AfD’nin sınır dışı planının ifşa olmasının ardından devam eden protesto eylemlerine dikkat çeken gazeteci Yücel Özdemir, bu eylemlerin daha güçlü olması halinde aşırı sağın kısmen de olsa geriletilebileceğini belirtti.
Almanya’da bir milyona yakın insan, son bir haftadır, Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) “Tersine Göç” olarak çevrilen “Remigration” planına tepki olarak sokaklara döküldü. Şimdiden yapılan eylemlerde bir milyona yakın insan ırkçılığa karşı çıktı. Köln’de yaşayan Evrensel ve Yeni Hayat gazeteleri yazarı Yücel Özdemir’e hem AfD’nin ortaya çıkan bu gizli planını hem de yükselen ırkçılık karşıtı hareketi sorduk.
AfD’nin gizli toplantısında ortaya çıkarılan “Tersine Göç” planı ile birlikte buna karşı büyük eylemler düzenlendi. Öncelikle olay nasıl gelişti ve bu tepkiler nasıl açığa çıktı?
AfD yöneticilerinin, 25 Kasım’da Potsdam yakınlarında yapmış olduğu gizli toplantı, Gazeteciler kolektifi Correctiv tarafından ortaya çıkarıldı. Tüm olay belgeli, hatta kolektifin yayınlamış olduğu fotoğraflar, yapılan konuşmalar çerçevesinde AfD’den herhangi bir yalanlama gelmedi. Konuşulan “Tersine göç”, yani “Remigration” planını da hiç kimse reddetmiyor, tam tersine bu planın aslında yeni bir plan olmadığı ifade ediliyor. Bu plan özetle şöyle: Almanya’da yaşayan ve Alman etnik kökeninden olmayan bütün göçmenlerin sınır dış edilmesi öngörülüyor. Bunları da gruplara ayırıyorlar.
Nedir bu gruplar?
Önce Almanya’ya iltica etmiş ama iltica başvuruları kabul edilmeyenler, sonra oturma hakkı olan ama yabancı olanlar, o entegre gerçekliğini sağlamayanlar, sonra da Alman vatandaşı olan ama asimile olmamış olanların sınır dışı edilmesi. Ortaya çıkınca kamuoyu ciddi bir şekilde sarsıldı ve bu durum şok etkisi yarattı.
Tepki neden bu kadar büyük?
“Remigration” “tersine göç” diye çevriliyor ama aslında bu nazik kalıyor, çünkü bu aslında deport (sınır dışı etmek) etmektir. Bu plan, doğal olarak II. Dünya Savaşı döneminde, 1942’de Wannsee Gölü yakınlarındaki yine bir villada yapılan toplantıyı hatırlattı. Bu “Wannsee Konferansı” olarak bilinen konferansta da Hitler faşizminin güvenlik, askeri ve istihbarat yöneticileri bir araya gelerek Avrupa'da yaşayan 11 milyon Yahudinin deport edilmesini kararlaştırdı ve bunun planlarını yaptı. Tabii ki bu olay hatırlandı ve onun arkasından bu şok etkisiyle birden insanlar spontane bir şekilde sokağa çıktı. Örneğin geçen hafta Cumartesi günü ilk olarak Köln’de büyük bir gösteri yapıldı. Açıkçası birkaç bin insanın katılması bekleniyordu, çünkü sıradan bir çağrı yapılmıştı ama bu protestoya 30 bin kişi katıldı. Öncesinde tabii ki Potsdam’da da olmuştu bu başlangıç eylemi ayın 14’ünde ve böylece Almanya genelinde büyük bir dalga başladı. Geçtiğimiz hafta sonu pek çok kentte eylemler yapıldı ve katılım milyonları buldu. Bu tabii ki önemli ama “bu refleks neden, nasıl ortaya çıktı?” diye düşündüğümüzde, toplum içerisinde demek ki faşizme, yabancı düşmanlığına, nasyonal sosyalizme karşı bilinç çok güçlü, cevabını alıyoruz. Almanya gibi geçmişi karanlık olan bir ülkede, tekrardan milyonlarca insanın deport edilmesine karşı bir planın yapılması kabul edilemez. Haliyle tepki büyüdü ve insanlar sokakta seslerini duyurmaya başladı.
Aslında aşırı sağın dünyada yükselişi yeni değil, Almanya özelinde de bakarsak nasıl yorumlarsınız?
