Avusturya’nın Salzburg kentinde Kurdistanlılar ve dostları, işgalci Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye‘ye yönelik barbarca saldırılarını ve 9 Ekim komplosunu düzenledikleri bir yürüyüşle protesto etti.
Civaka Azad Linz, Civaka Azad Salzburg ve RiseUp4Rojava’nın organizesiyle Salzburg merkez tren istasyonu önünde bir araya gelen kitle, Kurdistan Devrim Şehitleri için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.
Eylemde “Türkiye'nin Kürtlere yönelik katliamını durdurun“ yazılı pankart açıldı.
KPÖ MİLLETVEKİLİ: TÜRKİYE SAVAŞ SUÇU İŞLİYOR, KESİNLİKLE KINANMALIDIR
Ardından Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) Federal Sözcüsü ve Salzburg Eyalet Parlamentosu Üyesi Sarah Pansy bir konuşma yaptı. Türk devletinin savaş suçlarını sıralayan Sarah Pansy, şunları belirtti: “Türk devleti geçen haftadan bu yana Suriye'nin kuzey ve doğusundaki Rojava özerk yönetimine yönelik saldırılarını arttırdı. Erdoğan, enerji santralleri, içme suyu tesisleri, petrol sahaları ve fabrikalar gibi çoğunlukla sivil hedeflere saldırmak için savaş uçakları ve insansız hava araçlarını kullanıyor. Bir hastane de tamamen yok edildi. Kürtlerin ağırlıkta olduğu özyönetim yıllardır Türkiye'nin gözüne batıyor. Türkiye başından beri Kürt yapılara karşı İslamcı milislerle işbirliği yaptı ve 2016'dan itibaren çeşitli kara harekatlarıyla Suriye'nin kuzeyindeki toprakları işgal etmeye başladı. Hayati öneme sahip altyapılara yönelik mevcut kasıtlı saldırılar bir savaş suçudur ve kesinlikle kınanmalıdır.”
ETNİK TEMİZLİK VE İŞGAL POLİTİKASI UYGULANMAKTADIR
Avusturya dahil pek çok ülkenin saldırılar karşısında sessiz kaldığına işaret eden Sarah Pansy, “Bu durum, aktif bir tarafsızlık politikasına sahip olduğunu iddia eden ancak sessiz kalarak görmezden gelen ve hatta onaylayan bir ülke için utanç vericidir. Şansölye Nehammer, kısa süre önce Ankara'ya yaptığı bir ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "dost ve ortak" olarak nitelendirecek kadar ileri gitti. Giderek otoriterleşen Erdoğan'ın insan hakları ihlalleri karşısında -Avrupa'da da- pek çok devletin sessiz kalması, uzun yıllardır tecrübe ettiğimiz bir durum. 2016'dan bu yana Türkiye ve yandaşları Suriye'nin kuzeyindeki bazı bölgeleri işgal etti. Daha sonraki saldırılarda bu bölgeler genişledi. Bu bölgeler Türkiye tarafından fiilen işgal edilmiş durumdadır ve uluslararası hukuka göre meşru değildir. Uluslararası alanda neredeyse hiç eleştirilmeyen etnik temizlik ve otoriter bir işgal politikası uygulanmaktadır. Bu bir insan hakları ve uluslararası hukuk meselesidir ve güç kullanımına son verilmelidir” ifadelerini kullandı.
‘ROJAVA İLE DAYANIŞMAYI YÜKSELTİN’
Rojava ile dayanışmayı yükseltme çağrısı yapan KPÖ Milletvekili Sarah Pansy, “Rojava halkı halihazırda büyük işler başarmıştır. Terörist DAİŞ’e karşı mücadelede kararlı davrandılar. Zor koşullar altında bile özgür, demokratik ve eşitlikçi bir toplum inşa etmek için çalışmanın nasıl mümkün olduğunu gösterdiler. Ataerkilliği, sınıflı toplumu ve tahakkümü aşma, eşit ve özgür yaşama hedefi, Rojava halkını kendileriyle savaşmak ve onları ezmek isteyen otoriter yöneticilerden ve diktatörlerden ayıran şeydir. Bu nedenle - Rojava ile dayanışmayı yükseltin!” dedi.
Civaka Azad eşbaşkanları Ciwan Ş. ve Dilan K. ise “Türk devleti, uzun yıllardır sivillere ve sivil altyapıya yönelik saldırılarından ve Suriye'nin kuzey ve doğusu ile Başûrê Kurdistan’da işlediği diğer savaş suçlarından sorumlu tutulmalıdır. Türk hükümetinin bir etnik temizlik kampanyasını ve sivil halka karşı doğrudan bir niyet beyanını kamuoyuna duyurması ve tüm uluslararası kuruluşların bunu sessizce izlemesi çok çirkindir. Bunu yaparak Türkiye'nin uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Kürtlere karşı soykırım yaptığını kabul etmiş oluyorlar. Yeni askeri saldırıya paralel olarak Türk devleti ülke içinde yeni bir baskı dalgası başlatmış ve 1 Ekim'den bu yana yüzlerce Kürt siyasetçiyi keyfi olarak tutuklamış ve hapsetmiştir. Uluslararası örgütleri ve toplulukları, siyasi bir çözüm ve Kürt hareketinin meşru temsilcisi Abdullah Öcalan da dahil olmak üzere tüm siyasi tutukluların özgürlüğü için harekete geçmeye çağırıyoruz. Önder Apo’nun özgürlüğünün zamanı gelmiştir. Herkes bir Kürt olarak görevini yerine getirmeli” derken, Önderliksiz bir yaşamı asla kabul etmeyeceklerini vurguladı.
Ardından Residenplatz’a kadar yürüyen kitle “Bijî Serok Apo“, Bê Serok jiyan nabe” ve “Bijî berxwedana Rojava“ sloganlarını haykırdı.