Bakırhan: Tecridin kırılması bizim için hayati önemde

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, açlık grevlerine dikkat çekerek, "Tecridin kırılması hayati öneme sahiptir. Kürt halkı, bir yüzyıl daha esaret altında kalmayacaktır" dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yaşanan siyasal gelişmeler ve yerel seçim gündemiyle bir araya gelen Parti Meclisi (PM) toplantısının açılış konuşmasında önemli mesajlar verdi.
Bakırhan, tarihi bir dönemeçte gerçekleşen toplantının ülke demokrasisi ve halklarına kazandıracak bir şekilde sonuçlanması umduğunu belirterek, PM üyelerini, “Eminim bugün Parti Meclisi’mizde bulunan arkadaşlarımız bu konuda çok değerli düşünceler ortaya koyarak bu konuda yol haritamızı belirleyecektir. Hûn bi xêr hatin, ser sera ser çava hatin (Hepiniz hoş geldiniz, baş göz üstüne geldiniz)” sözleriyle selamladı.

Siyaset mekanizmasının özellikle Orta Doğu’da toplum yararına çalışmadığını söyleyen Bakırhan, dünyanın her yerinde savaşın, işsizliğin ve yoksulluğun olduğuna, halkların taleplerinin ise bastırıldığı bir sürecin yaşandığına dikkat çekti. Bakırhan, “Dünyada bizim gibi emekten, halkların özgürlüğünden, barıştan yana çevreler siyasette yeni bir yol ve düzen arayışını devam ettiriyor. Tabii dünyadaki bu durumdan azade değil. Ülkemizde de siyaset halkların yararına işlemiyor. Bunu hep birlikte takip ediyoruz. Siyaset dışarıda uzlaşmacı bir yöntem izlerken, içeride yine kutuplaştırıcı ret ve inkâr anlayışını devam ettiriyor. Baskı politikalarını her geçen gün devam ettirmeye çalışıyor. Bu da önümüzdeki dönem, başta partimiz olmak üzere Türkiye demokrasi güçlerini zor günlerin beklediğini, zor bir mücadele sürecine girdiğimizin göstergelerinden biridir” dedi.

‘İKTİDAR TOPLUMU KANDIRMAYA ÇALIŞIYOR'

Siyasal gündemin hızlıca değiştirildiğini belirten Bakırhan, şöyle dedi:

“Yakın zamanda İsrail-Filistin arasındaki savaş ve çatışmalar yoğun bir şekilde basın organları ve kamuoyunda geniş yer edinirken, yavaş yavaş İsrail ile olan gizli anlaşmalar; hatta aleni anlaşmalardan dolayı bu ikiyüzlü siyaset Filistin halkının yaşamış olduğu dramı Türkiye halkının gündeminden düşürmeye çalışıyor. Gerçek gündemler sümen altı edilmeye çalışılıyor. Ciddi toplumsal ve ekonomik sorunlar yaşanıyor ama Türkiye’deki gündemlere baktığımız zaman güllük gülistanlık bir tablo biz emekçiler, Kürtlere, yoksullara sunulmaya çalışılıyor. Birçok mesele de savaş tamtamları, beka meselesi gündeme getirilerek gizlenmeye çalışılıyor. Toplum manipüle ediliyor, kandırılmaya çalışılıyor. Bizler dün olduğu gibi yine hakikati ve toplumu savunmaya devam edeceğiz. Halkların yaşamış olduğu sorunların çözümü konusunda yine her zamanki gibi var gücümüzü ortaya koyarak bu toplumu manipüle eden sürekli kendisine göre günde değiştiren siyaset karşısında her zamankinden daha güçlü bir şekilde halklarımızı savunmaya, gerçekleri dillendirmeye devam edeceğiz."

SAVAŞ BÜTÇESİ

Bakırhan, Meclis’te devam eden bütçe görüşmelerine de değindi. Hazırlanan bütçenin halkın ve emekçinin bütçesi olmadığını, DEM Parti milletvekillerinin halktan yana bir bütçe için mücadele ettiğini söyleyen Bakırhan, “Orada mücadele eden halklarımızın duygularını dile getiren, direnen, sözünü sakınmayan vekillerimizi emeklerinden dolayı kutlamak istiyorum. Bütçe sürecinde ekonomi emek ve çalışma alanları başta olmak üzere hem dış hem de iç siyasette halkın gerçek bütçesinin nasıl savunulduğunu en iyi şekilde parti grubumuzun ortaya koyduğunu hep birlikte şahidiz. Bu kararlılığımız devam edecektir” dedi.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Ülkede yaşanan işsizlik ve yoksulluk nedeniyle yaşanan intihar vakalarına da dikkat çeken Bakırhan, şöyle devam etti:

