Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ve Parti Meclisi (PM) toplantılarında açığa çıkan kararlara ilişkin partinin Genel Merkezinde basın toplantısı düzenledi. Kürt Gazeteciler Günü’nü kutlayan Ayşegül Doğan, Kürt gazetecilerin ağır bedellere rağmen hakikat yolculuğunu sürdürdüğünü söyledi.
Yerel seçim sonrasında sonuçlara dair MYK ve PM toplantılarında değerlendirmeler yaptıklarını aktaran Ayşegül Doğan, bu toplantılarda bir yol haritası da oluşturduklarını ifade etti. Ayşegül Doğan, “DEM Parti olarak 31 Mart seçimlerinde kimlerin neden kaybettiğini ve kimlerin neden kazandığını sizlere anlatmak için karşınıza çıktık. Öncelikle şunu söyleyelim; her türlü baskıyı göze alarak seçim çalışmalarında en güçlü, kararlı, canlı ve coşkulu bir şekilde yer alan kadınlara ve gençlere başta teşekkür etmek istiyoruz. Tabi tüm DEM Parti gönüllülerine aslında minnettarız. Çünkü çok çeşitli baskı türleriyle karşı karşıya kalmalarına rağmen vazgeçmediler, direndiler ve neticede böyle bir başarılı sonucu ortaya çıkarttılar. Ortaya çıkan sonuç DEM Parti’nin bu ülkenin umudu, demokratik gelecek, özgür ve onurlu bir arada yaşamın garantisi olduğunda bir kez daha göstermiş oldu” dedi.
'DEVLET PARTİMİZE KARŞI TÜM OLANAKLARI KULLANDI'
DEM Parti’ye karşı devletin tüm olanaklarının devreye sokulduğunu anımsatan Ayşegül Doğan, “DEM Parti; devletin bütün olanaklarını, imkanlarını, aygıtlarını kullanan bir blokla mücadele etti, yarıştı bile diyemiyorum, çünkü yarış eşit koşullarda olur. Son derece eşitsiz koşullarda, eşitliğin asla gözetilmediği koşullarda böyle bir sonuç ortaya çıkardı. Yalnızca bu kadar mı? Yalnızca devletin olanaklarıyla sahada olan bir iktidar mı vardı karşımızda? Hayır Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizzat kendisi seçim sürecinde dedi ki ‘oy yoksa hizmet yok” diye belirtti.
YEREL SEÇİMLER
Yerel seçim günü Kurdistan kentlerine taşınan asker ve polislere karşı oluşan tepkilere de değinen Ayşegül Doğan, buna karşın sandıkta DEM Parti’nin tercih edildiğini ifade etti. Ayşegül Doğan, “Hem iktidar hem de muhalefet açısında kolay yorumlanabilecek sonuçlar ortaya çıkmadı. Çok açık bir şekilde söylemek gerekirse, iktidar bloğu açık bir yenilgiye uğradı. Bu yenilgiyi çeşitli alt başlıklarla birlikte okumak gerekiyor. Türkiye kalıcı hale getirilmek istenen bu otoriter rejime dur dedi. İtiraz edenler sandıkta itirazlarını en güçlü bir şekilde oy kullanarak gösterdiler. Dolayısıyla yerel yönetimler seçimleri yalnızca bir belediye seçimleri değildir DEM Parti için, aynı zamanda Türkiye için de yalnızca bir belediye seçimi değildir. Türkiye’de Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı yerler nasıl yönetiliyordu, 8-10 yıldır kayyım rejimi ile yönetiliyordu. Bu kayıyım rejimi çeşitli bahanelerle artık mızrak çuvala sığmazsa da sanki orada yaşayan insanların isteği doğrultusunda oluyormuş gibi anlatılıyordu” diye kaydetti.
