DEM Parti eş genel başkanları: Halk savaşa ve faşizme karşı mesaj verdi
DEM Parti eş genel başkanları, halkın yerel seçimlerde faşizme ve savaşa karşı mesaj verdiğini belirtti, "Demokratik Türkiye'ye ihtiyaç var" dedi.
DEM Parti eş genel başkanları, halkın yerel seçimlerde faşizme ve savaşa karşı mesaj verdiğini belirtti, "Demokratik Türkiye'ye ihtiyaç var" dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) eş genel başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, belediye eşbaşkanları ile bir araya geldi. Genel merkezde gerçekleştirilen toplantıda, seçim sonuçları değerlendirilerek, yeni dönem mücadele hattı belirlenecek.
Toplantının açılışında konuşan Bakırhan, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. 31 Mart seçimlerinde önemli bir başarı elde ettiklerine işaret eden Bakırhan, “Bu başarıda emeği olan siz değerli belediye eşbaşkanlarını kutluyor ve tebrik ediyorum. Sizin şahsınızda da, partimizin il ve ilçe örgütlerini, komisyonlarını, sandık kurullarını, gecesini gündüzüne katarak başarmamız için emek veren çabalayan halklarımızı bir kez daha kutluyorum. Onlara layık bir hizmet, mücadele, onların vermiş olduğu oylara layık bir duruş ortaya koyacağımıza eminim” diye belirtti.
Ermeni Soykırımı'nın 109’uncu yıldönümü olduğunu hatırlatan Bakırhan, “Ermeni halkından yüz binlerce insan katledildi. Gün vesilesiyle katledilen Ermenileri de hüzünle, saygıyla anıyoruz. Yine aynı dönemlerde katledilen başta Süryaniler ve diğer gayri Müslimleri saygıyla andığımızı belirtmek istiyoruz. Bu topraklar çok acı gördü, çok bedel ödedi. DEM Parti’nin yapmaya çalıştığı bir daha bu topraklarda benzer acıların, katliamların yaşanmaması içindir. Geçmişteki bu acı ve katliamlarla yüzleşilmesidir. Bunun için çalışacağız, çabalayacağız. Bu vesileyle sevgili Hrant Dink'i saygıyla anıyorum” ifadelerini kullandı.
'KAYYUMCU ZİHNİYET KAYBETTİ, HALK KAZANDI'
31 Mart seçimlerinde halk iradesinin sonuçlara yansıdığını dile getiren Bakırhan, şunları belirtti: “31 Mart’ta ortaya çıkan irade barış, demokrasi ve özgürlükler iradesi oldu. Bu iradeye hep birlikte sahip çıkacağız. Kayyumcu zihniyet kaybetti, kötü yönetilen belediye anlayışı kaybetti. Halklarımız kazandı. Kayyumlar sandığa gömüldü. Türkiye halklarının mücadelesi ve DEM Parti’nin 31 Mart başarısıyla birlikte AKP-MHP iktidarına 22 yıldır ilk kez büyük bir yenilgi tattırıldı. İktidar ve muhalefeti, 31 Mart’ta ortaya çıkan iradeyi doğru okumaya davet ediyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde bu iradeyi dikkate alarak Türkiye’de yüz yıldır başta Kürt meselesi olmak üzere eşitlik ve adalet mücadelesinin artık karşılığını bulması lazım. Bu seçimlerden ortaya çıkan sonuçlardan herkes dersini almalıdır. Çok Cumhurbaşkanı çok başbakan çok bürokrasi gördük gelip geçtiler çünkü Kürt meselesini çözmediler. ‘Kürt meselesini çözmeyenler çözülür’ demiştik 31 Mart seçim sonuçları bizi bir kez daha doğruladı.
'SORUNU OPERASYONLA ÇÖZEMEZSİNİZ, BU ACİZLİKTİR'
31 Mart’ta halkın mesajını anlamak istemeyenler ülke ülke gezip savaş vizesi almaya çalışıyor. Hemen seçim sonrası iktidarın çeşitli ülkelere yaptığı ziyaretlerde de bu bir kez daha açığa çıktı. Kürt meselesini bastırmak için hala askeri operasyonlardan medet umuyorlar. Defalarca denenmiş ve sonuç almamış yol ve yöntemleri denemek oradan medet ummak büyük bir acizliktir. Biz buna asla izin vermeyeceğiz. Seçim yenilgisini kanla gözyaşı ile örtmek istiyorlar. Oysa seçim sonuçlarının kendisi aslında savaşa hayır çığlığıdır. ‘Çözüm olsun Türkiye sorunlarını demokratik yöntemlerle çözsün’ haykırışıdır. Ama başka yol ve yöntemlerin peşinde hala koşmaya devam ediyorlar. Bu ülkenin ihtiyaçları askeri operasyonlar değil, yüzlercesi yapıldı bir sonuca ermedi. Bu ülkenin ihtiyacı yoksul Türk ve Kürt gençlerinin ölmesi değil, büyük bir toplumsal mutabakat ile Kürt sorununun demokratik yollarla çözülerek demokratik bir Türkiye inşa etme ihtiyacı vardır. Dolayısıyla önümüzdeki dönem, biraz önce söylediğimiz bu doğruları hep birlikte tekrar etmeye devam edeceğiz. Halkın mesajı nettir ölüme şiddete kana karşı olduklarını ifade ettiler. Barış gelirse bazılarının siyasi ömrü kısalacak bazıları siyaseten emekli olacak. Barış gelmesin diye kimi milliyetçi ırkçı çevreler şimdiden tehditlere komplolara şantajlara başladılar.
