Antalya'da rant belediyeciliğinin kader gibi algılanmasını yıkmak istiyoruz

DEM Parti’nin Antalya Büyükşehir Belediye eş başkan adayı olan Kemal Bülbül, rant belediyeciliğinin kader gibi algılanmasını yıkmak istediklerini belirterek başka bir belediyeciliğin mümkün olduğunu söyledi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Türkiye ve Kürdistan genelinde 16 büyükşehirdeki belediye eş başkan adaylarını geçtiğimiz hafta kamuoyu ile paylaştı. Bu büyükşehirlerden biri de Antalya. Geçtiğimiz dönemde milletvekili olduğu Antalya'nın Büyükşehir Belediye eş başkan adayı olan Kemal Bülbül, ANF'ye değerlendirmelerde bulundu.

Antalya'nın sahip olduğu tarihi, coğrafi, sosyolojik ve ekonomik özelliklerinden kaynaklı demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü paradigmanın yaşama geçirilebileceği prototip bir kent niteliği taşıdığını vurgulayan Kemal Bülbül, "Antalya'da rant belediyeciliğinin kader gibi algılanmasını yıkmak istiyoruz. Bize partimizin neden Antalya'dan aday çıkardığını soranlara şunu söylüyoruz, biz Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulma amacı ile, üçüncü yol siyaseti ekseninde iktidar ve muhalefetin ötesinde bir yerde mücadele ediyoruz. Biz kimseye sadece Diyarbakır'da siyaset yapacağız demedik. O halde niye Antalya'dan, İstanbul'dan, Ankara'dan aday çıkarmayalım? Siyasetimizi Ekrem İmamoğlu mu kazanacak, Muhittin Böcek mi kaybedecek gibi şeyler üzerine inşa etmiyoruz. Alt yapı sorunu, emek sorunu, temsiliyet sorunu ve esasında tüm bunları oluşturan bir perspektif sorunu var yerel yönetimlerde. Biz siyasetimizi bu sorunların çözümü odaklı yürütüyoruz" dedi.

ÜÇÜNCÜ YOL SİYASETİ İCİN YEREL YÖNETİMLER BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR

Türkiye'de anti demokratik, ırkçı, inkarcı, cinsiyetçi ve tekçi bir yapı olduğunu ve bu yapının AKP öncesinde de cumhuriyetin kurucu unsuru ve şimdinin sözde muhalefeti CHP tarafından temel bir politika olarak benimsediğini söyleyen Kemal Bülbül, üçüncü yol siyaseti ile amaçlananın halkları iktidar ve muhalefet cenderesinden kurtararak demokratik, özgürlükçü ve çok sesli bir sistemi yaşamsallaştırmak olduğunu belirtti. Yerel yönetimlerin üçüncü yol siyaseti için büyük bir önem taşıdığını vurgulayan Bülbül, DEM Parti'nin Antalya gibi batıdaki büyükşehirlerden aday çıkartmasının, tam da bu noktada alternatif siyasetin bir gereği olduğunun altını şu sözlerle çizdi: "Biz üçüncü yol perspektifinde siyaseti tekçiliğin, anti demokratik anlayışların, ırkçılığın, inkarcılığın, kadın düşmanlığının, emek düşmanlığının dışına çıkarmaya çalışıyoruz. Siyaseti iktidar ve sözde muhalefet hegemonyasından kurtarmayı esas alıyoruz. Üçüncü yol siyaseti, toplumun kendine özgü tüm dinamikleri ile siyasallaştığı ve kendi sorunlarına çözüm aradığı bir modeldir. Dolayısıyla yerel yönetimler üçüncü yol siyasetinin yaşamsallaşması için çok önemlidir. Bize neden Antalya'dan aday çıkardınız diyorlar. Neden çıkarmayalım? Biz kimseye sadece Diyarbakır'da siyaset yapacağız demedik. Antalya'da demokrasiye, yerel yönetimlerin halklaşmasına ihtiyaç yok mu? Antalya'da halklar sorunu, emek sorunu, kadın sorunu, kent yoksulluğu sorunu çözülmüş mü? Antalya'nın ekonomisini oluşturan turizm ve tarım emekçilerinin sorunları çözülmüş mü? Bu muhalefeti ve iktidarı yok saymak ve dengeleri görmemek anlamına mı geliyor? Hayır.  Tam tersi kısır döngüleri reddetmek ve alternatif üretmek anlamına geliyor. Mevcut iktidara haddini bildirecek ve buradan demokrasi çıkışını sağlayacak olan muhalefet biziz."

