12. yıl dönümünde Paris katliamı: Fransa neyi gizliyor?

Fransa’nın başkenti Paris’te aralarında PKK’nin kurucularından Sakine Cansız’ın da olduğu üç Kürt kadın devrimcinin katledilmesinin üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen halen adalet yerini bulmadı. Soruşturma dosyası, "devlet sırrı"na takılmış durumda.

Paris’in kalbinde, Strasbourg Saint Denis’de bulunan Kürdistan Enformasyon Merkezi’nde 12 yıl önce korkunç bir katliam gerçekleşti. 9 Ocak 2013’te, PKK kurucularından Sakine Cansız (Sara), KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan (Rojbîn) ve Gençlik Hareketi Üyesi Leyla Şaylemez (Ronahî) başlarına üçer kurşun sıkılarak katledildi.

Dönemin İçişleri Bakanı Manuel Valls, katliam yerine giderek, “Bu ciddi bir olay ve ben de bu nedenle buradayım” dedi. Valls, “Bu kabul edilemez bir olaydır. Soruşturma henüz yeni başladı ve savcılığın yetkisi altında. Bu son derece tahammül edilemez eylemin tamamen aydınlatılması için tüm birimler seferber edildi” diye ekledi.

HOLLANDE: TÜRK DEVLETİNİN OPERASYONUYDU

Hemen ardından dönemin Cumhurbaşkanı François Hollande, “Bu korkunç bir şey. Üç kişiyi doğrudan etkiliyor. Bunlardan biri, benim ve birçok siyasetçinin tanıdığı biriydi, çünkü düzenli olarak bizimle görüşmeye geliyordu” açıklamasında bulundu. Hollande, bu ifadeleriyle Fidan Doğan’ı kastediyordu. Fidan Doğan, diplomatik temasları kapsamında, Hollande ile Sosyalist Parti lideriyken görüşmelerde bulunmuştu.

11 yıl sonra Mayıs 2024’te, Hollande, Lorient kentindeki Bretagne Sud Üniversitesi kampüsünde 300 öğrenciye Avrupa savunması üzerine verdiği konferansta, katliamın Türk devletinin bir operasyonu olduğunu kabul etti. Bir Kürt öğrencinin sorusu üzerine Hollande, Türk devletinin müdahalesinin de ötesinde bir durum olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Bu çok daha ciddi bir durum, çünkü Türk devletinin hangi kademesinde karar verildiğini tam olarak bilmediğimiz bir operasyondu. Ancak Fransa'da çok güçlü bir kişiliğe sahip bir Kürt'ün öldürülmesine katkıda bulunan operatörlerin müdahalesi olduğu açık.”

Bu ifadeleriyle PKK’nin kurucularından Sakine Cansız’a atıfta bulunan Hollande, “Bu gerçekten de NATO üyesi ve Avrupa Birliği üyeliğine aday yabancı bir devletin müdahalesidir” vurgusunda bulundu.

Aradan 12 yıl geçti. Hollande, bir parlamenter olarak yeniden mecliste bulunuyor. Manuel Valls ise Fransa’da kurulan yeni hükümette Denizaşırı Bölgeler Bakanı olarak görevlendirildi. O dönem, katliama ilişkin tüm gerçeklerin ortaya çıkarılacağı ve adaletin sağlanacağı yönünde verdikleri sözler ise yıllar içinde unutuldu.

ORTAYA ÇIKAN BELGELER

Bugün soruşturma ne aşamada, nerede tıkandı ve çok sayıda somut belgeye rağmen neden ilerlemiyor?

Katliamda MİT’in sorumluluğunun açıkça ortaya koyulduğu belgeler, soruşturma dosyasında var. Bunlar arasında özellikle suikast planlarının anlatıldığı bir ses kaydı, suikast talimatının verildiği gizli ibareli bir belge ve tanıkların ifadeleri bulunuyor.

- 12 Ocak 2014’te, tetikçi Ömer Güney ile MİT görevlileri arasında suikast planlarının tartışıldığı bir ses kaydı ortaya çıktı. Bu görüşme, Ekim 2012’nin başlarında, yani katliamdan sadece birkaç ay önce gerçekleşmişti.

- 14 Ocak 2014’te, gizli bir belge medyaya sızdırıldı. Belgede, Ömer Güney “Kaynak” olarak ifade ediliyordu. Suikast talimatının verildiği belgede MİT yetkililerinin imzası bulunuyordu.

Bu iki belgenin ortaya çıkmasından sadece birkaç gün önce, 4 Ocak 2014’te, Ömer Güney Almanya’dan iki ziyaretçi bekliyordu: Ruhi S. ve Ümit S. Katliama ilişkin hazırlanan iddianameye göre, katil zanlısı şifreli ifadelerle arkadaşlarından MİT ile görüşmelerini ve kaçış planı için silah temin etmelerini istiyordu. Bu ziyaret, soruşturmacılar tarafından dinlemeye alınarak, kaçış planı deşifre edildi.

