Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Agirî il kongresinde konuştu.
HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Agirî İl Kongresine katıldı.
Bakırhan'ın konuşmasının öne çıkan bölümleri şöyle:
"Bazen mazlum olmak, farklı olmak hak almak için yeterli olmuyor. Kürtler dünyada 70 milyon nüfusa sahip. Ancak hak aramalarımız defalarca idam sehpasıyla, mahpusla ve sürgünle bastırıldı. Henüz amacımıza ulaşamadık. Yine Ukrayna ve Karabağ halklarının yaşadığı zulmü, savaşı ve çatışmayı hep birlikte izliyoruz. Yakın zamanda mazlum Filistin halkının haklı davasında karşılaşmış olduğu katliamı ve soykırımı hep beraber görüyoruz. Bu ne anlama geliyor? Haklı olmak sadece hak almak için yeterli değilmiş. Demek ki örgütlü olmak gerekiyormuş. Demek ki 70 milyon Kürt hep birlikte aynı davaya, aynı geleceğe kilitlenerek yoğun bir çaba ve emek içerisinde olmamız gerekiyor. Aksi halde Filistin halkının yaşadığı bu zulmü yaşamak bizim de kaderimiz olabilir. Sömürgeciler büyük bir vahşet uyguluyorlar. Sömürge ülkeleri farklı olan etnik ve inanç durumlarına tekçilik dayatıyorlar. Tek olmak istiyorlar; tek yapamadıklarını da baskılarla, cezalarla, yargı sopasıyla susturmaya çalışıyorlar. Selahattin Demirtaş’ın, Gültan Kışanak’ın, Figen Yüksekdağ’ın, Sebahat Tuncel’in ve cezaevinde olan tüm tutsak yoldaşlarımızın da tutsak olmasının sebebi haklarını aramalarıdır. “Biz Kürdüz, eşit yurttaş olmak istiyoruz” dedikleri için arkadaşlarımız cezaevinde.
'FİLİSTİN'DE TİMSAH GÖZYAŞI DÖKENLER ROJAVA'DA KATLEDİYOR'
Ortadoğu büyük bir savaş ve çatışma alanı haline geldi. Bu savaş ve çatışma biz Kürtleri de etkiliyor. Filistin için timsah gözyaşı dökenler, ümmet diyenler, İslam diyenler, kardeşlerimizdir deyip dünyayı ayağa kaldıranlar; Rojava’da çocuklarımızı katlediyor, kadınları katlediyor, onların yaşam alanlarını yok ediyor. Gün yok ki Rojava’da Kürt halkının başına bombalar yağmasın. Bu bize neyi gösteriyor? Bu iktidarın ve bu sistemin gerçekten haktan yana olmadığını, Kürt karşıtı olduğunu, Kürt karşıtı bir mücadele ve çaba içerisinde olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Ağrı’dan seslenmek istiyoruz: Ümmetseniz, biz de ümmetin bir parçasıyız. İslam’sanız, biz de İslam’ın parçasıyız. İnsanlıksa, bu coğrafyanın en büyük insanlığını Kürt halkı yapmıştır. Filistin’e özgürlük ve barış isteyenlere buradan Ağrı’dan, Kürtler için bombadan, cezaevinden başka ne istiyorsunuz, diye sormak bizim hakkımızdır.
İkiyüzlü politikaları teşhir etmediğimiz sürece bedel ödemeye devam edeceğiz.
'KÜRT GENÇLERİ HEDEFTE'
İnsaf ve vicdanı olmayan AKP zihniyetine Ağrı halkı oy verecek mi?
Çok büyük bedeller ödedik, gençlerimizi kaybettik, yaylalarımız daha düne kadar yasaktı. Bizi yok saymak ve asimile etmek için her türlü politikayı denediler. En başta da ekonomiyle bizi terbiye etmeye çalıştılar. Bizi kardeş görüyorlarsa, bizim 55 binin üzerinde gencimiz niye Meksika’da, Kanada’da? Gençlerimiz neden Meriç’i ve okyanusları geçmek zorunda kalıyor? Niye Trabzonlular, Rizeliler Kanada’ya kitlesel göç etmiyor da Kürt gençleri göç ediyor? Bu, bilinçli bir politikanın sonucudur. İstiyorlar ki Kürt illeri insansızlaşsın ve genç kalmasın. İstiyorlar ki Kurdistan’da 'Kürdüm, haklarımı istiyorum' diyen yurttaş kalmasın. Bu kirli politikalara karşı her zamankinden daha fazla örgütlü olmamız lazım. Ne yapacağız, Sırrı Sakık’ın da dediği gibi, bu kongre salonlarını onlarca kat daha fazla aşacağız. Daha güçlü kitlesel bir şekilde ve bir arada bu faşizm karşısında ayakta duracağız.
