Bizlere düşen toplumsal inşa çalışmalarını yürütmek

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Ferzê Dersim, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çözümlemeleriyle tarihsel ve toplumsal köklerini beslediğini ifade ederek, “Bizlere düşen toplumsal inşa çalışmalarını ciddiyetle yürütmektir” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu Ortadoğu demokratik modernitesinin gelişiminde demokratik ulus paradigmasının hayat bulmasında en etkili gücün inanç alanı olduğunu ifade eden Ferzê Dersim, “Demokratik ulus projesinin geliştirilmesinde ön koşullarının oluşturulmasında inanç alanının çok muazzam bir rol oynayacağı görülerek bu çalışmalara yüklenmek gerekir” dedi.

Bütün demokrat, halkların özgürlüğünden yana olan inanç kesimlerinden önümüzdeki mücadele sürecine çok güçlü katılmalarını istediklerini belirten Dersim, “Uluslararası komploya karşı mücadele yürütmek ve Önderliğin fiziki özgürlüğünü gerçekleştirmek için bütün anti kapitalist, demokratik İslam çevrelerini, demokrasi ve özgürlük yanlısı Alevileri, Êzidî toplumunu ve diğer demokratik inanç kesimlerini tarihi sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. Komployu 26. yılında tümden ortadan kaldıracak, Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlayacak mücadele içerisinde yer almaya çağırıyoruz” dedi.

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Ferzê Dersim’in değerlendirmeleri şöyle:

"25. yıl dönümünde komployu geliştiren uluslararası güçleri kınıyor, lanetliyoruz. Komployu kabul etmediklerini göstermek, komployu ve komplocuları boşa çıkarmak için Kürt halk Önderliğinin etrafına bir ateş çemberi oluşturarak güneşimizi karartamazsınız eylemleriyle bedenlerini ateşe vererek şehit düşen yoldaşlarımız şahsında bütün devrim şehitlerini saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz. Mücadeleyi Önderliğin özgürlüğünü sağlama kararlığında zafere ulaştıracağımızın sözünü bütün şehit yoldaşlarımıza veriyoruz.

PKK geçmiş ile bugünü birleştirmiş bir Önderlik gerçeği hareketidir. Bu “Tarih günümüzde, biz tarihin başlangıcında saklıyız.” tespitinin yaşamsal kılınmasında da gördüğümüz pratik bir gerçekliktir. Tarihi ve toplumları bir bütünlük içinde ele alan Önderlik yaklaşımı PKK’ye geçmiş ile günümüzü birleştiren bir hareket olma özelliği kazandırmıştır.  Önderlik “Kendi başlangıçlarını bilmeyenlerin tarihi bilgileri her türlü kötülüğün kaynağı olan cehaletin temelidir” diyerek insanın kendi başlangıcını bilmesini, değerlendirip güncelle karşılaştırmasının önemini anlatmaktadır. PKK devrimi açısından bunun anlamı Kürtleri bir kez daha tarihi ile buluşturması ve kültürel soykırımın önünü alma çalışmasıdır. Bu gelişme PKK'nin en çok önem verdiği “tarih bilinci” olgusunun sadece kadro ve militanlarında değil, Kürt toplumunda da gerçekleştiğini göstermektedir. Bu gerçek de Önderlik düşüncelerinin ve fikirlerinin toplumsallaşması demektir.

Biz Kürtler açısından yaşadığımız soykırım ve katliamlar nedeniyle tarihi bilmek daha da önem kazanmaktadır. Çünkü toplum olarak halk olarak soykırım kıskacı altında varlık olmaya çalışan bir toplumuz. Bizim Kürt halkı olarak, Kürt kültürü, geleneği olarak tarihten günümüze kadar yaşadığımız soykırım saldırıları karşısın da özellikle de son yüz yılda ayakta kalmış, varlığını bir toplum olarak sağlamış olmamız kök değerlerimizin çok güçlü olmasıyla alakalı bir durumdur. Ortadoğu gerçekliği içerisinde bu kadar saldırılara maruz kalan ama aynı zamanda ayakta kalabilen, varlık mücadelesi içinde olan toplum yoktur tarihte. Kürt toplumu olarak şansımız; çok güçlü kültürel değerlere sahip olmamız, geçmiş tarihsel geleneği hafıza olarak canlı tutup sürekli yaşatma özelliğimizdir. Bu da hiç şüphesiz Önderliğimizin Kürt varlığını diri tutan, ayakta kalmasını sağlayan düşünce ve pratik üreten Önderlik özelliklerini geliştirmesi sayesindedir.

ÖNDERLİK GERÇEKLERİ AÇIĞA ÇIKARDI

Tarih ve toplum olguları genel anlamda nehir akışı gibi yol bularak ileriye geçiş yaparlar. Tarihsel ve toplumsal ilerlemeler, gelişmeler birbirinden çok farklı kanallardan beslenseler de ana kaynak her zaman hem güçlü olur hem zengin olur. Kürt toplumu da insanlığın toplumsallaşma aşaması için ana kaynak rolü oynayan güçlü ve zengin bir yapıya sahip bir toplumsallıktır. Arkeolojik, etimolojik, etnolojik olarak yapılan bilimsel araştırmalar toplumun ilk örgütlenmesini klan ve sonradan kabile biçiminde gerçekleştirdiği, yerleşik yaşam kültürünün sistem kazanmasının ilk adımlarının atıldığı yerin Kürdistan coğrafyası olduğu ve bu topluluklara öncülük etme konusunda Kürt halkının tarihi rolü olduğunu netleşmiş bir gerçeklik olarak görmekte ve kabul etmektedir. Bu tarihsel bir gerçektir. Ama bugüne kadar Kürt tarihi ve toplumsal yapısı, insanlığa kattığı değerler, insanlığın günümüz aşamasına gelmesinde verdiği emekler hakkında çok fazla şey söylenip tartışılmaz. Hatta varsa böyle tartışanlar susturulur, konuşturulmaz. Egemenler Kürt toplumunun analarının, atalarının insanlık tarihine katkılarının ne kadar görmezden gelinirse ne kadar anlaşılmaması sağlanırsa çıkarları doğrultusunda olduğuna inanmaktadır. Ama Önderlik gerçekliği; toplumsal tarihi ve Kürt toplumunun toplumsal tarih içindeki rolünü aydınlatma çalışmalarıyla, gerçekleri açığa çıkararak başta Kürtler olmak üzere dünya insanlığına gösterdi.

