Almanya’da 129b’den yargılanan ve 2 yıl 6 ay cezaevinde kalan Mashar Turan, tahliye olduğu günden bu yana akıl almaz uygulamalara maruz kalıyor. 21 aydır bulunduğu kasabadan çıkamayan ve haftada 4 gün polise imza veren Turan, bu uygulamalara son verilmesi için dava açtı. "Yaşadığım tecrit, izolasyondur" diyen Turan, Alman devletinden kriminalizasyon politikalarına son vermesini istedi.
Almanya’da 129b’den yargılanan Kürtlere yönelik cezalandırma politikası tahliye ardından da devam ediyor. Alman Ceza Kanunu’nun 129b maddesinden yargılanan ve 2 yıl 6 ay cezaevinde tutulan Mashar Turan, Aralık 2021’de tahliye olsa da üzerindeki baskı sürüyor, adeta tecrit altında tutuluyor. Süresiz oturumu elinden alınan Turan, 21 ayı aşkın süredir oturduğu kasabanın dışına çıkamıyor. Pasaportuna el konulan, aylık oturumlar verilen Turan’a tekrardan iltica etme hakkı da verilmiyor. Haftanın 4 günü de polis merkezine gidip imza vermek zorunda. Kalp hastası olan ve daha önce anjiyo da olan Turan’ın doktora gitmesi dahi izne tabi. Kürt derneklerine gitmesi, bazı Kürt siyasetçilerle iletişim kurması da yasak. Ayrıca Turan’a 64 bin Euro para cezası verildi.
DOKTORA İZİN ALARAK GİDİYOR
Beş yıl boyunca bu uygulamalara maruz kalacak Turan, "Adeta tecrit altındayım. Tahliye ardından hayatıma müdahale edildi. Hakkımda açılan dava gibi bu uygulamalar da hukuki değil siyasi bir kararın sonucudur. Alman devletinden bu uygulamalara son verilmesini istiyorum" dedi.
Doktora bile gittiğimde izin almak zorunda kaldığını belirten Turan, "Çeşitli sağlık problemlerim var. Ev doktorum yaklaşık 10 kilometre kasabanın dışında. Doktora gitmek istediğimde bile rapor alıyorum avukatıma gönderiyorum avukatım da raporu mahkemeye ve polise yolluyor. Böylece ancak doktora gidebiliyorum" diyerek, kendisine dayatılan hukuksuzluğun geldiği boyutları anlattı.
BU BİR TECRİT VE İZOLASYONDUR
Bu uygulamalara karşı hukuk mücadelesi de veren Turan’ın açtığı dava Giessen İdare Mahkemesi’nde bu hafta görüldü. Bir ay içinde ise karar açıklanacak. Mahkemede yaptığı savunmada, Koblenz’de yargılandığı dava boyunca ısrarla her duruşmada 'terörist’ ve 'terörist örgütün militanı ve üyesi' olarak tanıtıldığını hatırlatan Turan "Bir halk ve onun örgütü olan PKK nasıl terörist olur. Birileri terörün tanımını yapsın lütfen" dedi.
Devam eden 30 duruşma sonucunda mahkemenin tüm araştırma ve soruşturması sonucunda hiçbir "şiddet" eylemine karışmadığının mahkeme tarafından da tescil edildiğini kaydeden Turan, "Yine de bana 2 yıl 6 ay ceza verdiler. Karar verdiklerinde 'teröriste benzemiyor ama PKK’lidir diye ceza vermekten de geri durmadılar. Bize yönelik bu uygulamaların hiçbir hukuki yanı yoktur, tamamen siyasidir" ifadelerini kullandı.
Kendisine verilen cezanın tamamını yattığını belirten Turan, "Çıktığım günden itibaren 5 yıl haftada 4 gün polis karakoluna gidip imza atıyorum. Kalp ve tansiyon hastasıyım, ameliyat oldum. 5 kişiyle konuşmama yasağı 5 yıl getirilmiş. Ayda bir memur gelip beni kontrol ediyor. 64 bin Euro para cezası vermişler. Süresiz pasaportuma el koyup yeniden iltica hakkı da vermediler. Şimdilik ayda bir oturum veriyorlar. Ev doktoruma gittiğimde belge alıp polise veriyorum. Oturduğum kasabanın dışına çıkamıyorum. Bu bir tecrit, izolasyondur. Tecrit insanlık dışı bir uygulamadır" dedi. Mahkeme heyetine bu yanlış uygulamadan bir an önce dönülmesini talep eden Turan, tüm kamuoyuna da duyarlılık çağrısında bulundu.
Kaynak: Yeni Özgür Politika