Önder Babat cinayetinde zaman aşımı riski

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Önder Babat’ın 3 Mart 2004’te katledilmesi, faili meçhul bırakılarak zaman aşımına sürükleniyor.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Önder Babat, 3 Mart 2004’te katledildi. 20 yıllık süreç içerisinde cinayetle ilgili gerekli soruşturma yürütülmedi, tanıklar dinlenmedi, itiraflar ortaya çıktı ama dosyaya girmedi. Devlet, neredeyse Babat hiç yaşamamış gibi davrandı.

Önder Babat, 3 Mart 2004’te çalıştığı Devrimci Hareket dergisinin İstanbul/Taksim İmam Adnan Sokak’taki bürosundan çıktığı sırada, bir keskin nişancı tarafından susturucu takılmış bir silahla katledildiğinde 25 yaşındaydı. Katledilmesi sonrası devlet birimleri ve Türk medyası bir cinayet olmadığını öne sürerek ailesini ve arkadaşlarını yönlendirmek için çabaladı. Babat’ın katledilmesinin üzerinden 20 yıl geçti ve dosya 3 Mart 2024’te zaman aşımına uğrayacak. Kim olduğu bulunamayan katiller yargılanamayacak ve dosya ‘faili meçhul’ olarak kapatılacak. Önder Babat’ın arkadaşları ve dosyanın avukatları ise zaman aşımı olmaması için mücadele veriyor. Babat’ın katledilmesi ile ilgili dosyaya avukatları tarafından konuşmak istenen yeni belgeler ve itirazlar da savcılık tarafından görmezden geliniyor.

Vurulduğu gün yanında olan arkadaşı Avukat Erman Öztürk ve dosyanın avukatlarından Ezgi Önalan, Babat, cinayeti ve hukuk mücadelesini ANF’ye anlattı.

ÇOK YÖNLÜ BİR KİŞİLİKTİ

Önder Babat’ın farklı bir kişiliği olduğunu, o dönemin devrimci gençliği arasından sıyrıldığını söyleyen Öztürk, şunları paylaştı: “Hepimiz İstanbul Üniversitesi’ne geldiğimizde hayata dair idealleri olan insanlardık. Önder de Dersim’den gelmişti ve binbir zorlukla İstanbul Üniversitesi’ni kazanmıştı. Aynı zamanda Dersim coğrafyasının gerçeğine de vakıf ve muhalif bir gençti. Derin bir kavrayışı vardı. Önder ile üniversitede değil felsefe atölyesinde tanışmıştık. Felsefeyle, sanatla, siyasetle ilgileniyordu; çok yönlü bir kişiliği vardı. Mütevaziydi, sorguluyordu. Birçok insanın sorgulamadığı noktaları dahi sorgulayan, o noktada insanların kafasını açan derinlikli bir insandı.”

'BAŞINA TAŞ DÜŞTÜ' DEDİLER

Avukat Erman Öztürk, Babat cinayetini gözaltında kayıplar, Hrant Dink’in katledilmesi ile birlikte görmek gerektiğini, bu cinayetin zincirleme yaşanan sürecin bir durağı olduğunu dile getirdi. Öztürk, “Beyoğlu’nda, Taksim’in göbeğinde, susturucu takılmış bir silahla, profesyonel bir şekilde işlenmiş bir cinayet” diyerek, o günü şöyle dile getirdi: “Biz o gün dergi bürosundan çıktığımızda -ki ilk Önder çıktı- kapama saatiydi dergi bürosunun, bir anda Önder yere düştü, yani bir silah sesi duymadık. Yanına eğildiğimizde kafasından akan kanı gördük. Gözleri donuklaşmıştı, hızlı bir şekilde aşağıdan bir taksi çevirerek Taksim İlk Yardım Hastanesi’ne götürdük fakat vardığımızda kaybetmiştik zaten. Oradaki polisler bizi alıp karakola götürdü. İlk anda karakoldaki polis bir kurşun lafından bahsetti ama sonrasında ağız değiştirdiler. Başına taş düşmüş, olur böyle vakalar, daha önce o sokakta birinin daha başına taş düşmüştü denilerek, sokakta kanlı bir taş paketlediler. Ki bu dosyada da yazıyor, bir taş paketlendiği yazıyor fakat taş yok.”

DOSYA BİLEREK SÜRÜNCEMEDE BIRAKILDI

Babat’ın katledilmesi sonrası medyanın da olayı adli bir vaka olarak göstermek istediğini hatırlatan Öztürk, cinayetten bir gün sonra gazetelerin ‘Bir genç başına taş düştüğü için öldü’ diye haberler yaptığını, ancak aile ve avukatların otopsi ısrarından sonra, daha otopsi yapılmadan, bir gün sonraki gazetelerde haberlerin değiştiğini ve mermiden bahsedildiğini söyledi. Öztürk, şöyle devam etti: “90’ları ve devamını bildiğiniz takdirde bunu çözümlemek zor değil açıkçası. Devamında da devletin yargı makamları bu olayın üzerine bilinçli bir şekilde gitmeyerek dosyayı sürüncemede bıraktı. Avukatımızın da birçok talebi reddedildi. Olay yeri araştırması düzgün yapılmadı. Civardaki metruk binalar araştırılmadı. Elde bir mermi çekirdeği var. Bu çekirdeğin devlet envanteri veya farklı envanterlerdeki silahlarla eşleştirilmesi ve sonrasında eşleştirilmesi yapılmadı. Önder Babat cinayeti bilinçli bir şekilde faili meçhul bırakıldı.”

