Wan kuşatma altında 


Wan halkı, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra irade gaspı girişimine karşı koyduğu için cezalandırılıyor. Kentte günlük yaşamı olumsuz biçimde etkileyen bir ‘güvenlik kuşatması’ var.

WAN'DAKİ KUŞATMA

DEM Parti Van İl Eşbaşkanı Veysi Dilekçi, günlük yaşamı zorlaştıran, anayasal gösteri ve yürüyüş hakkını gasp eden, toplumsal hayatı felç eden, trafiği aksatan, ticareti engelleyen bir güvenlik kuşatmasıyla karşı karşıya olduklarını söyledi.

Wan'da 31 Mart 2024 seçimlerinde DEM Parti, 14 belediyenin tamamını kazandı. AKP, Wan'da adeta tabela partisine dönüştü. Seçimlerin hemen ardından İlçe Seçim Kurulu, seçimleri büyük farkla kazanan Eşbaşkan Abdullah Zeydan’a mazbata vermeyerek, AKP adayı Abdulahat Arvas'a verileceğini söyledi. Bunun üzerine sokağa çıkan Wan halkı gösterdiği direnişle YSK'ya geri adım attırdı ve YSK mazbatanın DEM Parti’li Eşbaşkanlara verilmesine karar verdi. Wan halkının irade gaspına karşı gösterdiği direnişin üzerinden 1,5 ay geçmesine rağmen kentte polis ve asker yığılması yaşanıyor. Kentin trafiğini aksatan, ticaretini zorlaştıran ve adeta günlük hayatı felç hayatı bir güvenlik kuşatması hayata geçirildi. Kentin neredeyse her caddesi TOMA ve Çevik Kuvvet ekipleri yerleştirildi. Polis helikopterleri 24 saat boyunca havadan Wan halkını baskı altında tutmaya çalışıyor. Van Valiliği de sürekli olarak kentin giriş çıkışlarının kontrol altına alındığına, eylem ve etkinlik yasağının uzatıldığına ilişkin açıklamalar yaparak, halka yönelik psikolojik bir harekat yürütüyor.

DEM Parti İl Eşbaşkanı Veysi Dilekçi ve hukukçu Mahmut Kaçan Wan’daki durumu ANF’ye değerlendirdi. 

HALK İRADESİNE KARŞI TAHAMMÜLSÜZLÜK

DEM Parti Van İl Eşbaşkanı Veysi Dilekçi, güvenlik kuşatmasının 31 Mart seçimlerinden sonra gelişen halk iradesine karşı bir tavır olduğunu belirtti. Wan halkının gösterdiği demokratik tutumla geri adım attırdığını ve YSK'nın bunun sonucunda hukuka uygun bir karar verdiğini anımsatan Dilekçi, şunları söyledi: “OHAL, 2016’da ilan edilip 2018’de kaldırıldığı halde Wan’da uygulamaları devam etti. Günlük yaşamı zorlaştıran, anayasal gösteri ve yürüyüş hakkını gasp eden, toplumsal hayatı felç eden, trafiği aksatan, ticareti engelleyen bir güvenlik kuşatmasıyla karşı karşıyayız. Özellikle 31 Mart yerel seçimlerinden sonra bunun daha da arttığını görüyoruz. Vali, kaymakam ve devlet güçleri eliyle yapılanlar, tamamen Wan halkının ortaya koyduğu iradeye karşı bir tahammülsüzlüktür. Wan'da anayasa tamamen askıya alınmış durumda. Hayatın olağan akışına uygun olmayan bir tutum var. Bir baskı politikası var ve biz bunu kabul etmiyoruz. Hükümete çağrımız bu politikadan derhal vazgeçmesi ve Wan'da hayatın normale dönmesidir.”

HUKUKLA İZAH EDİLEMEZ

Hukukçu Mahmut Kaçan ise Wan'da 2016’da sistematik hale getirilen eylem ve etkinlik yasağının günden güne daha da ağırlaştırıldığını kaydetti. Bir hukukçu olarak Wan'da yaşanan güvenlik kuşatmasını hukukla izah edemeyeceğini ve durumun bunun çok ötesinde olduğunu söyleyen Kaçan, şöyle konuştu: “Sanki Wan'da her gün olaylar oluyormuş gibi algı yaratılıyor ve bunun üzerinde kente güvenlik tedbirleri adı altında insan yaşamını zorlaştıran her türlü yöntem uygulanıyor. Özellikle 31 Mart seçimlerinden sonra insanlar en demokratik protesto hakkını kullandı. YSK da geri adım atınca zaten her şey normale dönmesi gerekirken siyasi saiklerle hareket eden hükümetin tutumunda cezalandıran ve intikam alan bir motivasyonun olduğunu düşünüyorum."