‘ÇEDES ile derin ayrışma yaratılıyor’
Eğitim Sen TİS Hukuk Sekreteri Mutlu Aymaz, Sünni İslam’ın ilkokullara kadar dayatılarak derin ayrışma yaratıldığını belirterek, eğitimin iktidarın hedeflediği nesli yetiştirme aracına dönüştürüldüğünü söyledi.
Eğitim Sen TİS Hukuk Sekreteri Mutlu Aymaz, Sünni İslam’ın ilkokullara kadar dayatılarak derin ayrışma yaratıldığını belirterek, eğitimin iktidarın hedeflediği nesli yetiştirme aracına dönüştürüldüğünü söyledi.
AKP iktidarının, önce genel eğitime dairmiş gibi gözüken bir konuyu belirlediğini, sonra da programın tamamen Sünni İslam eksenli ve iktidarın hedeflediği toplum modeline hizmet edecek şekilde düzenlendiğini vurgulayan Eğitim Sen TİS Hukuk Sekreteri Mutlu Aymaz, “ÇEDES ve okullara imam atanması, sanki yalnızca Eğitim Sen ve Alevilerin derdiymiş gibi bir tablo çıktı ortaya. Ne CHP’nin ne de sol ve sosyalistlerin gündemlerinde bile değil. Bu tepkisizliği sorumsuzluk olarak nitelendiriyorum” dedi.
Eğitim Sen TİS Hukuk Sekreteri Mutlu Aymaz, ÇEDES'i ve program bünyesinde yapılan uygulamaları, AKP'nin okullarda yarattığı Sünni İslam eksenli ayrışmanın gündelik yaşamda öğrenci ilişkilerine yansımalarını ve toplumun alındığı kıskacı ANF'ye değerlendirdi.
ÇEDES protokolüne göre projenin amacı, öğrencileri “bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre” yetiştirmek. Eğitime dair genel hedef ve amaçları içeren her kanun ve mevzuatta bu milliyetçi muhafazakar blok söylemi görmek mümkün. Aynı hedefler doğrultusunda yeni bir projenin oluşturulmasını nasıl okumak gerekiyor?
Değerler eğitimi, yıllar öncesinde Milli Eğitim Bakanlığının programına koyduğu bir şeydi. İlk etapta hırsızlığın kötü olması, yalan söylemenin zararları, baskı ve zorbalık gibi temel konuları içeriyordu. İktidar zaman içerisinde programı tamamen kendisine tahvil etmeye başladı. Önce genel eğitime dairmiş gibi gözüken bir konu belirleniyor, sonra da belirlenen program tamamen Sünni İslam eksenli ve iktidarın hedeflediği toplum modeline hizmet edecek şekilde düzenleniyor. Bu ülkede farklı kültür ve inançlara sahip insanlar var. Değer olgusu yalnızca Sünni İslam çerçevesinde ele alınıyor oysa değerler evrenseldir. Çok derin bir ayrışma yaratılıyor.
ÇEDES ne zaman başladı ve hangi okullarda uygulanıyor?
İlk uygulama, 2021-2022 eğitim öğretim yılında pilot olarak belirlenen imam hatipler ve orta okullar üzerinden başladı. Sonrasında yaygınlaştırıldı. 2023-2024 eğitim öğretim yılının sonuna kadar ilkokul, ortaokul ve liselerin tamamına ÇEDES programının konulması yönünde bir çalışma var. Tabii bir parantez açarak, yandaş olmayan özel okullardaki çocukların bu uygulamaya tâbi tutulmadığını belirtmek gerekiyor. Uygulama şu an için sadece pilot olarak seçilmiş devlet okullarında. Yani olan yine halkın çocuklarına oluyor. Çocuğu özel okulda olan bir veli, "Ben bu eğitimi çocuğumun almasını istemiyorum" dediği an, okul zaten gelir kaynağını kaybetmemek için uygulamayı durdurur. Kapitalizm bu itirazın karşısında duramaz. Buna maruz kalacak olan yine gelir seviyesi, çocuğunu özel okulda okutmaya yetmeyecek velilerin çocuklarıdır.
ÇEDES, öğretmenler veya pedagoglar üzerinden değil imam, vaiz ve Kur'an kursu hocaları üzerinden hayata geçirildi. "Manevi danışman" olarak belirlenen kadronun tamamının Diyanet çalışanı olduğu biliniyor. Manevi danışan sıfatı ile görev verilen kişilerin baskın bir dini kimlik taşıması, laiklik-siyasal İslam tartışmalarıyla birlikte öğrenci psikolojisi açısından da nereye tekabül ediyor?