Toplum olarak bir arada örgütlenip yaşam sistemi kurma, toplumun düşünüş ve yaşam biçimi olarak inanç sistemini geliştirme, kültürel zihniyetini, dilini, yaşamını geliştirip oturtma ilk süreçlerde temelleri atılan temel olgulardandır. Toplum olarak varlığın sürdürülmesi için tarımı ve tarım aletlerini geliştiren, hayvan evcilleştiren, doğada var olan farklı bitkileri keşif eden ve benzeri icat ve yaratımlarla varlığını sağlayıp sürdüren bir toplumdur. Bunu başka bir biçimde izah etmek de mümkün değildir ve varsa başka biçimde izah eden toplumsal tarihi çarpıtıyordur ve doğru değildir. Söz konusu Kürtler ve tarih tartışmaları olduğunda saptırmalara çok rastlandığı için tarihe sahip çıkmak adına da olsa gerçeklerin bilinmesi önemli bir durumdur. Bu anlamıyla Önderliğin yaşanmış tarihi açığa çıkarma, üstü örtülmüş, yalan ve saptırmalarla başka halklara mal edilmeye çalışılmış tarihi aydınlatma çalışmaları Kürt halk tarihi gerçekliğimiz açısından en önemli çalışmadır. 

Önderliğimiz mücadelenin ilk yıllarından günümüze kadar toplumsal gelişmeleri tarihsel olarak birlikte değerlendirme yöntemini esas almıştır. Bu anlamıyla insanlığın komünal toplum süreçlerini tarihsel olarak ele aldığında ana kadın eksenli, doğayla iç içe, yaşam için çok büyük anlam ifade eden her şeye bir kutsallık atfeden, canlıcılık olarak da ifade edebileceğimiz ‘Animizm’ inanç tarzı toplumun ilk inanç sistemi olduğunu savunmalarında çokça değerlendirmiştir. Ahlakı; yaşamdaki maddi ve manevi yaratımlar sonucunda gelişen ve toplumu bir arada tutan çok önemli, olmazsa olmaz toplum yasası olarak ifade etmiştir. Komünal toplum etrafında yaşananları inançla algılayan ve ahlak dediğimiz biçimde de bu inancın yaşamsallaşmasını ve bir toplumsallık biçimi olduğunu anlamamızı sağlayan değerlendirmelerde bulunmuştur. Önderliğin ahlak tanımlamalarından ahlakın; insanlık serüveninin başından beri iyi olan her şey olduğunu, başlangıçtaki iyi yaşam kuran eylem ve varlıkların yaşatan iyiler ile yaşayan insan arasındaki bağın inanca yol açtığını biliyoruz. İyi sonuçlar doğuran tutum ve davranışlar yanında insana iyilik bahşeden varlıklar ile arasındaki duygusal bağ olanın ‘ahlak’, bu ahlakın insandan uymasını ve sürekli uyulmasını istediği kurallar bütünün ise zaman içinde ‘din’ olduğunu biliyoruz.

Önderliğimiz düşünce biçiminin tarım ve hayvancılığa dayalı üretim sistemiyle gelişme sağladığı bir sürece öncülük eden toplumun günümüzün Kürtleri olarak bizlerin ana ve atalarımızın yaratımları olduğunu açığa çıkarmak için yoğun bir çalışma yürütmüştür. Ardından gelişen toplumsal gelişmeleri ve değişimleri büyüyerek, genişleyerek, yayılarak akışını sürdürüp toplumun kendi içinde zihinsel, kültürel ve maddi olarak yarattığı gelişmeleri, mitolojiyi, çok tanrılı ve tek tanrılı süreçler olarak dini düşünce sisteminin gelişim süreçlerini ayrıntılarıyla ele almıştır.  Yine aynı toplumsallığı feodal ve köleci toplum aşamaları olarak yaşadıkları süreçleri çözümlemiş bu toplum dönemlerinin yaşadıkları çelişki ve çatışmalar sonucunda felsefenin çıkışına kaynaklık eden bakış açılarının, bilimsel düşünme biçimlerinin çıkış yaptığı süreçleri ele almış ve bu gelişmelere dayalı olarak sanayi ağırlıklı üretim biçimi ve kapitalist sistem süreçlerini ortaya çıkardığını değerlendirerek toplum ve tarih bakış açılarımızda sistematik yoğunlaşma sağlanmasını yaratmıştır. Bu konular dinler tarihi, toplumlar tarihi olarak ayrı başlıklar içerisinde değerlendirilecek konular olduğundan değerlendirme yeri burası değildir.

