Doğa talanı ve rant susuzluğu artırıyor

Bodrum hemen hemen her yaz su sorunu yaşıyor. Fakat su sorunu sadece barajlarla alakalı değil. Kaçak yapı ve kuyuların artması, nüfusu kaldırmayan altyapı ve elbette Muğla’nın dört bir yanında devam eden doğa talanı sebepler arasında.

Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanlarında başlayan ağaç katliamı ve köylülerin direnişi son 2 aydır ülke gündeminde. Yaklaşık iki yıldır Limak, IC-İçtaş iştiraki YK Enerji’nin termik santraline karşı yapılan eylemler bu yıl çok ses getirdi. Fakat bölgedeki tek sorun bununla sınırlı değil. Hem Türkiye’nin hem de dünyanın sayılı turizm bölgelerinden biri de olan Muğla’nın Bodrum ilçesinde yazları hem nüfusun artması hem de altyapı sorunları yüzünde ciddi anlamda bir susuzluk yaşanıyor. 27 yıldır Bodrum’da yaşayan Avukat Azat Öztürk sorunun sadece turizm ya da mevsimsel yağış azlığından kaynaklı olmadığını anlatıyor. Zira bölge hem termik santraller hem doğa katliamı hem de kaçak yapı ve kuyuların çoğalması gibi birçok sorunla boğuşuyor. Bunun yanı sıra Devlet Su İşleri’nin (DSİ) yetersiz altyapısı Bodrum’un yazları neredeyse susuz kalmasına sebep oluyor.

DSİ ALT YAPISI BODRUM NÜFUSUNU KALDIRMIYOR

ANF’ye buradaki susuzluk sorununu anlatan Avukat Öztürk şunları ifade ediyor: “27 yıldır Bodrum'da ikamet etmekteyim ve her yaz susuzluk problemi var. Bodrum nüfusu Gedik Barajı üzerinden su ihtiyacını karşılıyor. Mumcular Barajı da var ama burayı besleyen asıl baraj Gedik. DSİ yazın yüksek talepten kaynaklı olarak su basıncını azaltılıyor. Hatların özellikle bağlantı noktalarının yokuş aşağı ve yokuş yukarı, yani yüksek drenaj alanları yoğun basınca uğradığı yerlerde patlamalar ortaya çıkıyor. Bundan kaynaklı olarak da yanlış imalatlar sebebiyle Muğla Büyükşehir Belediyesi'nin açmış olduğu bir dava var. DSİ’nin hatlarda kullanmış olduğu şu anki malzemenin niteliği Bodrum'un nüfusunu kaldıracak seviyede değil. Öte yandan Muğla bölgesi inanılmaz derecede kaçak binaların ve yine kaçak kuyuların da çok olduğu bir yer. Ruhsatsız ve şu an mühürlü ama kullanımına devam edilen birçok kuyu var burada.

Bölgede yeraltı sularının en önemli havzalarından birisi Çamköy diğeri de Akbelen işletme sahasının olduğu Karacahisar ve Işıkdere sahası. Akbelen de bu sahaların içerisinde kalıyor. Akbelen’deki termik santralle birlikte yaşanan değişim ve dönüşümden kaynaklı dokuyu da bozdular.”

TERMİK SANTRALLER OLUMSUZ ETKİLİYOR

Avukat Azat Öztürk özellikle Akbelen ve diğer santrallerin yeraltı suyu havzalarını olumsuz etkilemesini de susuzluk sebeplerinden olarak sıralıyor: “Hacettepe Üniversitesi’nin 2013 yılında buraya dair yapılmış bir araştırması var. Hatta 90’larda da araştırmalar var. Yer altı dinamik rezervlerin çok ciddi seviyede yüksek olduğu söyleniyordu bu raporlarda. Fakat sonrasında nüfus artışı ve doğal habitatın değiştirilmesi, barajların yetersiz kalması ve kayıp kaçaklar buradaki su sorununu ortaya çıkarıyor. Bu kayıp kaçakların önüne geçilse, habitatı bozacak santrallere izin verilmese yeni barajlara ihtiyaç kalmayacak ama sorun baraj yetersizliğiymişçesine yeni bir baraj açılmak istendi.

Mesela Bodrum Barajı açılmak istendi, Bodrum Milas arasına. Baraj için burada bulunan köyü boşaltacaklardı ve burası sular altında kalacaktı. Aynı Hasankeyf gibi. Biz orada dava açtık kazandık. Kamuoyunu sanki biz onları susuzluğa mahkûm etmişiz gibi bir intiba yarattılar ama biz bunu kabul etmiyoruz. Orada 140 tane hane var, inanılmaz güzel bir coğrafyası var. Sanki sadece sorun barajla alakalı. Her şeyden önce santrallerin yaratmış olduğu tahribat daha yüksek. Termik santraller için yeraltı sularını besleyen oradaki ormanlar tahrip edilmiş durumda. Yeraltı sularını besleyen bütün noktalar eritilmiş durumda. O kömür sahalarında dev çukur havzaları oluşturuldu ve buraya dökülecek molozlar yüzünden doğa kendisini yenileyemeyecek. Ayrıca yeraltı sularını besleyen havzaların dolması sebebiyle o havzaları da doğrudan tahribata uğratacağı için Akbelen'in hem yer üstü hem de yeraltı anlamında bir tahribatı var bölge için. Bodrum'un susuzluk sorununu doğrudan Akbelen'e bağlayamayız ama sebeplerinden bir tanesidir.”