RANT BELEDİYECİLİĞİNİN BİR KADER OLMADIĞINI GÖSTERMEK GEREKİYOR

Önceki dönemde milletvekilliği yaptığı Antalya'nın sahip olduğu tarihi, coğrafi ve ekonomik özellikleriyle, demografik yapısını oluşturan çeşitlilikle paradigmanın yaşamsallaşacağı prototip kentlerden biri olabilecek nitelik taşıdığına dikkat çeken Kemal Bülbül, şehrin sahip olduğu tüm niteliklere rağmen yıllardır rant belediyeciliği yüzünden etkili bir yerel yönetim modeli oluşturulamadığını vurguladı. Şehrin ekonomik olarak bel kemiğini oluşturan tarım ve turizm sektörlerinin insan emeği sömürüsü alanları haline getirildiğini belirten Bülbül, demokratik ve alternatif belediyecilik modeli ile bu sorunları çözüm üretmeyi amaçladıklarını söyledi: "Antalya neolitik dönemden bu yana tarihsel ve toplumsal tüm süreçlerin yaşandığı bir kent. Tarih ve doğa bütünleşikliği ile bugüne taşınmış bir kent kültürü var. Kültürün kamusal bir alanı var. Ama bu şehir koca bir rant alanı haline getirildi. Antalya ekonomisini oluşturan turizm ve tarım iktidar ve CHP tarafından sadece çıkar odaklı ele alındı ve hala da bunun ötesinde tek bir yaklaşımları yok. Çözdükleri tek bir sorun oluşturabildikleri tek bir alternatif yok. Rant olmadan belediyelerin yönetilebileceğini, başka bir alternatifin mümkün olduğunu göstermek gerekiyor. AKP'nin de AKP öncesinde CHP'li belediyelerin de yarattığı bir algı bu. Öncelikle bu algıyı kırmak lazım. Rantın ve siyasi ahlaksızlığın bir kader olmadığını ve razı olunmadığı, alternatif üretildiği noktada her şeyin değişebileceğini göstermek lazım. Sendika ve sivil toplum örgütü temsilcilerini, kadınları, gençleri, inanç ve kanaat önderlerini, yetkin uzmanları ve bilim insanlarını, kentin ekonomisini oluşturan meslek gruplarını yönetime dahil ederek bir model oluşturmayı hedefliyoruz."

SORUNLARIN TESBİTİ KADAR DOĞRU ÇÖZÜMÜ BULMAK DA ÖNEM ARZ EDİYOR

Antalya'nın başta altyapı ve şehircilik olmak üzere ulaşımdan kent yoksulluğuna, demokratik ve eşit temsiliyetten şehrin kültürel dokusunun devamlılığını sağlayacak politikaların eksikliği ne kadar birçok sorunu olduğuna işaret eden Bülbül, şehrin çözüm bulunması gereken öncelikli sorunlarını şu şekilde sıraladı:

"Kentte şu ana kadar çözülmemiş olan altyapı, ulaşım sorunlarına nasıl çözüm bulacağımızı oturup tartışmak gerekiyor. Sorunların tespiti kadar doğru çözümü geliştirmek büyük önem arz ediyor. Antalya bir liman şehri olduğu halde deniz ulaşımı yok. Şehir merkezinde hafif raylı sistem var ama ilçelere ve diğer illere ulaşım çok sorunlu. Antalya ve Mersin gibi birbiri ile sınır olup ulaşımı bu kadar uzun ve zor olan başka iki yer yok. Bu yolculuk dağlardan tepelerden geçen, virajlardan kaynaklı tehlike içeren bir yolculuk. Kent yoksulluğu çok ciddi bir mesele. Kentte tekeller dışı üretici olanların, tarım işçilerinin hiçbir sürece katılamamasının hangi sonuçlara yol açtığı ortada. Kooperatifleşme ve üretim birliklerini güçlendirmek gerekiyor. Yine turizme dair mevcut yapıların tekelini ve hantallığını ortadan kaldırabilmek, kent mimarisinin ve alt yapısınn revize edilip düzenlenmesi gerekiyor. Çevre kirliliği, deniz kirliliği sorunu var. Doğa tahribatı konusunda üretilecek çözümler önemli. Antalya ekolojik bir belediyecilik anlayışı ile yönetilmesi gereken bir kent. Şehri oluşturan tüm kültürel ve kimliksel yapıların yönetimde temsiliyetini bulması gerekiyor. Kadınların ve gençlerin aktif bir şekilde Kent yönetimine dahil edilmesi gerekiyor. "

AMACIMIZ ÜÇÜNCÜ YOL SİYASETİNİ TANITMAK

Antalya'da sadece belediyeyi kazanmak amaçlı bir yerel seçim çalışması yürütmediklerinin altını çizen Kemal Bülbül, üçüncü yol siyasetinin seçimler üstü bir yerde durduğunu ve amaçladıkları toplumsal modele ulaşmak için halkla bir araya gelerek toplumsal uzlaşıyı güçlendirmenin temel hedefleri olduğunu belirtti. Alternatif belediyeciliğin tepeden belirlenen kararlarla değil, halkın doğrudan katılımı ile yapılacağını vurgulayan Bülbül, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Biz siyaset anlayışımızı gündemlere göre belirlemiyoruz. Dolayısıyla Güneş Mahallesi'nde Habibler Mahallesi'nde Şafak Mahallesi'nde kitlenin doğrudan katılımı, önerileri ve eleştirileri ile ulaşmak istediğimiz toplumsal modeli yaşamsallaştırmaya çalışıyoruz. Bulunduğumuz her ortamda kitlemizle ilişkilerimizi bu çerçevede yeniliyoruz. Eğer bir toplumsal model uygulanacaksa bu tepeden belirlenmiyor. Kitlemiz konuşuyor, tartışıyor, öneriyor ve oradan gelen talepler doğrultusunda siyasetimiz şekilleniyor. Kitlenin etkin, aktif katılımı ve yönlendirmesi bizi belirliyor. Üçüncü yol siyasetinin çizgisi budur. Tepeden halka lütuf ile bir belediyecilik anlayışı olamaz. Biz bir şey yapacaksak bunu ya toplumdan öneri olarak alıyoruz ya da topluma öneri olarak götürüyoruz. Ortak bir konsensüse ulaştıktan sonra hareket ediyoruz. Aday çıkardığımız her yerde belediyeleri alacağız diye ütopik iddialarımız yok. Bizim amacımız bulunduğumuz her yerde üçüncü yol siyasetinin ne olduğunu anlatmak ve bir toplumsal farkındalık yaratmak. Nasıl ki HEP döneminde barajı aşacağız diyorduk, bunu yaptıysak üçüncü yol siyaseti bağlamında da demokratik Türkiye, eşit yurttaşlık, laik yaşam, cinsiyet özgürlükçü ve ekolojik toplum ve siyaset modelini ve yaşam alternatifini kuracağız.”