İMRALI TECRİDİ
Kürtler ne istiyor, diyorlar. Kürt sorununu bizi cezaevlerine doldurarak çözeceklerini düşünüyorlar. Bizi göçerterek çözdüklerini düşünüyorlar. Ehmedê Xanî’nin adını her fırsatta anıp sonra da onun sokaklara ve caddelere verilen ismini değiştirerek Kürt sorununu çözdüklerini düşünüyorlar. Geleceğinizi çarçur eden, talan eden, belediyelerinizi çevresine ve ailesine peşkeş çeken tüccarları göndererek Kürt sorununu çözdüklerini düşünüyorlar. Hayır, Kürt sorunu çözülmedi ama çözülebilir. Bu sorunu çözmek kolaydır. En başta bu inkarcı yaklaşımdan vazgeçeceksiniz. En başta Kürt halkının irade olarak gördüğü, Kürt halkının Çözüm Sürecinde baş müzakereci olarak gördüğü Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecridi kaldıracaksınız.
EKONOMİK ÇÖKÜŞ
Kürtler ne istediğini biliyor. Kürtler bu kirli sistem karşısında kimin kendisini temsil ettiğini defalarca kanıtladı. Yolumuz uzun, çok emek vermemiz gerekiyor. Zorlu bir süreç yaşıyoruz. İktidarın bölgede ve Türkiye’de uyguladığı ekonomik politikalardan dolayı insanlarımız geçinemiyor. Çocuklarımıza bakamıyoruz. Para, pul oldu. Enflasyon açıklanan rakamların katbekat üzerinde. Ama AKP, Kürt meselesinde olduğu gibi ekonomik göstergelerde de yine toplumu kandırmaya çalışıyor. Asıl meslekleri kandırmaktır, yalan söylemektir. “Ben açlık ve yoksulluğu çözerim” dediler, baktılar olmadı “yeni ekonomik model” çıkardılar. Yeni ekonomik modelleri ise yoksulluk oldu. Bir ekonomi bakanları vardı, bizim açlığımızla ve yoksulluğumuzla alay ediyordu. Şimdi Mehmet Şimşek’in modeline “Londra modeli” diyorlar. Londra modeli nedir biliyor musunuz? Tefecilerden yüksek faiz ve borç alıp o borçları bizim vergilerimizle ödemektir. Yani daha fazla yoksulluk demektir, daha fazla işsizlik ve açlık demektir. Bunların demokrasiden de ekonomiden de kardeşlikten de sınıfta kaldıklarını gördük. Bu sınıfta kalan sistemi, önümüzdeki dönem yerel seçimler başta olmak üzere sandığa gömeceğimize inanıyoruz. Ağrı halkının inancına ve iradesine inanıyoruz.
'KÜRDÜN STATÜSÜ TANINMADAN KRİZLER AŞILMAZ'
Türkiye aslında bu bahsettiğimiz krizleri çok kolay aşabilir. Kürdün statüsünü tanıyacak, çözümleyici bir mantıkla yaklaşacak, Kürdün iradesine kayyum atamayacak, siyasi tutuklamalardan vazgeçecek, cezaevlerini boşaltacak, Terörle Mücadele Kanununu değiştirecek. Kürtler eşit olsun, hakkı hukuku olsun diyen cezaevine atılıyor. Dolayısıyla terörle mücadele ediyoruz diyerek Kürt halkını ezen, dilini asimile eden, gençlerini göçerten, onları yoksullukla terbiye etmeye çalışan bu sistem karşısında bize her zamankinden daha fazla görev ve sorumluluk düşüyor. Bir direniş mektebi olan, bize mücadeleyi öğreten Ağrı halkı her zamankinden daha fazla kenetlenmeli ve bu cambazların, tüccarların, soyguncuların oyununu boşa çıkarmalıdır.
Ağrı’yı yalancılara ve hırsızlara kapatın, kentinizi kendiniz yönetin."