Kürt sorununda demokratik ve barışçıl çözüm için İstanbul’da bir araya gelen ve aralarında gazetecilerin, aydınların, siyasetçilerin yer aldığı 78 isim ‘Barış Çağrı’ deklarasyonunu yayınladılar. Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarına neden olan anlayış ve yaklaşımların hem Türkiye’de, hem de Ortadoğu’da krizlere neden olduğunu, sorunun çözümü için muhatabın ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan olduğunu vurgu yapılan deklarasyonda Öcalan’a yönelik tecridin son bulması istendi.
‘Barışa Çağrı’ deklarasyonuna imza atan insan hakları savunucusu Akın Birdal ve EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, deklarasyonun anlamını ve tecrit politikalarının sonuçlarını ANF’ye değerlendirdi.
TÜRKİYE YÜZYILI SABIKALI BİR YÜZYILDIR
Deklarasyonun ortak bir girişim olduğunu dile getiren Akın Birdal, deklarasyonun amacının Türkiye ile Ortadoğu’da var olan savaşlara karşı kamuoyunun dikkatini çekmek ve savaşın sonuçlarının görünür kılmak olduğunu belirtti.
Cumhuriyet’in yüzyılının tecridi kaldırmak için bir fırsat olduğunu sözlerine ekleyen Birdal, deklarasyon ile ilgili şunları söyledi: “Bu arkadaşlarımızın ortak girişimidir. Ortadoğu ile ülkemiz bir ateş çemberi içinde. Birçok krizin nedeni, siyasal kriz, ekonomik kriz, toplumsal ve kültürel krizin asıl nedeni iktidarın savaş politikalarıdır. Cumhuriyet’in yeni bir yüzyılına giriyoruz. Aslında bunu toplumsal barış için fırsata dönüştürmek olası. Tecride son vererek, demokrasi kapısı açılabilir, barış kapısı açılabilir. Belki bu yeni bir yüzleşmeye de bir zemin yaratabilir. Çünkü Türkiye yüzyılı sabıkalı bir yüzyıldır. 1915’ten ki daha gerisi de var ama son yüzyılda sorgulamadan, yüzleşmeden ve belleğin gücüne bağlı olmadan unutmak ve unutturmak mümkün değil. Siyasi iktidara fırsat yaratan bir çağrıdır bu. Umarım, bunu dikkate alırlar, demokratik kamuoyu da dikkate alır. Başka bir girişimimiz var, onu da ileri de paylaşacağız.”
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin sonuçlarının ağır olacağını dile getiren Birdal, bir araya gelinmezse Türkiye’nin tecride döneceği uyarısını yaptı. Birdal sözlerini şöyle sonlandırdı: “Barış için, adalet için, eşitlik, özgürlük için bir araya gelemezsek bence Türkiye tecride dönüşecek. Çünkü bir insan yalnızlaşırsa, bir toplum yalnızlaşırsa, kendi dili, kültürü ve inancıyla ben varım duygusundan uzaklaşıyorsa, sanatı kültürü yasaklanıyorsa, özgür basın susturuluyorsa, kalemler kırılıyorsa zaten toplum da bir tecrit altına girmiş oluyor. O nedenle PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridinin son bulması Türkiye’deki tecridin son bulmasıdır. Herkes bunu içselleştirmelidir ve bu hissiyatla hareket etmelidir.”
BARIŞ YÖNÜNDE ADIM ATMAK GEREKİR
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları sonrası Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına dikkat çeken EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk ise, Erdoğan’ın Filistin için yaptığı itidal çağrılarının Türkiye için de geçerli olduğunu belirterek, “Türkiye ve Ortadoğu’daki tablo ortada. Ortadoğu’daki tablo üzerine Erdoğan bile itidal çağrısı yaptı, meseleleri sükunetle çözmekten bahsetti, meseleleri şiddet kullanmadan çözmekten bahsetti. Bu hem Ortadoğu için geçerli, hem ülkemiz için de geçerli. Ülkemizde de bir sorun dile getiriliyor, Kürt halkının uzun zamandan beri bir kimlik meselesi var, dille ilgili istekleri var, bunu dile getiriyorlar” diye konuştu.
Kürt Halk Önderi Öcalan’a yönelik tecrit politikalarına da değinen Öztürk, talep edilen şeyin Türkiye yasalarında olan bir durum olduğunu söyledi. Öcalan’ın da bunlardan yararlanması gerektiğini vurgulayan Öztürk, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Bir zamanlar Özal’ın bir lafı vardı anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz diye ama şimdi burada zaten bu sorunu dile getirenler, durumu şöyle izah ediyorlar. Türkiye’de bir infaz yasası var, bu infaz yasası herkese eşitçe uygulanıyor olsa bu düzeyde sorun kalmayacak. Aslında bakarsanız, sorunu dile getirenlerin söylediği nokta mevcut yasanın, Türkiye yasasının uygulanması.
Anayasaya bağlı olarak oluşturulmuş yasanın uygulanmasıdır. Bu anlamıyla bütün tutuklular, hükümlüler için geçerli olan iyileştirme bu boyutta da savunuluyor. Biliyoruz ki Türkiye’de cezaevinde kalan insanların sorunu çok büyük. Sağlık meselelerinde ciddi bir düzensizlik var, tedavileri yapılmıyor. Türkiye’deki bu tecrit koşullarının değiştirilmesi, bir barış havasının esmesi gerekiyor. Erdoğan da Ortadoğu için itidal çağrısı yaptı. Dışarı da itidal, Türkiye’de ise fevrilik olmaması gerekir. Herkesi fevri olmamaya, itidalli olmaya davet etti, meselelerin sükunet içerisinde çözülmesine davet etti. Biz de buradan meselelerin sükunet içerisinde çözülmesine davet etmiş oluyoruz Türkiye’deki hükümetini. Yaptığımız bu.”