Siyasete hiza ve ayar vermeye çalışıyorlar. Gün yok ki özellikle seçim sonrasında bize parmak sallamasınlar. Biz kez daha yeniliyoruz; kapatma şantajı, tehdit siyaseti artık sona gelmiştir. Son kullanma tarihi dolmuştur. Biz ne zaman korktuk ne zaman tehdit ve şantajlara boyun eğdik ki şimdi halkımız güçlü bir irade ortaya koymuşken Van direnişi ortada dururken bu tehdit ve şantajlara boyun eğeceğiz. Boyun eğmeyeceğimizi onlar da bütün dünyada çok iyi biliyor. Çağrımızı yeniliyoruz; kararlıyız bu ülkeye barışı demokrasiyi getireceğiz. Başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere bu ülkede yaşayan insanlar eşit ve demokratik bir temelde bir Anayasa ile yönetilinceye kadar mücadelemizi devam ettireceğiz. Tehditlerle hizalanacağımızı bekleyenler çok beklerler. Bu gelenek hiçbir zaman bugüne kadar yapılan tehditlere boyun eğmemiştir. Şimdi belediyelerimizi tehdit edenler çok iyi bilsinler. Belediye eşbaşkanlarımız yönetimlerimiz seçilen arkadaşlarımız asla bu tehditlere pabuç bırakmaz. Burada o parmak sallamaların tehditlerin karşısında eğilecek bükülecek tek bir arkadaşımız yoktur.
Yatıp kalkıp Kürt düşmanlığı yapanları 1921 Anayasası’nın demokratik özünü anlamaya çağırıyoruz. Ama onlar burada değiller. 1924 Anayasası’nda red ve inkar edilen yok sayılan halkları tekrar aynı anlayışla yönetmek istiyorlar. O dönem bu işleri yapanların bugünkü temsilcileri bugün bu ülkeye bu zehri ve kötülüğü yaymaya çalışıyorlar. Bunlar 1924 Anayasası’nın red ve inkar eden özüyle bu ülkeyi ikinci yüzyılda da yönetmek istiyorlar. Kesinlikle buna izin vermeyeceğiz. Cumhuriyet artık köklerindeki görece çoğulculuğa uygun bir Anayasayı hak ediyor ve demokratik bir Anayasa ile özüne dönmelidir. 12 Eylül Darbesi’nin yamalı Anayasası da defalarca ısıtılıp ısıtılıp yeni Anayasa tartışmaları da artık bir nihayete erdirilmelidir. Evet demokratik bir Anayasa’ya ihtiyaç vardır. Bunun için bir yol temizliğine ihtiyaç var. Toplumun ve örgütlü tüm kesimlerin katıldığı bir çalışmayla bu artık örülmelidir.
'BELEDİYELERİMİZİN TEMEL İŞİ HALKA HİZMETTİR'
'99’dan bu yana kökünü Terzi Fikri'lerden, Edip Solmaz'lardan alarak günümüze gelen bir geleneğin temsilcileriyiz. Böyle anlı şanlı değerli bir geçmişe sahibiz. yerel yönetimleri rant, kayırmacılık, partizancılık için değil, halka en iyi hizmeti verecek kurumlar olarak görüyoruz ve böyle olmaya devam edecektir. Yerelde hizmet hakiki siyasetin kendisidir. Emin olun yapmış olduğunuz her şey, siyasetin kendisine etki ediyor olumlu anlamda. Siyasetimizi güçlendiriyor, büyütüyor. Genel siyasetimizi zaten genel merkezimiz, il ve ilçe örgütlerimiz, seçilmiş milletvekillerimiz yapıyor, layıkıyla yapmaya devam edecektir. Belediyelerimizin temel işi halka hizmet etmektir. Yerelde partimizle halk arasındaki bağın güçlenmesi için daha doğru iyi ve ikna eden halkın sempatisini kazanan hizmet siyasetin kendisidir, özüdür. Dolayısıyla bu ilkeye uygun hizmetlerinizi devam ettirmenizi bekliyoruz.”
