Bêrîtan gerçeğine bugünden bakmak

İstanbul’dan Başûrê Kurdistan dağlarına uzanan, Dersim direnişini çağdaş PKK direnişi ile sentezleyen Bêrîtan gerçeğine bugünden bakmak…

YJA Star Komuta Konseyi üyelerinden Jînda Ronahî, şehadetinin 32. yıl dönümünde kadın ordulaşmasının sembolü Bêrîtan’ı (Gülnaz Karataş) anlattı:

Şehadetinin ve kutsallığının 31. yılını geride bırakıp 32. yılına girdiğimiz Bêrîtan (Gülnaz Karataş) şahsında direnişi Kurdistan’da ana akım haline getiren tüm şehitlerimizi sevgi ve minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Türk devleti, 1992’de PKK’ye yönelik Başûr'da kapsamlı bir işgal saldırısı başlattı. Saldırıya, KDP-YNK güçleri de dahil edilerek işbirlikçi-teslimiyetçi çizgi dayatılıyordu. İşgalciler, işbirlikçi ve teslimiyetçi çizgi yaşamadığı müddetçe sonuç alamamıştı bu topraklarda. Enkidu’dan bu yana böyleydi.

İŞBİRLİKÇİ İHANETİN KİRLİ AKLI

Enkidu! Kürt ve Kurdistan hafızasında hala bir travma gibi, bir ur gibi…Tüm ezilenlerin hep dönüp dolaşıp gelip kendilerini yaslamak istedikleri dayanak, taş, pek değerli yerel güç. Humbaba’nın sedir ormanlarına göz dikmiş olan Enkidu ve Gilgamêş’i işbirlikçiliğe ikna edip Humbaba’nın üstüne saldırtan, Kürt ihanet damarını geliştiren kirli akıl… Gilgamêş’in aklına Humbaba’yı öldürmek gelmezken, O’nu Humbaba’yı mutlaka öldürülmeye ikna eden, bunun için adeta Gilgamêş’e yalvaran Enkidu! Sınıflı- devletli erkek uygarlığı tarafından ele geçirilmiş ve bir nevi tanrıçalık kültürünün karşıtı haline getirilmiş İştar tapınağının kutsal fahişesi ile baştan çıkarılmış ve ihanet etmiş Enkidu! İşgale kapı aralamıştı. Egemenlerin elindeki kutsal fahişe ile düşürülmüş Enkidu sayesinde Kurdistan toprakları işgale açılmıştı.

TARİHSEL AKIŞ TERS DÖNEBİLİRDİ

Bir kez daha 1992’de Enkiducuklar tapınak rahiplerinin sayesinde ceplerine para girmiş, her biri tapınak bozuntusu haline gelmiş özel evlerindeki kadınları ile kurdukları devlet özentisi evlerinin egemenliğini kurmuş olarak kendi celladına öykünmekte, kendini onun gibi zannetmekte ve ona inanmakta, yanı başlarında hatta önlerinde yer almaktaydı. Enkiducuklar egemenlerin, sömürü düzenlerinin en sevdiği Kürt tiplemesi idi. O ve tapınak fahişesi ile Kurdistan’ı her zaman ellerinde tutabilirlerdi. Yalnız bir sorun vardı. Tapınak ellerinden gidebilirdi. Enkidu ayılabilirdi. Şehirden ve fahişesinden elini eteğini çekebilirdi. Enkidu özünü bulabilir, hatta özüne kavuşabilirdi. İhanet yenilebilir, Enkidu ihanetten arınarak kurtulabilirdi. Tarihsel akış ters dönebilirdi.