Önderlik tarihsel ve toplumsal değerlendirmeler yaptığında yaşamı bir bütün ele alan ve çözümleyen yaklaşımı esas alıyor. Özellikle toplum söz konusu olduğunda toplumu var eden, etkileyen, şekillendiren, sürdürülmesini sağlayan, kısaca toplumu toplum yapan büyük küçük her şeyi anlam yükleyerek değerlendiriyor. Özellikle ilk toplumsal oluşumla başlayan inanç biçimlerinden, İslam dinine kadar bütün süreçlerini günümüz koşullarının gerçekliği içinde ele alıp yorumlayarak eleştiriler de geliştiriyor. Önderliğimizin; peygamberleri, dönemin toplumsal ihtiyaçlarını görüp, yapılması gerekenleri tespit edip eyleme geçen toplum öncüleri, büyük devrimciler olarak değerlendirmesinin de kaynağı buradan geliyor.   Dinleri, inançları sonradan çıkmış, topluma dışardan zorla dayatılarak kabul ettirilmiş bir olgu gibi görme yaklaşımı yoktur Önderlikte. Dinin, inancın insanlığın var oluşuyla birlikte, insanlıkla var olan bir olgu olarak görme yaklaşımı esastır.

ÖNDERLİĞİN DİNİ ELE ALIŞI

Önderlik ahlak olgusunu özellikle ahlakın insan yaşamı içerisindeki yerini anlayabilmek için kesinlikle günümüzdeki modernist paradigma denilen kapitalist düşünce kalıplarının çok dışında düşünmek gerektiğini ifade ediyor. Din düşüncesiyle, köleci yaşam değerleriyle bir noktaya kadar ahlakın tanımlanabilir olabileceğini ifade ediyor. Ama modernist paradigmayla ahlak kesinlikle tanımlanamaz diyor. Toplum ve ahlak ya da yaşam ve ahlak, toplumun vicdanı olarak ahlak, inanç olarak ahlak olgularının günümüzün düşünceleriyle izahının kesinlikle mümkün olmadığını belirtirken kapitalizmin toplumlar üzerindeki tahripkâr etkilerini çok çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor. Toplumsallığımızın günümüzde yaşadığı temel sorunlarından bir tanesi de ahlakiliğin olmaması olarak ifade ederken özellikle günümüzde ahlakiliği savunmak, ahlaki olmak, topluma tekrardan bir ahlak dayatmasında bulunmanın devrimciliği gerektirdiğinin altını çiziyor. O yüzden de günümüzde devrimcileşebilmek, toplumsal kaosu aşabilmek için öncelikle gerekli olan ilk şey ahlak sahibi olmaktır. İşte Kürt halk Önderliği modernitenin topluma dayattığı yaşam biçimi karşısında devrimci bir mücadele başlattığını da böyle ilan etmiş bulunuyor.

Her dönem yaşanan toplumsal kaoslar süreçlerinde devrimci çıkışlar yapan kişilikler çıkmıştır. Bu kişilikler topluma önderlik etmiş kişilikler olarak peygamberelerdir. Hz. İbrahim’in Nemrutlara, Hz. Musa’nın Mısır firavunlarına, Hz. İsa’nın Roma’nın yozlaşmış gericiliğine, Hz. Muhammed’in kabile ve kavim gericiliğine karşı amansız mücadele yürüten kişilikler olarak toplumlarına öncülük etmiş olduklarını biliyoruz. Önderliğimiz de içinde yaşadığımız yüzyılda kapitalist sistemin bitirmek için çalıştığı toplumculuğu, toplumsal ahlakı yeniden dönemin toplumsal ihtiyaçları çerçevesinde inşa etme mücadelesi yürütmektedir. İşte Kürt halk Önderliği modernitenin topluma dayattığı yaşam biçimi karşısında devrimci bir mücadele başlattığını da böyle ilan etmiş bulunuyor. Bu anlamıyla da ahlakın yeniden Ortadoğu toplumları içinde olması gerektiği gibi canlanması çalışmalarını tarihi ve kutsallık derecesinde görüyor. Bu anlamıyla PKK en büyük kazandırdığı yanı ahlaki olmasıyla bütün Ortadoğu toplumlarının kendisini bulduğu bir hareket olabilmiştir.

Özellikle Türkiye'de sosyalizm tartışmalarının yoğun yaşandığı dönemlerde din konusunun gerektiği gibi ele alınmadığı değerlendirmelerini yaparak toplumda sosyalizmle gelişen karşı algıları görerek değerlendirme yaklaşımına gitmiştir. Dinin toplum hayatında çok önemli bir yer aldığını ve doğru yaklaşım geliştirilmezse devrimi yenilgiye götüreceğini görerek değerlendirmeler yapmıştır. İnsanın metafiziksiz yapamayacağını, metafiziğin insanın toplumsal yaratımları olduğunu, din, mitoloji, felsefe, bilim, sanat, politika, üretim tekniği dahil olmak üzere toplum yaratımları olduğunu değerlendirerek başta din ve mitoloji olmak üzere insanın toplumsal ve manevi ihtiyaçlarını karşılaması için bunun gerekli olduğunu önemle belirtmiştir. İyilik ve güzellik, ahlak ve sanat olgularının metafizik değerler olarak tanımlamıştır. Önemli olanın kötü ve çirkin, iyi ve güzel metafizik yaratımlar arasında ayrımlar yapmak olduğunu yine din-dinsizlik, felsefe-bilim ikileminden ziyade yaşamı daha çekici kılacak dinsel, felsefi ve bilimsel inanç hakikatleri ve doğruları olduğu değerlendirmelerini yaparak topluma yararlı, iyi, güzel, doğru dinsel, felsefi, bilimsel inanç alanı yaratma çalışmaları olduğunu bizlere anlatmak istemiştir.

