Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), DEM Parti, Halkevleri, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Türkiye İşçi Partisi ve Sol Parti son dönemde toplumsal muhalefet güçlerine yönelik artan saldırılara ve kayyum darbelerine ilişkin ortak açıklama yaptı.
Yargı eliyle muhalefetin hizaya getirilmek ve “majestelerinin muhalefeti” haline getirilmek istendiğini belirten parti ve örgütler, “Politikacılar, gazeteciler, belediye başkanları ve çalışanları, aydınlar, sanatçılar, sendikacılar velhasıl muhalif kim varsa gözaltına alınmakta uyduruk gerekçelerle tutuklanmaktadır.” dedi.
Açıklamada devamla şunlar belirtildi:
“CHP kurultayından, İstanbul Barosu’na, belediye başkanlarından, politikacılara, gazetecilere, bilim ve sanat insanlarına soruşturmaların ardı arkası gelmemektedir. Öyle ki, 31 Mart Yerel Seçimleri sırasında oluşan ve normal bir seçim ittifakı olan “Kent uzlaşısı” ve yine 2011 yılında kurulan ve Dernekler Kanunu’nun 25. maddesinde yer alan platform olarak kurulan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) kriminalize edilerek operasyonlara girişilmiştir. Şafak vakti onlarca ev terörle mücadele şubesi ekiplerince basılmış politikacılar, sanatçılar, gazeteciler, yazarlar “terörle mücadele kapsamında” gözaltına alınmıştır. Aynı şekilde ESP üye ve taraftarı 34 kişi tutuklandı, kongresine gelen mesajlardan dolayı ESP’ye soruşturma açıldı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na konuştuklarından dolayı henüz kürsüdeyken soruşturma açılması yargının içinde bulunduğu garabeti göstermektedir.
Halk iradesini hiçe sayan “Kayyım siyaseti” ısrarla sürdürülmektedir. Bu uygulama gelinen yerde yargı aracılığıyla bir “iktidar gaspı”na dönüşmüş bulunmaktadır. Yerel yönetimlerde halkın sandıkta vermediği yönetme yetkisi atanmış Kayyım aracılığıyla fiilen gasp edilmektedir. Kayyım siyasetinin son hedefi Van Büyükşehir Belediyesi ve Van halkı olmuştur. Tek adam yönetiminin bir yandan “İmralı süreci”ni ile görüşmeler yapıp bir yandan da Kürt halkının iradesini hiçe sayıp DEM Partili belediyelere Kayyım ataması, Kürt sorununun demokratik çözümü noktasındaki samimiyetsizliğini, çözümden ne anladığını göstermektedir. Demokratik hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda saray iktidarının yürütme erki de en az yargı erki kadar hızlı ve işlevseldir. Metal işçilerinin özgür iradeleriyle çıktıkları grevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaklanırken; Gaziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde patronların %30 zam dayatmaları karşısında meşru haklarını kullanarak fiilen greve çıkan ve taleplerini dile getiren tekstil işçileri karşılarında devletin kolluk güçlerini bulmuşlardır Yetmemiş Gaziantep Valiliği 15 gün süreyle kentte eylem yasağı getirmiştir. İşçilerin valiliğin yasak kararını tanımayarak eylemlerini sürdürmeleri üzerine, sendikal haklar ayaklar altına alınarak BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen tutuklanmış ve bu yolla işçilerin birliği parçalanmak ve direnci kırılmak istenmiştir. Vali Kemal Çeber “önceliğimiz çarkların dönmesidir” diyerek kimlerin valisi olduğunu göstermiştir.
Fakat biz biliyoruz ki, bütün bu saldırganlığın arkasında bir avuç tuzu kuru dışında halk kitlelerinin açlık ve yoksullukla boğuştuğu, ekonomideki kriz ve istikrarsızlığın sürdüğü, dış politikada “yeni Osmanlıcı hayaller”in gerçeklerle bir kere daha yüzleşmek zorunda kaldığı vb olgularla karakterize ülke gündeminin ağırlığı karşısında duyulan çaresizlik bulunmaktadır.
Bu ortamda Erdoğan yönetimi Cumhur ittifakı ve arkasındaki güçler muhalefeti baskı ve zorbalıkla sindirmek suretiyle bir bakıma çaresizlikten bu yolla bir çare üretmeye yönelmiş görünmektedir.
Bir yandan faşizan uygulamaların dozu artarken bir yandan da Devlet Denetleme Kurulu’nun yetkilerini Anayasa’ya aykırı olarak genişleten ve bu kurula yargı gibi davranma yetkisini veren yasa değişikliğinde olduğu gibi Yürütme’nin gücü daha da artırılmaktadır. TMSF’ye ise 15 Temmuz sonrasındaki OHAL döneminde verilen ve hem sermayenin el değiştirmesini sağlayan hem de şirketlere çökme imkanını sürdüren yetkinin 5 yıl daha uzatılması da bu kategoriden bir değişikliktir.
Yerlerine Kayyım atanan ve bir bölümü tutuklanan belediye başkanlarına ve onları seçen halkımızla, hakları için mücadele eden işçi sınıfımızla, gerçekleri yazdıkları, dile getirdikleri için tutuklanan, soruşturmaya tabi tutulan gazeteciler, politikacılar, sendikacılar, sanat ve bilim insanlarıyla dayanışma içinde olduğumuzu ilan ediyoruz.
Gözaltılar ve tutuklamalar son bulmalı; gözaltına alınan ve tutuklanan politikacılar, gazeteciler, bilim ve sanat insanları, belediye başkanları ve görevlileri derhal serbest bırakılmalı, soruşturmalar durdurulmalı ve belediye başkanları görevlerine iade edilmeleridir. İşçi sınıfının örgütlenme, serbest toplu pazarlık ve hak arama yollarının önündeki engeller kaldırılmalı, BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen serbest bırakılmalıdır.
İlan ederiz ki, ne yaparsa yapsın tek adam yönetimi ve arkasındaki güçler kendi çaresizliklerinde boğulmaktan kurtulamayacaktır. Tarihin akışını değiştirmeye güçleri yetmeyecektir. Bizler kırıntılar halinde olsa da var olan demokratik hak ve özgürlükleri sonuna kadar savunmaktan ve gerçek bir demokrasi ve barışı inşa etme mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Ne kayyımları ne de işçi sınıfının hak aramasının önündeki yasakları tanımıyoruz.
Siyasi parti ve örgütler olarak; ekmek, barış, özgürlük diyen tüm ilerici güçleri gittikçe gericileşen ve otoriterleşen tek adam yönetimine karşı gerçek bir demokrasi, barış ve demokratik bir Türkiye inşa etmek için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”