HEPSİ ÇOK FAZLA RAHATSIZDI

PKK gibi bir iddialı hareket boy vermişti. O, işgal ve talanın son bulması demekti. Bu da asla vazgeçmeyecekleri sömürü kaynaklarının ellerinden gitmesi demekti. Hepsi çok fazla rahatsız oldu. Hepsi çok fazla öfkelendi. PKK nereden çıkmıştı böyle! Tam da Kürtler istediği kıvama gelmişken. Bir ölü haline gelmişken… Üzerinde yaşayanlar için ölüm toprakları, sömürenler için cennetimsi yaşamın önünü açan, imkan sağlayan zengin topraklar haline gelmişken… İstediği zaman sömürebiliyorken, kendisine her türlü hizmete koşturabiliyorken PKK ve Önderliği ortaya çıkmış ve bu gidişata dur demişler. Giderek dur demenin ötesine geçmişler, yayılmışlar, kitleselleşmişler, neredeyse yaşanacak başka bir dünyanın olduğunu görünür kılmaya başlamışlar. Halk isyana durmuş, hakkını aramaya başlamış, oğulları ve kızları elde silah dağ başlarını tutmuş, dağları yurt edinmişler tıpkı Gutiler gibi şehirlilerin saldırılarına karşı örgütlü bir şekilde durmuşlar, üstelik savaşıyorlardı. Üstelik yenilmez bir savaş, gerilla savaşı başlatmış bulunuyorlardı…Yaşanılası yaşam, kızların ve oğullarının yüreğinde boy vermiş, toprağa kök salmaya başlamış, yeni yaşam filizlenmeye başlamıştı. Hemen ezilmesi, bitirilmesi, imha ve inkar edilmesi gerekiyordu. Öyle ya Kurdistan’daki temel zorba desturu buydu. 

ULUSLARARASI HEGEMONYANIN DA SALDIRISI

Başûr'a 1992’deki saldırı, sadece TC faşist ulus devleti ve onun işbirlikçi - teslimiyetçi güçlerinin işgali değildi, dünya hegemonlarının da PKK’ye saldırısıydı. Başûr'da yeni bir statüyü geliştirmek istemelerinin politik-güncel uygulamaya konulmasını ifade ediyordu. Böylece filizlenmiş soy değerler de erkenden kökünden koparılacaktı. Kürtlere iyi bir ders verilecekti. Bu saldırının, uluslararası hegemon güçlerin planları doğrultusunda Kurdistan ve Ortadoğu’da özgür halk eğiliminin yeşermesine izin vermemek amacı gütmesi vardı. Bu hakim dünya sistemi açısından kesinlikle halledilmesi gereken bir sorundu.

Öte yandan  hem içimizdeki hem de dışımızdaki gericiliğin yaşamasına ve yeni Kürtlüğün yok sayılmasına da olanak verecekti. TC ile KDP- YNK teslimiyetçiliği içimizdeki teslimiyet eğilimine de dayandırılabilirdi. PKK’de işbirlikçilik ve teslimiyet çizgisine geçit verilebilirse sorun daha köklü bir şekilde çözülebilirdi onlara göre… İşte Bêrîtan’ın duruşu, tüm bu planlara karşı duruşun sembolüdür. Tek başına direnmedi kuşkusuz. Bêrîtan direnişin sembolü olmayı, tüm direnişlerin görünür olmasını sağladı.

ÇİZGİ OLMAYI BAŞARDI

PKK’de fedailik çizgisini, fedai eylem yapan yoldaşların görünür kılması gibi. PKK’deki kahramanlık gerçeği Bêrîtan’ı oluşturmuştur. Bêrîtan da PKK direniş çizgisinin bir kez daha kendi şahsında görünür olmasını sağlamış ve bir kez daha çizgi olmayı başarmıştır. Bêrîtan’ın Zagros eteklerinde dağlı bir Kürt kızı, PKK ideolojisi ile donanmış, Önderlik gerçeğinde yol alan bir militan olarak direnişi esas alması, Enkiducuklara karşı özgür insan olmayı haykırması tarihsel olarak çok anlamlıdır. Egemenlerin hizmetine aldığı tapınak fahişeliği gerçeğinden tanrıçalık gerçeğine tekrar kavuşulduğunu haykırmıştır Bêrîtan. O eylemiyle tanrıçalık kültürünün gün yüzüne çıkmasına ön ayak olmuştur. Tanrıçalığın Kurdistan’da yeşermesine en güzel öncülüğü yapanlardan olmuştur.

