Heval Bozdağ: Sağlık sistemi çetelerin önünü açıyor

Sağlık sistemindeki sorunların basit bir çete veya hastane meselesine indirgenmemesi gerektiğini söyleyen DEM Parti Milletvekili Heval Bozdağ, sistemin çeteleşmenin önünü açtığını söyledi.

BEBEK KATLİAMI

DEM Parti Milletvekili Heval Bozdağ, yandaş sermayenin, cemaatlerin ve savaş lobisinin kamu kaynaklarından beslenerek semirdiği, toplumun geri kalanının ise sömürüldüğü ve sağlıksızlığa itildiği sisteme dikkat çekerek, çeteleşmenin sadece sağlık alanıyla sınırlı olmadığını vurguladı. 

Yeni doğan bebekleri hasta göstererek hem hasta yakınlarından hem de SGK’dan para alan, çok sayıda bebeğin ölümüne ya da sakat kalmasına sebep olan çetenin ortaya çıkarılmasından sonra sağlık sistemiyle ilgili başlayan tartışmalar sürüyor.

Konuyla ilgili ANF’ye konuşan DEM Parti’nin hekim vekillerinden Heval Bozdağ, iktidarın sağlıkta özel sektörü destekleyerek bu tip çeteleşmelerin önünü açtığını belirtti. Aslında buraya 2003’teki ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ ile gelindiğini kaydeden Bozdağ, şunları söyledi: “Sağlık sistemi piyasaya açıldı, performans sistemi getirildi ve o günden bugüne hızla büyüyen bir şekilde ve denetimsiz olarak sağlık, özel sektörün insafına terk edildi. İktidarın neoliberal sağlık politikaları 1. basamak sağlık hizmetlerini geriletti; koruyucu, önleyici halk sağlığı uygulamalarının yerini tedavi edici sağlık aldı ve tabii ki bütçe tercihleri de bu yöne kaydı. Özel sektör desteklendi. Halkın kolayca ulaşabildiği şehir merkezlerindeki hastaneler kapatıldı, yerini hasta garantili ve kira bedeli ödemek zorunda kalınan, sağlık bütçesini yutan kamu-özel ortaklığıyla yapılan şehir hastaneleri aldı.”

NİTELİK DÜŞTÜ, İYİLEŞEMEYEN TOPLUM YARATILDI

Başlangıçta toplumda “istediğim hastaneye gidebiliyorum, istediğim doktora ulaşabiliyorum” algısı yaratan bu sistemin, nitelikli ve ulaşılabilir olmadığını hep savunduklarını hatırlatan DEM Parti Agirî Milletvekili Heval Bozdağ, “Geldiğimiz noktada maalesef kısır bir döngüyle yılda 1 milyar hasta başvurusu olan fakat halkın sağlık sorunlarına çözüm bulamayan çürümüş bir sistem ve sağlıksız bir toplum ortaya çıktı. Kamuda muayene süreleri 5 dakikaya kadar çekildi, randevu kuyrukları büyümeye devam ettikçe etti ve nitelik düştükçe düştü. Böylece  iyileşemeyen bir toplum yaratıldı” dedi. 

ÇÜRÜMÜŞ SİSTEMİN SAĞLIKTAKİ HALİ

Son olarak deşifre edilen sağlık çalışanları, hastane sahipleri, mafya elemanları ve siyasetçilerin içinde bulunduğu çetenin, çürümüş sisteminin sağlığa yansımış halini gösterdiğini belirten Heval Bozdağ, şöyle devam etti: “Bizler de yine sağlık-emek örgütleri de sağlık alanının kar alanı olamayacağını, eşit, ücretsiz ve ana dilinde sağlığın bir kamusal hak olduğunu defalarca dile getirdik. Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelemesi gerektiğini hep savunduk. Sermaye-sağlık ilişkisinin rant alanını deşifre etmeye çalıştık. Liyakatsiz ve niteliksiz kadroların yürütücülüğünde bu bozuk düzene katlanamayan hekimler, artık ülkede durmaz oldu ve göç etmek zorunda kaldı. 

HİÇBİR AHLAKİ SINIR TANIMIYOR

Bugün bu piyasacı çürümüş sistemin sonuçlarını artık her alanda görebiliyoruz; tarlada ürünlerimizin çürümesinde, okullarda tuvaletlerin temizlenmemesinde, sokaklarda mafya hesaplaşmalarında, üniversite mezunu iş bulamayanlarımızda, artan kadına şiddet ve çocuk istismarında, mevcut ekonomik krizde... Ülke ekonomisi kara para, faiz ve adaletsiz vergi düzenlemeleri ile döndürülmeye çalışılıyor. Maalesef toplum da bu çürümeden nasibini alıyor. Kolay para ve zenginlik hiçbir ahlaki sınır tanımıyor.”

