Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Mêrdin Büyükşehir, Êlih ve Xelfetî (Halfeti) belediyelerinin gasp edilmesine ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. Amed’deki ÖHD binasında yapılan toplantıya ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter ve çok sayıda kişi katıldı.
Raporu ÖHD Genel Merkez Yöneticisi üyesi Muhittin Muğuç okudu. Muğuç tarafından okunan 130 sayfalık raporda 4-13 Kasım 2024 tarihleri arasında gelişen eylemlere karşı polisin gerçekleştirdiği hak ihlallerine de yer verildi.
Avukat Muhittin Muğuç, gaspçıların tahribatının bilançosunu paylaştı.
Muğuç, 3 dönemdir atanan gaspçıların bıraktığı borçlardan gerçekleştirdikleri icraatlara, yasaklamalara, Kürt dili ve kültürü üzerindeki baskılara ilişkin hatırlatmalarda bulundu. Muğuç, 2016’dan bugüne dek Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve DEM Parti’ye ait 147 belediyenin gasp edildiğini, gasplardan sonra DBP, HDP ve DEM Parti yöneticilerinin gözaltına alınarak, tutuklandığını belirtti. Muğuç, DBP belediyelerine 95, HDP belediyelerine 48, DEM Parti belediyelerine 5, AKP belediyelerine 2, MHP ile CHP belediyelerine 1’er kez kayyum atandığını kaydetti. 2024 Yerel seçimlerinden sonra ise 1’i büyükşehir olmak üzere 5 belediyenin gasp edildiğini, gasptan sonra Colemêrg Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış ve Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklandığını kaydetti. İçişleri Bakanlığınca Êlih ve Mêrdîn’e 3’üncü, Xelfetî’ye 2’nci kez kayyum atadığına dikkat çeken Muğuç, toplam 105 encümenin de görevine son verildiğini kaydetti.
'HALKIN SEÇME HAKKI İHLAL EDİLDİ'
Toplamda 880 bin 60 seçmenin seçme hakkının ihlal edildiğini, 105 encümenin de görevinin sona erdiğini söyleyen Muğuç, 3 belediyeye önceki dönemden kalan toplam borcun ise 8 Milyar 400 milyon TL civarında olduğunu kaydetti. Gasp sonrası 10 günlük eylem yasağı getirildiğini hatırlatan Muğuç, toplantı ve gösteri yürüyüşüne birçok yerde müdahale edildiğini, bu saldırılarda biber gazı, plastik mermi, tazyikli su, ters kelepçe, milliyetçi şarkı dinletme, yemek ile su verilmeme ve fiziksel kuvvet kullanıldığını belirtti.
GÖZALTI, TUTUKLAMA VE İŞKENCE
Muğuç, Êlih’te 215 kişinin gözaltına alındığını, bunların 37’isinin tutuklandığını, 115 kişinin adli kontrol (5 kişiye ev hapsi) şartıyla serbest bırakıldığını; Xelfetî’de 16 kişinin gözaltına alındığını, 1’i çocuk 10 kişinin tutuklandığını, 6 kişinin ise adli kontrolle serbest bırakıldığını aktardı. Muğuç, Mêrdîn’de ise gözaltına alınan 30 kişiden 10’unun tutuklandığını, 13 kişinin adli kontrolle serbest bırakıldığını kaydetti. Muğuç gözaltına alınan toplamda 261 kişiden 57’sinin tutuklandığını da kaydetti.
Muğuç, sanal medya hesaplarından tepkisini gösteren toplam 217 hesaba soruşturma başlatıldığını da belirtti.
Muğuç, yerinden yönetim ilkesi ve özerk mahalli idare rejimine aykırılıklar, seçme-seçilme hakkı ihlali, masumiyet karinesinin ihlali ve ifade özgürlüğünün ihlalinin yaşandığına dikkat çekti. Muğuç, gün gün Mêrdîn, Êlih ve Xelfetî’de yaşanan sürece dair kronolojik bir şekilde veri paylaşarak, eylemler sırasında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağının İhlal edildiğini kaydetti.
Muğuç, “Belediyelere kayyum atanması ve kayyumların ‘belediyenin karar organı olan’ belediye meclislerini fesih etmeleri sonucunda halkın/yurttaşların yönetime katılmasının asgari demokratik zemini ortadan kaldırılmıştır. Belediyelerin ‘seçilmiş bir belediye yönetimi ve belediye meclisi tarafından yönetilmesi’ ilkesi askıya alınmıştır. Kayyım uygulamasıyla demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından olan seçme ve seçilme hakkı askıya alınmıştır. Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı illerde kayyım uygulaması genel geçer, soyut ve ‘terör’ kavramıyla sürekli hale gelen bir uygulama olmuştur. YSK tarafından aday olmalarına hiçbir engel olmadığı belirtilen, seçmenler gözünde seçilebilir kılınan ve akabinde halk oylaması ile seçilen belediye eşbaşkanlarına ve seçmenlerine kazanılmış bir hak verir. Eşbaşkanların somut gerekçeler olmaksızın görevden alınması, güvence altına alınmış hakların ihlal edilmesidir” şeklinde konuştu.