Yaşayan an değil tarihtir. Tarih şimdi de kendisini dile getirmiştir. Şimdi geleceği kanıyla oluşturmaktadır. Kişide bir toplum dile gelmiştir… Bêrîtan elinde silahı olmadığı için tek çaresi uçurumlardan atlamak olan Dersim kızlarından elde silah savaşan, düşmanını öldüren, en son mermisi tükenince silahını kıran, parçalayan ve onların üzerine “Bijî Serok Apo” sloganı atan, devrim saflarına teslim olmaları için onlara çağrıda bulunan, haykıran bir asil duruşa dönüşmüştür. Onları anmakla, direnişlerini devam ettirmekle kalmamış daha da yükseklere çıkarmıştır.

SADECE BİR EYLEM DEĞİLDİ

Önderliğimiz Bêrîtan’ı bir sembol, bir çizgi olarak gördü ve tanımladı. Enkiduların elinde, Gilgamêşlerin yanı başında kendi halkına karşı her türlü ihaneti gerçekleştiren bir toplumdan çıkışı başarmış ve kendi yeni toplumsallığını yaratmayı, açığa çıkarmayı başarmış bir Hareketin Önderliği olarak Bêrîtan’ın eyleminin sadece bir eylem olmadığını, bir gerçeklik olduğunu, hakikatin gerçekleşmesi olduğunu görmüş ve halka, yoldaşlara mal etmiştir.

‘’Ben kendimi, yeni gelen arkadaşın bahsettiği bir anıyı tekrarlamakla yükümlü görüyorum. İstanbul'dan gelen Dersimli bir kızın, Gülnaz Karataş'ın (Bêrîtan) destanı var. Bu arkadaş, Rubarok karakol baskınında takım komutanı olarak görev alıyor. Başûr'da savaş başlıyor, orada da sorumludur, takımın başındadır. Çatışmada yaralanıyor, son mermisine kadar savaşıyor. Başûrlu güçler ona teslim olmasını söylüyorlar. O, ‘Hayır, siz düşmanla işbirliği yaptınız. Başûr'a dayanarak, Başûr'dan Bakur'a saldırıyorsunuz. Asla size teslim olmam’ diyor. Tabii Başûrlu güçler, -biraz duygusal temelde sanıyorum- "sana bir şey yapmayız" diye teminat veriyorlar. Arkadaş "asla size teslim olmam ve sizi hain olarak görüyorum" diyor ve kendisini büyük bir uçurumdan aşağı atıyor. Bu, onların üzerinde de büyük bir etki bırakıyor. Bütün Başûr halkı hala bu olayı tartışıyor, bunun etkisinden bir türlü kurtulamıyorlar. Çünkü ihanete ve işbirlikçiliğe karşı böyle güzel cevaplar veriyor.’’

EĞER İSTERSEK BÊRÎTAN BİZİZ

Gerçekten de Bêrîtan, kimi pêşmergelerin kendinden utanmasına ve kendi halkına karşı silah kuşanmasına son verip PKK ile savaşmaktan vazgeçmelerine yol açıyor. Yıllarca cenazesine sahip çıkıp saygıyla koruyorlar. Sonra da arkadaşlarına veriyorlar.

