ABD’li kıdemli gazeteci Michael Rubin, günlük yayımlanan The Washington Examiner gazetesi için “Recep Tayyip Erdoğan ve Mesud Barzani Êzidîlere tazminat borçlu” başlığıyla bir makale yazdı.
DAİŞ’in Güney Kürdistan ve Irak’ın kuzeyindeki yıkımının üzerinden sekiz yıl geçtiğini hatırlatan Rubin, “Şengal’deki Êzidî toplulukları için travma devam ediyor. Êzidî kadın ve kız çocukları, Türkiye'de olmasa bile Suriye'nin Türkiye ve vekilleri tarafından kontrol edilen bölgelerinde hala esaret altında yaşıyor” dedi.
Bölgede yaşanan asıl trajedinin ise tüm bu yaşananların önlenebilir olması olduğunun altını çizen Rubin devamla şunları yazdı: “İslam Devleti yerli bir oluşum değildi. Türkiye'nin sağladığı kaynaklar, ekipman, bankacılık ve yeni katılanlar için serbest geçiş olmasaydı İslam Devleti diye bir şey olmayacaktı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ideolojik nedenlerle İslam Devleti ile ikili bir oyun oynadı ancak İslam Devleti'nin yükselişinde avantaj gören tek figür o değildi. 2014 yılında Nuri el Maliki hala Irak'ın başbakanıydı. Kürdistan Demokrat Partisi lideri Mesud Barzani Maliki'yi zayıf tutmak istedi ve örgütün Musul'u sürpriz bir şekilde ele geçirmesinden önce, isyanlarının Bağdat'ı zayıf tutacağı inancıyla İslam Devleti'ne ve diğer Sünni İslamcı aşırılıkçılara sessizce silah sağladı. Bu ahlaksızcaydı, alaycıydı ve binlerce insanın hayatına mal oldu.
BARZANİLER DAİŞ’İN YÜKSELİŞİNDEN SORUMLU
Barzani'nin oğlu Mesrur da doğrudan sorumluluk taşıyor. Yetkinlikten ziyade kayırmacılık, yaşlı Barzani'nin Mesrur'u Kürt istihbaratının başına getirmesine yol açtı. Mesrur daha sonra kaynaklarını dış tehditlere sızmak yerine sivil toplumu bastırmaya yönlendirdi. İslam Devleti'ni yanlış okudu. Êzidîler öyle yapmadı. İslam Devleti'nin saldırılarından önce Barzani'den topraklarını güçlendirmesini istediler. O bunu reddetti. Daha sonra kendi topluluklarını koruyabilmek için silah istediler. Barzani yine reddetti. İslam Devleti Êzidî kasaba ve köylerine doğru ilerlemeye başladığında Barzani Pêşmerge güçlerini geri çekerek silahsız Êzidîleri kaderlerine terk etti.
Êzidîleri savunan tek Kürtler, binlerce Êzidî'yi tahliye etmek için bir koridor açan Kürdistan İşçi Partisi'ne bağlı olanlardı. Barzani ve oğlu, Kürtlerin ihtiyaç duyduğu anda kimlerin kaçtığını ortaya çıkaracak olan Erbil havaalanı uçuş manifestolarını yayınlamayı bugüne kadar reddetti.”
ÊZIDÎLERİ MAĞDUR ETMEYE DEVAM EDİYOR
Günümüzde de Barzanilerin Êzidîleri mağdur etmeye devam ettiğini ifade eden Rubin, şunları belirtti: “Yeniden inşa yardımlarını kendi banka hesaplarına ve işlerine aktarıyorlar. Mesrur'un güçleri Êzidîleri kamplarda tutuyor ve Barzanilerin çalmayı umdukları topraklara geri dönmelerine izin vermiyor. Bazıları kaçıyor ve geri dönüyor. Barzaniler, Êzidîlerin yeniden inşa ettiği kasaba ve köyleri bombalamak için Türklerle işbirliği yaparak bu sorunu çözmeye çalışıyor.
Dünya Êzidîlerin çektiği acıları görmezden geliyor ama İslam Devleti'nin bu topluma ihanette buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu görmezden geliyor. Êzidîler mülteci kamplarında acı çekerken, Barzaniler Los Angeles, McLean, Paris, Londra ve Dubai'de on milyonlarca dolar değerinde mülkler satın alıyor ve Erdoğan Beyaz Saray'ın 30 katından daha büyük bir saray inşa ediyor.
Bu sapkınlıktır. Erdoğan ve Barzani'den Êzidîlere tazminat ödemelerini talep etmenin zamanı gelmiştir. Êzidî soykırımı bir boşlukta gerçekleşmedi. Türk ve Iraklı Kürt liderlerin gönüllü işbirlikçilerden başka bir şey olmadıklarını iddia etmeyi bırakmanın zamanı geldi.”
Yazının orijinali şu linkte:
https://www.washingtonexaminer.com/opinion/recep-tayyip-erdogan-and-masoud-barzani-owe-reparations-to-the-yezidis