Türkiye’deki pazar payının yüzde 30’una sahip olan ülkenin en büyük e-ticaret şirketi Trendyol’un Esenyurt’taki Dağıtım Merkezi deposunda giderek vahşileşen sömürü çarkına karşı örgütlenen işçilere yönelik kıyım sürüyor. Trendyol, sendikal örgütlenmeyi engellemek için hem işçileri 5 ayrı taşeronda çalıştırıyor, hem 5 aylık sözleşme imzalamaya zorluyor. Tüm engellemeleri aşarak örgütlenen işçiler ise çeşitli bahanelerle ve iftiralarla işten atılıyor. En son “küçülme” bahanesiyle sendikalı oldukları için işten atılan işçiler, PTT-Sen ile Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD-Sen) öncülüğünde depo önünde direnişe başladı. ANF’ye konuşan bu işçilerden PTT-Sen temsilcisi Emre Özdek, “Bana selam veren işçileri bile işten attılar” derken, PTT-Sen üyesi Azad Erdinç, “Küçülme bahanesiyle bizi işten çıkardıkları gün iş ilanı yayınladılar” diye konuştu.
YETER Kİ İŞÇİLER ÖRGÜTLENMESİN
Trendyol Esenyurt’taki Dağıtım Merkezi’nde 2 yıldır çalışan PTT-Sen temsilcisi Emre Özdek, sendikal faaliyet yürüttüğü gerekçesiyle Kod 46 ile işten çıkarıldı. İşten atılan 50’yi aşkın işçiden 20’sinin PTT-Sen üyesi olduğuna dikkat çeken Özdek, bunun ilk işçi kıyımı olmadığına işaret etti. Depoda sendikal örgütlenmenin önüne geçmek için her manevranın yapıldığını belirten Özdek, işçilere 5 aylık sözleşme imzalatıldığına, 5 ayrı taşeron bünyesinde çalıştırıldıklarına işaret etti.
Depodaki sendika düşmanlığının geldiği noktayı, “Bana selam verenleri bile işten attılar” diyerek özetleyen Özdek, atılma sürecini şöyle anlattı: "Sendikal faaliyet yürüttüğümü anlamalarıyla birlikte mobbing başladı. Çeşitli bahanelerle her gün hakkımda keyfi tutanaklar tutuluyordu. En son Temmuz ayında zamlarla ilgili açıklama yapıldı. İşçileri toplayıp herkese eşit maaş ve zamlar verildiği söylenmesine rağmen işçiler ofise teker teker alınıp tebliğ ediliyordu bu zamlar. Bu uygulama itirazların önüne geçmek içindi. Çünkü daha önceki zamları toplu olarak açıkladıklarında itiraz etmiştim ve işçiler de bana destek vermişti. Arkadaşlarımızın bir araya gelmesinden korkan yönetim herkesi teker teker ofise çağırıp zamları tebliğ ediyordu.
‘TEHDİT EDEN YÖNETİCİ, KOD 46’DAN ATILAN BEN OLDUM!’
Ben de yapılan zammın yetersiz olduğunu belirterek, bize verilen hakların kaşıkla verilip kepçeyle geri alınmasına karşı bir tutum sergiledim. Bunun haksız bir uygulama olduğunu söylediğim zaman çalıştığım sevkiyat bölümünün vardiya yöneticisi Uğur Yılmaz, ‘İşine gelmiyorsa çıkarsın, Kapı orada’ diyerek beni tehdit etti. Ben de emeğimin karşılığını almadan çıkmayacağımı belirttiğimde, ‘Biz öyle çıkarmıyoruz, kendin istifa ediyorsun. Biz tazminat verip kimseyi buradan göndermedik’ diyerek ikinci kez tehdit etti. Ertesi gün sanki ben onu tehdit etmişim gibi söylemediğim sözlerin yer aldığı düzmece bir Olay Tespit Tutanağı tutturmuş. Ben bu tutanağı imzalamayacağımı söylediğimde ise ‘sen bilirsin’ dedi. Akşam eve gittim ve DGD-Sen başkanı Neslihan Acar’a durumu anlattım. Neslihan Başkan ve avukatlarım aracılığıyla savunma hazırladım. Ama zaten beni sendikal faaliyetlerden dolayı işten çıkarmayı daha önce kafalarına koydukları için savunmamı okuduklarını bile düşünmüyorum. Nitekim savunmamı teslim etmemden 1 gün sonra, mesaimi bitirip eve gittiğim zaman, çalıştığım taşeron firmadan Kod 46 ile işten atıldığıma ilişkin bir mesaj geldi.”
Hukuksuz bir biçimde Kod 46 ile işten çıkarıldığı için iş de bulamadığını vurgulayan Özdek, “Haklarımı gasp etmeleri yetmiyormuş gibi bir de sanki yöneticiyi ben tehdit etmişim gibi iftira atarak iş bulma imkanımı da elimden aldılar” dedi.