Ayşegül Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu seçimde bir kez daha görüldü ki DEM Parti, Türkiye partisidir, DEM Parti Kürtlerin partisidir, DEM Parti kadınların, gençlerin, ezilen halkların, umudun, emekçilerin, işçilerin, öğrencilerin partisidir. Bu nedenle gelecek umudu kazandı diyoruz. Ve şunu bir kez daha söylüyoruz 1 Nisan itibariyle artık Türkiye siyasetinde denklem kurmak isteyen herkes DEM Parti’yi hesaba katmak ve DEM Parti’yi hesaba katmadan bir yol bulamayacağı gerçeğiyle de karşı karşıya kalmış, bu gerçekle yüzleşmiştir. Yani, DEM Parti olmadan bu ülkede bir yol açmak mümkün değildir. Bu ne demek? Kadınlar, gençler, Kürtler, ezilen halklar, emekçiler, işçiler, öğrenciler olmadan bu ülkede bir yol açamazsınız. İşte aslında sandıktan da bu çıktı. Dolayısıyla DEM Parti sandıktan çıkanı büyük bir itiraz ve bir başarı olarak görüyor. Bunu seçim sonuçları bir şekilde matematiksel olarak da bize söylüyor. Ama sayıların üzerinde ortaya çıkan bir irade var. DEM Parti 78 merkezde kazandı her türlü hile, oyun usulsüzlüğe rağmen.
BELEDİYELERE SORUŞTURMA
Şimdi bazıları mülki müfettişleri aracılığıyla; İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü art arda DEM Parti’nin bazı belediyeleriyle ilgili ki başta Mardin ve Diyarbakır Büyükşehir belediyeleri olmak üzere ve ardından Sur Belediyesi ile ilgili birtakım müfettişler görevlendirdiklerini söylediler ve birtakım girişimler için hevesli oldukları görünüyor. Bu konuya dair MYK’mız sıcağı sıcağına bir açıklama yaptı. Bu vesileyle tekrar hatırlatalım. Yıllarca bu ülkede her şeyin üstü, bütün suçların üstü 80’lerde, 90’larda, öncesinde ve sonrasında ve 2000’li yıllarda soygunların, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, hortumlamaların her şeyin üstünün örtüldüğü maalesef sözü edilen ve çok kutsandığı söylenen ama bu şekilde değer verilmeyen, en çok bunu ifade edenlerin değer vermediği yani iktidarların değer vermediği, sahip çıkmadığı, korumadığı. Çünkü suçların ve günahların üstü hep bayrak ve marşla örtülmeye çalışıldı. Ve ne söylenerek yapmaya çalışıldı? Onlar sahip çıkmıyor, onlar saygı duymuyor bu ortak sembollere ve değerlere verilerek yapıldı. Ama artık bunun da miadı doldu. Buna kanacak bir Türkiyeli de yok, bir Kürt de yok bu ülkede. Dolayısıyla hiç kimse DEM Parti’ye bu şekilde parmak sallayarak başka provokatif girişimlere heveslenmemeli ve bu yolda tevessül ve tenezzül etmemelidir.
'HALK ÇÖZÜMÜ VE TECRİDİN KALDIRILMASINI İSTEDİ'
Sandıktan çıkan temel meselelerden biri DEM Parti açısından Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünün bunu seçim süreci boyunca söyledik öncesinde de söyledik. Yıllardır bunu söyleyen, savunan bir parti geleneğinden gelerek demokratik ve barışçıl bir çözümün mücadele ve müzakere partisi olmamızın tekrar altını çiziyorum. Bu hem iktidar hem de muhalefet açısından böyle değerlendirilmeli. Kürt sorununun demokratik çözümü için yeni adımlar hem iktidar hem de muhalefet tarafından atılmak zorundadır.
Bir başka önemli konu seçim süreci boyunca da özgürlük yürüyüşü kolu Van’dan, bir kolu da Kars’tan başlayıp devam eden, günlerce süren, onlarca vekilimizin katıldığı pek çok medya kuruluşunun, algı ve dezenformasyon merkezleri olarak çalıştıkları için görmek istemediği, onlarca vekilin katıldığı yürüyüş sürdü. Bu yürüyüş tecride karşı bir yürüyüştü. Türkiye’de toplumsal barışın önündeki en büyük engel olduğunu düşündüğü için DEM Parti de bu yürüyüşe destek vermişti. Ve bu yürüyüş daha sonra Newroz alanlarında aynı talebin net bir şekilde ortaya çıktığını bize gösterdi. 31 Mart seçimlerinde oy kullanan DEM Parti gönüllüleri, çözümsüzlük politikalarının, savaş dayatmaları, sınır ötesi operasyon hevesleri ve Sayın Öcalan şahsında uygulanan dünyada neredeyse olmayan bu ağırlaştırılmış tecride de hayır demiş oldu.