Dünya şu anda iki temel hat üzerinde ilerliyor. Bir tanesi savaş ve militarizm. Ukrayna savaşıyla da birlikte bu biraz daha hızlandı. Askeri harcamalar devasa bir şekilde arttı ve emperyalist devletler arasında bloklaşmalar netleşti ve bir paylaşım mücadelesi var. İkinci aksta da yükselen milliyetçilik ve ırkçılık var. Birbirinden bağımsız değil, çünkü savaş ve militarizm arttıkça bu sefer ulus devletlerin çıkarlarını koruma ve yeni bir kaotik ortamda ulus devletlerin yukarıda kalması için milliyetçi bir dalga gerekiyor. Bir milliyetçi dalga yükseldi ama tek nedeni bu değil.
Başka neler sayılabilir nedenler arasında?
Biliyoruz ki ırkçılık ve faşizm, toplumdaki korku ve endişeleri körüklüyor. Toplumdaki korku ve endişeler konusunda Almanya özelinden ilerlersek burada üç tane önemli dalga var;
* 2015’teki sığınmacı akını, ardından Suriye'deki savaşta İslamcı terör örgütlerinin katliamları. Bunlar sonucunda aşırı sağ, İslam karşıtı propagandayla Almanya'da geniş kesimler arasında kendine yer buldu.
* Korona dalgası 2020’de başladı; toplumda bir kez daha güvensizlik ve endişe ortaya çıktı. Aşı olalım mı? Maske takalım mı? Kapanmalar normal mi? vesaire derken aşırı sağ Almanya'da bunu bir tür uluslararası büyük komploya çevirdi, aslında korona diye bir şey yokmuş gibi bir algı yarattı. Maske takma zorunluluğu olmasına rağmen buna uymayan, aşı olmak istemeyen, bunlara tepki gösteren insanlar üzerinde bu korku iklimini kullanmaya başladılar.
* Son önemli dalgaysa Ukrayna-Rusya savaşıydı. Zaten koronayla birlikte başlayan ekonomik sorunlar, yoksullaşma, işsizlik ve güvensizlik, bu sefer karşımıza enerji fiyatlarındaki artış ve hayat pahalılığı olarak çıktı. Genel olarak Almanya'da işçi sınıfı içerisinde, halklar arasında hem savaş tehlikesi konusunda bir gelecek belirsizliği ama aynı zamanda da ekonomik, sosyal sorunların önceki döneme göre katlanarak da arttığı bir dönem bu. Bu ortamda AfD açık bir şekilde örneğin Rusya’yla ilişkiler kesilmesin, Rusya'yla diyalog yapılsın diyerek Rusya savunuculuğu yaptı. Almanya özellikle ucuz enerji temin etme konusunda Rusya ile ilişkilerin pozitif yönde yararlanıyordu. Kuzey akım 1 ve 2 hattı, Baltık denizi üzerinden doğrudan Almanya’ya doğalgaz taşıyordu. Enerji fiyatlarının buna bağlı artması ekonomideki sıkıntılara yol açtı.
* Bu sorunların olduğu dönemde bunlara tercüman ya da çözüm olması gereken sosyal hareketler, sol, ilerici partiler ortaya çıkmadı, aksine Ukrayna savaşında Sol Parti ikiye bölündü.
Peki, bu dalga devam eder mi, ayrıca AfD açısından bir yaptırıma döner mi?
Tabii farklı katmanlarda tartışılıyor ama şu anda anlayabildiğimiz kadarıyla hükümet, bu partiye devlet kaynaklarından para aktarılmasını engelleme konusunda adımlar atmaya niyetli. Partinin yasaklanması da tartışılanlar arasında ama yasaktan ziyada böyle bir yönteme gidilebilir. Ki açık nedenleri ortadan kaldırmadığınız takdirde yasaklarsınız ama adını değiştirip başka bir parti olur ve aynı siyasal iklim devam ettikçe güç toplayabilir, eylemlerine devam eder. Öte yandan bu protesto eylemleri, 27 Ocak ile 3-4 Şubat'ta da devam edecek ve Almanya 2024’ü yaklaşık olarak bu eksende götürecek.
Neden?
Çünkü 2024, Almanya için bir kader yılı, Avrupa Parlamentosu seçimleri Haziran’da. Eylül’de ise Doğu Almanya’daki üç eyalette seçim var ve bu üç eyalete de anketlere göre şu anda ırkçı parti birinci konumda. Eğer şu andaki bütün bu hareketler, eylemler ve verilen mücadele aşırı sağı geriletemezse özellikle Doğu Almanya’daki eyaletlerde ibrenin daha fazla sağa kaydığı bir süreç karşımıza çıkar. Şayet geriye püskürtülürse o zaman kısmen aşırı sağ geriletilebilir. Nihayetinde bu hareketler de bir sonuç vermiş olur diye düşünüyorum.