‘AÇIKLAMAMI SOSYAL MEDYADA BEĞENENLER DE İŞTEN ATILDI’
İşten çıkarıldıktan sonra PTT-Sen ve DGD-Sen öncülüğünde depo önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdiklerini hatırlatan Özdek, yaptığı bu açıklamayı sosyal medya üzerinden paylaşıp beğenenlerin de akabinde “küçülme” bahanesiyle işten atıldıklarına dikkat çekti. Özellikle tazminat hakkı olan işçileri de şantajla işten attıklarına işaret eden Özdek, “Arkadaşlarımızı ‘Ya Tuzla’daki Kiraz deposuna gidip daha düşük maaşa çalışacaksın ya da tazminatını alıp gideceksin’ diyerek zorla işten çıkardılar. Arkadaşlarımız tabii ki bu anlaşmaya imza atmadılar. Bugün de benim yanımda direniyorlar. Tek sevindiğimiz nokta, normalde hiçbir işçinin tazminatını ödemiyorlar ama bizim depo önünde yaptığımız açıklama sonrası bu tazminatları ödemek zorunda kaldılar” dedi.
MAKİNE GİBİ ÇALIŞTIRIYORLAR!
Atılan PTT-Sen üyesi işçilerden biri de Azad Erdinç. Migros deposundaki kazanımla sonuçlanan direnişten de tanınan Erdinç, iki aydır çalıştığı Trendyol Esenyurt deposundaki sömürünün daha da ağır olduğuna dikkat çekti. Trendyol Esenyurt deposunun Türkiye’nin en büyük dağıtım deposu olduğunu belirten Erdinç, bütün işleyişin buradan yürütüldüğüne işaret etti.
Depoda örgütlenmeyi engellemek için işçilerin 5 ayrı taşerona bağlı çalıştırıldığını anlatan Erdinç, DGD-Sen’e üye olması gereken işçilerin hiç alakası olmadığı halde iletişim işkolunda gösterildiğini söyledi.
İşe başlamadan 5 aylık bir sözleşme imzalattıklarını anlatan Erdinç, şöyle konuştu: “İşe devam edeceğiz vaadiyle ilk etapta 5 aylık bir sözleşme imzalatıyorlar. Bu şekilde hem işçilerin örgütlenmelerini hem de tazminat haklarını almalarının önünü kesiyorlar. Ben sevkiyat bölümünde çalışıyordum. Üç vardiya şeklinde çalışıyorduk ve 8 saat olan mesailer 12 saate kadar uzuyordu. Diğer depolara göre burada daha az işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınıyordu. Büyük bir psikolojik baskı var, sürekli sana ‘hadi hadi’ diyerek makine gibi 1 dakika bile boş bırakmayacak şekilde bir çalışma temposu dayatılıyor. Yorulduğun zaman da hakkında tutanak tutularak işten atılma ile tehdit ediyorlardı. Özellikle kadın işçiler çok ağır koşullarda çalışıyordu.”
‘NE KADAR DAYANIŞMA GÖSTERİLİRSE O KADAR GÜÇLÜYÜZ’
İşten çıkarma gerekçesi olarak, “Küçülmeye gidiyoruz” dediklerine ama aynı gün iş ilanı yayınladıklarına dikkat çeken Erdinç, “Kendini yalanlayan bir sistem var. Ama biz bunu kabul etmiyoruz ve tıpkı Migros depolarında olduğu gibi yine direniş yollarına çıktık” vurgusunda bulundu. Şu anda depoda sendikalı olan işçilerin de işten atılma tehdidi altında olduğuna işaret eden Erdinç, buna izin vermeyeceklerini kaydetti. Siyaset mekanizmasının tamamen sermayeye çalıştığını hatırlatan Erdinç, sosyal ve ekonomik anlamda çok kötü durumda sıkıştırılmış olan işçi sınıfının hakları konusunda mutlaka bilinçlenmesi gerektiğinin altını çizdi. İşçiye, “Bu koşullarda çalışacaksın, beğenmiyorsan çekip gideceksin” dayatması yapan sermayenin bir hegemonya kurmaya çalıştığını belirten Erdinç, “Biz güçlüyüz ama kamuoyu bizi görürse o kadar güçlüyüz, bizimle ne kadar dayanışma gösterilirse o kadar güçlüyüz. O yüzden halktan haklı mücadelemize daha çok dayanışma istiyoruz. Migros direnişini de dayanışmayla kazandık. Aynı dayanışmayı bekliyoruz. Biz atılan işçiler geri alınıncaya, taşeron ve 5 aylık sözleşme uygulaması son bulana kadar direneceğiz ve direne direne kazanacağız” dedi.