Yargının bir vesayetten diğerine geçtiği AKP yönetimindeki Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği kararların alenen yok sayılması bir rutin haline geldi. Rehin tutulan siyasetçilerden Cumartesi Anneleri’ne kadar AYM’nin verdiği “Hak ihlali” kararları mahkemeler veya yetkililer tarafından çiğneniyor, var olan anayasa uygulanmazken, “yeni anayasa” tartışmaları yapılabiliyor. Bunun son örneği, 14 Mayıs seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’den (TİP) Hatay Milletvekili seçilen avukat Can Atalay’ın tutukluluğuna ilişkin AYM’nin verdiği “Hak ihlali” kararının mahkeme tarafından sürüncemede bırakılarak Yargıtay’a gönderilmesi oldu. Can Atalay’ın serbest bırakılması için Çağlayan Adliyesi önünde Adalet nöbeti tutan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Veysi Eski, ANF’ye konuştu.
‘ATALAY SEÇİLDİĞİNİN ERTESİ GÜNÜ SERBEST BIRAKILMALIYDI!’
Normalde AYM’nin kararına bile gerek olmaksızın, meslektaşı Can Atalay’ın 14 Mayıs seçimlerinde TİP’ten milletvekili seçildiğinin ertesi günü serbest bırakılması gerektiğini vurgulayan Eski, ancak mahkemelerin daha önceki keyfi uygulamalarından dolayı bu noktaya gelindiğini belirtti.
Atalay hakkında işletilen süreci hatırlatan Eski, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi seçimden sonra aylarca bekledi. Daha sonra da Anayasa’nın 14. Maddesi’ni dar yorumlayarak Can Atalay’ın tahliye talebini reddetti. Dosyanın gönderildiği AYM, önce 'hazırlık yapıyoruz' diyerek görüşmeyi erteledi. Sonuç olarak Atalay’ın tutukluluğuna ilişkin hak ihlali kararı verdi. Kararın gittiği 13. Ağır Ceza Mahkemesi ise, dosyayı sürüncemede bırakarak tekrar Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi” dedi.
‘YORUM KAKAFONİSİ’
Aslında ortada 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği bir karar da olmadığına işaret eden Eski, mahkemenin sadece idari bir yazı yazdığını ve bu yazının da AYM Başkanı’nın söz ettiği yorum kakofonisi olduğunu ifade etti. Sorumluluk almak istemeyen mahkemelerin hukuku anti-özgürlükçü bir şekilde yorumlama cüretine girdiklerini belirten Eski, bu yorumların hepsinin hem AYM içtihatlarına hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu kaydetti.
‘TÜM HUKUKSUZLUKLAR ÖNCE KÜRT MAHALLESİNDE DENENİYOR!’
Bu durumu daha önce 4 Kasım 2016 tarihinde Selahattin Demirtaş ve çok sayıda Kürt siyasetçinin tutuklandığı süreçten bildiklerini hatırlatan Eski, şöyle konuştu: “Biliyorsunuz o dönemde CHP’nin de desteğiyle sadece HDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Daha sonra zaten gerisi geldi. Tüm hukuksuzluklar önce 'Kürt mahallesi'nde deneniyor, orada tutarsa diğer muhalif kesimlere de uygulanıyor. Nitekim daha sonra Enis Berberoğlu örneğinde gördük bunu. CHP’den milletvekili seçilen Berberoğlu’nun serbest bırakılmasına yönelik AYM kararına bugün Adalet Bakanı yardımcısı olan Akın Gürlek direnmişti. Özellikle o süreçten sonra çıkan bütün mahkeme kararlarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını uygulamamakta direten bir yargı pratiğiyle karşı karşıya kaldık. Yani yoruma açık olmayan AİHM ya da AYM kararları yerel mahkemelerce gerçekten de şeytana pabucunu ters giydirecek anti-özgürlükçü bir şekilde yorumlanıp mağdur kişilerin mağduriyetinin devamı söz konusu oluyor.”
‘NAZİ HAKİM, HİTLER NASIL DÜŞÜNÜRDÜ DİYE KARAR VERMİŞTİ!’
Bu hukuksuz durumun artık bir yargı düzeni haline geldiğine dikkat çeken Eski, Nazi hakimleri örnek göstererek, “Tepeden de bir talimata gerek yok. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrası yargılanan bir Nazi hakimin, ‘Ben kimseden talimat almadım. Benim yerimde Hitler olsaydı hangi kararı verirdi düşüncesiyle karar verdim’ dediği gibi, buradaki hakimlerin de talimattan çok, mevcut iktidarı gözetleme ve onun bakış açısını ön plana alması söz konusu” dedi.
‘İKTİDARIN GEZİ VE KOBANÊ İLE SORUNU VAR’
Amed eski Belediye Başkanı, Kürt siyasetçi Gültan Kışanak için de benzer bir hukuksuzluğun işletildiğini hatırlatan Eski, Kışanak’ın durumunda da yargının bir hukuk gargarası yaptığını vurguladı. Burada da aynı konseptin devrede olduğunu kaydeden Eski, “Ceza hakimlerinin özgürlük karşıtı yorum yapma hakları olmamasına rağmen sürekli olarak bu yönde yorumlar yaparak bu kararlara varıyorlar. Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın da durumu buna benzer. Genel olarak muhaliflere düşman hukuku uygulanıyor; özellikle hem Gezi Davası hem de Kobanê Davası'nda aynı intikam hukuku uygulanıyor. İktidarın özellikle Gezi ve Kobanê ile bir sorunu var, o nedenle bu iki davada da intikam planı işletiliyor” diye konuştu.
‘HSK, 13. AĞIR CEZA HAKKINDA DERHAL SORUŞTURMA BAŞLATMALI’
Bugün bakıldığında normalde AYM kararını uygulamayan 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında bir Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) sürecinin işletilmesi gerektiğini belirten Eski, ama idari yaptırımlar uygulanmadığı ve yargıda bir usul haline gelen bu anti özgürlükçü düzeni koruma adına uğraşıldığı için çok ciddi sıkıntılar ve tıkanıklıklar yaşandığına işaret etti. HSK’nin şu anda görevini yapmadığına dikkat çeken Eski, “HSK’nin görevini yapması ve 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakkında derhal soruşturma başlatması gerekiyor” vurgusunda bulundu.