Erdoğan gibi zalimler Filistin’i çıkarlarına feda edecek

Mevcut sistemi taklit etmek Filistin halkının sorununu çözmeyeceği gibi Erdoğan gibi zalimlerin de Filistin davasını çıkarları uğruna feda etmesine neden olacaktır.

Bugün Filistin-İsrail ve çevresi olarak adlandırılan coğrafya, tarihin derinliklerine kadar uzanan ticaret yolu, Asya ile Afrika'nın buluştuğu bölge, Avrupa ile Orta Doğu arasındaki gemilerin hareket alanı, doğa ve tarım açısından zengin, kültürlerin buluştuğu bölgedir. Yine tek tanrılı üç semavi dinin ortaya çıkışının merkezi haline gelen, üç dinin kutsal sembollerinin bu ana kadar varlığını sürdürdüğü bölgedir. Ancak 1948 yılından bu yana tek dine, tek millete dayalı bir devlettir. 1948 yılında İsrail Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ilan edilmesiyle çatışma ve savaş yeni bir düzeye ulaştı. Binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan diğer halklar, Filistin halkı, Araplar, Müslümanlar ve Hıristiyanlar bu projenin dışında kalmış, bu temelde tarihsel çatışma yenilenmiş. Müslümanlar-Yahudiler, Araplar-İbraniler veya Filistinliler-İsrailliler sorunu olarak adlandırılan ve tarihi çatışmaların yaşandığı bir bölge haline geldi. Biran önce çözülmesi gereken bu sorun ne yazık ki özellikle 1948'den bu yana daha da derinleşiyor, büyüyor ve çözülemiyor. Sunulan çözüm ise sorunun kendisidir, herkes çözüm olarak devlet istiyor. Her iki taraf da ulus devlet olursa sorunun çözüleceğine inanıyor ama sorunun asıl kaynağının ulus devlet olduğunu unutuyorlar.

Kurdistan devrimi de on yıllar boyunca aynı amaç uğruna mücadele etmiş ama sonunda bunun doğru olmadığını, tam tersine tüm Kurdistan halkının işgal ve zulmünün asıl sebebi ulus devlettir. Önder Apo, çözüm projesini tüm dünyaya sunmuş, ulus devlet sistemi yerine demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir paradigmayı hayata geçirmiştir. İsrail devleti kendi sisteminde ve politikasında ısrar ettiği için, Filistin halkı ve hareketi ise öncü bir lider bulamadıkları için çözüm yerine çatışmalar derinleşti, savaş daha da büyüdü. Aradan 75 yıl geçti ve bu sorun hala devam ediyor. En son Hamas’ın askeri kanadı olarak bilinen El Kassam Tugayları, İsrail işgaline karşı mücadele adı altında bir festivale saldırdı. Farklı ülkelerden insanların katıldığı festivale yönelik saldırılar sonucu çok sayıda sivil esir alındı ​​ve bir o kadarı da katledildi. El Kassam Tugaylarının bu saldırıları nedeniyle bölgede yeni bir süreç başlıyor. Bilindiği üzere ticaret yolları siyaseti etkilemekte bunun sonucunda savaşlar ve uzlaşmalar yaşanmakta, bu konularda devletlerin çıkarları değerlendirilmekte. Her devlet bu ticaret yollarının kendi otoritesinde olmasını ister. Bu yollar bir yandan finans ve para olurken diğer yandan ticareti ve ihtiyaçları bu bölgeden geçen diğer devletler ise o bölgenin sahiplerine rıza göstermek ve o bölge huzura, güvene kavuşuncaya kadar dikkatli olmak zorundalar. Bu duruma göre değerlendirdiğimizde Kurdistan'ın her zaman kontrol altında kalmasının ve herkesin onun için savaşmasının temel sebeplerinden birinin zenginliği ve İpek yolu olmasından kaynaklıdır.