ÇETENİN BOYUTU DAHA BÜYÜK

Çetenin gösterilenden daha büyük bir boyuta sahip olduğunu, bunun sadece sağlık alanıyla sınırlı olmadığını dile getiren Heval Bozdağ, birçok usulsüzlüğün ise gün yüzüne dahi çıkmadığını belirtti. Heval Bozdağ, şöyle konuştu: “Çete faaliyetlerinin, organize suçların mevcut piyasacı sağlık sisteminin buna açtığı alan ve tanıdığı fırsatlar düşünüldüğünde çok daha büyük bir boyuta sahiptir diye düşünüyorum. Sadece sağlık alanı değil, birçok alanda birçok usulsüzlüğün olduğunu ama gün yüzüne çıkmadığını da düşündürüyor. Özel sektörün SGK’dan olabildiğince faydalanmak isteyeceği bu işin tabiatına uygun. Bu olayda da anlaşıldığı gibi denetimsizlik söz konusu ve yapılan denetimlerin de hakkıyla yapılmadığı anlaşılmakta. Bir çete faaliyeti kapsamında olmasa bile özellikle özel hastanelerin hizmet kalemlerini şişirebilecekleri ve SGK’ya bu şekilde fatura edebilmeleri de mümkün.”

SİYASET-MAFYA-ÇETE İLİŞKİSİ

Hasta mağduriyetinin veya ciddi boyutta kamu zararlarının bir şekilde kamuoyuna yansıması olduğunda bazı olaylardan haberdar olunduğunu kaydeden Heval Bozdağ, şunları dile getirdi: “Bu durumların tespit edilmesi bazen siyaset eliyle de engellenebiliyor. İşini dürüstçe yapmak isteyenlerin bu durumları fark edip önlemeye çalışanların da çabaları böyle boşa çıkarılabiliyor. Bu olayda da görüyoruz ki; ruhsatı elinden alınan bu özel hastanelerden Özel Avcılar Hastanesi, eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na ait. Yine Özel Şafak Hastanesi’nin sözleşmesi, SGK’yı dolandırdığı için daha önce sonlandırılmış ama yeniden muhtemelen siyasetin müdahalesiyle sözleşmesi yenilenmiş ve dava süreci de devam ediyor. Bunun gibi birçok olayda gördüğümüz asıl odağın olması gereken siyaset-mafya-çete ve iç içe geçmiş rant ve çıkar ilişkilerinin iktidar eliyle bir şekilde örtbas edilmeye çalışılması ve konuların başka zeminlere kaydırılarak asıl sorumluların gizlenmesi/tartıştırılmaması.“

MESELE VE MÜCADELE ALANI DOĞRU BELİRLENMELİ

Meseleyi ve mücadele alanını iyi belirlemek, doğru bir tanım yapmak gerektiğini; toplumsal öfkenin birkaç hastane ve sorumlu birkaç sağlıkçıya yöneltilmesiyle bu tepkilerin sönümlenmemesi gerektiğini vurgulayan DEM Parti Milletvekili Heval Bozdağ, şunları ekledi: “Zaten bu ülkede bir şekilde kirli ilişkiler ile birçok usulsüzlük ve ilişkinin gün yüzüne çıkması engellenebiliyor. Bu yüzden toplumun meseleyi basit bir çete veya hastane meselesine indirgememesi gerekiyor. Bu bir sistem sorunu ve bu sistemin uygulayıcısı AKP iktidarıdır. Yandaş sermayenin, cemaatlerin ve savaş lobisinin kamu kaynaklarından beslenerek semirdiği, toplumun geri kalanının ise sömürüldüğü ve sağlıksızlığa itildiği bir sistem. Sağlık alanı başta olmak üzere iktidarın uygulayıcısı olduğu neoliberal politikaları ve talana, ranta emeğin sömürüsüne dayalı bu sistem masaya yatırılmalıdır. Demokrasi ve özgürlüklerin karşısında en geniş tanımıyla insan hakları ihlalleriyle, yaşam hakkı ihlalleriyle konumlanan iktidarın, toplumu da karşıtlaştırarak sürdürdüğü politikalarıyla şekillenmiş bu çürümüş düzen, deşifre edilerek meşru olmadığı deklare edilmelidir. Eşit yurttaşlığın ve özgürlüklerin, kolektif üretim ve adil bölüşümün mümkün olduğunun yüksek sesle dillendirilmesi, gelecek ve demokratik toplum için umudu büyütecektir.”