ÜÇÜNCÜ YOL SİYASETİ
Yine iktidarın yarattığı ekonomik krizin yükü altında her geçen gün yoksulluğa ve sefalete sürüklenen halkın en güçlü bir şekilde tepkisini ortaya koyduğunu ve bunu sandığa yansıttığını düşünüyoruz DEM Parti olarak. Bütün noktaları göz önünde bulundurduğumuzda DEM Parti yeni dönemde yeni yol haritasında en geniş zeminde demokratik toplumsal ittifakları yan gelişleri hayata geçirmek gibi bir tarihsel sorumlulukla karşı karşıya olduğunun farkında olmasının yanı sıra bunun için temel bir özne olduğunun farkında. Bu dikkat, önem ve hassasiyetle yaklaşıyor sürece. Bu yüzden ilk değerlendirmesini seçimlerden sonra ilk değerlendirmesini derli toplu olarak sizlere aktarmak istedik. Bir kez daha görüldü ki DEM Parti’nin üçüncü yol siyaseti kazandı. 3’üncü yol siyaseti etrafında toplananlar kazandı. Hayatın her alanına 3’üncü yol siyaseti ile toplumsal olanı örgütlemek barışın ve demokrasinin kazanması açısından partimizin bu 3’üncü yol siyasetinin ne kadar elzem bir siyaset olduğu ve bu siyasetin gereklerinin bizler için öncelikli bir görev ve sorumluluk olduğu gerçeği PM ve MYK’da da tartışıldı. Dolayısıyla yeni dönem yol haritamız da 3’üncü yol siyaseti ile örülecek.
KENT UZLAŞISI
Kent Uzlaşısı stratejimiz de vardı. Bunun bölgedeki ayağı ön seçimlerle birlikte uygulandı. Onun dışında Kent Uzlaşı bir şehri oluşturan herkesin sürece dahil olduğu stratejimiz de başarıya ulaştı. Kent Uzlaşmasında genişletmek ve 3. yol siyasetiyle birlikte örmek bundan sonraki hedefimiz. DEM Parti olarak tarihe ve geleceğe karşı bu sorumluluklarımız hatırladıktan sonra şunu söylemek gerekir ki; biz inisiyatif alma bu konuda kurucu bir rol üstlenme kararlılığımızı tekrar tekrar hatırlatmamıza gerek duymayacağımız bir tarihsel gelenekten geliyoruz. Yine de anımsatalım ki bunlar için hem mücadele etmeye hazırız hem de bu alanı genişletmeye büyütmeye bu yan yana gelişleri artırmaya hazırız. Ülkenin dört bir yanından bu sert politikaları kalıcı hale getirilmek istenen otoriter rejime karşı çok net bir şey çıktı: Êdî bese. Biz de diyoruz ki iktidara da muhalefete de êdî bese.
Başta Kürt sorunu ve bu ülkenin demokratikleşme meselesi olmak üzere bu ülkede uzlaşı, diyalog isteyenleri, derinleşen ekonomik kriz değil artan ekonomik refah isteyenlerin sesi duyulmalı. Bu duygular ile aynı zamanda 1 Mayıs çağrısı yapmak istiyorum. Bu birlikteliği Newroz alanlarındaki coşkuyu yansıtabileceğimiz bir 1 Mayıs’a gidiyoruz. 1 Mayıs, 31 seçimlerinden çıkan başarımızı, taleplerimizi bir daha yükseltebileceğimiz bir zaman. İş cinayetlerine işsizliğe yoksulluğa güvencesizliğe, kadın kırımına doğa talanına savaş politikalarına ve tecride karşı emeğimiz ve özgürlüğümüz için, emeğimiz ve özgürlüğümüze sahip çıkmak için 1 Mayıs'ta alanlarda yan yana omuz omuza duralım. Bölgede Batman ve Van, İstanbul'da Taksim Meydanında buluşalım. Sesimizi yükseltelim, yıkılmadık ayaktayız diyenlere bunun bir masal olduğunu hatırlatalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan biz bitti demeden bitmez dedi ama halklar da şöyle bir gerçeği ortaya çıkardı. Biz bu haline bitti diyoruz dediler. Biz haline itiraz ediyoruz dediler. Biz böyle yönetilmek istemiyoruz dediler. Biz özgür demokratik bir ülkede onurlu eşit ve bir arada yaşam istiyoruz dediler. İşte bu yaşamın en büyük garantisi DEM Partidir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında herkese Dem Parti de dahil olmak üzere tüm siyasi partilere tüm halklar çok net bir mesaj verdi. Bu saatten sonra tüm siyasi partilerin bu mesajları halkların verdiği şekilde değerlendirmeleri ve yeni yol haritalarının belirlemeleri gerekiyor.”