Bu haftaki eylemde, 1995 yılında gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç'un akıbeti soruldu. Basın metnini Cumartesi İnsanı İkbal Eren okudu.

Eren, uluslararası hukukun gözaltında kaybetme suçunu önleme ve cezalandırma yükümlülüğüne rağmen devletin bu sorumluluğunu yerine getirmediğini belirterek, "Gözaltında kayıplar, devlet görevlilerinin talimatları ve göz yumması sonucu gerçekleştiği için etkin bir şekilde soruşturulmaları mümkün olmuyor" dedi.

Rıdvan Karakoç'un ailesini tehdit edildiğini ifade eden Eren, 1994 yılında gözaltına alınan Karakoç'un polisler tarafından ailesinin evinin gözetim altında tutulduğunu ve tehdit edildiğini aktardı.

Ailesiyle düzenli haberleşen Rıdvan'ın 15 Şubat 1995 tarihinden sonra kaybolduğu ve 110 gün süren ısrarlı bir arayışın ardından işkence izleri taşıyan bedenine ulaşıldığı ifade edildi.

Eren, "Eve gelemeyen Rıdvan, 15 Şubat 1995 tarihine kadar ailesi ve avukatı ile düzenli haberleşti. Bu tarihten sonra Rıdvan ile bağlantı kesildi. Evdeki polis ablukası kalktı. Polis baskınları son buldu. Karakoç Ailesi, tüm mercilere başvuru yaptı ancak sonuç alamadı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Rıdvan için devletin tüm kurumları ‘Bizde yok’ cevabı verdi" diye konuştu.

Rıdvan Karakoç'un cansız bedeninin savcılık dâhil tüm resmi kurumlardan geçtikten sonra emniyette parmak izi olmasına rağmen 'kimliği meçhul kişi' olarak gömüldüğünü vurgulayan Eren, etkin bir soruşturmanın yürütülmediğini ifade ederek, "Kaç yıl geçerse geçsin; Rıdvan Karakoç için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.

Eylemin ardından meydana karanfil bırakıldı. Cumartesi Anneleri, adalet ve kayıplarının peşini bırakmayacaklarını vurgulayarak, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini aramaya devam ediyor.