Önderliğin bütün toplumsal olgulara yaklaşımında hiçbir zaman inkârcı bir yaklaşımı olmamıştır. İnkârcı yaklaşımı toplumsal gerçeklikten kopmak olarak ele almıştır. Din konusunda da yaklaşımında inkâr etmekten ziyade büyük bir düşünce emeği vererek anlama ve çözme yaklaşımı içine girmiştir. Özellikle sosyalizm adına içine girilen kaba inkârcı yaklaşımlarla ideolojik mücadele yürütmeyi esas alarak var olan eksik ve yanlış yaklaşımları gidermeye çalışmıştır. Her şeyden en önemlisi de dinin toplumsal dayanak oluşturan manevi yanlarına, ahlakla geliştirilen toplum yaşamına, iyiyi, doğruyu arama, bulma ve uygulama yanına çok büyük değer vermiştir, küçük görmemiştir; küçük gören, geri gören yaklaşımlarla da çözümleyici bir tarzda mücadele yürütmüştür. Toplumun ideolojik ve manevi güç aldığı bir alan gibi görme ve değerlendirme yaklaşımını hâkim kılmıştır.

AHLAK VE DİRENİŞ ARASINDA GÜÇLÜ BAĞ

İktidarcı, dinci, dinciliği faşizm derecesinde halklar ve toplumlar üzerine kullanan egemen zihniyetlerin toplumun geleneksel tarihlerine, manevi ve kültürel değerlerine saldırılarının önünün mücadeleyle alınacağını görmüştür. Ve müdahale etmekte zaman kaybetmeden bu alanın demokratik zihniyetle örgütlendirilmesinin perspektifini geliştirmiştir. Bütün toplumsal alanlarda olduğu gibi egemenliğe, iktidar yapılarına karşı halkların geleneğinin, kültürünün direnişçi, başkaldıran yanlarının da olduğunu ifade ederek dinsel alanda da mücadele edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Dinin insanlığın var oluşundan bu yana bir direnç kaynağı olduğunu toplumsal tarihlerinden çıkararak bu alanda da ideolojik öncülük gücünü açığa çıkarmıştır. Önderlik dinin olumlu özelliklerini yani eşitliği, adaleti, birliği, iyiyi, doğruyu, güzeli egemenlerin, iktidarların çıkarları için bu toplumsal değerleri topluma karşı kandırmak için kullanmasına fırsat tanımamak için bir mücadele alanı açmıştır.

Dincilik yapılarak dayatılan; gerici, dogmatik dinci yaklaşımlara karşı çıkarak büyük mücadele içerisinde olmuş ama bir diğer yandan da halkların direniş geleneğini, moral kaynaklarını, manevi güç olarak gördükleri odakları görerek bunlara saygılı davranmıştır. Sahte, dogmatik, iktidar odaklarının elinde kendisi olmaktan çıkmış din anlayışına karşı mücadele alanını açmıştır. Halkların yaşadıkları tarihsel gerçekliğe, toplumların inanç değerleriyle oluşturdukları kimliklerine sahip çıkarak halkların tarihsel gerçeklikleri ve kimliklerini yaşatmanın yollarını, yöntemlerini gün yüzüne çıkarmıştır.  Dini toplumun siyasal yaşamı, kültürel ve moral değeri, sosyal ilişkiler bütünü olarak ele almaktadır. Bu yaklaşımıyla ulus devletlerin, egemenlerin, iktidar odaklarının dinin saptırılarak toplum karşıtı bir silah olarak kullanmalarının önüne geçmiştir. Dinin, inancın Ortadoğu toplumlarının tarihsel ve güncelde de önemli bir yere sahip olduğunu görerek bu yaklaşımı geliştirmiştir. Günümüzde halkların kimlik sahibi olmasında özellikle de Kürt halkının kendi tarihsel gerçekliğine sahip çıkarak günümüz sınıfsal, ulusal, cins çelişkilerinin çözümünde, kimlik sorununun çözümünde din alanını örgütleme çalışmalarının yürütülmesine, din insanlarının bu temelde mücadele içerisinde yer almalarını sağlamaya çok önem vermiştir, bunu bir görev olarak görmüştür.

