Av. Sarıca: Abdullah Öcalan saldırı altındadır

Avukat Rezan Sarıca, İmralı’da artarak sürdürülen cezalandırma biçimlerinin, düşünme, konuşma, fikir üretme kabiliyetine yönelik birer saldırı olarak ele alınması gerektiğini söyledi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziksel, sosyal, toplumsal, psikolojik, ruhsal ve düşünsel yönlerine zarar vererek, bedenen yıpranması, ruhen zayıflaması ve fikren teslim olmasının hedeflendiğini belirten Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Rezan Sarıca, 25 yıla yakındır teslim alınmaya çalışıldığını, ancak başarılamadığını vurguladı.

ANF’ye konuşan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Rezan Sarıca, İmralı sistemine bütünlüklü bakmak gerektiğini; Disiplin Kurulu, İdare ve Gözlem Kurulu, Savcılık, İnfaz Hâkimliği ve fiili diğer yöntemler uygulanarak çok farklı boyutlarda ek cezai yaptırımlar uygulanageldiğini söyledi. Devletin, idam cezası sonrası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası şeklinde ömür boyu hapsı yeterli görmediğini kaydeden Sarıca, “Hapsetmenin her anını, her dakikasını eziyete çevirme şeklinde politika izleniyor” dedi. 

12 YILDA 5 AVUKAT GÖRÜŞMESİ

Aile ve avukat ziyaretlerinin, 2011’e kadar fiilen ve yasa dışı kararlarla sürekli şekilde engellendiğini ve hiçbir zaman düzenli gerçekleştirilmesine izin verilmediğini hatırlatan Sarıca, şöyle devam etti: “2011’den günümüze kadar 12 yılda yalnızca 5 avukat görüşü dışında hiçbir avukat görüşü yapılamadı. Aileler, son 9 yılda disiplin cezaları gerekçesiyle yalnızca 5 defa görüşebildi. Bu 5 görüşme esnasında da disiplin cezalarının olduğunu belirtmek isterim. 25 yıllık süre içerisinde kardeşi ile yalnızca iki kısa telefon görüşmesi yapılabildi; avukatları ile hiçbir zaman telefonda görüşemedi. Aile görüşmelerinin olduğu önceki dönemlerde kardeşi ile Kürtçe konuşmasına izin verilmedi. Birçok gazete kendisine hiçbir zaman verilmedi, bazıları okunmaz derecede sansürlenerek verildi. Telefonla görüşmeyi ve mektuplaşmayı engelleyen disiplin cezaları verildi ama hakaret ve tehdit dolu mektupları okuması için verildi. Sistemin kabul etmediği kitap ve dergiler de engellendi. Abdullah Öcalan’ın AİHM davasına sunduğu metinleri içeren kitapları dahi gözlem kurulu yasağı ile kendisine verilmedi. İlk 14 yıl boyunca televizyondan mahrum bırakıldı, sonrasında ise kanallar sınırlandırıldı. Tek dalgalı radyo bile çeşitli bahanelerle elinden alınıp uzun süreler verilmedi.”

HER TÜRLÜ KÖTÜ MUAMELE RİSKİ VAR!

25 yıllık bu ağır cezalandırma sisteminin insan üzerinde birçok fiziksel ve ruhsal tahribat yaratmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Sarıca, şunları ifade etti: “Hapsedilen bir insan için en hayati mesele, toplumsal ve yaşamsal bağlardır. Bunu da aile üyeleri, avukatları ile yasanın elvermesi halinde akraba, arkadaş veya diğer ziyaretlerle sağlayacaktır. Yaşama dair bu bağların yüz yüze yapılması gerektiği gibi buna paralel telefon ve mektup ile haberleşmeler de yapılmalıdır. Yine dış dünya ile ilgili görsel, sesli ve yazınsal iletişim kanallarının da açık olması kritiktir. Sayın Abdullah Öcalan için ise tüm bu haklar sistematik bir şekilde sınırlanmış ya da tümden yasaklanmıştır. Oysa dış dünya ile temasların sürdürülmesi kötü ve insanlık dışı muamele veya cezalara karşı en önemli koruma rolüne sahiptir. Eğer bu sağlanamıyorsa kişi her türlü kötü muameleye maruz kalma riskiyle baş başa kalır. İmralı’da 25 yılı bulan, bu derece artarak sürdürülen cezalandırma biçimleri, Abdullah Öcalan’ın fiziksel, sosyal, toplumsal, psikolojik, ruhsal ve düşünsel yönlerine zarar verme amacını taşımaktadır. Abdullah Öcalan’ın bedenen yıpranması, ruhen zayıflaması ve fikren teslim olması hedeflenmektedir. Bütün bu cezalar insani ve politik boyutlarına, düşünme, konuşma, fikir üretme kabiliyetine yönelik birer saldırılar olarak ele alınmalıdır.”