Zindanlardaki siyasi tutsakların, “Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü" için 27 Kasım 2023 tarihinde başlattığı eylemleri devam ediyor. Dönüşümlü açlık grevi eylemlerini 4 Nisan itibarıyla yeni bir aşamaya taşıyan tutsaklar, mahkemeleri boykot edip telefon ve aile görüşüne çıkmama kararı aldı.
Cezaevlerinde politik tutsakların sürdürdüğü direnişe dair ANF’ye konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü Avukat Yusuf Erdoğan, “Türkiye hapishanelerinde birçok mahpus, 27 Kasım 2023 tarihinde başlattıkları açlık grevi eylemlerinde Kürt sorununa demokratik çözüm ve başta İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde tutulan Abdullah Öcalan ve diğer hapishanelerdeki tecrit uygulamalarının sonlandırılmasını talep etmişti. 4 Nisan 2024 tarihi itibarıyla söz konusu taleplere ilişkin yetkililer tarafından hiçbir olumlu adım atılmamıştır” dedi.
TECRİT UYGULAMALARI YAYGINLAŞIYOR
İnsan Hakları Derneği olarak siyasi tutsakların direnişini ve taleplerini kamuoyuna duyurmak için yoğun bir çaba içerisinde olduklarını ifade eden Yusuf Erdoğan, şunları aktardı: “Özellikle uzun süredir İHD olarak da gündeme getirdiğimiz üzere başta İmralı Hapishanesindeki durum olmak üzere Türkiye hapishanelerinde tecrit uygulamaları yaygınlaşarak devam etmektedir. Özellikle yeni tip olarak açılan S ve Yüksek Güvenlikli Hapishanelerde tutulan birçok mahpus tarafından hak ihlalleri ile ilgili yoğun başvuru almaktayız. Defalarca belirttiğimiz üzere tecrit, özünde bir işkence yöntemi olarak mahpusların dış dünya ile bağlarının tamamen kopartıldığı, mahpusların çok sınırlı bir şekilde kimi zaman ise tamamen diğer mahpuslarla iletişimlerinin kesildiği, yine birçok uygulaması ile işkenceyi yaygınlaştıran ve mahpusların psikolojileri üzerinde tahribat bırakan bir uygulamadır. Başta İmralı olmak üzere birçok hapishanedeki tecrit uygulamalarının ortadan kaldırılması amacıyla hapishane ziyaretleri sonrası hazırladığımız raporları birçok kez kamuoyu ile paylaştık. Ayrıca hak ihlalleri ile ilgili mahpuslar tarafından derneğimize yapılan başvurular ile ilgili de başta Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgili kurumlara yazışmalar yapıyoruz. Ancak söz konusu uygulamaların azalması bir yana, bahsettiğimiz gibi bir hizmet olarak sunulan yeni tip hapishanelerin kurulmasıyla tecrit uygulamalarının yaygınlaştığına tanık olmaktayız. Türkiye’deki ilgili kurumlara yazışmaların yanı sıra CPT (Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi) de birçok kez Türkiye’deki tecrit uygulamalarının ortadan kaldırılması için girişimlerde bulunmasıyla ilgili birçok sivil toplum ve meslek örgütü ile birlikte başvurular gerçekleştirdik. Ancak söz konusu mekanizmalar da başta İmralı hapishanesi olmak üzere tecrit uygulamalarının ortadan kaldırılması ile ilgili etkin bir çaba göstermemektedir. CPT son Türkiye ziyaretinde de aralarında İHD’nin olduğu birçok sivil toplum örgütü ile görüşmüştür. Ancak daha sonra Türkiye’den ayrıldıktan sonra CPT İmralı hapishanesini ziyaret etmediğini açıklamıştır. Birçok kez eleştiri konusu olan CPT’nin bu tutumu; bağımsız hareket etmediğini, hükümetleri hak ihlallerinin giderilmesi konusunda etkin bir zorlayıcı mekanizma olmadığını göstermiştir.”
MEŞRU BİR TALEP VAR
Siyasi tutsaklara yönelik hak ihlallerinin her geçen gün artarak devam ettiğine dikkat çeken Yusuf Erdoğan, “Mahpuslar birçok kez yukarıda bahsettiğimiz uygulamaların ortadan kaldırılması amacıyla açlık grevi ve günceldeki durumda boykot gibi eylemler gerçekleştirirken de birçok hak ihlaline maruz kalabilmektedir. Özellikle 27 Kasım 2023 tarihinde başlayan açlık grevi eylemlerinin başlangıcında disiplin soruşturması ve sürgün uygulamalarıyla karşılaşan mahpuslar; 4 Nisan 2024 tarihi itibarıyla bazı disiplin soruşturmaları tehdidi altındadırlar. Açıklıkla belirtmek gerekir ki; İHD olarak hiçbir dönem açlık grevlerini ve mahpusların hak kaybına uğrayacakları eylemleri tasvip etmedik. Ancak burada odaklanılması gereken hususun mahpusların talepleri olduğunu vurgulamak isterim. Mahpuslar, devletin kendi anayasası ve kanunları ile taraf oldukları uluslararası sözleşmelere uygun davranarak başta İmralı hapishanesindeki tecrit olmak üzere hapishanelerdeki hak ihlallerinin ortadan kaldırılması amacıyla eylemler gerçekleştirmektedirler. Bizler de bu taleplerin meşru ve haklı olduğunu düşünmekteyiz” diye konuştu.
TECRİT BİR İŞKENCE YÖNTEMİDİR
“İnsan hakları savunucuları olarak her koşulda tecridin bir işkence yöntemi olduğunu, bu uygulamanın ve hapishanelerdeki diğer insanlık dışı uygulamalarının ortadan kaldırılması gerektiğini belirtiyoruz” diyen Yusuf Erdoğan, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Söz konusu taleplerin insani ve meşru olduğu, insan hakları hareketi içerisindeki kurumların da bu uygulamaların sona ermesi için etkin bir çalışma yürütmesi gerekliliktir. İHD olarak bu süreçte de mahpusların yaşayabileceği olumsuzluklara karşı hapishane ziyaretleri, raporlamalar ve ilgili kurumları bu uygulamalardan vazgeçirecek tutumu aldığımızı ve çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdüreceğimizi belirtmek isterim. Bilinmelidir ki İmralı hapishanesindeki tecrit uygulamaları, yalnızca bir hapishanede gerçekleşen bir hukuk dışı uygulamanın ötesindedir. Toplumsal barışın tesisi, ancak İmralı başta olmak üzere Türkiye’deki hapishanelerde tecrit uygulamalarının ve hak ihlallerinin ortadan kaldırılması ile mümkün olacaktır.”