Bu sahtekarlara aldanmayalım

DAİŞ’i Kürtlerin üzerine, HAMAS’ı Yahudi gençleri ve çocuklarının üzerine salan bu güruhun, Filistinli ve Kurdistanlı çocuklara üzüldüklerini söylemesine aldanmayalım.

HAMAS’ın İsrail’e 7 Ekim’de yaptığı saldırılar, 11 Eylül 2001’deki ikiz kule saldırıları ile karşılaştırılıyor ve bu saldırılar için İsrail’in ‘11 Eylül’ü’ deniyor. 11 Eylül saldırıları olduğunda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de birçok kişi, kurum ve kuruluş bu saldırıları tartışmış ve o günlerde de bugün olduğu gibi çok şeyler söylenmişti. Saldırının başarısını övenler, istihbarat zaaflarından bahsedenler hatta ‘ABD kağıttan kaplanmış’ diyenler de olmuştu. O günden bugüne hem dünyada hem de Türkiye ve Ortadoğu’da 11 Eylül saldırılarının birçok sonucu oldu. Bugünden bakıldığında bazı şeyler çok daha net izah edilebilir.

11 EYLÜL SONRASI DÜNYA

11 Eylül saldırıları sonrası dünyada birçok şey oldu. Afganistan ve Irak işgali başta olmak üzere birçok savaş yaşandı. Radikal İslam’a savaş açıldı, sonuçta adım adım yaşanan gelişmelerle beraber Türkiye’de de AKP ve Erdoğan hükümeti kuruldu. Radikal İslam’a karşı ‘Ilımlı İslam’ adında yeni bir klik oluştu. Türkiye’de o güne kadar ABD’ye hizmet edenler, birden Amerikan karşıtı oldu, çünkü ‘Ilımlı İslam’ projesiyle beraber Türkiye ve Mısır başta olmak üzere yeni rol ve misyonlar ortaya çıktı. O zamanlar kol kola olan AKP ve Fethullahçılar, yaptıkları ittifakla Türkiye’yi yeniden örgütleyerek eski Türkiye’ye karşı yeni bir Türkiye yarattılar. Türkiye, Kürt düşmanlığı için yeniden örgütlenerek, ‘Teröre Karşı Mücadele’ rüzgarını da arkasına alarak, Türklüğün bekası için Kürtlere karşı çok özel yöntemlerle çok kapsamlı saldırılar başlattı. Bugün de bu saldırılar devam etmektedir. Türkiye sonuç olarak 100 yıllık cumhuriyet politikalarından sapmadan sınırsız bir Kürt düşmanlığı yürüttü.

KÜRT DÜŞMANLIĞINDAN HİÇ VAZGEÇMEDİ

Erdoğan, yeni Türkiye’de iktidarı kaybetmemek için elinden gelen her şeyi yaptı. 12 Eylül darbesinin bir eseri olarak kendini 12 Eylül’e karşıymış gibi göstererek muktedir oldu, yıllar boyu hem iç güçlerle çatışma ve ittifakı hem de dış güçlerle iş birliğini hiç bırakmadı. Biriyle diğerini, diğeriyle ötekini tasfiye ederek bugüne kadar geldi ama Kürt düşmanlığından hiç vazgeçmedi. Laikliği savunanları koltuk değneği haline getirirken, Fetullahçılarla CHP’lileri, MHP ile diğerlerini vurdu. Bir proje adamı olarak yeri geldi BOP’un eşbaşkanı oldu, yeri geldi yerli ve milli göründü. Bir halife gibi kendini Müslümanların savunucusu gibi gösterdi, ‘One minute’ ile yalancıktan İsrail karşıtıymış gibi kendini gösterdi. AB ile demokrasi müzakeresine başladığı yolda Ayasofya’yı da açtı, mültecileri sınır kapılarına da dayandırdı. DAİŞ çetesini toplayıp Rojava’nın üzerine saldı, Hizbulkontra’yı yeniden kurdu. Aynı İsrail’in HAMAS’ı gibi bu HAMAS’ı da toplumsal bir yanı varmış gibi göstererek siyasallaştırdı. Kullandı, kullanacak.