YAPILMASI GEREKENLER
Muğuç, yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı:
* “Seçilmiş belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılması, yerine Bakanlık tarafından belirlenen kayyımların getirilmesi, belediye meclisinin toplanmayarak fiilen feshedilmiş olması, yukarıda izah ettiğimiz mevzuat hükümlerinden de anlaşılacağı üzere OHAL döneminde 15/08/2016 tarihli 674 Sayılı KHK’nin 38’inci maddesi ile getirilen hükümlerinin değiştirtilerek halk iradesinin esas alınması gerekmektedir.
* Anayasa Madde127/4’te seçimle belirlenen mahalli idare organlarının organlık vasıflarıyla ilgili İçişleri Bakanı'na istisnai ve sınırlı bir yetkinin düzenlenerek yerel yönetimlerin güçlendirilmesi elzemdir.
* Belediye başkanı görevden alınmış olsa da seçmen iradesini yansıtacak bir biçimde belediye meclisi tarafından seçim yapılması gerekir. Anayasa'nın yerinden yönetim ilkesi dikkate alınarak kayyım atanan belediyelerde belediye meclisinin toplanması için adımlar atılmalıdır. Seçilme hakkı, seçildikten sonra Belediye Başkanı ve Encümen olarak görevlerini ifa etme hakkını da ihtiva etmektedir. Seçmenlerinin serbest iradelerinin korunması için gerekli adımlar atılmalıdır.
* Gerek bu hükümlerin bir olağanüstü dönem KHK’si ile getirilmiş olması gerekse de kanunun bu hükümler getirilmeden önceki halinde belirtilen belediye meclisi içinden geçici bir başkan ve vekilinin seçilebileceğine yönelik hüküm getirilerek seçme ve seçilme hakkının etkin ve etkili kullanılması sağlanmalıdır.
* Kayyım atama işlemleri ile güvenilirliği zedelenen seçme ve seçilme hakkının toplum nezdinde inandırıcılığını ve güvenilirliği için gerekli adımlar atılmalıdır. Belediyelere kayyım atanması sonucu yerine belirlenecek olan belediye başkanın ‘belediyenin karar organı olan’ belediye meclis tarafından belirlenmesi için gerekli işlemler ivedilikle yapılmalıdır.
* Hakkında soruşturma ya da kesinleşmemiş bir karar bulunması, bir kişinin suçlu olarak görülmesi için yeterli olmayıp masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı kapsamında açıklama ve işlemlerin yapılması için önlem alınmalıdır.
* Türkiye’de özellikle Kürt yurttaşların seçim dönemlerinden sonra seçtikleri belediye başkanları ve milletvekillerine karşı ayrımcı, ötekileştirici ve demokratik siyaseti ortadan kaldıran devlet pratikleri gözlemlenmiştir. Üç belediye eşbaşkanın hukuksal durumu hakkında 31 Mart Yerel Yönetim Seçimleri öncesinde de Yüksek Seçim Kurulu (YSK) değerlendirmesi dikkate alınarak süreç ilerletilmelidir.
* AİHM içtihatları açısından, gerçek bir demokratik sistem adına, 1’inci Protokol’ün 3’üncü maddesi ile güvence altına alınan haklardan seçme ve seçilme hakkına eklemlenen ‘meşru beklenti ilkesi’ de dikkate alınarak gerekli adımlar ivedilikle atılmalıdır.
* DEM Parti belediye eşbaşkanlığı görevine seçilen belediye eşbaşkanlarının lekelenmeme hakkı dikkate alınarak, görevine iade edilmesi için ivedilikle hareket edilmelidir. İçişleri Bakanlığının resmi paylaşımında ‘masumiyet karinesini’ ihlal edilmesi dikkate alınarak soruşturma başlatılmalıdır.
* Kullanılan ifadeler nedeniyle soruşturma açılması ifade özgürlüğü ihlallerine neden olmaktadır. Kamu kurumları ifade özgürlüğünün devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için olduğunu kabul ederek hareket etmelidir.
* Üç belediye eşbaşkanı hakkında yukarıda belirttiğimiz nedenlerle; Anayasa’nın 127’inci maddesi ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’inci maddesi gerekçe gösterilerek geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılmıştır. 5393 sayılı Kanun’ un 45. maddesine göre yeni görev yapacak belediye başkanının, belediye meclisince seçilmesi için usul ve yasa işletilmelidir.
