'Bir bütün olarak Kürt halkı tecritten etkileniyor'

İstanbul HDP İl Eş Başkanı Murat Kalmaz, İmralı tecridinin bir bütün olarak Kürt halkını ve Türkiye halklarını etkilediğini hatta Ortadoğu’ya kadar sirayet ettiğini söylüyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın uygulanan mutlak tecrit çerçevesinde yaklaşık 30 aydır kendisinden haber alınmıyor. Türkiye’deki toplumsal barış ve Kürt sorunu temelli çözüm çerçevesinde birçok sonucu olan ve 9 Ekim 1998’de başlayan uluslararası komplonun sonuçlarının bir ayağı olan mutlak tecrit, Kürt halkı üzerinde de bir imha politikasına dönüşüyor.


Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan bu tecridin önce cezaevlerine oradan toplumun tüm kesimlerine yayıldığını belirten HDP İstanbul İl Eş Başkanı Murat Kalmaz, 9 Ekim 1998 ile başlayan bu komplo sürecini ve de güncel tecrit koşullarını ANF’ye değerlendirdi.

KÜRT HALKININ SİYASAL İRADESİNE DÖNÜK BİR TECRİT

HDP İstanbul İl Başkanı Murat Kalmaz çözüm sürecinin bitmesiyle bu tecridin ağırlaştırılmaya başladığını ve Kürt halkının siyasi iradesine yönelik olduğunu ifade ediyor: “İmralı ile başlayan tecrit önce bütün cezaevleri üzerinde uygulanmaya başlandı. Bilindiği gibi 10 binlerce siyasi tutsak var içeride. Oradan da bir bütünen toplum üzerinde yaygınlaştırılmaya çalışılan bir tecrit haline dönüştü. Bu anlamda hükümetin yani devlet politikalarının Sayın Abdullah Öcalan üzerinde derinleştirdiği tecrit bir bütünen Kürt siyasetine ve Kürt halkının siyasal iradesine, demokratik siyasetine dönük yaygınlaştırılan, içselleştirilmeye çalışılan bir tecrit politikasıdır. Özellikle barış sürecinin AKP tarafından ‘buzdolabında kaldırıldığı’ açıklamasından sonra gittikçe daha da derinleştirilen bir noktaya dönüşmüş durumda.

Zindanlarda 30 yıldır cezaevinde olup da cezası bitip infazları yakılarak bırakılmayan onlarca tutsak var. 70-80 yaşında, yaşamını cezaevinde idame edemeyecek durumda olan hasta tutsaklar var. Ama bu tecritle birlikte en doğal yaşam hakları bile engellenerek zindanlarda ağır şartlarda tutuluyorlar, bunun bir an önce son bulması noktasında hem partimizin çeşitli zamanlarda yapmış olduğu çağrılar hem de eylemsellikler süreci var. Bundan sonraki süreçte de hem İmralı’da hem bir bütün cezaevlerindeki tecridin kaldırılmasına dönük yoğun yani bir mücadelemiz olacaktır. Çünkü bundan on binlerce insan etkileniyor. Bir bütün olarak Kürt halkı bu tecritten etkileniyor. Bunun bir an önce son bulmasının çağrısını yapıyoruz.”

BÜTÜN OLARAK ORTADOĞU'YU DA ETKİLEYEN NOKTADA

Kalmaz, bu tecridin artık sadece Türkiye ile sınırlı kalmadığının da altını çiziyor: “Tecridin sadece İmralı sistemiyle sınırlı bırakılmadığı gerçekliği var. Bizim de parti olarak uzun zamandır bu tecridin sadece bir bireye, Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit olmadığını özelde Kürt halkına ama bir bütün olarak Türkiye halklarına karşı da olduğu noktasında açıklamalarımız ve eylemselliklerimiz oldu. Sadece Türkiye ile de sınırlı değil. Bugün Kürtlere uygulanan tecrit politikaları bir bütün olarak Ortadoğu'yu da etkileyen noktadadır. Özellikle Suriye'de, İran'da, Irak'ta ve Güney Kürdistan politikalarını da etkileyen bir noktadır. Dolayısıyla bu tecridin sadece Kürt halkıyla sınırlı kalmadığı, bir bütünen Türkiye toplumlarına uygulanan bir tecrit olduğu gerçekliği de göz önündedir. AKP- MHP bloğunun içine girdiği politik yaklaşımlar da bunu net olarak gösteriyor.

Kürtlerin hak, hukuk taleplerine karşı verilen cevap aslında Kürtler dışında kalan diğer toplumlar, diğer kesimler, sol, sosyalist kesimlerin taleplerine karşı da benzer durumda ortaya koyuluyor. Hak isteyen, hukuk isteyen, adalet isteyen, özgürlük isteyen, barış isteyen, eşitlik isteyen emek noktasında talepleri olan, doğaya karşı uygulanan politikalara karşı direnen halka uygulanan şiddet yaklaşımı bir bütün olarak İmralı’da uygulanan tecritle açıklanabilecek bir durumdadır.

Bugün Türkiye ekonomisinin bu durumda olmasının en büyük nedenlerinden bir tanesi İmralı’da uygulanan tecrit olduğu nettir. Çünkü bu ülkenin ekonomisini bu noktaya getiren temel neden savaş politikalarıdır. Geçenlerde bir AKP sözcüsünün çıkıp ‘bir kurşunu hesabını siz biliyor musunuz?’ sorusu aslında bunun net açıklamasıydı. Dolayısıyla bu tecridin sadece İmralı'yla sınırlı bırakılmadığı, özelde bütün Kürtlere karşı uygulanan politikalarla paralel götürülen bir süreç olduğu ortada. 2015’ten sonra bitirilen çözüm süreciyle birlikte Kürt kentleri neredeyse yerle bir edilmeye çalışıldı. Cizre, Sur, Nusaybin, Yüksekova vb. süreçler yaşandı. Dolayısıyla gerçekten Türkiye'de bir barış, diyalog, çözüm isteniyorsa bu konuda Abdullah Öcalan'ın rolü ve mevcut uygulanan tecridin bunun önünde engel olduğunun net olarak görülmesi gerekiyor.”

ÇÖZÜMÜN MUHATABI BELLİ

Çözüm sürecine vurgu yapan Murat Kalmaz, bu sürecin yeniden inşası için muhatabın belli olduğunu ifade etti: “2013te başlayan Oslo ve beraberinde Türkiye'deki heyetlerin İmralı'ya gidip gelmesiyle birlikte yaşanan bir çözüm süreci vardı. Sayın Abdullah Öcalan'ın sürece dâhil olmasının aslında Türkiye'de hem diyalog yollarının hem Kürt sorununun çözümünde adımlarının atıldığını hem de Türkiye’nin demokratikleşmesinde çok büyük bir şans olduğu net olarak görülmüştü. O dönem ortaya çıkan Dolmabahçe Mutabakatıyla birlikte bu biraz daha resmileşen bir noktaya gelmişti. Dolayısıyla gerçekten Türkiye'nin demokratikleştiği, özgürleştiği, emek sömürüsünün ve doğa katliamının ortadan kaldırıldığı, savaşın durdurulduğu bir ortam görmek istiyorsak bunun tek çözümü, tek çaresi diyalogdur ve bunun da muhatapları bellidir. Dolayısıyla bir an önce özelde İmralı ve onunla birlikte bir bütünen Türkiye halklarının üzerinde bulunan tecridin son bulmasının çağrısını buradan bir kez daha yeniliyoruz.”