İmamların okullara gelip eğitim öğretime dahil olmaları, akıl ve mantıkla izah edilebilecek bir şey değil. Hiçbir pedagojik formasyonu olmayan Diyanet görevlileri, camilerdeki tarzları ile okullarda yerini aldı. İmamlara öğretmen statüsü verildi. Oysa eğitimdeki temel faktör branşınızdan önce sahip olduğunuz pedagojik yeterliliktir. Öğretmenlik gerçekten çok zor bir meslek. 26 yıllık meslek yaşamımda hala kendimi işimi doğru yapıyor muyum diye sorgularken buluyorum. Kuşaklar ve algıları değişiyor, her öğrenci farklı bir dünya. Herhangi bir pedagojik yetkinliği olmayan imamlara eğitimi teslim etmek, eğitimi araçsallaştırmaktan, iktidarın hedeflediği nesli yetiştirme amacından başka hiçbir şeye hizmet etmiyor. Öğrenci bu noktada tamamen bir nesne haline getiriliyor.
ÇEDES kapsamında 'sosyal etkinlik' olarak öğrencilerin Cuma namazlarına götürüldüğü biliniyor. Uygulamaya dair Eğitim Sen’e ulaşan başka örnekler var mı, Eğtim Sen’li öğretmenlerin bulundukları okullara dair gözlemleri nasıl?
Cuma günlerinin öğlen arası, uzun bir süredir Cuma namazına göre belirleniyordu. İçerisinde mescit olan okullar var. Öğrenciler namaza doğrudan veya dolaylı yollarla zaten yönlendiriliyordu. ÇEDES ile bu atmosfer bir üst seviyeye taşındı. ÇEDES'in uygulandığı okullarda olan arkadaşlarımızın gözlemleri çok vahim. Namaz kılmayan, oruç tutmayan öğrencinin dışlandığı bir atmosfer yaratılıyor. Akran zorbalığı ve ayrışma bu nokta itibarıyla iktidar yanlısı öğretmenler tarafından da tetikleniyor. Ramazan aylarında oruç meselesi için de aynı şey geçerli. Alevi ve gayrimüslim ailelerin çocukları gizlice yemek yiyor. Bu gözetme kültüründen değil, çekinmekten kaynaklı bir hale dönüştü artık. Bu noktada Eğitim Sen’li öğretmenlere müdahil olma görevi düşüyor. Elbette bizim içimizde de oruç tutan arkadaşlarımız var ama Eğitim Sen’li bir öğretmen, Ramazan’da nöbeti esnasında okulda çay bardağı ile gezdiğinde, öğrenci ile herhangi bir diyalog kurmasa bile öğrenciyi güvende hissettirebilir.
Kız öğrenciler açısından eğitim her zaman bir handikap niteliği taşıdı. Milliyetçi ve eril kodlar üzerine kurulu bir eğitim sistemi var, üzerine manevi danışan adı altında tamamı erkek olan Diyanet görevlilerinin okullara atanmasının kız öğrenciler üzerindeki olası etkileri nasıl olacak?
Kız çocukları açısından durum çok daha vahim. Okullara gelen Diyanet personelinin hepsi söylediğiniz gibi erkek. Bu noktada Diyanet personelinin özel politikalarına da değinmek gerekiyor. Kız çocuklarına çok anlayışlı, kapsayıcı yaklaşır gibi bir tavır takınıyorlar. Amaç dolaylı yollardan onları kendi eksenlerine çekmek. Kız çocuklarını değiştirip dönüştürmek için daha büyük bir çaba sarf ediyorlar. Hüda Par’ın seçim vaadlerinden biri karma eğitimin kaldırılması idi. Okullara imam atandı zaten. Adım adım bu tabloya sürükleniyoruz. Kendini laikliğin yılmaz savunucusu olarak tanımlayan CHP'den bir karşı duruş yok. Bu noktada kendini sol sosyalist olarak tanımlayan kesimin yarattığı boşluğa da değinmek gerekiyor. ÇEDES ve okullara imam atanması, sanki yalnızca Eğitim Sen ve Alevilerin derdi gibi bir tablo çıktı ortaya. Gündemlerinde bile değil. Bu tepkisizliği ben sorumsuzluk olarak nitelendiriyorum. Veliler bizlere gelip kaygılarını paylaşıyor, ancak buna dair örgütlü bir mücadele alanı yok, tepkiler bireysel düzlemde kalıyor ve insanlar yalnız kalmaktan korktuğu için seslerini çıkaramıyor.