‘Erdoğan mültecileri koz olarak kullanmaya devam edecek’

Yücel Özdemir, mültecilerin Erdoğan'ın elinde bir güç, bir koz olarak duracağını, Türkiye'de sığınmacı sayısı arttıkça, Erdoğan'ın Avrupa'ya karşı elinin güçleneceğini ve Erdoğan’ın bunu Avrupa'ya karşı bir baskı unsuru olarak kullanacağını belirtti.

ERDOĞAN VE MÜLTECİLER

Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Avrupa Birliği Liderler Zirvesi'nin ana gündem maddelerinden biri mültecilerdi. Avrupa'ya gelen mültecilerle mücadele konusunda ilerleme kaydedilmesinden, çeşitli yöntemlere kadar birçok başlık tartışıldı. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz da Türkiye’ye yaptığı ziyarette, mülteciler konusunda Türkiye'ye daha fazla yardım yapılacağını belirtip, Erdoğan’a bizzat teşekkür etti. Erdoğan ise Lübnan ve Suriye'den gelecek yeni mültecilere kapılarının açık olduğunu ifade etti. Bu gelişmeleri Gazeteci Yücel Özdemir ANF için değerlendirdi.

Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi’nin ana gündemi mülteciler ve sığınmacılardı. Bu bağlamda birçok başlık ele alındı. Zirveden nasıl bir sonuç çıktı?

Avrupa Birliği’nde sığınmacılar konusunda zaten genel bir fikir oluşmuş: Biz artık sınırları kapatalım, engelleyelim görüşü hâkim. Bu konuda bütün Avrupa Birliği ülkeleri hemfikir, sosyal demokratlardan aşırı sağa kadar. Ama bunun yöntemi nasıl olacak? Bunun üstünden değişik tartışmalar var. Özellikle transit geçiş ülkelerine destek verelim deniyor. Bunlar da Afrika ülkeleri, Türkiye veya Orta Doğu ve Doğu Avrupa'daki ülkeler. Buralarla ilişkileri güçlendirelim, anlaşmalar yapalım ve geliş yollarını kapatalım diye bir görüş var. Avrupa Birliği Liderler Zirvesi'nde, bu konu üzerinde daha net bir şekilde anlaşma sağlandı gibi. Ayrıca, “Tamam, bunları engelleyelim, gelmesinler,” görüşü vardı, ancak bunun dışında, Avrupa Birliği dışındaki ülkelerde kamplar kuralım görüşü de vardı. Türkiye'deki anlaşmalara benzer anlaşmalar yapılması gibi. Çünkü Türkiye ile yapılan anlaşmaların epey bir tecrübesi var. Türkiye gibi Afrika ve Kuzey Afrika ülkeleriyle benzer anlaşmalar yapalım düşüncesi de dillendirildi. Bu, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in net bir önerisiydi.

Ama yine de bu konuda şu anda bir çoğunluk sağlanmış değil. Tabii, önümüzdeki dönemde bu biraz daha yüksek sesle tartışılacak. Örneğin, Tunus'ta bir anlaşma yapılmaya çalışıldı ama son anda bozuldu, fakat Mısır'la bir anlaşma yapıldı. Bunu hızlandıracaklar bence, ya da İtalya'nın Arnavutluk’a yaptığı gibi sığınmacılar oradaki kamplarda tutulacak. İtalya'nın yerel mahkemesi bunu insan hakları ihlali olarak tanımladı ve iptal etti, ancak Meloni buna rağmen, ‘Ben bunu yapacağım’ dedi. Bu da önümüzdeki dönemde daha çok gündeme gelecek. Almanya da Arnavutluk'tan bunu istiyor ama Arnavutluk, Almanya'nın bu talebini şu an için yerine getirmeyeceğini söyledi.

Öte yandan, işe yaramayan ya da suç işleyenlerin sınır dışı edilmesi zaten gündemde ve bu konuda özellikle Almanya yoğun bir çaba sarf ediyor. Erdoğan ile Scholz’un görüşmesinde de bu konu biraz konuşuldu, ancak bence görüşmenin merkezinde olan bir konu değildi. Çünkü Almanya, Türkiye gibi ülkelere sınır dışı işlemlerini zaten gerçekleştiriyor, bu konuda eli rahat.

Scholz, son görüşmede Türkiye'ye yardımların süreceğini söyledi. Bir yandan, Avrupa’da zaman zaman Türkiye’ye verilen yardımların gerçekten mültecilere harcanıp harcanmadığı da tartışılıyor. Bu şaibeye ve tartışmalara rağmen, Türkiye’ye bu anlamda para göndermeye devam edecekler mi? Erdoğan, kapılarımız Suriyelilere ve Lübnanlılara açık derken bu yardımlara mı güveniyor?

Zaman zaman basında da çıkıyor bu verilen yardımların ne kadar amacına uygun kullanıldığı ve ne kadarının AKP’ye yakın kurumlara gittiği. Ama özünde, Türkiye'nin mülteciler konusunda üstlendiği misyonu yerine getirdiği konusunda genel bir kanaat var. Türkiye, mültecilere ev sahipliği yapıyor. Çünkü Türkiye ev sahipliği yapmasa, mültecilerin bir sonraki durağı Avrupa Birliği olacak ve bu da çok büyük sorunlara yol açacak. Bu nedenle Türkiye aslında buna bekçilik yapıyor.

