'Devlet infaz yasası değişikliklerini muhalifleri bastırmak için kullanıyor'

Avukat Destina Yıldız, Adalet Bakanı'nın infaz yasasında değişiklik için yaptığı açıklamalara dikkat çekerek sorunun kaynağının devlet politikası olduğunu belirtti. Destina Yıldız, yasa değişikliklerinin muhaliflerin aleyhine kullanıldığını vurguladı.

Art arda işlenen cinayetler, infaz yasasına ve "iyi hal" indirimlerine dair tartışmayı da beraberinde getirdi. Türk Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “2 yılın altında ceza alanlar da cezaevine girecek” dedi. Kamuoyundaki iyi hal indiriminin de rahatsızlık yarattığını dile getiren Tunç "İyi hal ve denetimli serbestliği yeniden değerlendiriyoruz" diye ekledi.

Henüz ortada bir değişiklik yok. Zaten infaz yasasında çeşitli değişiklikler yapılıyor. Örneğin Covid-19 salgını dönemi infaz kanunu değiştirilerek, siyasi bazı emeller çerçevesinde birçok adli suçlunun da çıkmasının önü açıldı. ÖHD’li Avukat Destina Yıldız tek başına yasa değişikliğinin yeterli olup olmadığını ANF’ye değerlendirdi.

'SORUNUN TEMELİNDE DEVLET POLİTİKASI VAR'

Avukat Destina Yıldız ilk olarak yapılacak değişikliklerin pratiğine bakılması gerektiğine şöyle dikkat çekti:

“Uygulamada bir karşılığı olmadığı sürece yasalarda yapılan değişikliklerin pek bir önemi olmuyor maalesef. Türkiye’de belli aralıklarla infaz yasalarında değişiklikler yapılıyor. Ancak bu değişikliklerin 'suç'un önlenmesi bakımından bir caydırıcılığı olmuyor. Cezaların artması, kişilerin hapishanede daha uzun süre tutulması tek başına suçları önlemede de kişilerin ıslahında da bir fayda sağlamıyor.

 Türkiye’de her yıl bir sürü yeni hapishane yapılıyor, infaz yasasında sürekli değişiklik yapılıyor ancak suç oranları artıyor. Zira bu sorunun temelinde devlet politikaları ve devletin adalet anlayışı yer alıyor. Devlet politikası olarak neoliberal politikaları benimseyen ülkelerde daha cezalandırmacı bir yaklaşım olduğunu görüyoruz. Bu ülkelerde toplumun üzerindeki baskı oldukça fazla ve toplum polis ve ceza infaz sistemi eliyle daha sert kontrol altında tutuluyor.”

'DEVLET İNFAZ REJİMİNİ FARKLI FARKLI UYGULUYOR'

Destina Yıldız, devletin infaz yasasındaki değişiklikleri genellikle muhalifler üzerinde kullanmak için tercih ettiğinin de altını çizerek, şöyle dedi:

“Türkiye’de bu politikalar daha çok muhalif olarak görülen kesimler üzerinde uygulanıyor. İnfaz yasalarında yapılan değişiklikler de bu yönlü oluyor. Yasalara baktığımızda adli suçlar ile siyasi suçların cezalarında uygulanan infaz rejimlerinin farklı olduğunu görüyoruz. Siyasi suçlarda daha ağır bir infaz rejimi uygulanıyor. Örneğin katıldığı bir gösteri yürüyüşü nedeniyle ceza alan bir kişi kasten yaralama suçu nedeniyle ceza alan bir kişiye göre daha uzun süre hapishanede tutuluyor. Siyasi suçlardan ceza alan kişilerle ilgili denetimli serbestlik hükümleri uygulanmazken adli suçlardan ceza alan kişiler denetimli serbestlik yükümlülüklerinden faydalanabiliyor.

 Yine Türkiye’de özellikle kadın ve çocuk cinayetlerinin arttığı dönemlerde sürekli olarak infaz yasalarında değişiklik yapılması gündeme geliyor ancak yapılan değişiklikler kadın ve çocuk cinayetlerini işleyenlerin lehine, siyasi suçlardan ceza alanların aleyhine oluyor. Devlet bu durumları adli suçlarla mücadele etmek yerine toplumdaki muhalif sesleri bastırmak için kullanıyor. O yüzden 'İyi hal ve denetimli serbestliği yeniden değerlendiriyoruz' gibi söylemlerin özellikle adli suçlar bakımından uygulamada bir karşılığı olmuyor.”

'BU BOZUK SİSTEM DÜZELTİLMEDİKÇE SORUN DEVAM EDER'

Avukat Destina Yıldız şunları belirtti:

“Bir suçun işlenmesinden suç işleyenin cezalandırılmasına kadar geçen sürede etkili işleyen bir adalet sistemi olmadıktan sonra infaz kanununda yeni düzenlemeler yapmanın da pek karşılığı olmuyor. Örneğin kadın cinayetlerine baktığımızda katledilen kadınların kendilerini katleden erkekleri defalarca karakola şikayet ettiğini, karşılığında hiçbir işlem yapılmadığını, kadınların şikayetten vazgeçirilmeye çalışıldığını; binbir güçlükle alınan koruma kararlarının uygulanmasında ciddi aksaklıklar yaşandığını, denetiminin yapılmadığını, soruşturma aşamasında açıkça tutuklama nedenleri bulunmasına rağmen şüphelilerin serbest bırakıldığını, yargılama aşamasında bu kişilerin maktulü ya da mağduru suçlayan savunmalarına itibar edildiğini, taktıkları kravatlar nedeniyle iyi hal indirimi aldıklarını görüyoruz.

Sadece kadın cinayetlerinde de değil, birçok adli suçta benzer tutumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu tutumlar adli suçlara uygulanan cezasızlık politikasının birer parçası ve bugün toplumun içinde bulunduğu bu ahlaki çürümenin de bir nedeni olarak kabul edilebilir. Bu noktada, bu bozuk sistem içerisinde yer alan her kurum ve herkes bundan sorumlu. Bu sorumlular sorumluluklarını yerine getirmediği sürece, bu bozuk sistem düzeltilmediği sürece infaz sisteminde yapılacak değişikliklerin olumlu bir karşılığı olmayacaktır.”