Bêrîtan gerçeğinin bize anlattığı çok şey vardır. Üzerinden 31 yıl geçmiş olmasına rağmen hala capcanlı, daha yanı başımızdaymış gibi hissettiğimiz Bêrîtan, eğer istersek biziz. Kendindeki küçük burjuva sınıf özellikleri ile mücadele edişi, kişiliğinde daima gerekçelere, sudan bahanelere sığınmaya yer vermeden yücelmeyi esas alma mücadelesi, hep ama hep kendini sorgulaması; doğru, güzel ve iyi olandan yana karar kılarak yüzünü buna dönmesi, kadın özgürleşmesindeki azmi, inadı, ısrarı ve sevgisi ile Bêrîtan’da her arkadaşın kendinde göreceği yanları vardır. Bireyin toplumsal kimlik haline gelmesi ve giderek toplum bireylerini zihinsel ve kültürel olarak yapması, oluşturması diyalektiği devrededir. Bêrîtan’da hepimiz kendimizi bulabiliriz. Hiç uzağımızda değildir. O artık sembolümüzdür, çizgimizdir. O halde onunla olmak ve yürümek isteyen herkesindir.

BÊRÎTAN ÇİZGİSİNİ TAKİP EDECEKLER

Bêrîtan, gel teslim ol diyenlere, bir ev ve bir maaş, bir koca vaadinde bulunanlara silahı ile karşılık vermiş, silahının mermileri bittiğinde onu kırarak fırlatmış ve en son bedeniyle uçurumlardan süzülerek onurlu, özgür yaşamdan yana tercihini çok net bir şekilde göstermiş, tavrını belirlemiştir. Önderliğimiz, “Kadınlarımız bu konuda çok uyanık olmak zorunda. Beş bin yıllık bir fırsat yakalanmış. Her birine, hepinize birer saray bile verseler yüzlerine tükürün. Kızlar kıyameti koparsın, tekrar sizleri cendereye sokmak istiyorlar. Büyük bir oyun var, kadınların üzerinde. Herkes dağdan inse bile, onlar kendilerinin onurlu barışı sağlanıncaya kadar mücadele edecekler, inmeyecekler. Bêrîtan direnişini biliyorsunuz. Dersimliydi, biliyorsunuz. Uçurumun kenarındayken, pêşmergeler ‘Gel öldürmeyeceğiz’ diye çağırıyor ama o teslim olmamak için kendini uçurumdan bırakıyor. Bêrîtan çizgisini takip edecekler. Ben bu çizginin bir neferiyim. Onurlu barış gelene kadar bu çizgiyi sürdürecekler. Ferhat alçağı gitti, biliyorsunuz ama kadınlarımız onurludur. Çok onurlu kızlarımızın olduğuna inanıyorum” demiştir. 

Hepimiz için yol göstericidir Bêrîtan. Önderliğimiz “bu çizginin neferiyim” dedi. Bu bizim için talimattır. 

SAVAŞIN KADERİNİ DEĞİŞTİREBİLMİŞTİR

Dikkat edilirse Bêrîtan, duruşu, yürüyüşü ve kişiliğiyle çizgi olmayı başarmış, yani komutan olmuştur. 31 yıl sonra dönüp bakacağımız ve öğreneceğimiz hakikatlerden birisi de özgür kadının toplumunun doğal otoritesi, doğal komutanı olduğudur. PKK’de komutan gerçeği, Bêrîtan gerçeğidir. Zîlan gerçeğidir. Egîd gerçeğidir. Bêrîtan’ın partide iki yılı dolmuş, takım komutanı olmuş ama görevden alınmış, bunu bir geriye düşme, kendini bırakma nedeni olarak görmemiş, direnişi kendi şahsında çizgiye dönüştürme iradesini ve kararlılığını gösterirken savaşçı olsa da açığa çıkardığı değerlerle komutan olmayı bilmiştir. Kendini ahım şahım gören komutan tepeye çıkma gayretini gösteremezken, savaşın ortasında savaş dışı yaşayabiliyorken Bêrîtan bir savaş tanrıçası misali savaşın kaderini değiştirebilmiştir. Demek ki içinde Önderlik gerçeğinin açığa çıkardığı Apocu ruhla dolup taşanlar ‘an’ın kendisinde her ‘an’da komutan olurlar, olabilirler. Bêrîtan bir de bu yanıyla çok iyi bir öğretmendir. Katılımı, duruşu, emeği, sevgisi, saygısı, mücadelesi ve direngenliği ile kendisini oluşturmuş, itibar kazanmış, sevgi- saygı-değer görmüştür. O halde sevgi, değer, saygı, itibar görmek isteyen öncelikle Bêrîtan gerçeğine bakmalı, ondan öğrenmeyi bilmelidir. Hepimiz bu gerçeklerden öğrenmeli, öğrencisi olabiliriz. İyi öğrenciler olabilirsek sevgi, saygı, itibar ve her anlamda güzellikle karşılaşırız, dolup taşarız.