"Ülkemizde her gün işsizlik ve yoksulluktan kaynaklı onlarca intihar vakası yaşanıyor. Artık toplumun avukatları, eğitimcileri, esnafının da intihar ettiği bir sürece girdik. En son Tokat Erbağ’da, Hakan Yıldırım isimli bir seyyar satıcı ekonomi sıkıntılara rağmen geçimini bir tezgahla sağlamaya çalışıyordu. Bu tezgahına da el konulunca artık hakan yıldırımın yapabileceği bir şey olmadığı için kendisini yakmak zorunda kaldı. İş sahası yaratamadıkları gibi insanların emeğine tezgahlarına el konuluyor. Aslında bu intiharlar ve yakma olayları Türkiye’nin nasıl büyük bir ekonomik kriz altında olduğunun en iyi göstergelerinden biridir.

Tokat’ta bir emekçi canına kast etmeye çalışırken siz de izlediniz. Aynı gün Diyarbakır’da bir avukat arkadaşımız intihar ederken, maalesef Meclis bahçesinde bir iktidar partisinin milletvekili Diyarbakır’dan getirdiği yüzlerce kilo ciğerle mangal şovu yapıyordu. Bu iki olay Türkiye’deki yaşanılan ekonomik düzenin yarattığı krizlerin iki örneğidir. Bir taraftan küçük bir azınlık mangal şov yaparken, iktidarın bütün olanaklarından yararlanırken diğer taraftan toplumun yüzde 80’nin oluşturan insanlar geçim sıkıntısıyla yüz yüze. İşte bir bu manzaraya itiraz ediyoruz. Daha adil daha eşitlikçi bir ekonomik sistemin olması gerektiğinin mücadelesini yürütüyoruz.”

‘TOPLANTILARIMIZIN GÜNDEMİ TECRİT VE SEÇİMLER'

PM toplantısında önemli kararların açığa çıkacağını ifade eden Bakırhan, şunları ifade etti:

“Biri yerel seçimlerdir. Bir diğeri de mutlak tecride son vererek Kürt sorununu demokratik çözümünü sağlamaktır. Bu iki gündem; ekonomik krizle birlikte önümüzdeki günlerin temel çalışma gündemleri olacak. Yaklaşık 20 gündür cezaevlerinde tutsaklar ‘Sayın Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm’ talebiyle açlık grevinde bulunuyorlar. Bu konuda en başta hükümet yetkilileri ve toplumu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Artık bu tecrit politikası ile bir yere varılmadığını hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. Bizim için tecridin kırılması ve Kürt sorununda demokratik çözümü hayati öneme sahiptir. Kürt halkı, bir yüzyıl daha esaret altında kalmayacaktır. Bunu en başta iktidar ve herkesin böyle bir bilmesi gerekiyor. İktidar ve siyasi partiler başta olmak üzere Kürt sorununda demokratik çözüm için siyaset üretmeyenlerin samimiyetini bizler sorguluyoruz, haklarımız sorguluyor. Bilinmeli ki başta Kürt meselesi olmak üzere Türkiye’nin temel meselelerine kulak tıkayanlar bir gün geçmişteki iktidarlar gibi tarih olmayla yüz yüze kalacaklardır. Bu yüzyılda Kürt sorunun demokratik çözümüne karşı durmak, Kürt halkının yüzyıl daha statüden haktan hukuktan yoksun kalmasını savunmaktır. Buna asla izin vermeyeceğiz. Kürt halkı bütün dünyada saygı gören, hakikati kabul görmüş bir halktır.  Bu yüzyılda da bir statüye kesinlikle kavuşmalıdır.

Herkesin gözü partimizin vereceği bu kararlarda olacaktır. Bu seçim sadece Türkiye halkları değil, partimiz açısından da önemli sonuçlar doğuracaktır. Bu seçim başta Kürt halkının iradesine ipotek koyarak atanan kayyumlarla hesaplaşacağımız bir seçim olacaktır.