ERGENEKON DOSYASINDAKİ AJANDA

Babat cinayetinden birkaç yıl sonra görülen Ergenekon davasında cinayet ile ilgili bilgilerin ortaya çıktığını, o dönem Ulusal Kanal’a yapılan baskında ele geçirilen Serhan Bolluk’a ait ajanda da Hakan Saraylıoğlu adlı MİT ajanının itiraflarında cinayetin detaylı bir şekilde anlatıldığını söyleyen Öztürk, şunları ekledi: “Bunların üstüne gidilmedi, o dosyada onun yer almasının üzerinden neredeyse 10 yıl geçti, 10 yıl sonra bizim taleplerimiz doğrultusunda o ajanda isteniyor. Dosya tutanakları isteniyor. Zaten aradan aşağı yukarı 10 yıl geçmiş ve Ergenekon davasının açıldığı sürecin genel dinamiği değişmiş durumda. Bu noktada açıkçası çok fazla bir şey yapılmadı. Bu ipucu dahi dosyanın savcıları tarafından görmezden gelindi.”

ETKİN BİR SORUŞTURMA YAPILMADI

Önder Babat dosyasıyla ilgilenen ve davanın gidişatına ilişkin bilgiler veren avukat Ezgi Önalan ise aslında olayın ilk olduğu andan itibaren cinayet ile ilgili etkin bir soruşturma yapılmadığını, tanık dinleme, tanık araştırmasının dahi yapılmadığını belirtti. Ezgi Önalan, cinayetin olduğu gün Babat’ın arkadaşları ve olayı görmeyen bir komi dışında kimseyle konuşulmadığını, ilk olay yeri tutanağında taş düştüğü yazıldığını söyleyerek, “İlk olay tutanağı kafasına taş düşmüş olabileceği yönünde tutuluyor, sonrasında bir daha İmam Adnan Sokak’ta bir olay yeri incelemesi yapılmıyor. Bundan sonra Adli Tıp incelemesi sonrasında kriminale gidilmesi sürecinde aileyi arayan isimsiz bir kişi, telefonda ben polisim mermi üzerinde tahribat yapıldı, diyor. Onun üzerine avukatın talebiyle yeniden mermi inceleniyor, tahribat yoktur diye rapor geliyor. Dosyada hiçbir şey yapılmıyor bir daha. Cinayetten bir yıl sonra ‘daimi arama kararı’ çıkartılarak ‘faili meçhul’ olarak tanımlandı. Üç  ayda bir emniyet ile yapılan rutin yazışma sonrası savcılık hiçbir şey yapmadı” dedi.

İTİRAFLAR DİKKATE ALINMADI

Emniyet ve basının ‘yorgun kurşun, seken kurşun’ açıklamalarına karşı Adli Tıp raporunda hedef gözetilerek öldürüldüğünün belirtildiğini söyleyen Ezgi Önalan, merminin tam olarak nereden geldiğine yönelik yapılması gereken araştırmaların ise hiç yapılmadığını kaydetti.

Ergenekon soruşturması ile Babat cinayetinin yeniden gündeme geldiğini belirten Ezgi Önalan, Ergenekon soruşturması sırasında Serhan Bolluk’a ait ajandada bir süre önce öldürülen MİT ajanı Hakan Saraylıoğlu’na ait beyanların ortaya çıktığını; Saraylıoğlu’nun itiraflarında Önder Babat’ın Hanefi Avcı’ya bağlı olarak kurulan Kuvayi Milliye adlı 12 kişilik bir ekipten olan Mustafa Başçavuş tarafından öldürüldüğünün yer aldığını; Mustafa Başçavuş’un Saraylıoğlu’na ‘artık canlı hedefler üzerinde çalışma yapıyoruz, İmam Adnan Sokak’ta bir kişiyi MHP’li birinin iş yerinden öldürdüm’ dediğini yazdığını anlattı.

Avukat Ezgi Önalan, davanın seyrine ilişkin şunları söyledi: “İstanbul Başsavcılığının dosyasında Önder Babat’ın nasıl öldüğünün kelime kelime anlatıldığı bir beyan var. Bu beyana itibar edilmiş, iddianame hazırlanmış, mütalaa hazırlanmış ama bizim dosyanın savcılarının bundan hiç haberi olmamış. Önder Babat dosyasına bu bilgi hiçbir zaman girmemiş. Bu bilgi Aralık 2023’te bizim tarafımızdan dosyaya sunuldu. O arada AİHM kararı gelmiş. AİHM, bu dosyada ihmal var demiş ama bu da soruşturmayı hiç etkilememiş.”

ZAMAN AŞIMINI BEKLİYOR

Ezgi Önalan, 3 Mart 2024’te zaman aşımına girme riskine işaret ederek, şunları ifade etti: “Bir tarafının devlet olduğu iddia edilen, bununla ilgili kanıtlar olan, şaibeler yaratılabilecek dosyalarda zaman aşımının işletilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir yandan da devletin kendi suçunu kontrol etmeyip, '20 yıl sonra zaman aşımına uğradı' demesinin mantıklı olmadığını düşünüyoruz. Şu anki hedefimiz Ergenekon dosyasından bu beyanları getirir, bu beyanları ciddiye alırsa bütün isimlerin dosyada şüpheli olarak dinlenmesi gerekir. Bu isimlerin bir tanesi bile 3 Mart’a kadar dinlenilirse bu da zaman aşımının önünü keser ve dosyamız için zamanımız olur. Yapmazlarsa AYM ya da AİHM’e taşıyacağız. Hiçbir sonuç gelmezse bile bu dosyayı sessiz sakin kapatamamış olacaklar.”