Ortadoğu ve Kurdistan da hâkim olan İslam kültürünü, Kürt halk kültürünün dinamiklerine göre yaşayan Kürtler, Osmanlı ve Safevi baskılarını katbekat aşan Kemalist devletin baskıları altında adeta nefesleri kesilmiş hem inançları hem de halk kimlikleri büyük tahribata uğramıştır. Özellikle Osmanlının son iki yüz yılında başlayan ve Kemalist cumhuriyetin devraldığı dini, Kürtlere karşı bir silah olarak kullanma politikası Kurdistan devrimi ile hemen hemen tümüyle boşa çıkarılmıştır. Bu başarı yaşamlarında İslami din etkilerini taşıyan Kürtlerin tekrar din ahlak ilişkisini güçlü kurmaya götürmüş ve toplum karşısında sorumluluklarını büyütmüştür. Bunun içindir ki Kurdistan özgürlük mücadelesinin geliştiği ilk yıllarda harekete geçen kesimlerden biri de yurtsever çizgideki inançlı insanlarımız olmuştur. Birçok yerde yurtsever mele ve Seydaların özel fetvalar vererek halkı direnişe çağırdığı bilinmektedir. Yine 90’lı yıllarda Kurdistan da birçok yerde mele ve Seydaların kadınların PKK mücadelesinde yer almalarının anlamı ve önemi üzerine konuşmalar yaparak genç kadınların mücadele saflarına, gerillaya katılım çalışmaları yürüttüklerini biliyoruz. Özellikle önderliğin 90’lı yıllarda görüştüğü ve tartıştığı Mele ve Seydalarla, Alevi inanç önderleri olan Pirlerle, Ortadoğu'nun ünlü ilahiyat fakültelerinde okuyan Kürt gençleriyle geliştirdiği ilişkiler ve diyaloglar inanç önderlerinin mücadeleye kattıkları emeklerinde çok etkili olmuştur.  Düşman bu kesimleri sindirmek, etkisiz kılmak için faili meçhul cinayetlerle yurtsever din insanlarına yönelmiştir ve katliamlar gerçekleştirmiştir. Yine Kürt toplumu içerisinde Alevi-Suni çatışmalarının çok yoğun olduğu dönemlerde Alevi gençlerinin kadınlı erkekli PKK saflarına katılım gerçekleştirmeleri çok önemli gelişmelerdendir. Kürdü Kürde düşman etmek amaçlı kullanılan Alevi-Suni çelişkileri de PKK’nin çıkışıyla boşa çıkmıştır. Dolayısıyla dinci, dinciliği faşizm derecesinde halklara karşı kullanan devletin din karşıtlığı politikasının mağdur ettiği kesimlerin başında dini ve inançsal olarak var olmaya çalışan Kürtler gelmektedir. Kürtçe yasağıyla birlikte Kürtler ile dinleri, inanışları arasına bir perde çekerek Kürt toplumuna bu alanda çok ağır yönelimler gerçekleştirilmiştir. Devletin din hizmetleri adı altında gönderdiği ve çoğu ajan memurları eliyle Kürtlere dini kültür yerine masal, mitoloji ve Türklük anlatılarak yoğun asimilasyon çalışmaları yürütülmüştür. Bu durum PKK mücadelesine kadar böyle sürmüş, PKK mücadelesiyle en çok cesaret alan, kaybettikleri kültürleriyle yeniden buluşma olanağı bulanlar, dinsel ve inançsal değerleri ve ulusal kimlikleriyle yaşayan yurtseverler olmuştur. Bu kesimden çok sayıda aile ve kişinin ölümüne mücadeleye sahip çıkması ve mücadeleye katılmakta tereddüt yaşamaması Kürt toplumsal yapısında demokratik gelişmeyi hızlandırmıştır.

PKK GERÇEĞİNDE İYİ KABUL EDİLMİŞ ERDEMLER EVRENSELDİR

Şimdi içinde olduğumuz süreçte PKK saflarında Ortadoğu coğrafyasında yaşayan birçok farklı halktan ve inançtan genç kadın erkeklerin yer alması çok tarihi bir durumdur.  Bilimsel ve sosyalist bir hareket olarak bilinip tanınan PKK hareketinin Ortadoğu gibi dinin sadece iktidar ideolojisi ve siyaseti olmasına izin veren, demokrasi ve özgürlükleri din karşıtlığıyla damgalayıp halklara yönelme gerekçesi yapan bir alanda dini hassasiyetleri çok üst bir düzeyde yaşayan kesimlerin PKK’ye ilgi duymaları, merak edip araştırmaları, mücadeleye direk katılım sağlamaları basite alınacak bir durum değildir. Bu durum hem PKK’nin anlaşılması açısından hem de PKK’ye gelen, PKK’yi farklı inançlara mensup halk kesimleri açısından üzerinde düşünülüp, yoğunlaşılması gereken önemli bir konu olmaktadır. Özellikle İslam inanınca sahip Kürtler açısından düşünüldüğünde bu devrim niteliğinde büyük bir gelişmedir.

Kurdistan'da devletle çalışan kimi tarikatçı ailelerin ve ajan kişilerin PKK'yi karalamasına rağmen dünyaya ve gündelik yaşama İslami inanç biçimiyle yaklaşan Kürtlerin, PKK saflarına genç kızlarını göndermesi, yurtseverlikleriyle onur duyarak mücadeleye her türlü desteği vermesi küçümsenemez bir toplumsal değişim ve dönüşümdür. Bu Kurdistan toplumunda ama özellikle halkımızın bu kesiminde gerçekleşmiş bir zihniyet devrimidir. İbrahim'in put kırma eylemi kadar tarihseldir, devrim niteliğindedir. Ve Kürtlerdeki bu yüzde doksan derecelik değişim bütün Ortadoğu'yu etkisi altına almıştır. Bu devrim PKK gerçeğinde “iyi” kabul edilmiş erdemlerin ne kadar tarihsel ve evrensel olduğunu ispatlamaktadır. Dolayısıyla yaşamlarını inanç ve dinsel kültürle düzenlemeye çalışan Kurdistanlıların PKK aklı ve ideolojisiyle kendilerine yaklaşmaya başlaması, yurtsever kültürü temel alıp ulusal ve dini yaşamlarını buna göre yeniden düzenlemeleri sadece Kürdistan boyutunda değil, İslami kültürde değil diğer tüm inançlar açısından bir devrimdir. Ortadoğu toplumları şunu gördü dine sarılırken kendilerine gerekçe yaptıkları ahlaki bir sürü değer PKK’de yaşanıyor. Bu anlamıyla Önderlik çıkışı ve PKK ile birlikte Kürtler kendi özlerine göre inanç biçimlerini yeniden belirlediler. PKK ile özgür insan yaratma mücadelesinin gerekliliğini bilen, hisseden Kürt toplumunda ve Ortadoğu insanında büyük yeni uyanışlar gerçekleşti. Özellikle Kürt insanı PKK’yi kendi tarihi ile buluşmanın yeri olarak gördü. Kürt ana ve babaları kendi duygularında yaşanan saf temiz inancı PKK'ye katılmış çocuklarının inanç biçiminde gördükleri için PKK ile yeniden canlandılar. PKK Kürt halkına özgürlük inancıyla kesin zafer duygusu verdi. Kürt toplumunun inanç duygusunun devrimcileşmesinde PKK kelimenin tam manasıyla çağdaş bir inanç hareketi oldu demek yanlış olmaz. Bu PKK'nin Ortadoğu ve dünya kimliğinin daha da güçlenmesine yol açmaktadır.

