GÜNEŞİMİZİ KARARTAMAZSINIZ ŞEHİTLERİ
Ateş ve buz bedene ilk değdiğinde aynı etkiyi yaratır. Bir ürperti olur ilk başta. Ve eğer önü alınmazsa, yani çoğalırsa, aynı sonucu verir: yok eder!
Elementlerin, maddelerin, hücrelerin nelere kadir olduğunu insan, ince bakınca görüyor. Kimimiz öyle yüzeysel bakıyoruz ki, bundandır önemini anlamıyoruz varlık olmanın, var etmenin ve var kalmanın. Ancak yok oluşa inanmayıp, esas yok olmaktan kendini var edenler var bir de.
Onlar, son kelebeğin peşinden sürüklenip bedenlerini erimeye yüz tutar ve var olmanın sadece fiziki olmadığını ispat ederler. Onlar ki, ruhlarında evrene ulaşır, evrenleşir, henüz gezegen olmamış o yıldızlara dönüşür ülkelerinin saman yolunda. Sevginin ve özgürlüğün fedaileridir onlar. Tadını alınca durmazlar bu yüzden. Aşk, kimisinde beden parçalarıyla yok ederken çirkini, kiminde kül olup yıkmıştır sınırlarını duvarların, uzaklığın, ulaşılmaz sanılan inançsızlığın... Kimi Zilanlaşır düşman bağrında, kimi Viyanlaşır dağlarda, kimi ise Aytenleşir duvarların ardında. Amaçta buluşmak ise esas olan, mutlak bulur yolunu arayışçı. Önder Apo, "Amacında güneş kadar net olan, ulaşır" derdi.
Ayten de amacını bilen o kelebektir işte. Düş kurmaktan vazgeçmeyen bir çocuktur o yaşamda. Zor günlerin yoldaşı olur çıkmazlarda. Yaşamda emektir Ayten, yaptıkları ve yarattıklarıyla. Ayten öyle Ayten’dir ki, gülüşleriyle kalır hatırda...
Ayten ile aynı mahallenin çocukları olarak büyüdük. Okul üniformasıyla dergi dağıtan, koşturan, yaşlısı ile oturup sohbet eden, çocuklarla hiç usanmadan uğraşan bir karaktere sahiptir Ayten. Dışarda öğretmek ve örgütlemek için nasıl uğraş verdiyse, zindanda da öyledir Ayten. Elinin vardığına mutlak ulaşır. “Zor günün yoldaşı” derken, öylesine değildir bu tanım. Yaşamı gerçekten mücadele ederek sevmek, sevdikçe mücadele etmek ona özgüdür. Bu yüzden eyleminde Zilan yoldaş gibi yaşama duyduğu sevgiden ve özgür olmaktan bahseder.
Zindan koşullarını az çok yaşayan bilir, düşman, bir duvarın kenarında oluşan küçük bir yeşilliğe bile tahammül etmez. Ayten, kaldığı zindan sürecinde bir reyhana yaşam vermeye çalışmış. O reyhan, Ayten'in yaşam inadıyla tutunmuş.
Ayten şehit düştükten sonra toprağına ektiğimiz o reyhan, köklerine kavuşmuş gibi kısa sürede yeşerdi, yayıldı ve büyüdü. İnsan, o sürece bile tanık olsa, Ayten'i tanımadan da anlar yaşam tutkusunu. Yıllardır onu tanımış bir yoldaşı olarak, o çiçeği gördüğümde daha iyi anladım ki, Ayten, yaşama ve özgür olmaya inat eden bir savaşçı...
Ayten, toprağa düşen her yoldaş gibi, Önderliği fiziki olarak özgür görme hayalinden hiç vazgeçmedi ve bunun için direndi. Kendi özgürlüğünün, kadınların ve Kürt halkının özgürlüğünün de bundan geçtiğine hep inandı. Bu yoğunlaşmaları hep vardı ve etrafına da bu temelde yaklaştı.
2018-2019 yılları arasında başlayan uzun süreli açlık grevine, hasta olduğu için dahil olamadı. Bu süreçte Ayten, greve girememiş olmanın ağırlığını hissederek, refakatçi oldu arkadaşlarına. Moralinden taviz vermediği gibi, katılımından da ödün vermedi. Eylem gerçekleştirdiği güne kadar da sonsuzluğa kanat çırparken de öyleydi Ayten...
Öyle ki, ailesi zaten yurtsever bir kökenden gelse de şehadetiyle ailesini bu mücadeleye daha fazla kattı ve bağladı Ayten. Hakeza, onun ve onun gibi binlerce yiğit kadın ile erkeğe sahip çıkılması gerektiğini aşıladığı o çocuklar, mücadele saflarında yer almaya ve güçlü kılmaya devam ettiler. Biz, Ayten yoldaşın usanmadan bir şeyler öğretmeye çalıştığı o çocuklardık. Büyüdük ve onun ardından koştuğu aşka bağlandık. Boşuna değildi bu arayışı…
O, ardından Harun Garsi, Brûsk Dîlok, Hediye Akdoğan ve dahasını yarattı. Önderliğin ve Önderlik şahsında bir halka uygulanan komplo, en başta Önder Apo'nun çabası ve Ayten gibi toprağa düşen binlerce yoldaşın sayesinde boşa çıkarıldı. 21’inci yüzyıl, en görkemli gününü, kara günü de boşa çıkararak yaşama ve yaratma inadında. Eğer olacaksa bir özgürlük, o da Önder Apo'nun özgürlüğü ile olacaktır. Olacaksa bir hakikat, şehitlerin mirasına sahip çıkmakla olacaktır.
Ayten şahsında, Önderlik etrafında kenetlenen şehitleri anarken, Önderlik etrafında her zamankinden daha fazla kenetlenmemiz gereken bu zaman diliminde, onlardan aldığımız güçle 15 Şubat'ı karanlığından kurtaracağız. Onların bedenlerinde yaktığı ateş, özgürlük ateşi olarak yanacak ve bu ateşle aydınlanacağız!