YÜZLERCE KEZ YÜZSÜZLÜĞÜNÜ GÖSTERDİ

Ankara sokaklarını kendi resmini Menderes ve Özal resimleriyle süslerken, bütün milliyetçilikleri ayağımın altında ezdim, dediğinin ertesi günü MHP ile kafa kafaya verip en büyük savaş tüccarlığına başladı. Perinçek’ten Barzani’ye herkesi arkasına alıp demokrat, sosyalist ve yurtsever tüm özgürlükçü güçlere saldırdı. Kürt Özgürlük Hareketi’ni yalnızlaştırmak için çabaladı. Siyasal tüm rakiplerini hapse attı, vurdu, kırdı. Yeri geldi ‘sürtük’ dedi, yeri geldi ‘ananı da al git’ dedi. İşte sınır orada ‘sevmiyorsan çek git’ dedi. Suikastler, ajanlar, Roboskî’de bombalamalar… Elinden geleni ardına koymadı. Çok yüzlü, çok görünümlü bir faşist olarak yüzlerce kez yüzsüzlüğünü ispatladı.

TÜM GERİCİLERDEN DAHA VAHŞİ

AKP ve Erdoğan, eski Türkiye’nin bütün adam ve elebaşlarını bir bir ortadan kaldırarak, tasfiye ederek, göçerterek, kendine bağlayarak, satın alarak tek adamlığını inşa etti. Hüseyin Velioğlu’ndan Muhsin Yazıcıoğlu’na kadar, içeride eski çeteleri vura vura yeni çetesini kuranları, Sinan Oğan’dan oğul Erbakan’a herkesi kullanıyor. Bunlar Kobanê’de, Sur’da, Cizre’de halka kan kusturmak istedi. Yeni Madımaklar yaratarak en değerli Kurdistan yurtseverlerini tünel ve bodrumlarda yaktılar. Ortadoğu’nun tüm gericilerinden daha hırçınca ve vahşice Rojava’ya saldırdılar. On binlerce ton bombayı Kurdistan dağlarına atıp bu ülkenin en güzel gençlerini tamamen yok etmek istediler.

TÜRKİYE, İSRAİL’DEN VAZGEÇER Mİ?

AKP, 11 Eylül sonrası kurulan değil, 12 Eylül darbesiyle Kurdistan ve Türkiye devrimcilerine olduğu kadar Filistin devrimcilerine de karşı da olan bir Kapitalist Modernite aparatıdır. Nasıl Perinçek’le anlaşıp Türk solunu tasfiye etmek istiyorlarsa, Barzani’yle Özgür Kürt’ü, HAMAS ile de FKÖ’yü tasfiye için gece gündüz çalıştılar. Herkes hak ettiği gibi yönetilirmiş derler ya. Dolandırıcılığın, talancılığın, ülke satıcılığının kol gezdiği, çocuklarına tecavüz edilen bir ülke kimler eliyle yürütülür? Elbette bu işleri yapanlar ve bu kişilerle iş tutanlarca… Eğer Filistin, binlerce devrimcinin ocağı, dünya halklarının devrim bahçesi, dünya gerillacılığının kalbi olmaktan çıktıysa burada 12 Eylül faşizminin ve devamı AKP’nin, Önder Apo, PKK ve Özgür Kürt’ten intikam almak için yaptıklarını iyi görmek gerekir. Suriye savaşı, İsrail-Filistin savaşı bu gerçeklikle yakından bağlantılıdır. Bu bakışla Filistin’den intikam alırcasına, Suriye’den intikam alırcasına saldırıyor. Önder Apo’nun esaretinde başat rol oynayan İsrail’le beraberken ona karşıtmış gibi yapıyor. 50 yıllık ticaretine ve bundan sonraki gelişmelere bakın Türkiye İsrail’den hiç vazgeçmemiştir ve vazgeçmez de…

İNSAN 3. YOL’DA YÜRÜYEMEZ Mİ?