Kürt halkının farklı inanç ve kültür topluluklarına mensup kesimlerinin de PKK ile buluşması ve Önderlik felsefesi ile kendilerini yenileme çabalarının toplumsal anlamı, halkların kendilerine has kültürlerini PKK tarzında canlandırması anlamı taşıdığı için değeri başkadır. Ve oldukça tarihseldir. Önderliğimizin inanç alanına ilişkin değerlendirmeleri ile Kürtlerden inançlarını kadim Kürt inanç kültürüne göre yaşamaya çalışan, Rêya Heq-Aleviler, Ehli Heq-Yaresanlar ve Êzdîler de varlıklarını güvenceye almış, sahip oldukları değerlerle Kürt halkının en az asimile olmuş kesimini temsil ettikleri bilincine kavuşarak, demokratik toplum bilincini kendilerinde geliştirmişlerdir. Günümüzün başlangıcında gizli olduğu tarih, bugün bu inançların ve kültürlerin ortak mücadele alanlarında birlikte olmalarıyla açığa çıkarak yaşam bulmaktadır.

Ortadoğu'da gelişen ve geliştirilecek olan bilimsel sosyalizmin din gerçekliğini özellikle de Ortadoğu halklarının toplumsal şekillenmesinde etkili olan İslam'ın değerlendirilerek çıkarılması gereken sonuçları çıkaracak çözüm gücünü geliştirecek çalışmalar Önderliğimizin farkını ortaya koymaktadır. Kürt halk Önderliği toplumsal sorunların doğru tespit edilmesinde ve aşılmasında en etkili yöntem olarak toplum bilim üzerine derin yoğunlaşmalar yaşayarak toplumun gelişim yasaları üzerinden din gerçekliğine nasıl yaklaşılması gerektiğini açığa çıkarmıştır. Önderlik din olgusunun toplum için anlamının, değerinin, varlığının tanımını koymuştur. Din olgusunu insanın oluşumundan ayırmadan onun bir parçası olarak görme var Önderliğimizde.  Önderliğimizin “Din insan türünün doğayla karşılaşmasında ilk girdiği düşünce ve ruhsal gelişme, düşünme biçimidir” tanımlamasında din konusunun en az insanlık tarihi kadar eski olduğu, insanlığın ayrılmaz, insanlığın vazgeçemeyeceği bir parçası olduğu sonucu ortaya çıkıyor. Bu gerçekliği görmeyen, dini inkâr eden, toplumsal oluşumdan günümüze kadar gelen etkilerini değerlendirmeden yaklaşım belirleyen, halkların devrimci mücadelelerinde dinin yansımalarını önemsemeyen Ortadoğu devrimcilerinin, siyasetçilerinin toplumsal yabancılaşmaya yol açacağını ifade etmiştir.

ÖNDERLİK BÜYÜK ANLAM DERİNLİĞİ YAKALADI

Önderlik gerçekliğinde ulusal sorunlara olduğu kadar toplumsal sorunlara, kadın sorununa, demokrasi ve özgürlük sorununa çözüm yaklaşımı geliştirdiği kadar din sorununa da bilimsel çerçevede çözüm üretebilmek için çalışma yaklaşımı esastır. Bir konuda hep dillendirdiğimiz bir gerçekliği burada da ifade etmekte bir sakınca görmüyoruz. Önderliği bütün diğer devrim önderlerinden, filozoflardan, sosyalistlerden, bilim insanlarından ayıran temel nokta kadına olan yaklaşımıdır ve dine olan yaklaşımıdır. Toplumsal bu temel iki konuda Önderliğin yaklaşımı çok özgün ve kendisine hastır.  Dini, halkların devrimine karşı kullanılmasının önüne geçmek ve halklara ait olan, toplumun kimliğini, kişiliğini oluşturan din olgusunu demokratik bir zihniyetle örgütlenmesini sağlama yaklaşımı vardır. Bu anlamıyla Önderliğin toplumsal ahlak, inanç ve din alanında yaptığı değerlendirmeler tarzının farkını ortaya koymaktadır. Nasıl ki ahlaki ve politik toplum tanımlamasını geliştirip bunu demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum zihniyetinin yaratılması olarak derinleştirip dünya görüşünü, paradigmasını bu zihniyet üzerinden somutlaştırdıysa din alanına yaklaşımı da bu çerçevededir. Çok özgündür ve kendisine hastır. Önderliğin bu yaklaşımından kaynaklı kadın özgürlük ideolojisi PKK hareketinin ideolojik temelini oluşturmaktadır. Kürt ve Kurdistan gerçekliğinde bir 50 yıl öncesinin kadın statüsünü düşünelim bir de günümüzde gelinen aşamaya bakalım. Göreceğimiz farkın ve yaşanan gelişmelerin nedeni Önderliğimizin kadın gerçeği karşısında farklı ve özgün bir yaklaşımı ve ele alışı geliştiğindendir. PKK’nin özünde bu gerçeklik yatmaktadır, sonradan kadın partileşmesi, kadın ordulaşması, kadın sistemi oluştu ve doğal olarak bütün bunların yansımaları Kürt kadını üzerinde oldu. Günümüzde giderek bütün Ortadoğu ve dünya kadınlarının ilgi odağı olarak yansımaktadır. Bütün bu gelişmeleri ve yarattığı etkileri insanlar yaşayarak, kendi gözleriyle gördüler, duyularıyla hissettiler. İşte hemen hemen aynı derinlikte aynı ilgi çekicilikte bir de toplumsal ahlak alanında, inanç ve din alanına Önderliğin yaklaşımı gelişti. Bundan dolayı Önderlik ideolojisini, Önderlik paradigmasını tam olarak anlamamız açısından Önderliğin toplumsal ahlak, din ve inanç olarak kavramlaştırdığı gibi toplumun var olma özelliği olan ahlaki ve politik kuramı, düşüncesi, paradigması üzerinde derinleşmek ve toplumsal inşa çalışmalarında pratikleşmek olacaktır.

