Crespo: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünde ısrarcıyız

Brezilya Central Sindical e Popular Conlutas Ulusal Sekreterliği Direktörü Matheus Crespo, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünde ısrar ettiklerini ve bunu savunmanın elzem olduğunu söyledi.

Dünya emekçilerini Öcalan’ın özgürlüğü için mücadele etmeye çağıran Brezilya Central Sindical e Popular Conlutas (CSP-Conlutas) Ulusal Sekreterya Direktörü ve aynı zamanda Arjantin, ABD ve Meksika’da faaliyet gösteren Devrimci Yeniden Toparlanma Komitesi (CRIR) ve Brezilya Devrimci Sosyalist Hareketi (MRS) üyesi Matheus Crespo, “Türk devleti Abdullah Öcalan şahsında hepimizi hedef aldı. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve Kürt halkının mücadelesi, dünyanın sömürülen haklarının özgürlüğü ve mücadelesidir” dedi.


Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 31 aydır hiçbir haber alınamıyor. Avukat ve aile görüş hakkını tamamen elinden alan Türk devleti, kendi anayasa ve yasalarının yanı sıra uluslararası sözleşmelerini dikkat almıyor. Türk devletinin tüm bu hukuksuzlukları karşısında Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne dönük talepler de dünyanın dört bir yanında gün geçtikçe büyüyor. Bu kapsamda Uluslararası Komplo’nun 25. yılında, 10 Ekim’de dünyanın 74 merkezinde yapılan ortak açıklamalarla “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” talebiyle bir kampanya başlatıldı. Yüz binlerce üyeli sendikalardan siyasi partilere, siyasetçilerden akademisyenlere, işçi hareketlerinden yerel halk temsilcilerine kadar büyük bir katılımın olduğu kampanyaya gün geçtikçe destekler gelmeye devam ediyor. 

Dünyanın dört bir yanından sendika temsilcilerinin katılımıyla 10, 11 ve 12 Eylül tarihlerinde Brezilya’nın Sao Jose dos Campos şehrinde düzenlenen Uluslararası Sendikalar Dayanışma ve Mücadele Ağı toplantısında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep eden bir bildiri yayınlanmıştı. Bu bildirinin yayınlamasına ön ayak olan Brezilya Central Sindical e Popular Conlutas Ulusal Sekreterliği Direktörü ve aynı zamanda Arjantin, ABD ve Meksika’da faaliyet gösteren Devrimci Yeniden Toparlanma Komitesi (CRIR) ve Brezilya Devrimci Sosyalist Hareketi (MRS) Üyesi Matheus Crespo, Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşa, Abdullah Öcalan üzerindeki tecride ve uluslararası alanda başlatılan kampanyaya dönük sorularımızı yanıtladı.

Geçtiğimiz Eylül ayında Brezilya’da gerçekleşen Uluslararası Sendika Dayanışma ve Mücadele Ağı toplantısında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması ve Kürt sorununa siyasi çözüm talep eden bir bildiri yayınlandı. Bu bildirinin yayınlanmasına siz de katkıda bulundunuz. Böylesi bir toplantıda Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünü talep etmek neden önemlidir? Toplantıya katılan tüm sendika temsilcileri Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünü talep etti mi?

Bu toplantıya katılmakla birlikte Kürt mücadelesinin ana lideri Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması için önerilen kararı da yazarak sunduk. Bu kararda aynı zamanda Türk devletinin diktatörlük özelliklere sahip, kendi vatandaşlarına karşı sistematik zulüm uyguladığı, ifade, hareket ve örgütlenme özgürlüğüne saldırdığı; Türk ve Kürt halkını şiddet ve otoriterlik altında tuttuğu gerçeğine değindik. Türkiye’deki bu uygulamalar karşısında Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için mücadele etmek ve onu savunmak bizler için elzemdir. 20'den fazla ülkeden sendika temsilcilerini ve aktivistleri bir araya getiren bu uluslararası toplantıda Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü ve bunun için mücadele edilmesini talep eden önergemizi sunduk ve önergeyi oy birliğiyle onayladık.

Bildiğiniz gibi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 25 yıldır esaret altında ve yaklaşık 32 aydır kendisinden hiçbir haber alınamıyor. Türk devletinin Abdullah Öcalan üzerinde uyguladığı bu ağırlaştırılmış mutlak tecridi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Abdullah Öcalan’ın esaretini ve içinde bulunduğu tecrit koşullarını, çok ciddi bir insan hakları ihlali, hukuksuzluk ve tüm Kürt halkına ve en temel haklara karşı işlenmiş bir suç olarak görüyoruz. Hukuki, insani ve siyasi açıdan kendisinin tutukluluğu yasa dışı ve kabul edilemez. Tutukluluk koşulları ise uluslararası sözleşmeleri ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı ihlal eder niteliktedir.

Abdullah Öcalan'ı tecrit etmek, diğer aktivistleri sindirmeye çalışmak, Abdullah Öcalan’ın Kürt ve Türk kitleleri üzerindeki etkisini durdurmaya yönelik sonuçsuz bir girişimdir. Bu tecrit, Erdoğan’ın amaçladığının ötesinde tam tersi bir etki yaratıyor. Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, Erdoğan’ın diktatörlük rejimine karşı haklı bir halk nefretine, siyasi mahkumların serbest bırakılması ve Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı için verilen mücadelenin güçlendirilmesine neden oluyor.