Bu bekçilik görevine Erdoğan, bu açıklamasıyla net bir mesaj veriyor. Evet, bölge karıştı ve karışmaya devam edecek ve bu durum da göçe sebep olacak. Mültecilerin yol alacağı istikametlerden biri Türkiye gibi ülkeler olacak. Türkiye'den de Avrupa'ya gelmeye çalışacaklar. Orta Doğu'dan Türkiye'ye kadar ulaşan mültecilerin, Türkiye'de kalalım diye bir düşüncesi yok bence. Büyük çoğunluğu, bir fırsatını bulup Avrupa Birliği ülkelerine gelmeyi amaçlıyor. Bu nedenle Erdoğan, en azından aradığı sıcak para açısından bu misyonu bundan sonra da üstleneceğiz diyor ve bu konuda güvence veriyor. Bu durum, aynı zamanda Erdoğan'ın elini de güçlendiriyor.

Koz anlamında mı?

Evet, bu durum her zaman Erdoğan'ın elinde bir güç, bir koz olarak duracak. Türkiye'de sığınmacı sayısı arttıkça, Erdoğan'ın Avrupa'ya karşı eli güçleniyor. Çünkü bu artan sayıyı Avrupa'ya bir baskı unsuru olarak kullanacak. “Gerekli parayı vermez, gerekli yardımları yapmazsanız, ben bunları artık tutamıyorum, çünkü ülkemin kapasitesi bunu taşıyacak durumda değil,” diyecek.

Erdoğan’ın bunu koz olarak kullanacağını AB de biliyor. Peki, mesela İtalya doğrudan Suriye ile bu sorunu çözelim diyordu. Bu seçenek hala Avrupa'nın gündeminde mi?

Evet, ama Avrupa Birliği şu anda Suriye'yi doğrudan muhatap almaya yanaşmıyor. Aslında Almanya’nın gündeminde de, şu anda Almanya'da suç işlemiş olan Suriyelilerin Suriye’ye gönderilmesi planı var; bu konuşuluyor. Ama bu sınır dışı etme, doğrudan Suriye'ye değil, Türkiye üzerinden Suriye'ye gönderme planı. Aynı yöntem, Özbekistan üzerinden de yapıldı. Bizzat Scholz, Özbekistan'a gitti ve Özbekistan’la, Almanya’da suç işleyen Afganların gönderilmesi konusunda bir anlaşma sağladı. Bu, uygulanmaya da başlandı; Afganlar önce Özbekistan'a gönderilecek. Özbekistan da onları ya doğrudan ya da bir süre beklettikten sonra Pakistan'a gönderiyor. Üçüncü ilişkiler var.

Aynı model, önümüzdeki dönemde Türkiye için de gerçekleşecek. Bu, gündeme de geldi. Hatta Türkiye İletişim Bakanlığı bunu reddetti ve "Böyle bir şey olmaz," dediler. Ancak demek ki bazı alanlarda, bazı katmanlarda ve diplomasinin arka koridorlarında bu konu konuşuluyor. Türkiye, zaten Suriye ile ilişkileri normalleştirme çabası içinde diyalog zemini arıyor. Eğer bu sağlanabilirse, bence Almanya, Türkiye üzerinden Suriye’ye mültecileri gönderecek, özellikle de suç işlemiş olanları tabii ki. Çünkü bu, aslında daha yumuşak bir nokta; daha meşru ve normal görünen. Örneğin, daha önce bu durum Almanya'ya gelen Türk vatandaşları için konuşuluyordu. Türk vatandaşlarının toplu bir şekilde sınır dışı edilmesi, Erdoğan ve Scholz’un New York'taki görüşmesinde konuşuldu. Türkiye tarafı hemen bunu reddetti, ama Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, sosyal medya hesabından ‘Çok önemli bir mesele katettik,’ dedi.

Şunu da eklemek lazım: Scholz'un Erdoğan’la yaptığı görüşmede mülteciler konusu da konuşuldu. Ama özellikle Eurofighter savaş uçakları konuşuldu; 40 tane savaş uçağı 2026'dan itibaren verilecek ve Almanya buna yeşil ışık yaktı. Bir yıl önce Erdoğan, Scholz’u Berlin'de ziyaret etmişti. O ziyareti ben de yakından izlemiştim. O zaman Scholz, "Bölgede istikrarsızlık ve güvensizlik var. Biz bu koşullarda Eurofighterlar’ı veremeyiz," demişti. Peki, bir yıl içinde ne oldu? Ne değişti? Bir yıl içerisinde bölge daha da istikrarsız hale geldi. E, şimdi Almanya'dan bu kadar devasa savaş uçaklar alınıp, depoda bekletilmeyecektir herhalde. Bunlar, tam tersine bölgedeki gelişmelerde kullanılmak için satın alınıyor. Ve tabii ki bu savaş uçakları bölgedeki Kürtlere karşı kullanılacak; çünkü özellikle onlar tehdit olarak görülüyor. Türkiye tarafından zaten sürekli sınır dışı operasyonlar yapılıyor. Almanya, bu açıdan Türkiye'nin savaşçı ve militarist politikasına kendi cephesinden destek veriyor.