması için güçlü bir mesaj olacaktır. Orada bir araya gelerek, irademizin Sayın Abdullah Öcalan olduğunu haykıracağız. Başta kadınlar olmak üzere tüm halkımızı ve dostlarımızı 15 Şubat’ta Strasbourg’a davet ediyor, kendi iradelerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Kürt halkının tarihi, dili ve varoluşu tehdit altındadır. Herkes, kendi yarattığı değerlere ve 50 yıllık mücadeleyle ortaya çıkan kimliğimize sahip çıkmalıdır. Bu mücadelenin öncüsü Önderliğimizdir ve onun özgürlüğü, Kürtlerin varlığı ve statüsü için hayati önem taşımaktadır. Her Kürt, her kadın, yaşlı, genç ve dostlarımız, eğer gerçekten demokratik ve özgür bir gelecek istiyorsa, 15 Şubat’ta Strasbourg’da sesini yükseltmeli ve hep birlikte 'Önderliğimizin özgürlüğü, bizim özgürlüğümüzdür' diye haykırmalıdır."