Brezilyalı bir siyasetçi ve sendikacı olarak Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü sizin için neden önemli ve Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümündeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü bizim için esastır, çünkü halk için despotizme ve sömürüye karşı savaşanların siyasi nedenlerden dolayı tutuklanmasını kabul edemeyiz. Ne Nikaragua’da, ne Venezuela’da, ne Küba’da, ne Brezilya'da, ne İtalya'da, ne ABD'de ne de Türkiye'de. Herkes için mücadele edenler, hiçbir yerde hapsedilemez. Abdullah Öcalan hapiste kaldığı sürece Türkiye'de demokrasi olmadı ve bundan sonra da olmayacak! Hepimiz Abdullah Öcalan'ız!

Abdullah Öcalan'ın yanı sıra ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından anlamsız bir şekilde karalanan PKK ve diğer Kürt örgütlerinin Suriye, Irak, İran, Türkiye ve diasporada verdiği tarihi mücadeleye büyük saygı duyuyoruz.

İşçilerin yönetimi altında egemen, bağımsız, demokratik, sosyalist bir Kürt devletinin inşası mücadelesini sürdürmenin ve derinleştirmenin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Stratejik ya da taktik fark gözetmeksizin, Abdullah Öcalan büyük tarihsel Kürt lideridir ve herhangi bir ulusal kurtuluş süreci onun kurtuluşunu ifade eder.

“Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” talebiyle uluslararası alanda başlatılan kampanyayı nasıl değerlendiriyorsunuz ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması için uluslararası alanda neler yapılabileceğini düşünüyorsunuz?

Öncelikle bu kampanyayı anlamlı ve değerli buluyoruz. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması mücadelesi kapsamında ilk eylem, proleter enternasyonalizmin temeli olan uluslararası dayanışmayı sağlamaktır.

Türkiye tek bir kişiyi; yani Abdullah Öcalan’ı hedef aldı ama gerçekte hepimiz hedef alındık. Dünyadaki tüm aktivistler, Abdullah Öcalan'ın ve bu diktatörlük rejiminin hedefi olan diğer tüm Kürt ve Türk siyasi mahkumların serbest bırakılması için mücadele etmelidir.

Uluslararası Sendika Ağı Toplantısı’nda onayladığımız bildiri gibi, dayanışma sözlerle, kararlarla ve eylemlerle ifade edilmelidir. Aynı zamanda bölgeye çalışma arkadaşları göndererek, fon toplayarak ve mümkün olan her şekilde dayanışma aktif olarak dile getirilmelidir.

Bunun yanı sıra içinde bulunduğumuz ülkelerin Erdoğan rejimini destekleyen ve Türk devletiyle özgürce ticaret yaparak Kürtlere karşı tetiğin çekilmesine yardımcı olan hükümetlerinin her birinin suç ortaklığını kınamak gerekiyor. Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması için Türkiye’ye acil diplomatik baskı yapılmasından yanayız.

Türk devleti, Kürt halkına karşı yürüttüğü savaş kapsamında Suriye’de DAİŞ’e karşı büyük bir direniş gösteren ve DAİŞ’in askeri yenilgisini sağlayan Rojava’yı hedef alıyor. Türkiye’nin Rojava’ya dönük saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdoğan ve Türk devletinin Rojava'nın özgür bölgelerine yönelik saldırıları insanlığa karşı suçtur. Sınır ötesi askeri saldırılar, yerel özerk yönetimlere ve bu bölgedeki sivillere dönük saldırılar ve işgal hareketleri, uluslararası hukuk ihlali ve insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamındadır.

Türkiye’nin Rojava’ya dönük saldırıları, pratikte aynı zamanda yerel halka ve özellikle kadınlara yönelik vahşetin faili olan faşist DAİŞ’in yardımcı ordusu niteliğindedir.

Erdoğan bir savaş suçlusu gibi davranırken, bizler Rojava'daki deneyimin zafere ulaşması ve büyütülmesi için Suriye ve Türkiye'deki Kürt mücadelesinin koşulsuz destekçileriyiz. Örgütümüz (MRS), destansı kuruluşundan birkaç hafta sonra Kobanê’deydi. Bizler bu mücadeleye tüm güç ve kaynakları vermekten yanayız.

Kürt halkının ve Kurdistan'ın özgürlük mücadelesi hakkında son olarak eklemek istedikleriniz veya bir mesajınız var mı?

Onlarca yıl süren soykırım, imha ve asimilasyon girişimlerinden sonra milyonlarca kadın ve erkeği, binlerce savaşçısı ve bu kadar şehidi olan, güçlü bir şekilde ayakta kalan, savaşan bir halkın gücü asla mağlup edilemez.

Kürt hareketini yenebilen ne bir ya da daha fazla diktatör ne de emperyalizm olacaktır. Kapitalist dünya, Kürtlere ihanet etti, sömürdü ve susturmaya çalıştı ama asla başarılı olamadı. Geldiğimiz aşamada dört parça Kurdistan’da Kürt direnişi hiç bu kadar güçlü olmamıştı.

Irak'ta, Suriye'de, Türkiye'de ve hatta İran'ın köktendinci diktatörlüğü altında bile Kürtler yükseliyor ve güçleniyor. Bu mücadele hepimiz için bir örnektir.

Mücadele zordur ve çoğu zaman bu kadar güçlü düşmanlara karşı başarılı olamayacağınızı veya yeterli güce sahip olmadığınızı hissettirebilir. Hiçbir şey mücadelede içindeki bir halk kadar güçlü değildir ve Kürtler buna bir örnektir. Filistinliler ve 5 kıtada işçi sınıfının her zaman yaptığı üzere, her defasında verilen karar, ayağa kalkmak oluyor. Yalnız değilsiniz ve elimizden gelen her şey için Brezilya Devrimci Sosyalist Hareketi’ne (MRS) güvenebilirsiniz. Kürtlerin zaferi, dünyanın sömürülen tüm halklarının zaferidir!