“Kayyum, Kürt halkının temel sorunudur” diyen Bakırhan, “Bu sebeple sadece kayyum atanan kentleri değil, aynı zamanda bölgede, Kürdistan coğrafyasında kötü yönetilen belediyeleri de demokratik yerel yönetimler anlayışımızla buluşturacağız. İrademizin yok sayılmasına bu sefer kesinlikle halklarımızla birlikte geçit vermeyeceğiz. Sadece yerel yönetimleri almayacağız aynı zamanda halkımızla birlikte bu iradeyi kayyım atanamaması için var gücümüzle elimizden gelen bütün çabaları ortaya koyarak, belediyelerimizi kentlerimizi savunacağımızı belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

‘BELİRLEYİCİ NOKTADAYIZ'

Bakırhan, "Bölgeden gelen birçok arkadaşımız bunu yakinen biliyor. Bunu yanında aynı zamanda kayyımlar pek çok sorunu da beraberinde büyüterek üreterek varlıklarına devam ediyorlar. Yolsuzluklar aleni bir şekilde ortada, hizmet desen hizmet yok. Ciddi bir hizmet eksikliği yaşanıyor. Ayrımcılık kadına, Kürt’e, ötekiye hat safhada. Kayırmacılık desen kayyım biraz da kayırmacılıktır. O kentten olmayan insanların o kentin olanaklarını çarçur ettiklerini hep birlikte izliyoruz. Bu problemler büyümüştür. Başta Kürtler olmak üzere kayyımların bu tutumlarının yaratmış oldukları olumsuzluklardan bıktılar ve yıldılar. Önümüzdeki seçimlerde kayyımları kentlerimizden göndereceğiz. Bu seçim; irade ve özgürlük yürüyüşümüzde önemli bir duraktır. 14 Mayıs’ta bize siyasi etkisi yok diyenlere, bu seçimde nasıl bir etkimiz olduğunu, nasıl belirleyici ve stratejik bir noktada bulunduğumuzu hep birlikte hatırlatacağız, ‘Buradayız, Em li virin’ demeye devam edeceğiz” dedi.

‘KİMSENİN İLK YARDIM ÇANTASI DEĞİLİZ!'

Partinin seçim stratejisine dair konuşan Bakırhan, Türkiye’nin batısında halkların, emekçilerin kazanacağı ve yerel yönetimlerde bulundukları her yerde temsil edilecekleri bir modeli esas alacaklarını ifade etti.

Bakırhan, “Yine tekrar ediyoruz. Yakın zamanda bizim dahil olmadığımız bir çok tartışmada partimiz adına bir çok yorum yapılıyor, tartışma yapılıyor. Partimizin nasıl bir politik tutum takınacağı dışımızda tartışılıyor, yazılıyor, çiziliyor. Şunu belirtmek istiyoruz. Biz kimsenin ilk yardım çantası değiliz. Her sandıkta başı gözü yarılanlara, her daim pansuman için yetişecek yedek güç olmadığımızı belirtmek istiyoruz. Bizim için toplumu yok sayanlar, sermayeyle kol gezenler meşru değildir, partisinin bir önemi yoktur. Bizim için yolsuzluk yapan hırsızdır, partisinin bir önemi yoktur. İster ampul, ister ok olsun. Her kim ki demokrasiden kaçıyorsa, Kürt sorunun demokratik çözümünden kaçıyorsa, en temel belediyecilik hizmetlerini bile yapamıyorsa biz bunun karşısındayız. Bu yerellerde de demokratik yerel yönetimler anlayışımızın kazanması için var gücümüzle kazanacağımızı bu kentleri yönetmeye talip olduğumuzu da belirtmek istiyorum” diye belirtti.

Bakırhan, şunları ifade etti:

