‘Asıl dezenformasyon tutuklamadır’

‘Sansür yasası’ olarak bilinen ‘dezenformasyon yasası’ kapsamındaki tutuklamaları değerlendiren MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, tutuklamanın asıl dezenformasyon olduğunu söyledi.

T24 yazarı Tolga Şardan, MİT’in hükümete yargıya dair rapor hazırladığı hakkında yazdığı yazısı sonrası ‘halkı yanıltıcı bilgi yaymaktan’ tutuklandı. MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, Şardan’ın tutuklanmasını “Çünkü bunun kamuoyu tarafından tartışılmasını istemiyor ve tek bilgi kaynağının kendisi olmasını istiyor” şeklinde yorumladı.

Hatırlanacağı gibi; AKP-MHP’nin, Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu’ndan sınırlı değişikliklerle geçen teklif, 13 Ekim 2022’de Meclis’te kabul edildi. Buna göre halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçuna, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilecekti. İnternetten yayın yapan kuruluşlar da Basın Kanunu kapsamına alınacaktı. Aynı yasa kapsamına sanal medyada herhangi bir bilgi paylaşan kişiler de dahildi. Gazeteci örgütleri bu yasanın ifade özgürlüğüne önemli ölçüde zarar verdiğini söyleyerek karşı çıkmıştı. Yasa geçtikten sonra özellikle 6 Şubat Maraş ve Hatay depremlerinde birçok sanal medya kullanıcısına bu çerçevede dava ve soruşturma açıldı.

YANILTICI BİLGİYE KİM KARAR VERECEK?

MLSA Eş Direktörü Av. Veysel Ok, hem gazeteci tutuklamalarını hem de yasanın önümüzdeki hafta AYM’de görüşülmesi üzerine ANF’ye değerlendirmelerde bulundu. Avukat Ok, bu yasanın hukuki karşılığı olmadığını hatırlatarak şunları söyledi: “Bu düzenleme 2022’de Türk Ceza Kanunu 217’nci maddesini eklendi. Bu yasaya halkı yanıltıcı bilgiyi yayma suçu diye bir madde eklediler ve bu maddeye göre halkı yanıltıcı bilgi yayan kişiler, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır diye bir hüküm koydular. Soru şu ki; halka yaratıcı bilgi yaymak ne demek? Hukuki karşılığı yok, öngörülebilir değil ve bu anayasadaki ifade özgürlüğü maddelerine tamamen aykırı bir şey. İkincisi hangi bilginin yanıltıcı olduğuna kim karar verecek? Türkiye'deki yargıç sistemi içerisindeki bir yargıç, bir bilginin yanıltıcı olup olmadığı konusunda karar verme yetkisine sahip midir? Normal demokratik hukuk devletlerinde yanıltıcı bilgilendirme olunca ne olur? Karşı cevap yayınlanır ve bir şekilde bu dolaşması sokulur, konu kapanır. Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi ülkeler içerisinde buna cezai üyeleri koyan tek ülke oldu.

Şunu da hatırlatmak lazım; bu yasa ile özellikle 6 Şubat depremlerinde de iki tane gazeteci tutukladılar. Şimdi tahliye oldular ama tutuklanmalarını gerektiren şey ise gazetecilerin deprem bölgesine gelen yardımlar konusunda eleştiri yapmasıydı. Yine birçok kişi hakkında benzeri davalar açıldı.”

KAMUOYU TARTIŞSIN İSTEMİYOR

Veysel Ok, bu yasanın ifade özgürlüğünü önemli ölçüde aşındırdığını ve bunun son yaşanan örnekte çok net görüldüğünü belirtti. Ok, şöyle devam etti: “Bu yasa ifade özgürlüğü konusunda kısıtlayıcı bir motivasyon eylemine dönüşebilir ki Tolga Şardan olayında bunun böyle olduğunu da gördük. Yani Tolga Şardan’ın yazdığı haberde bir haber kaynağı var ve haber kaynağına göre Cumhurbaşkanlığı yargı ile ilgili bir araştırma yapıyor. Hatırlamakta fayda var; biz zaten yargıdaki yolsuzluklarla ilgili bu haberi daha önce İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısının yazdığı mektupta da gördük. O da yargıda bir yolsuzluk olduğunu, bunun üzerine gidilmesi gerektiğini ifade etti. Tolga Şardan da çok farklı bir şey yazmadı ama sorun şurada ki; iktidar bunun toplum tarafından konuşulmasını istemiyor ve dezenformasyon yapıyor diye Tolga Şardan’ı tutukluyor. Örneğin HSK niye gidip Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı da bir soruşturma açmıyor veya tüm sulh ceza hakimliklerin kararlarını incelemiyor da bu konuyu tartışmaya açan, bu konuyu hakkında ek bilgi sunan -doğru ve yanlış o ayrı bir tartışma- bilgi sunan bir gazeteci tutukluyor? Çünkü bunun kamuoyu tarafından tartışılmasını istemiyor ve tek bilgi kaynağını kendisi olmasını istiyor. Aslında bu yasanın temel motivasyonu, bilginin tekelleştirilmesi, bilginin yegâne kaynağının iktidar kaynakları, iktidara yakın medya olması. Bununla ilgili ya da herhangi bir konuyla ilgili farklı düşünen herkesin sadece gazeteciler değil, her kesimi cezalandırma amacı taşıyan bir madde.”

AYM 8 KASIM’DA MADDEYİ GÖRÜŞECEK

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 8 Kasım’da maddeyi görüşeceğini anımsatan Ok, AYM’nin ifade özgürlüğü için verdiği kararlarla bu yasanın çeliştiğine de dikkat çekti. Ok, şunları dile getirdi: “AYM, 8 Kasım’da bu yasayı görüşecek, doğru olan böyle bir maddenin anayasadaki ifade özgürlüğüne aykırı olduğudur. Anayasa Mahkemesi'nin gazeteci davalarına verdiği karaları incelersek, örneğin ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bir yasa olduğunu açıkça onlar da anlayacaktır. Çünkü halkı yanıltıcı bilgi yaymak konusunda kimsenin karar verme veya geleceği öngörme gibi bir gücü yok ki.

Bir gazeteciye yanlış haber de yazabilir. Yanlış bilgi almıştır ve bir kaynaktan yazmıştır. Sonra özür diler ama gazeteci yanlış haber yazdı diye dezenformasyon yaratıyorsun diye tutuklanamaz. Bunun örneği yok. Gazeteciye bir robot muamelesi yapacaklar. Bundan sonra siz asla yanlış haber veya asla iktidar iktidarın resmi söylemi dışında haber yazamazsınız tarzı bir dayatma var. 

Ayrıca dezenformasyon yasası katalog suçlardan değil, yani tutuklamaya gerektirecek bir suç değil. Bir yıldan üç yıla kadar azami hapis öngörüyor ama maalesef şu an rutin uygulamada hatta Tolga Şardan kararında da görüyoruz ki yargıçlar bunu katalog suçlardan diye tarif etmiş. Asıl dezenformasyon bu tutuklamadır. Bu yasa ile ilgili kati olacak bir delil yok. Tolga Şardan vakasında tek delil yazdığı haber. Başka bir delil bulamazsınız.”