AKP, hem katil ve suçlu hem de cenazeye ilk koşup ölü sahibinden daha çok ağlıyor. Ortaya çıkarıyor, öldürtüyor ve propagandasını yapıyor. Haram olsun bunlara… Tüm samimi Müslümanların ve sosyalistlerin bedduaları üzerlerine olsun inşallah, demeliyiz. İnsan hem katledilen Yahudiler hem de Gazze’de bombalanan çocuklar için üzülemez mi? İkisini birden sevemez mi? İnsan 3. Yol’da yürüyemez mi? Kapitalist Modernite dünyasında bu ikilikten kurtulamaz mı?

KÜRT DÜŞMANLIĞINDAN HİÇ YORULMAZLAR

AKP’yi ortadan kaldıracak olan, AKP’nin her yalpaladığında elinden kaldırıp kurtaranlar olamaz. AKP’yi ortadan kaldıracak olan, 12 Eylül’e karşı dağlarda, zindanlarda ve sokaklarda direnenler olacaktır. İlerici, sosyalist, samimi Müslümanlar olacaktır. Ergenekoncular, Fetullahçılar, AKP’liler, CHP-MHP’si ile beyaz-siyah Türkçüler, ancak Kapitalist Modernite’nin uşağı olabilirler. Rojava gibi cesur ve açıktan bir diplomasi dahi yürütemezler. Bu uşaklar beraberken de birbirlerine karşıyken de hep Kürt düşmanı ve özgür Kürt katilidirler. TV’leri, bankaları, okulları, imamları-öğretmenleri hep aynı amaç için çalışır, Kürt düşmanlığından hiç yorulmazlar. Varlıkları, Kürt yokluğuna adanmıştır bu toplum düşmanlığının…

Herkes Tayyip’ten vazgeçiyor da bu Tayyip kendinden vazgeçemiyor. DAİŞ’i Kürtlerin üzerine, HAMAS’ı da Yahudi gençlerin ve çocuklarının üzerine salan bu güruhun, Filistinli ve Kurdistanlı çocuklara üzüldüklerini söylemesine aldanmayalım, Bunlar, kadın da olsa çocuk da olsa gereği yapılacaktır, diyendir.  Bu güçler, Türkiye’yi yönetenler, dün nasıl 11 Eylül saldırılarını zemin yapıp Kürt halkına saldırdıysa bugün de hem İran’ı Kapitalist Modernite’nin kanlı tuzağına çekmek için kendini İsrail’e açacak, hem de Filistin halkının katlini vacip kılacak, Kürtler bir hak almasın diyerek pastadan pay, oyundan rol kapmak isteyecek.

PEKİ KİM BUNLARI DEVİRECEK?

Nasıl bir yanıt vereceğiz bu zulme ve zalimlere? Bizden önce onlar ‘zulüm ile abad olunmaz’ diyor. Rojava’yı hapsetmek isterken tecridi, işkenceyi yaparken mazlum edasıyla hareket halindeler. Kim bunları devirecek, kim bu Erdoğan’ı yenecek? ‘Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ diyerek yola çıkanlar, kendi sorunlarını aşa aşa bir Ortadoğu devrimine yürümedikçe bu yalan, bu sahtekarlık, bu ikiyüzlülük devam edecek. 12 Eylül’e kurşun sıkanlar, hapis yatanlar, dağa çıkanlar, sokaklara akanlar, büyük bir bilinç ve özgürlük aşkıyla Ortadoğu kardeşliğini kurmadıkça, bu kan bu gözyaşı bitmez. Ortadoğu’nun güneşi Önder Apo fiziki olarak özgür kaldığında Ortadoğu bir halklar bahçesi, bir festival havasına kavuşacak. O zaman barış için iyi savaştık, diyeceğiz.