KCK: Komployu yenilgiye uğratmak için alanlara!

KCK Genel Başkanlık Konseyi, Önder Apo’ya yönelik komployu 27’inci yılında yenilgiye uğratmak için Kürdistan’ın tüm parçaları ve yurtdışında yaşayan Kürt halkı ve dostlarını alanlara çağırdı.

KCK GENEL BAŞKANLIK KONSEYİ

KCK Genel Başkanlık Konseyi, Önder Apo’ya yönelik 15 Şubat 1999 tarihinde gerçekleştirilen uluslararası komplonun yıl dönümü vesilesiyle yazılı bir açıklama yayınladı. O günden bu yana yürütülen mücadele sonucunda Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması ve 21’inci yüzyılda Kürtlerin kendisine demokratik ve özgür bir yaşam alanı açmasının artık olanak dahiline girdiğinin ifade edildiği açıklamada “Ancak bunun zamanını ve zeminini belirleyecek olan, Kürtlerin planlı, örgütlü ve iradi duruşu olacaktır. 15 Şubat uluslararası komplosunu yirmi yedinci yılında tamamen yenilgiye uğratmak için Kürdistan’ın tüm parçalarında ve yurt dışı alanlarda yaşayan halkımızı, devrimci yurtsever mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz. Başta da Kürt gençlerinin ve kadınlarının bu sürece öncülük etme gibi bir sorumlulukları vardır. Bu temelde Kürt gençlerini ve kadınlarını, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanıncaya kadar var olan örgütlülüğünü büyütmeye, eylemselliğini yükseltmeye ve iradesini daha da güçlendirmeye çağırıyoruz” denildi.

Açıklamada ayrıca uluslararası komplonun üzerinden geçen 26 yıllık süre zarfında Kürt halkının dostlarının da çoğaldığı belirtilerek “uluslararası komplonun 27. yılında tüm bu Dostlarımızı, Halkların kardeşliğine ve Demokratik birlikteliğine yol açmaya çalışan Önder Apo’yu daha güçlü sahiplenmeye, geliştirme arayışında olduğu Demokratik çözüm çabalarını desteklemeye ve fiziki özgürlüğünü sağlamak için verdikleri çabayı büyütmeye çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.

KCK’nin açıklaması şu şekilde:

“15 Şubat 1999’da Önder Apo şahsında Kürt halkına karşı gerçekleştirilen uluslararası komployu ve komployu gerçekleştiren kapitalist hegemon güçleri, bir kez daha bütün kinimiz ve nefretimizle kınıyoruz.

Uluslararası komployu protesto etmek, etkisiz kılmak ve kirli-karanlık hedeflerine ulaşmasını engellemek amacıyla Önder Apo etrafında kendisini ateşten çember yapan “Güneşimizi karartamazsınız” şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz. Kahraman şehitlerimizin önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. Şehitlerimiz, yolumuzu aydınlatan aydınlık meşalemizdir.

Yirmi altı yıldan beri uluslararası komplo ve İmralı işkence sistemine karşı direnen Önder Apo’yu sevgi ve özlemle selamlıyoruz.

10 Ekim 2023’te “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa çözüm” adıyla dostlar öncülüğünde başlatılan ve her gün biraz daha büyüyen Küresel özgürlük hamlesine katılan, destek sunan ve bu yönlü çalışma yürüten, emek harcayan, eylem ve etkinliklere katılan herkesi tüm devrimci coşkumuzla selamlıyoruz. Önlerine çıkan her türlü zorluğa rağmen hamleyi yürütmeye öncülük eden tüm dost çevrelerin ve halkımızın direniş ve mücadelelerinde başarılar diliyoruz.

