AKP kadrolarının ağırlıkta olduğu İBB’ye bağlı İSPER iştirak şirketinin sosyal tesislerinde çalışırken Alevi olduğu için mobbinge uğrayan, sürgün edilen ve raporluyken kod 25/2 ile işten atılan Tülay Çal’ın, İBB yönetimi tarafından dayatılan taşeron köleliğini kabul etmediği için bir de nankörlükle suçlandığı ortaya çıktı. İşine iade edilme talebiyle Saraçhane Parkı’nda 62 gündür direnen Çal, ANF’ye konuştu.
‘VERİLEN İŞİ BEĞENECEKSİN VE ÇALIŞACAKSIN!’
İBB yönetiminin, hukuksuz bir biçimde elinden alınan işine geri iade etmek yerine, taşeron kölelik sistemini dayattığını belirten Çal, bunu kabul etmediği için İBB Başkanvekili ve Tuzla meclis üyesi Ülkü Sakalar tarafından nankörlükle suçlandığına dikkat çekti. Sakalar’ın kendisini 3 Ocak Çarşamba günü İBB binasına çağırdığını belirten Çal, yaşananları şöyle anlattı: “Ülkü Sakalar, iştirak şirketlerinin beni kesinlikle kabul etmediklerini söyleyerek bana tekrar taşeron köleliğini dayattı. Kabul etmediğimde beni verilen işi beğenmemekle, nankörlükle suçladı. Ben de İSPER’de çalışırken taşeron işçisi olmadığımı, davamda haklı olduğumu, eski işime iade edilmek istediğimi vurguladım. Sakalar, haklı olup olmadığıma mahkemenin karar vereceğini söylediğinde ise mahkemenin 3 yıl süreceğinin, bu kadar beklemeyeceğimin, hakkım olan işimi geri istediğimin altını çizdim. Lafı eveleyip geveledikten sonra, ‘Benim de aslında daha yüksek bir konumda olmam gerekiyordu ama olmadı’ diyerek tekrar taşeronu dayattı. AVM’de intihar girişiminde bulunan adam gibi beni çaresizliğe ve yoksulluğa mahkûm ederek ölmemi mi istediğini sorduğumda bana, ‘Allah’a inancın var mı senin? O zaman verilen işi beğeneceksin ve çalışacaksın’ diye çıkıştı. Konunun burada kapandığını söyleyerek beni kovarcasına odasından çıkarttırdı.”
‘TAŞERON BİR EKMEĞİN İKİYE BÖLÜNMESİ DEMEKTİR!’
Taşeron sisteminin kölelik olduğunu vurgulayan Çal, bu dayatmaya karşı Saraçhane Parkı’ndaki direnişini 24 saat kesintisiz sürdürme kararı aldığını, ancak soğuktan korunmak için kurmak istediği çadır bahane edilerek gözaltına alındığını ve bir gece yalnız başına nöbet tutarken cep telefonunun çalındığını belirtti. 2017 yılında belediyelerde taşerona karşı çıkan CHP’nin gelinen noktada taşeronu dayatır hale geldiğine işaret eden Çal, “Tok olan açın halinden maalesef anlamıyor. Kadroluyken beni taşerona vermek istiyorlar. Taşeron bir ekmeğin ikiye bölünmesi demektir. Şimdi elinde bütün bir ekmek varken yarımı yer misin? Bunlar benim elimden tam ekmeği alarak, yarımı dayatıyorlar. Bir de taşeronu dayatmaları yetmiyormuş gibi beni oturduğum yerden çok daha uzakta olan Tuzla’ya göndermek istiyorlar. Ben kaçta eve geleceğim? İki torunum, bir kızım var. Bütün gün direnişte olduğum için zaten onları göremiyorum. Geçen sefer hastalanmışlar, hastaneye kaldırılmışlar ama yanlarına gidemedim” dedi.
‘İŞİMİ GERİ ALANA KADAR DİRENİŞTEN VAZGEÇMEYECEĞİM!’
Hukuksuz bir biçimde elinden alınan işini geri alana kadar direnişinden vazgeçmeyeceğinin altını çizen Çal, “Hem işimi haksız ve hukuksuz elimden aldılar, hem de nankörlükle suçlanan benim. Bu ülkede zaten kim hakkını arıyorsa o suçlu ilan ediliyor. Öğrenciler yemek zammına karşı çıkıyor, saldırıya uğrayıp gözaltına alınıyor; işçiler hakkını arıyor, kapı dışarı ediliyor. Hırsızlar, tecavüzcüler, uyuşturucu baronları rahatça gezerken, özgür yaşamak isteyen emekçi, aydın, öğrencilerin başında polisler, faşist yönetim, emek hırsızları, işçi düşmanları nefes aldırmamak üzere duruyor ve yaşamayı her gün zorlaştırıyorlar” diye konuştu.