Önderlik İmralı işkence adasında tutulduğu sürecin her anını büyük mücadele içinde, düşünsel anlamda derinliği yakalayarak geçiriyor. Büyük anlam derinliğini yakaladığını kendisi de ifade etmektedir. Bütün tarihsel süreçleri inceleyerek, araştırarak, sentezleyerek bizlere “süzülmüş bal kıvamında” sunuyor. Ulaştığı anlam derinliği ve zihniyet gücü Kürt halkının ve diğer Ortadoğu toplumlarının, farklı halklarının ve inançlarının, kadınlarının kurtuluşunu getirecek, özgürlüğünü sağlayacak özgürlük paradigmasını açığa çıkarmıştır. Özellikle sistem çözümlemelerinde bütün tarihsel süreçleri bir bütünlük içinde değerlendirmektedir. Bu anlamıyla Kürt toplumu açısından, kadınlar açısından, gençler açısından ve günümüzde bütün dünya insanlığı açısından Kürt Halk Önderliği “Özgürlüğe götüren tarih bilincidir, evren anlayışıdır, toplumsallığın yaşamın her alanında yenilenerek yaşanmasıdır”.  PKK Önderliği bir düşünce insanıdır. Bütün konularda olduğu kadar dinler konusunda da derin değerlendirme ve çözümlemeler geliştiren büyük bir ideoloji sahibidir. Bir kuramcı, bir felsefeci, bir insanlık Önderi, hakikati temsil eden, hakikatin sözcüsü bir Önderlik gerçekliğimiz var.

Önderlik ‘Bugün kim tarihsel olursa, kim toplumun geleneğini esas alırsa, kim bu tarihsel, toplumsal geleneği güncellerse o kazanır.’ belirlemelerinde bulunmuş ve ‘savunmalarımda ilk tek büyük harfle yazacağım şeyi size söylüyorum’ diyerek önemine vurgu yapmıştır. “Tarihi, toplumu ve geleneği ne kadar iyi bilirsen güncelde üzerine eklediğin kadar yeniliğe yol açmış olacaksın.” Tarihselliğin toplumların geleceğini belirleyeceğini anlatmıştır. Önderlik İmralı esaret koşullarında yazdığı savunmalarını bir paradigmanın iflası ve yeni paradigmanın da ilanı olarak isimlendirmiş ve bir paradigmanın çözülüşünü ifade ederken demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum paradigmasının çerçevesini ortaya koymuştur. Önderlik burada sistem oluşturmuştur.

Önderliğimiz insanlığın ve toplumsal tarihin köklerine inerek inancın dayandığı temelleri açığa çıkarmış ve bütün toplumun bundan faydalanmasını, sonuçlar çıkararak geleceğe bakmayı bilmesini sağlamıştır. Devletle başlatılan uygarlık süreçlerini günümüze kadar olan pratiklerini çözümleyerek egemenlikçi uygarlık güçlerinin maskelerini düşürmüştür. Bu uygarlıkların toplumların değerlerini barındıran, kültürünü taşıyan, ahlakını oluşturan dinleri nasıl toplumlara karşı kullandığını gerçeğini açığa çıkarmıştır. Önderlik devletçi uygarlık güçlerinin dinleri kullanarak toplumları nasıl egemenlikleri altına alarak yönettiklerini ortaya koymuştur. Alternatif olarak da günümüzde faşizm derecesine vardırılmış, toplumları denetimine almış ve göz açtırmayan iktidar dinciliğinin aşılması ve halkların zaten bin yıllardır kendi içlerinde yaşattıkları demokratik özü açığa çıkarak inanç alanında da yeniden inşa çalışmalarının yürütülmesi perspektifini yaratmıştır. Önderlik paradigmasında ulus devletlerin aşılmasının Ortadoğu'da çok çok büyük gelişmelerin önünü açacağını Demokratik Ulus projesini somutlaştırarak anlatmıştır. Demokratik Ulus perspektifinin Ortadoğu halkları açısından demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, ahlaklı bir toplum inşasında inanç alanının çok önemli rol oynayacağını vurgulayarak demokratik inanç birliklerinin örgütlendirilmesi perspektifini geliştirmiştir. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma içerisinde demokratik inanç çalışmalarının toplumu yeniden demokratik, ahlaki ve politik yanlarıyla inşa çalışmalarının geliştirilmesi önemine vurgu yaparak bu alanda çalışmaların, örgütlenmenin önünü açmıştır.