ÖNDER APO 15 ŞUBAT'I KÜRT SOYKIRIM GÜNÜ OLARAK TANIMLADI

Şubat ayı ve daha özelde 15 Şubat günü Kürt mücadele tarihi açısından kara bir gündür. 1925’te Şeyh Said isyanının karanlık bir biçimde provoke edilerek, Şeyh Said ve arkadaşları şahsında Kürt iradesinin soykırıma uğratıldığı gündür. 1999’da ise Önder Apo’nun korsanvari bir biçimde uluslararası hegemon güçlerin kirli işbirliği ve komplosu sonucunda soykırımcı sömürgeci Türk devletine teslim edildiği gündür. Önder Apo’ya karşı gerçekleştirilen 15 Şubat uluslararası komplosu ile, Şeyh Said ve arkadaşları şahsında başlatılan Kürt soykırımı hem tekrarlanmak ve hem de sonuçlandırılmak istenmiştir. Yani 1925’in 15 Şubat’ından 1999’un 15 Şubat uluslararası komplosuna kadar uzayan böyle olumsuz bir tarihsel ve toplumsal belleğe sahiptir. Önder Apo, o yüzden 15 Şubat gününü “Kürt soykırım günü” olarak tanımladı. Dolayısıyla hem Kürt siyasal ve toplumsal tarihi açısından hem de Kürt-Türk ilişki diyalektiği açısından yıkıcı ve yakıcı bir sürece yol açan kara bir gündür. Kürtlerin ulusal, siyasal ve toplumsal kaderlerinin belirlendiği ve aynı zamanda yüz yıllık Kürt-Türk ilişki çıkmazına yol açan kara bir gündür. Geldiğimiz aşamada artık bu kara günü, bu soykırım gününü bir özgürlük ve kurtuluş gününe dönüştürmenin zamanı gelmiştir. Önder Apo’nun, üzerindeki tecrit koşullarına rağmen yeniden geliştirmeye çalıştığı Demokratik çözüm arayışı ve çabası bu temeldedir.

Yirminci yüzyıl boyunca Kürt halkı için çizilen ve günümüze kadar da dayatılan kader, hep soykırım kaderi oldu. Kürtlere dayatılan bu soykırım kaderine paralel olarak, toplumsal tarihimizdeki bin yıllık Kürt-Türk kardeşlik ilişkisine de büyük bir düşmanlaştırma siyaseti dayatıldı. 1071’deki Malazgirt meydan muharebesinden 1915’teki Çanakkale savaşına kadar, 1919-1922 yılları arasında Mustafa Kemal öncülüğünde verilen Kurtuluş savaşına kadar da büyük bir birlik ve bütünlük içinde yürüyen bu kardeşlik ilişkisine, 1924 anayasasıyla beraber büyük bir düşmanlaştırma siyaseti dayatıldı. Bin yıllık Kürt-Türk kardeşlik ilişkisine adeta bir tür zehir verildi. Önder Apo, 1973’lerden günümüze kadar hem Kürt halkını bu soykırım kaderinden kurtarmanın mücadelesini büyük bir özveriyle yürüttü hem de aynı özveriyi Kürt-Türk ilişkilerini bu zehirlemeden kurtarmak için vermeye çalıştı. Kürt-Türk ilişkilerini yine tıpkı bin yıllık tarihte olduğu gibi yeniden halkların kardeşliği üzerine inşa etmenin büyük mücadelesini geliştirmeye çalıştı. Bu fırsatı her seferinde yeniden yaratmaya çalıştı.

İşte 15 Şubat 1999 uluslararası komplosu, tam da Önder Apo’nun Kürt halkını soykırım kaderinden ve Kürt-Türk ilişkilerini de düşmanlaştırma siyasetinden kurtarma mücadelesine karşı kurulmuş bir komplo olarak geliştirildi. Kürt-Türk ilişkilerini Halkların kardeşliği temelinde yeniden gündemine alan tarihsel ve devrimci çabalarına karşı kurulmuş bir komplo olarak gerçekleştirildi. ABD öncülüğündeki uluslararası kapitalist hegemon güçlerin büyük bir çıkar birliği çerçevesinde geliştirdiği bu uluslararası komplonun asıl hedefi, Kürt halkının yüz yıllık soykırım kaderine ve Kürt-Türk ilişkilerinin ise eski kanlı, çatışmalı kaderine terk edilmesiydi. Daha şiddetli ve daha yakıcı-yıkıcı sonuçlara mahkum edilmesiydi. Çünkü Önder Apo’nun aldığı nefes bile, Kürt halkının kaderi üzerinde belirleyicidir. O yüzden Önder Apo’nun durumu ve ona yapılan muamele, Kürt halkı ve Türkiye toplumunun geleceğini her bakımdan etkilemektedir. Kürt-Türk ilişkilerini yakıcı bir biçimde belirlemektedir. Bunun en çok farkında olanlar da bu komployu düzenleyen uluslararası kapitalist hegemon güçlerin kendisidir. Zaten bunu bildikleri için bu komployu gerçekleştirdiler. Bundan dolayı 15 Şubat 1999’da bütün uluslararası hukuku çiğneyerek, Önder Apo’yu adeta kaçırırcasına, korsanvari bir biçimde Türk devletine teslim ettiler. Kürt ve Türk halklarının sonu gelmeyecek bir boğazlaşma sürecine girmelerini amaçladılar. Her iki halk birbiriyle durmadan savaşıp çatışırken, onlar da Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyası üzerindeki yüz yıllık emellerini, yüz yıllık hegemonik planlarını gerçekleştirmeyi amaçlamışlardı.