Ömer Güney, 17 Aralık 2016’da 34 yaşındayken ani bir şekilde, sırlarıyla birlikte “öldü.” Davasının başlamasına bir ay kalmıştı. Davanın aralık ayı içerisinde başlaması gerekiyordu ancak kamuoyunun bilmediği nedenlerle duruşmanın başlangıcı 23 Ocak 2017’ye ertelendi. Ömer Güney’in şüpheli ölümüyle birlikte dava fiilen sona erdi.

MİT GÖREVLİLERİNİN İTİRAFLARI

Sonraki yıllarda yeni belgeler ortaya çıktı ve Fransa’da ilk kez adli bir organ, böyle bir olayda resmi olarak yabancı bir istihbarat servisini zan altında bıraktı. Aileler, 2017’nin başında soruşturmanın devam ettirilmesi yönünde talepte bulundu. İlk başvuru, yeni belgelerle birlikte Paris Savcılığı’na yapıldı. Aynı yılın baharında, “terörist cinayetler ve terörist örgütlenme” çerçevesinde bir ön soruşturma başlatıldı.

Bir yıl sonra 12 Mart 2018’de, aileler yeni bir başvuruda bulunarak, "Türk gizli servisinin titizlikle planladığı bir operasyon" tezini güçlendiren yeni unsurları Paris Savcılığı’na iletti. Türk devletinin Avrupa’daki ağlarını da içeren bilgi ve belgelerle birlikte dosya yeniden açılmış oldu.

Sunulan yeni belgeler arasında 10 Ocak 2018'de ANF’de yayımlanan iki MİT görevlisinin itirafları da yer alıyordu. Bu MİT görevlileri, 4 Ağustos 2017'de PKK'nin düzenlediği özel bir operasyonda yakalanmıştı. Yakalananlar, MİT'in en stratejik birimi olan yurt dışı operasyonlarından sorumlu Erhan Pekçetin ve insan kaynakları başkanı Aydın Günel'di.

Bu itiraflarla birlikte, 14 Ocak 2014’te ortaya çıkan gizli belgede imzası bulunan MİT yetkililerinin açık isimleri ve yetki alanları şöyle tespit edildi:

- Uğur Kaan Ayık: İtirafların yapıldığı sırada Özel Faaliyetler Başkanı’ydı. Aydın Günel’in itiraflarına göre, infazların gerçekleştiği dönemde Yurtdışı Etnik Bölücü Faaliyetler (DBF) Daire Başkanı olarak görev yapıyordu.

- Oğuz Yüret: 2018’de Van Bölge Daire Başkanı’ydı. 2013’te ise Operasyonlardan Sorumlu Şube Müdürü olarak görev yapıyordu.

- Sabahattin Asal: 2018’de Stratejik İstihbarat Müsteşar Yardımcısı’ydı. 2013’te ise Etnik Bölücü Faaliyetler’de Başkan Yardımcılığı görevindeydi.

FİDAN’IN SAĞ KOLU SABAHATTİN ASAL

Bunlar arasında özellikle Sabahattin Asal’ın ismi dikkat çekiyor. Asal’ın Oslo görüşmelerine katılan isimlerden biri olduğu iddia ediliyor. Bu kişinin görüşmelerde kendisini “Ozan” olarak tanıttığı belirtiliyor. Gazeteci/Yazar Amed Dicle’nin “2005-2015 Türkiye – PKK Görüşmeleri” adlı kitabında da bu isim geçiyor. Kitaba göre Ozan, 3 Temmuz 2008'de Cenevre'de yapılan ilk görüşmeden, Oslo müzakereleri çerçevesinde 5 Temmuz 2011'de düzenlenen son toplantıya kadar tüm toplantılara katılmıştı.

Bu toplantılara yakın Kürt kaynakları, 12 Ocak 2014'te sızdırılan ses kaydında Ömer Güney ile suikast planlarını tartışan kişilerden birinin sesinin Ozan’ın sesine benzediğini belirtiyordu. Sabahattin Asal, bugün Türk Dışişleri Bakanı olan ve o dönem MİT’in başında bulunan Hakan Fidan’ın sağ kolu olarak değerlendiriliyordu.

MİT yetkilisi Erhan Pekçetin, 12 Ocak 2014’te ortaya çıkan ses kaydındaki kişileri tanıdığını belirtirken, bu görüşmenin Ankara’da bir otelde gerçekleştiğini, Ömer Güney’in uçak biletinin de MİT’e bağlı Yenimahalle’deki bir acenteden karşılandığını itiraf etmişti. Pekçetin’e göre; böylesine hassas bir cinayet, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayı olmadan gerçekleşemezdi.