Demokratik ulus inşası çalışmalarında geleneksel din kültürünün canlanışını, gericiliğin hortlatılması olarak görmemek gerektiğini söyleyerek kapitalist sistem ve ulus devlet yapılanmalarına karşı mücadelede rol oynamaları için demokratik öz değerlerinin, güçlü ahlak damarlarının olduğunu özellikle vurgulamıştır. Kapitalist modernitenin üzerinde çok oynadığı ve sömürgeleştirdiği dinsel kültür ve gelenekle yakından ilgilenilmesi gerektiğinin Demokratik Modernite inşası açısından çok önemli olduğu perspektifini vermiştir. Farklı etnik kültürleri, dinleri ve inançları Demokratik Ulus çatısı altında bir arada tutmak, bütün farklı etnik kültürlerin, dinlerin, inançların Demokratik Ulus paradigması içinde eşit, özgür ve demokratik bir yapılanmayla örgütlemenin oldukça önemli ve gerekli bir çalışma olduğunu vurgulamıştır. Demokratik Modernitenin tüm sistem karşıtı hareketler için geliştirdiği yaklaşımı, ittifak anlayışını demokratik öz değerler taşıyan din ve inançlar için geliştirmeyi yeniden inşa çalışmaları açısından hayati olarak görme yaklaşımı vardır.

Kürt halkındaki demokratik gelişme dinin ahlak ve adalet ilkesi ile yaşanmasına hizmet etmiştir. Kürt Halk Önderliği ve PKK ile birlikte Kürtler içinde dini ahlaksızlığın ve işbirlikçiliğin zeminini oluşturan hain ve işbirlikçilerin alanı da daraltılmıştır. Halk nazarında da önemli oranda teşhir olan bu kesimler artık eskisi gibi çalışamaz duruma getirilmiştir. Son yıllarda AKP bu güçleri yeniden aktifleştirmek için çalışmalar yürüterek güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu anlamda da PKK ve Önderlik gerçekliğimiz asıl ahlaksız olanların dini devlet ideolojisi haline getirip bu ideolojiyle milliyetçilik yapanlar olduğunu yeterince göstermiştir. PKK'nin yaratığı toplumsal kültür ve ahlak sayesinde Kürt halkı pratiği bozuk olanların sözlerine artık iman etmemektedir. Çünkü Önderliğimizin toplumun Demokratik İnanç geleneğini, moral değerlerini, eşitlik, adalet, ahlak anlayışını günümüz gelişmeleriyle yorumlayarak sahiplenilmesi gerektiğini paradigmasal benimsemiştir, kabullenip yaşamında hâkim kılmıştır. Önderliğimiz bu anlamıyla toplumun kök değerlerine sahip çıkarak, kök değerlere hak ettiği anlamı ve değeri vererek ve bunu topluma yansıtmayı büyük bir aşkla gerçekleştirerek büyük bir toplumsal kesime ulaşmıştır. Özellikle Ortadoğu toplumunda hâkim olan İslam inanç değerlerine, dini düşünüş biçimine, kültürüne devrimci yorumlarla sahip çıkarak büyütme mücadelesi içerisindedir.

“Bir şeyi kaybettiğin yerde ara, çıkışı orada yapabilirsin” diyor. Şimdi bizim kaybettiğimiz yer burasıdır. Kadın olarak kaybettiğimiz yerdir, Kürt toplumu olarak kaybettiğimiz yerdir bu dinler. O zaman kaybettiğimiz yerde bulacaksak Önderliğin bize açtığı aydınlık yolda ilerleyerek bu dinler konusunda derinleşelim. Buradan nasıl bir çıkış yapılabilir üzerinden yoğunlaşalım. Önderliğimiz hem örgüt olarak bizleri hem Kürt toplumunu değerlendirmeleriyle, tarihsel ve toplumsal çözümlemeleriyle köklerimizi besliyor. Kendimizi bilmemizi, bulmamızı sağlıyor. Biz Önderliğin değerlendirme ve çözümlemeleriyle yolumuzu buluyoruz. Önderlik yaklaşımları ve sorunu ele alış yöntemi bizde hem örgüt olarak hem Kürt toplumu olarak yine kadınlar olarak muazzam bir birikim oluşturdu. Bu oluşan birikim ve tecrübeler üzerinden çalışmalar yürütmek esastır. Ortadoğu demokratik modernitesinin gelişiminde, demokratik ulus paradigmasının hayat bulmasında en etkili güç inanç alanıdır. Demokratik ulus projesinin geliştirilmesinde ön koşullarının oluşturulmasında inanç alanının çok muazzam bir rol oynayacağı görülerek bu çalışmalara yüklenmek gerekir. Önderlik “toplumsal gerçeklikler insan eliyle inşa edilmiş gerçekliklerdir” dedi. Önderlik, insan eliyle yaratılmış gerçekliklerle toplumları yönetiyorlar o zaman toplumlar tarafından artık taşınmaz hale gelmiş bu insan yaratımı sistemleri yeniden daha demokratik, kadın özgürlükçü, ekolojik bir zihniyet yapılanmasıyla inşa edilebileceğini anlatmıştır. Bunun için bizlere düşen yoğunlaşarak toplumsal inşa çalışmalarında bu alanın demokratik bir temelde örgütlendirilmesi çalışmalarını büyük bir ciddiyetle yürütmektir.  

Biz bu vesileyle bütün demokrat, halkların özgürlüğünden yana olan inanç kesimlerinden önümüzdeki mücadele sürecine çok güçlü katılmalarını istiyoruz. Uluslararası komploya karşı mücadele yürütmek ve Önderliğin fiziki özgürlüğünü gerçekleştirmek için bütün anti kapitalist, demokratik İslam çevrelerini, demokrasi ve özgürlük yanlısı Alevileri, Êzidî toplumunu ve diğer demokratik inanç kesimlerini tarihi sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. Komployu 26. yılında tümden ortadan kaldıracak, Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlayacak mücadele içerisinde yer almaya çağırıyoruz."