Önder Apo daha Kenya’daki Nairobi hava alanından kaçırılırcasına uçağa bindirildiğinde, büyük bir komploya uğradığını fark edip uluslararası kapitalist hegemon güçlerin bu kirli hesaplarını boşa çıkarma tutumunu geliştirdi. Şimdi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bahsettiği uçaktaki konuşmasını, bindirildiği uçağın daha içindeyken yaptı. Hem halkını, maruz bırakıldığı kör kaderinden hem de Kürt-Türk ilişkilerini uğradığı yüz yıllık zehirleme tehlikesinden kurtarma sorumluluğu ile yaklaştı. Komplo ardından, halkların büyük kanlı boğazlaşma ve kör bir savaşın içine girmesi beklenirken, Önder Apo Demokratik dönüşüm stratejisini geliştirerek herkesi büyük bir şaşkınlık içine soktu. Halkların kardeşliği üzerine inşa ettiği yepyeni bir Demokratik Cumhuriyet stratejisi geliştirdi. Halkların kardeşliği üzerine kurduğu yepyeni bir paradigma geliştirdi. Önder Apo, ortaya koymuş olduğu bu tarihsel tavrı ile hem Türk devletinin hem de uluslararası komplocu güçlerin hiç beklemediği, hiç hesaplamadığı ve hiç tahmin etmediği tarihi bir duruş ortaya koydu. Önder Apo, Demokratik Cumhuriyet stratejisi temelinde Halkların kardeşliğine dayalı yeni paradigmasını, gün geçtikçe daha da derinleştirdi ve Demokratik ulus kuramı haline getirdi. Önder Apo’nun, hem yüz yıllık Kürt sorununa hem de Halkların kardeşlik temelinde birlikte yaşam sorununa bulduğu temel çözüm, Demokratik ulus çözümüdür. Yani diğer adıyla, Demokratik Cumhuriyet çözümüdür, devlet artı demokrasi çözümüdür.

20. yüzyılın kapitalist sistemi Kürtleri; dil, kültür ve kimlik sahibi onurlu bir halk olarak kabul etmedi. Kimliksel bir varlık olarak hep inkar etti, hep reddetti. Aynı yüzyılın kapitalist hegemon devletleri, Kürdistan coğrafyasını kendi emperyal çıkarları doğrultusunda sömürgeleştirip büyük bir açgözlülükle, yeraltı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını kendi aralarında paylaştılar. Üzerinde yaşayan Halkıyla beraber bölüp parçaladılar. SSCB’ye karşı bekçilik rolüyle kurdukları ve görevlendirdikleri Türk ulus devletinin bölgede egemenliğini sağlaması için, kendisine Kürdistan’ın en büyük parçasını verdiler. Kendini en büyük payın sahibi olarak gören sömürgeci Türk ulus devletinin, bu anlaşmalara dayanarak yürüttüğü Kürt stratejisi, yaklaşık yüz yıldan beri sürmekte olan sistemli bir soykırım siyasetidir. İmha inkar ve düşman siyasetidir. Gelinen aşamada bu inkar imha ve soykırım siyaseti artık çökmüştür. Türk devletini yönetmek üzere başa gelen her bir hükümet, Kürtlere karşı alınmış olan bu yüz yıllık soykırım kararını kendinden öncekilere oranla daha şiddetli ve daha derin yürütmenin adeta yarışı içerisine girdi. Soykırımcı sömürgecilik yarışında öne çıkan birçok hükümet olmuş ama hiçbiri başarılı olamamış, her seferinde Kürtlerin başkaldırı ve direnişleri karşısında yenilmekten kurtulamadılar. Kürtlere yaklaşımını demokratik temelde değiştirip dönüştürmemesi halinde, aynı akıbet AKP hükümetini de bekliyor. Çünkü Kürtlere düşmanlık yapma yarışındaki en şiddetli hükümet, AKP hükümeti oldu. Kürt düşmanlığını hem Türkiye içinde hem de Türkiye dışında en çok büyüten hükümet oldu. Soykırım siyasetini uygulamak konusunda sınır tanımayan AKP hükümetinin Kürt düşmanlığı sadece Türkiye sınırları içerisinde kalmadı. İşgal ve soykırım saldırılarını gün geçtikçe Kürtlerin yaşadığı her yere yaydı.