BRÜKSEL’DEKİ SUİKAST GİRİŞİMİNİ PARİS’E GÖTÜREN İZLER

Ayrıca, Belçika mahkemelerinde görülen bir davada da Paris katliamı yeniden gündeme gelmişti. Dava dosyasında, Türkiye'nin Fransa Büyükelçisi İsmail Hakkı Musa ile Brüksel’de Kürt siyasi yöneticilere yönelik suikast hazırlığı yapan ekip arasında bir bağlantı ortaya çıkarılmıştı. Bu suikast ekibinin, aynı zamanda Paris’teki katliamda da rollerinin olduğuna dair ciddi şüpheler vardı.

İsmail Hakkı Musa, Paris katliamının olduğu sırada MİT’in iki numaralı ismiydi. İsmail Hakkı Musa’nın, Paris’e büyükelçi olarak atanmasından yaklaşık altı ay sonra ise Ömer Güney şüpheli bir şekilde öldü. Fransa’nın da özellikle bazı sanık ifadeleri ve telefon görüşmelerini takip ederek katkı sunduğu dosyada, suikast timinin 2013’teki katliamda rollerinin olduğuna dair kendi aralarında yaptığı telefon görüşmelerinin kayıtları yer alıyordu.

Brüksel’deki dava, KONGRA GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal ve KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar’a yönelik 2017’deki bir suikast girişimine ilişkin yürütülüyordu. Belçika Temyiz Mahkemesi, 2024 yılının ilk çeyreğinde bu davada mahkûmiyet kararları verdi. Davada, aralarında Yakup Koç ve Zekeriya Çelikbilek’in olduğu dört kişi yargılanıyordu. Koç ve Çelikbilek’e beşer yıl hapis cezaları verildi. Suikast ekibinin şefi olarak değerlendirilen Yakup Koç’un Türkiye’ye kaçtığı tahmin ediliyor. Zekeriya Çelikbilek ise, son bilgilere göre Fransa’da serbest bir şekilde dolaşıyor. Fransa, birçok Kürt aktivisti, tutuklanma ve işkence riskine rağmen Türk devletine teslim ederken, Çelikbilek’e dokunmuyor.

Tıpkı Paris’teki katliamda MİT’in rolünün açığa çıkması gibi, Zekeriya Çelikbilek ve Yakup Koç gibi isimlerin Paris ve Ankara’da en tepedeki Türk yöneticileriyle görüştüklerine dair fotoğraflar ortaya çıkmıştı. Bu suikast ekibinin, Ankara ve hatta Türk Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile doğrudan bağlantıları tespit edilmişti.

KATLİAMI ÖRTEN ‘DEVLET SIRRI’

Tüm bu bilgi ve belgelere, Ömer Güney’in ölümü ardından yapılan yeni başvurulara ve yıllardır Kürt halkının devam eden adalet talebine rağmen, dava açılmadı. Mevcut durumda sadece yeniden açılmış bir dosya var, ancak rafa kaldırılmış durumda. Gerekçesi ise “devlet sırrı.” Fransız adalet sistemi, Fransız hükümetinin Paris Katliamı ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen Fransa'da yerleşik Türk ajanlarının telefon dinlemelerine ilişkin savunma gizliliğini kaldırmayı reddediyor.

Fransa İç İstihbarat Servisi (DGSI), bu bilgilerin “devlet sırrı” olduğunu savunuyor.  Fransa topraklarında işlenen diğer birçok siyasi cinayet gibi, bu katliamın aydınlatılması da siyasi mekanizmalar tarafından engelleniyor. Soruşturmacılar, Türk devletinden zaten herhangi bir şekilde destek alamıyor. Kürtler ve dostları, geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da güçlü bir şekilde sokaklara çıkarak ve çeşitli etkinliklerde bulunarak, devlet sırrının kaldırılmasını ve sorumluların yargılanmasını istiyor. Diğer bir ifadeyle, hakikat ve adalet talebiyle mücadele devam ediyor.

İKİNCİ PARİS KATLİAMI’NDA AYNI DEVLET AKLI!

2013’teki katliamın aydınlatılması önünde engel oluşturan “devlet aklı”, yaklaşık on yıl sonra, 23 Aralık 2022’de gerçekleşen ikinci katliamın ardından da devreye girdi. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Evîn Goyî, yurtsever Abdurrahman Kızıl ve sanatçı Mîr Perwer, Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi önünde katledildi.

Kürtlerin gerçekleştirdiği herhangi bir protesto eylemine karşı sistematik bir şekilde anti-terör savcılarını harekete geçiren adalet sistemi, bu terörist saldırıyı “ırkçı saikle” ele almayı tercih etti. 2022'deki suikast olayında, Kürt Kültür Merkezi kasıtlı olarak hedef alınmış olsa da saldırının terörist niteliğinin henüz tespit edilmediği ileri sürülüyor. Fransa Demokratik Kürt Konseyi (CDKF) ve ailelerin avukatları, anti-terör savcısının bu dosya için atanmasını talep ediyor.