* Üç belediyeye kayyım atanmasıyla, bütün seçilmiş belediye meclis üyelerinin iradeleri gasp edilmiştir. Belediye meclisleri belediyenin karar organları olduğu dikkate alınarak; söz konusu işlem geri alınmalıdır. Kanuna göre iki ayda bir düzenli olarak belediye başkanlarının durumu incelenerek karar verilir. Söz konusu incelemenin kamuoyuna şekilde yapılarak açıklanması gerekir.
* Urfa, Mardin ve Batman Valiliği 4 Kasım 2024 tarihinde tüm yurttaşlar için anayasal bir hak olan barışçıl toplantı ve gösteri yapma hakkını tüm kentte 10 gün boyunca yasaklama kararı geri alınmalıdır. Şehirde siyası olayların dikkate alınarak kategorik yasaklama kararı verilmesi anayasaya aykırıdır. Valilik şehrini durumunu dikkate alarak barışçıl gösteri yürüyüşünün yapılması için ivedilikle önlem almalıdır.
* Kayyım atanan belediyelerde kolluğun müdahaleleri görülmüştür. Kolluk tarafından PSVK 16. Maddesine aykırı yapılan müdahaleler için ivedilikle soruşturma başlatılmalıdır. Protestolara müdahaleler, orantısız güç kullanımı ve insan onuruna aykırı davranışlar ihlaller neden olmuştur. Devlet, yükümlülükler gereği protestolar sırasında kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler almalıdır.
* Hem ulusal hem de uluslararası hukukta işkence ve kötü muamele açıkça ve mutlak surette yasaklanmıştır. Bir başka deyişle hiçbir hal ve durumda, hiç kimseye işkence yapılamaz. Devletler, taraf oldukları sözleşmelerde yer verilen işkence yasağını da göz önünde bulundurarak, cezaevlerinde işkencenin önlenmesi için gerekli tedbirleri almalıdır.
* Mağdurların çıplak arama, fiziksel ve sözlü şiddete maruz kaldıkları iddiaları ciddiye alınmalıdır. En zor koşullarda dahi yasaklanan işkence ve kotu muamelenin kamu görevleri tarafından araçsallaştırmasına yol açacak en ufak ihmalkarlığa izin verilmemelidir.
* Devlet, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir. Protestolardan sonra gözaltına alınan yurttaşlar bu hakkın ihlal edildiğini iddia etmektedir. Kamu görevlileri bu iddiaları çürütecek tüm belge ve bilgileri derhal yayınlamalıdır.
* Yaşanan hak ihlallerinde idareciler, personel, denetim yetkisini yerine getirmeyen idari ve adli kurumlar sorumluluk sahibidir. Bu sebeple tüm kamu birimlerin her kademesinin, denetim yetkisi bulunan idari kurumların ve yargı makamlarının, yine ilgili Bakanlıkların; ulusal ve uluslararası mevzuattan doğan sorumluluklarını yerine getirmelerini sorunları ivedilikle çözmelerini talep ediyoruz.
* Kamu makamlarını derhal bu müdahaleden vazgeçmeye ve Xelfetî’nin seçilmiş belediye eşbaşkanını göreve iade etmeye, insan hakları ve demokrasi değerlerinden yana işlemler yapmaya davet ediyoruz. Kayyım atamalarından vazgeçilmeli, halkın ve belediye meclislerinin iradesi esas olmalıdır.
* Seçme ve Seçilme hakkının özünü zedeleyen OHAL düzenlemelerinin tümüyle iptal edilmesini, görevden uzaklaştırmanın hukuken meşru kabul edilebileceği durumlarda başkan veya başkan vekili belirleme yetkisinin halkın iradesinin temsil edildiği seçilmiş belediye meclisine iade edilmesi gerektiğini vurgularız.
* Belediye eşbaşkanlarının, haklarında kesinleşmiş adil bir yargı kararı olmamasına rağmen, sistematik şekilde görevden alınması işlemlerine son verilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve demokrasiye katılımı için Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı dikkate alınarak yerel yönetimler hakkında mevzuat düzenlenmesi yapılması elzemdir.
* Mêrdîn, Êlih ve Xelfetî Belediyelerinin Eşbaşkanları gerekli adımlar atılarak derhal görevlerine iade edilmelidir.
* Demokrasiye inanan, evrensel ve insancıl hukuk değerlerini savunan, halkın iradesine saygı duyan insan hakları savunucuları olarak kayyım uygulamalarına karşı olduğumuzu belirterek, bu baskıcı ve antidemokratik politikalardan vazgeçmeye, işkence ve kotu muamelede bulunan kolluk hakkında soruşturma açılmasını, Venedik Raporu doğrultusunda adımlar atmaya ve Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çözümü yönünden tarafları sorumluluk almaya çağırıyoruz.”