Aydeniz: Sayın Öcalan’ın mesajı net: Türkiye demokratikleşecek, hukuka uyulacak!

Önder Apo'nun çağrısını değerlendiren DEM Parti Milletvekili Saliha Aydeniz, “Sayın Öcalan’ın mesajı net; Kürt meselesinde değişim dönüşüm için Türkiye’nin demokratikleşmesi ve hukuka uyulması gerektiğini söylüyor” dedi.

ÖNDER APO'NUN ÇAĞRISI

Önder Apo’nun 1999 yılından bu yana tecritte tutulduğu İmralı Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde İmralı heyetiyle yaptığı üçüncü görüşme sonrası, beklenilen tarihi çağrı İstanbul Elit World Otel'de yapıldı. Önder Apo’nun  "Barış ve Demokratik Toplum" başlıklı çağrısında Rojava’dan söz edilmezken, PKK’nin silah bırakma koşulu olarak, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması gerektiğinin altı çizildi. Önder Apo’nun çağrısını ANF’ye değerlendiren DEM Parti Mêrdîn Milletvekili Saliha Aydeniz, “Sayın Öcalan 1993 yılından beri Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi için bir değişim, dönüşüm yapmak gerektiğini hep dile getirdi. Bugün de bu değişim dönüşüm olması için hem demokratikleşmenin hem hukuka uyulması gerektiğinin mesajını veriyor” diye konuştu.

‘NEDEN ORTADAN KALDIRILMADAN SONUCA GİDİLMEZ!’

İmralı Heyeti’nin yaptığı ilk görüşmeden itibaren Önder Apo’nun bir değişim-dönüşüm çağrısı yapacağının bilindiğini ifade eden Aydeniz, “Gerçekten de Sayın Öcalan çağrısında çok net ifade etmiş. 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş kodlarının Kürtleri yok saydığı, kimlik inkarı ve asimilasyon politikaları olduğu için PKK’nin kurulduğunu ve var olma mücadelesine nasıl dönüştüğünü, neden-sonuç ilişkilerini ortaya koyarak anlatıyor. Diyeceksiniz ki bugün Kürtlerin statüsü mü tanınıyor? Kürtlerin şu anda dili mi tanınıyor? Kürtlerin binlerce siyasi tutsağı hala tutsak değil mi? PKK'nin silah bırakması meselesinde de, bir şeylerin nedeni ortadan kaldırılmadan sonuca gidilmeyeceğinin mesajını veriyor” dedi.

‘KÜRTLERİN RET VE İNKÂR POLİTİKALARINA VERDİĞİ BEDELLERLE BU NOKTAYA GELİNDİ!’

Türkiye Cumhuriyeti devletinin 100 yıllık ret ve güvenlik politikalarının sonuç alamadığını vurgulayan Aydeniz, Kürtlerin birlikte yaşamaktan, ana dilden, statülerinden, demokratik yaşamdan, eşit yurttaşlıktan vazgeçmediğini, verdikleri bedellerle ve mücadelelerle bu noktaya gelindiğini anımsattı. Önder Apo’nun 1993’ten bu yana zaten Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi için bir değişim, dönüşüm yapmak gerektiğini her zaman dile getirdiğini hatırlatan Aydeniz, “Bu çağrı gerçekten Sayın Öcalan’ın demokratik çözümde nasıl bir sorumluluk aldığının, nasıl bir cesaretle bu işe soyunduğunun, toplumu nasıl iyi tanıdığının çok net bir ifadesi” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’DEKİ KÜRTLERİN KAZANIMI ORTADOĞU’DAKİ KÜRTLERİ DE ETKİLER’

Aydeniz, çağrı metninde Rojava’nın statüsüne ilişkin bir değerlendirmenin yer almaması konusunu da değerlendirdi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kürtlerin kazanımlarını yok etme, baltalama ya da statüsünü elde etmemesi için uzun süredir politika yürüttüğünü hatırlatan Aydeniz, bu açıdan Türkiye içerisindeki Kürtlere ne reva görüyorsa Rojava’daki ve Başûrê’deki Kürtlere de aynı şeyi reva gördüğünü belirtti. Bugün Rojava’daki Kürtlerin ve diğer halkların ortaya koyduğu bir irade olduğunu ve bu iradenin Ortadoğu ve dünya denkleminde açığa çıkmış bir denkliği olduğunu hatırlatan Aydeniz, bu denklemde Kürtlerin statüsünden kimsenin vazgeçmeyeceğini kaydetti. Öcalan’ın çağrıda Rojava’dan bahsetmemesinin Türkiye’deki Kürt sorununun demokratik çözümünü öne koymasından kaynaklandığını düşündüğünü ifade eden Aydeniz, “Sonuçta Türkiye’de Kürt sorunu demokratik yol ve yöntemlerle çözülürse, Türkiye’de Kürtlerin statüsünü tanıyan düzenlemeler yapılırsa bu Rojava, Başûrê ve Rojhilat’daki Kürtleri de etkiler. Dolayısıyla Sayın Öcalan’ın Rojava’dan bahsetmemiş olması, devletin ne düşündüğünden, devletin ne yapmak istediğinden bağımsız, bu sorunu Türkiye ile çözmek gereğini birinci sıraya koyması olarak okuyorum” dedi.