Bêrîtan, Kurdistan’da toplumsal varlığın inşasında çok önemli bir mihenk taşıdır. Kurdistan varlık- yokluk sorunu ile karşı karşıya kalmış bir halk gerçekliğinde iken varlık sorununa ne cevap verildiği Kurdistan’da nasıl yaşanacağına da karar verilmesi anlamına gelmektedir. 

HEPİMİZ HALİNE GELMEK

Bêrîtan ve şehitler gerçeğimiz, toplumsal varlık haline gelmemizin ifadesidirler. Önderliğimiz bunu çok güzel tanımlamıştır: “Toplumsal varlık nedir? Kişiye yapılan hepsine yapılandır.’’ 

Bêrîtan ve nice kadın özgürlük militanı, özgür halk militanlığı bunun bilincinde olarak yaşadılar ve savaştılar. Bir kişiye yapılan hepsine yapılmış demektir. O halde bir kişiye karşı yapılanı da kabul etmemek ve hepimiz haline gelmek bunu da bir kişide bir bütün haline gelmekle sağlamayı başardılar. Bunun için gerektiğinde dünyayı karşımıza alıp direnmesini bilen, direnmeye cesaret eden, ezilmeyen ve kazanan bir Hareket olunduğu kanıtlanmıştır. Bir kişiye yapılan sahiplenilmiş bir bini bulmuş, bin birde ifadeye kavuşmuştur. Bêrîtan gerçeği Önderliğimizin deyimiyle erkeği biçimlendirmede esaslı bir rol oynama anlamına gelmektedir. Bêrîtan komutanlaşması değişip dönüşen erkek gerçekliğinde bir adım daha atılmasını, biraz daha mesafe kat edilmesini sağlamış bir duruştur. Bir komutanlıktır.

CEVAP KESİNLEŞMİŞTİR

Önderliğimiz, “Savaşırsan özgürleşirsin, özgürleşirsen güzelleşirsin, güzelleştikçe sevilirsin, ana yaklaşımıyla cevap kesinleşmektedir” dedi. Bêrîtan şahsında cevap kesinleşmiştir. O halde 31 yılını geride bırakırken bu emeğe, bu duruşa, bu güzelliğe verilecek cevap, bizler için de savaştıkça özgürleşmek, özgürleştikçe güzelleşmek, güzelleştikçe sevilmek ana formülünü her an esas almak olacaktır. Bugün Zap’ın her iki yanında savaştıkça özgürleşen, özgürleştikçe güzelleşen ve güzelleştikçe sevilen efsanevi kadınlar yaşamakta, var oluşu sağlamaktadırlar. Bêrîtan, Mersin’de silahıyla dans eden iki özgür, güzel ve sevilesi kadına dönüşmekte; Sara olmakta, Rûken olmakta. Mêrdîn’de Eylem, Gulbahar; Garzan’da Bêrîtan, olmakta. Yanı başında Egîdleşmiş erkek yoldaşı ile Avzem, Bager olmaktadır. Canlılık, ölümsüzlük budur. Sonsuzlaşmak budur! Özgürlük budur! Yaşanacaksa özgür yaşanacak dedirten budur! Sözümüz, yaşam gerekçemiz bu çizgide yürümek, başarmak ve tanrıçalarımızın izinde özgür ve demokratik ülkemizde halkımızın Önderliğimizle sevinç içerisinde yaşamasını sağlamak olacaktır.