Önder Apo’nun davası, asrın davasıdır ve çözümü de Asrın çözümü olacaktır. Bir asra damgasını vurmuş böyle tarihi bir davanın çözümü, elbette Devrimci mücadele olmaksızın mümkün değildir. Ancak Devrimci mücadelenin açtığı siyasi ve hukuki zeminlerin de çok güçlü değerlendirilmesi gerekiyor. Gelinen aşamada var olan uluslararası hukuka göre Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için gerekli olan koşullar artık ortaya çıkmıştır. Önderliğimize biçilmiş olan “ceza”, uluslararası hukuka göre artık hükmünü doldurmuştur. En son 2024’te gerçekleştirilen AK Bakanlar komitesi toplantısı da bu gerçeği itiraf etmek zorunda kalmıştır. Ancak Kürtleri pratikte biraz daha oyalamak için “zamana yayma politikası” geliştirmiştir. AKP hükümeti şu anda, AK’nin belirlediği bu zamana yayma politikasından fayda sağlamaya çalışmaktadır.

ÖNDER APO'NUN ÖZGÜR YAŞAM KOŞULLARI SAĞLANMALI

Son olarak Önder Apo ile DEM heyetinin yapmış olduğu iki görüşme oldu. Yine hükümet tarafından Önderliğimize dönük her gün silah bırakma ve örgütü lağvetme çağrıları yapılıyor. Fakat Önder Apo’nun yaşam ve çalışma koşullarında en ufak bir değişiklik yapılmıyor. Önderliğimize ve Hareketimize yapılan bu yönlü çağrıların karşılık bulması için öncelikle Önder Apo’nun; özgür çalışma, özgür iletişim ve özgür yaşam koşullarının sağlanması gerekiyor.   

Yapılan bu görüşmeler ve çağrılar hem Türkiye hem de Kürdistan kamuoyunda çeşitli beklentiler yaratmış durumdadır. Ancak diğer taraftan ise AKP hükümetinin günlük olarak hem Medya savunma alanlarına ve Başur’a dönük hem de Rojava alanlarındaki halkımıza dönük imha temelinde gerçekleştirdiği soykırım saldırıları, tüm şiddetiyle devam ediyor. Her gün sivilleri, kadınları ve çocukları katlediyor. Kürt sanatçı, gazeteci ve siyasetçileri hedefliyor. Yine Bakur ve Türkiye’deki siyasi soykırım saldırıları da tüm hızıyla devam ediyor. Halkın seçtiği belediyelere KAYYIM darbesi sürüyor. Tüm bunlar, AKP’nin samimiyetsizliğini açık biçimde gözler önüne seriyor. Beklentiye giren herkesin, öncelikle AKP hükümetini samimiyete davet etmesi ve bu yönlü bir gelişmenin ortaya çıkabilmesi için güçlü bir pratik çaba içerisine girmesi gerekiyor.

ÖNDER APO'NUN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLANANA KADAR EYLEMSELLİĞİ BÜYÜTELİM

Sonuç olarak; hem Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması hem de 21. yüzyıl dünyasında Kürtlerin kendisine Demokratik ve özgür bir yaşam alanı açması, artık olanak dahiline girmiştir. Ancak bunun zamanını ve zeminini belirleyecek olan, Kürtlerin planlı, örgütlü ve iradi duruşu olacaktır. 15 Şubat uluslararası komplosunu yirmi yedinci yılında tamamen yenilgiye uğratmak için Kürdistan’ın tüm parçalarında ve yurt dışı alanlarda yaşayan halkımızı, devrimci yurtsever mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz. Başta da Kürt gençlerinin ve kadınlarının bu sürece öncülük etme gibi bir sorumlulukları vardır. Bu temelde Kürt gençlerini ve kadınlarını, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanıncaya kadar var olan örgütlülüğünü büyütmeye, eylemselliğini yükseltmeye ve iradesini daha da güçlendirmeye çağırıyoruz.

Uluslararası komplonun üzerinden geçen 26 yıllık süre zarfında Kürt halkının dostları da çoğaldı. Hem Ortadoğulu halklardan hem de Avrupalı, Latin Amerikalı, Asyalı, Afrikalı ve dünyanın diğer değişik yerlerinde yaşayan halklardan Dost gruplarla ve çeşitli tanınmış şahsiyetleriyle çok değerli ve anlamlı dostluk ve kardeşlik ilişkilerimiz, her gün biraz daha gelişiyor. Çünkü Önder Apo’nun halklar arasında, inançlar ve kültürler arasında geliştirmek istediği Demokratik birlik barış ve kardeşlik ilişkisi, Dünya ilerici insanlığı için demokratik ve özgürlükçü değerler üretmeye başlıyor. Uluslararası komplonun 27. yılında tüm bu Dostlarımızı, Halkların kardeşliğine ve Demokratik birlikteliğine yol açmaya çalışan Önder Apo’yu daha güçlü sahiplenmeye, geliştirme arayışında olduğu Demokratik çözüm çabalarını desteklemeye ve fiziki özgürlüğünü sağlamak için verdikleri çabayı büyütmeye çağırıyoruz.”