‘TÜRKİYE’NİN İKİNCİ YÜZYILI DEMOKRATİK CUMHURİYETLE BULUŞMALI’

Önder Apo’nun çağrısında özellikle demokratik siyaset ve demokratik toplum vurgusu üzerinde durmasının önemine işaret eden Aydeniz, zaten Kürt sorununun Türkiye’nin demokratik olmamasından kaynaklı olduğunu belirtti. Türkiye’nin demokratikleşmemesinin birçok sorunu da beraberinde getirdiğini kaydeden Aydeniz, “Türkiye demokratik olmadığı için ekoloji sorunu var. Türkiye demokratik olmadığı için kadın katliamları, kadının özgür olamama sorunu var. O yüzden her şeyden önce Sayın Öcalan’ın da altını çizdiği gibi Türkiye’yi ikinci yüzyılda demokratik cumhuriyetle buluşturmak, hukuk devleti olmasını sağlamak gerekiyor. Türklerin, Kürtlerin, diğer bütün halkların, inançların kendini özgür ifade edebildiği, özgür yaşayabildiği, özgür örgütlenebildiği bir sistem inşa edilmedikçe Kürt sorunu bahane edilerek herkesin zapturapt altına alındığı bir yüzyılı yaşadık. İkinci yüzyılda bunun yaşanmaması için demokrasiye atıfta bulunuyor Sayın Öcalan. Çünkü asıl mesele Türkiye’nin anayasasından uyguladığı politikalara kadar demokratik bir ülke olmayışıdır. Tekçilik üzerine kurulmuş bir ülke olmasıdır. Özellikle de bugün tek adam rejiminin yaratmış olduğu meselede, kayyum politikasının rejime dönüştürüldüğü, tecrit politikasının rejime dönüştürüldüğü, ötekileştirmenin bir politikaya dönüştürüldüğü bir ortamda devletleşen bir iktidar var karşımızda ve devletleşen iktidar da devletin 100 yıllık tekçi politikasından beslenerek bu politikaları yürütmektedir. Biz ancak demokratik bir Türkiye ile sorunların çözümünün önünün açılabileceğine inanıyoruz. Sayın Öcalan’ın da belirttiği bu.”

‘HUKUKİ DÜZENLEMELER YAPILMALI’

Önder Apo’’nun PKK’nin silah bırakması için hukuksal bazı düzenlemelerin yapılması gerektiğini ifade ettiğini hatırlatan Aydeniz, şunları kaydetti: “Bir taraftan PKK’yi kongre yapmaya çağırırken, diğer taraftan da İmralı Heyeti’nden Sayın Sırrı Süreyya Önder’in ilettiği gibi, Sayın Öcalan devlete uluslararası hukuka uyma mesajı veriyor. Demokratik siyasetin önünün açılması, cezaevlerindeki hasta tutsaklar başta olmak üzere, siyasi tutsaklarla ilgili bir düzenlemenin yapılması, aslında satır aralarında bunların mesajları var. Sonuçta Sayın Öcalan 26 yıldır Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde mutlak tecrit koşullarında tutuluyor, genel durumu bizzat biliyor. Süreci başlatan devletin kendisidir. Bu süreci başlatan devletse, onun bu sorunun çözümü için bazı adımları atmasının umudunu taşıyoruz. Gerçekten artık Kürtlerle savaşmak, ötekileştirmek yerine, Kürt sorununun çözümünde oluşan toplumsal uzlaşı, toplumsal barış zemininin Türkiye tarafından görüleceğini umut ediyorum. İkincisi, anayasada Kürtlerin ana dilinin tanınması, eğitim dili olması meselesi, cezaevlerinde hasta tutsakların ve düşüncelerinden ötürü rehin tutulan siyasi tutsaklara ilişkin düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bu kadar büyük bir sorumluluğu üstlenen Sayın Öcalan’ın özgürce çalışma zemininin oluşturulması da öncelikli adımdır.”