'HER ŞEYE RAĞMEN KAZANDIK'
Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları da ön seçimlere de dikkat çekerek, "Burada bulunan değerli eşbaşkanlarımız aslında halkın iki kez seçtiği belediye eşbaşkanlarımızdır. Kıt olanaklarla bu çalışmayı yürüttük. Sadece bu değil iki kez kayyım atanarak yerel yönetimler üzerinde yürüttükleri baskıları ve kayyım zihniyetinin neticeleri olarak bütün hizmetlerden halkı mahrum bıraktıkları, halkın hizmetlere ihtiyaç duyduğu bir zeminde yürüttük. Sadece bu değil, aynı zamanda biz bu seçim yarışından kayyım rejimiyle mücadele ederken ‘kayyum seçmenle’ de mücadele ettik. 32 merkeze ‘kayyum seçmen’ göndererek, DEM Parti’nin iradesinden, Kürt halkının iradesini çalmak üzere izledikleri yol ve yöntemlerini de önemli oranda başarısızlığa uğrattık, önemli oranda ‘kayyum seçmene’ rağmen belediyelerimizi kazandık” ifadelerini kullandı.
Tülay Hatimoğulları, devamında konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Değerli arkadaşlar bizler yerel seçim kampanyamızı yürütürken 3 hedef belirlemiştik. Birincisi; özellikle bölgede, Kurdistan’da kayyım atanmış olan belediyelerimizi geri almak, ikincisi ise 2019’daki kazanımlarımıza yeni kazanımlar eklemek, üçüncüsü başta batı olmak üzere Türkiye sathının tamamında AKP-MHP faşizmini, otoriter rejimi geriletmekti. Parti olarak bu 3 konuda başarıya imza attık. Siz değerli belediye eşbaşkanlarımıza ve şu an burada olmayan meclis üyelerimize ve değerli halkımıza bu güzel başarıyı halklarımıza, bizlere armağan ettiğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
'HALK FAŞİZME DUR DEDİ'
Bu seçimlerin sonuçlarını gerek bölge açısından gerekse Türkiye’nin genel sathı açısından en iyi şekilde okumak, en iyi şekilde yorumlamak gibi bir göreve ve sorumluluğumuz var. Bugün Türkiye’de AKP’nin, MHP’nin ortaklığıyla ve özellikle bölgedeki küçük ortaklarıyla birlikte faşizmi ve otoriterleşmeyi ve kayyyumcu anlayışı tesis etmek isterken Türkiye genelinde ortaya çıkan haritaya baktığımızda bu anlayışa halk ‘dur’ demiştir ve bu anlayış artık gerilemiştir. Bugün bu ülkede tesis edilmek istenen faşist, otoriter rejime, kayyuma halk çok güçlü bir biçimde ‘hayır’ diyerek, haritayı değiştirerek buna ‘hayır’ demiştir. ‘İzin vermiyoruz’ demiştir. Bugün artık Türkiye’de ikili bir iktidardan bahsetmek mümkündür. Merkezi hükümet AKP-MHP iktidarının elinde ama artık yerel yönetimler artık onların elinde değildir. Dolayısıyla kitle desteğini arkasına alamamış olan bir rejimin ne kayyumcu anlayışı artık ne yol yürüyebilir ne de faşist otoriter anlayışı yol yürüyebilir. Burada halkımız tercihini değişimden yana yapmıştır.
EŞİT TEMSİLİYET
Kadınların yaşam tarzına müdahale devam etmektedir. Bugün Türkiye’de kadınların etek boyundan başörtülerine kadar müdahale eden anti demokratik otoriter anlayışa kadınlar bu seçimlerde ‘dur’ demiştir. Özellikle Kurdistan’da Şırnak örneğinde gördüğümüz üzere kadınlar üzerinde yürütülen özel harp politikasına kadınlar ‘hayır’ demiştir. Bizlerin bire bir özellikle kadın eşbaşkanlarımızın bizzat yaşadığı sorunlardan biri de eşbaşkanlık sistemimiz ve eşit temsiliyete saldırıdır. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyeti bu otoriter rejim kabul etmez çünkü kadınlar evinde otursun çocuk baksın isterler. Oysa biz DEM Parti olarak Türkiye kadın hareketi ve Kürt kadın hareketiyle birlikte bizlerin bugüne kadar bin bir emek vererek mücadele ve bedelle bu bedel bir yandan devlete karşı ödenirken öte yandan erkek egemen zihniyetin ezici ve sömürücü zihniyetine karşı verilmiş bir mücadele anlayışıyla biz kadınlar eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet mücadelesini bütün bu bedellere rağmen hayat bulmasını sağladık. Bu sadece Türkiye halkları ve kadınları için değil bölge ve dünya halkları için çok önemli bir deneyim ve kazanımdır. Kadın kazanımlarımıza ideolojik saldırıları bizler kabul etmedik.”
Konuşmaların ardından toplantı basına kapalı devam etti.