“Bizler demokratik zemin, evrensel insan hakları ve hukukun genel ilkeleri ile kadın eşitlikçi politikalarımızdan asla taviz vermeyeceğiz. Bunları pazarlık konusu yapmayacağız. Bizim için en önemli değerler bunlardır. Bu değerler ışığında işbirliğine de güç birliğine de varız. Bu konuda bu değerleri tartışılmayacak bu ilkeler üzerinden işbirliği yapmak isteyen bütün siyasal ve toplum yapılara da kapımız açıktır. Tercih ve kararlarımızı belirleyecek olan biraz önce saymış olduğum bu temel zemin ve ilkelere yaklaşımdır. Çünkü biz bu ülkenin sorunlarına en gerçekçi çözümler üreten tek partiyiz. Bu parti, halk gerçekliğini esas almayan bir denklem kurulmasına asla izin vermeyecektir. Yani bizim olmadığımız hiçbir denklemin tarafı olmayacak buna izin vermeyeceğiz.
Biz bu ülkede hem oyun kurarız hem de yeri geldiği zaman bize karşı olan güçlerin oyunlarını da bozarız. Bunu tarihteki deneyimlerden de takip edebilirsiniz. Defalarca yaptık. Biz kent uzlaşısı stratejimizle o kentte bulunan toplumsal kesimlerle siyasi yapılarla kentin dinamikleriyle birlikte güç birliği kuracağımızı belirtmiştik. Onların rant belediyeciliğine karşı emekçilerin yoksulların halklarımızın birlikte olduğu anlayışı demokratik yerel yönetimlere taşıyacağız. Yıllardır demokratik yönetimlerden dışlanan başta Aleviler Ermeniler, Süryaniler, Asuriler, Êzidîler, yer bulamayan engelliler, gençler, kadınların yerel yönetimlerde temsil edilmesi aynı zamanda bizim boynumuzun borcudur. Bu kapsamda bizler bahsettiğim etnik ve inanç grupları ile dışlanan bütün kesimleri yerel yönetimlere taşımak için var gücümüzle uğraşacağız. Onlar müteahhitlerle yönetmeye çalışırken biz halklarımızla emekçilerle birlikte batıda yerel yönetimleri yönetmeye aday olduğumu belirtmek isterim.

‘HALK KİMİ İSTİYORSA ADAYIMIZ ONLAR OLACAK'

Bölgede halk kimi istiyorsa, onlar bizim adaylarımız olacaktır. Bunun için ön seçimler büyük bir demokrasi şöleni şeklinde yapılacak. Bu çerçevede siz değerli PM üyesi arkadaşlardan da il ve ilçe örgütlerimizden milletvekillerimizden de bir talebimiz var. Bu ön seçimlerde biz taraf olmayacağız. Aday adayı olan bütün arkadaşlarımız bizim yoldaşlarımızdır, arkadaşlarımızdır. Birinin diğerinden bizim için bir farkı yoktur. O sandık sonuçlarından çıkan ve seçilen arkadaşlarımız bizim adaylarımız olacaktır. Bu konuda PM olarak daha duyarlı ve titiz davranacağınıza inanıyorum. Bizler Parti Meclisi, Genel Merkez yöneticileri il ve ilçe örgütleri olarak ön seçimlerin bir tarafı değil, sadece bu seçimleri koordine eden sonuçların demokratik ve doğru bir şekilde yansımasını sağlayan bir konumda olacağız. İller bizim görevimiz değil. Halkımızın işidir. Kimi seveceklerine onlar karar verecekler.

Unutmayın, biz sadece siyasi partilerle mücadele etmiyoruz. Bizim dışımızda ciddi bir karşıt cephe bulunmaktadır. Biz sadece siyasi partilerle mücadele etseydik kolay olurdu. Bir düşmanlık hukuku işliyor bizim için. Biz siyaseti rakiplerimizle değil, aslında bu düşmanlık hukukuyla anlayışıyla yapıldığı bilinciyle davranacağınıza eminim. Bize karşı her gün basın yayın organlarında masa başlarında kara propaganda devam ediyor. Yok sayılıyoruz. Dolayısıyla bu kara propagandaları bu manipülasyonları yıkmanın en iyi yolu elimizdeki en önemli özne halkımızdır. Biz de halkımıza dokunarak bu yapmış oldukları siyaseti boşa çıkaracağımıza eminim. Geçmişte de yaptık bugün yapmamak için hiçbir sebep yok.

Bizden değil, bize oy vermedi, geçmişte başka siyasi partilerde siyaset yapıyordu demeyeceğiz. Tam tersine bizden olmayan olarak gördüğümüz bu çevrelere de gideceğiz. İnanın ki bizim anlattıklarımız yaşadıklarımızdan etkilenemeyen ne bir Kürt ne bir emekçi ne de Türkiye’de yaşayan başka bir insan yoktur. İyi anlatabilirsek etkileyeceğimize, kazanacağımıza inanıyorum. Örgütlü parti, örgütlü toplum demektir. Biz örgütlü bir toplum olmak için elimizden geleni yapacağız. Bu seçimlerden de eminim ki başarıyla çıkacağız. Dem dema me ye. Dem dema serkeftinê ye ez hemuyan slav dikim.”