Bundan dolayı Türkiye kendisini hep stratejik konumlu bir ülke olarak adlandırdı, zaten Kurdistan'ı tanımıyor. Peki, ne değişti? Değişen şey, İpek yolunun artık eskisi gibi dünyanın doğusuyla batısı arasındaki hareketliliğe cevap olamayacağıdır. Çünkü Ortadoğu, özellikle Kurdistan'da çatışmalar, savaşlar yaşanmaya devam etmektedir. Artık dünya hegemonyası gördü ki Kürt hareketi yıkılmadı ve İmralı’da tarihi bir direniş yürütülüyor. Erdoğan liderliğindeki Türk hükümetinin sözünü yerine getirmediği, Kürtleri yok edemediği veya Kürt sorununu çözemediği ortaya çıktı. Yani Türkiye ile Kurdistan'ın savaşta olmadığını kanıtlayamadığı için hegemonik güçler başka yol aradı. Özellikle Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş başladıktan sonra Ukrayna üzerinden geçen rota ile Batı'ya ulaşma umutları kalmadı. Doğu’da Hindistan'dan Suudi Arabistan'a, Ürdün'den İsrail'e, İsrail'den de Kıbrıs ve Avrupa'ya uzanan rota için anlaşmaya varıldı. Bu hat üzerinden Suudi Arabistan'a güvenli bir şekilde ulaşmak için İran'ın Körfez'de sorun yaratmaması konusunda çalışmalar yapılıyor.

ERMENİ HALKI YERİNDEN EDİLDİ

Bu yüzden Suudi Arabistan ile İran ve Mısır arasında görüşmeler yapılıyor. Bu konuda birkaç ay önce İran ve Suudi devleti bazı adımlar attı. Örneğin her iki devlet de büyükelçiliklerini yeniden açma kararı aldı. Dikkat çekmek istediğim şey, bu durumda Türk devleti gücünü kaybedecek, artık eskisi kadar etkili ve değerli olmayacak.7 yıl önce Kuzey Suriye’ye nasıl askeri müdahale ettiği biliniyor. Bu müdahalenin nedenlerinden biri Kuzey Suriye'de Irak sınırından Rojava’ya uzanan hattın Akdeniz'e ulaşmamasını engellemekti. Eğer o yol güvenlik altına alınsaydı ve Türkiye müdahale etmeseydi, özellikle işgalden sonra Basra, Kuzey Suriye'den Akdeniz'e ulaşıp oradan Kıbrıs ve Avrupa'ya gitme ihtimalleri vardı. O ihtimal ortadan kalktıktan sonra, özellikle Cerablus, Bab, Ezaz, Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê işgal edildikten sonra son G20 toplantısında yeni yolun açılmasına karar verildi. Erdoğan bu kararı boşa çıkarmak için Azerbaycan üzerinden alternatif bir rota geliştirmek istiyordu. Bu da Türkiye ile Ermenistan arasındaki Zengezor yoludur.

Bunu Azerbaycan ile yapabilmek için onu desteklediler ve Ermenistan'a saldırdılar. Saldırı aşamalı olarak gerçekleştirildi. Bunun sonucunda tüm bölge Ermenilerin elinden alındı ve Ermeni halkı yerinden edildi. Demografik bir değişim yaptılar. Ama yine de G20’de yer alan devletleri, ticaretin Zengezor kapısından geçmesi için ikna edemediler. Bu durum Erdoğan'ın bütün hesaplarını altüst etti. Eğer PKK'yi yok etseydi ticaret yolu Türkiye üzerinden geçecekti ama olmadı. Hamas’ın Erdoğan ile temel bir ilişki olduğu, AKP'ye bağlı Müslüman Kardeşler'in fikirlerinin devamı olarak Filistin'deki Müslüman halk arasında örgütlenerek Filistinlilerin iktidarını ele geçirdiğini herkes biliyor. Erdoğan, Filistin halkının acılarından faydalanıyor. Netanyahu'nun sorunu çözmediğini, çatışmaları derinleştirdiğini gören Erdoğan, Filistin halkının davasını kullanarak ince ve aldatıcı bir politika yürüterek, Hamas'ın bu saldırıyı başlatmasına izin verdi. Durum şuan çok karmaşık. Erdoğan şimdi ABD ve diğer güçlerin eski ticaret yoluna dönmesini ve Türkiye'yi eski haline döndürmesini bekliyor.

Filistin halkı sorunlarına ve davasına çözüm istiyorsa Rêber Apo'nun proje ve önerilerini esas almalıdır. Bu öneriler demokratik ulus, ortak yaşam, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmaya dayanan fikirlerdir. Mevcut sistemi taklit etmek Filistin halkının sorununu çözmeyeceği gibi Erdoğan gibi zalimlerin ve despotların onları kendi çıkarları uğruna feda etmesine neden olacaktır. Bu politikayla sadece İsrail ve Filistin halkları kaybetmeyecek, aynı zamanda Türkiye'nin de büyük kayıplar yaşamasına neden olacaktır. Filistin halkını temsil etmeyen Hamas’ın bu halkın davasına ve mücadelesine zarar verdiği kadar, Erdoğan da Türkiye'ye ve halkına büyük zarar vermiştir.