Hamas-İsrail ve İsrail-Lübnan arasındaki çatışmalar sürerken, bu durum Ortadoğu genelini ciddi bir şekilde etkiliyor. Aynı zamanda İsrail’in İran’a bağlı silahlı grupların Suriye topraklarındaki üslerine ve sık sık Şam’a düzenlediği saldırılar da devam ediyor. Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırıları da aralıksız bir şekilde sürüyor.
Bölgedeki siyasi gelişmeleri, halkların yüz yüze olduğu tehlikeleri, Kuzey ve Doğu Suriye'deki siyasi, diplomasi ve savunma çalışmaları üzerine PYD Eşbaşkanlık Divanı Üyesi Foza Yûsif ile konuştuk.
Sömürgeci devletlerin Ortadoğu’yu dünyanın savaş merkezi haline getirdiğini ve çıkarlarına göre hareket ettiklerini vurgulayan Foza Yûsif, “Bugün dünya genelinde büyük bir savaş yaşanıyor. Bu kaos ve çatışmalar en çok da Ortadoğu’yu etkiliyor. Ortadoğu, 200 yıldır sömürge savaşlarının ve çıkar çatışmalarının merkezi haline geldi. Kurdistan’ın dört parçasında da büyük çatışmalar yaşanıyor. Suriye genelinde, özellikle Rojava’da 14 yıldır büyük bir savaş sürüyor. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik savaş, bu bölgenin bilinçli bir şekilde seçilmesiyle başladı. Bölgede siyasi bir çözüm, Suriye halklarının çıkarlarını esas alan bir uzlaşma sağlanmadıkça kalıcı bir barış mümkün olamaz. Bu nedenle güvenlik sorunları daha da arttı. Lübnan’daki savaş ve İsrail’in İran’a yönelik saldırıları, Suriye genelini de etkiliyor. İşgalci ve sömürgeci devletler Suriye’yi bir ateş çemberine attı. Rojava da bu ateşin ortasında yer alıyor.
Suriye, Türkiye ve Irak sınırlarına yakın bir bölgede bulunuyor. Hem askeri hem de siyasi olarak komşu devletlerin, Kürt halkına karşı çözüm yollarından uzak politikalarını sürdürüyor. İşgalci Türk devleti, mevcut siyasetini her zaman savaş ve kaos ortamı üzerinden yürütüyor. Türkiye’nin yürüttüğü politikalar ile İsrail’in İran’a saldırıları ve Kuzey veDoğu Suriye’deki hedeflere yönelik operasyonlar birbiriyle bağlantılıdır. Bu nedenle halk ve hareket olarak savaş ve çatışmalara hazırlıklı olmalıyız. Bazı hegemonik ve emperyalist devletlerin açıklamalarında Kuzey ve Doğu Suriye’nin savunma güçlerinin hazırlıklarını tartışma konusu yaptıklarına tanık oluyoruz. Bu kişiler, Kuzey ve Doğu Suriye üzerindeki tehditleri görmezden gelirken Rojava’ya yönelik işgal saldırılarını da savunuyorlar. Eğer kalıcı bir barışı savunuyorsak, savaşa da hazırlıklı olmalıyız. Bu nedenle savunmamızı güçlendirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
SAVUNMA GÜÇLERİMİZ HALKIMIZI KORUMAYA HAZIR
Savaşın giderek büyüdüğü bir süreçte öz savunmanın hayati önemde olduğunun altını çizen Foza Yûsif, devamla şunları belirtti: “Savunma ve güvenlik güçlerimiz olan QSD, YPJ ve HPC, işgalci Türk güçlerinin bölge halkına yönelik olası saldırılarına karşı hazırlıklıdır. Evet, bir hareketlilik var ancak bunun daha da güçlendirilmesi gerekiyor. Halkımızın genel olarak savaş cephelerinde bulunan evlatlarına destek vermesi şarttır. Bu nedenle toplumumuz ve halkımız direnişiyle savunma güçlerine destek vererek her zamanki gibi ülkelerini birlikte savunmalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşayan herkes, kendisini bir özgürlük savaşçısı olarak görmeli ve bu doğrultuda sorumluluk üstlenmelidir; çünkü öz savunma hakkı doğal bir haktır.
Artık her ülkenin kendi savunma ve güvenlik güçleri bulunmaktadır. Bizler de Kuzey ve Doğu Suriye bileşenleri olarak, bölgemizdeki savaşlardan edindiğimiz tecrübeyle her türlü saldırı ve şiddete karşı kendimizi savunabiliriz. Bu da Rêber Apo’nun felsefesi sayesinde mümkün olmuştur. Rojava halkının bu iradesi DAİŞ çetelerini yenmiş ve Türk devletinin işgal saldırılarını boşa çıkarmıştır. Hareketimiz ve güçlerimiz, Rêber Apo’nun fikirleri doğrultusunda eğitim görmektedir. Halkımız, Rojava Devrimi’nin ruhuyla savunma güçlerinin yanında yer almalı ve çalışmalarını bu temelde yürütmelidir.”
TÜRK DEVLETİ KAOSTAN FAYDALANARAK SALDIRI DÜZENLEMEYİ HEDEFLİYOR
Ortadoğu’da devam eden savaşın, hegemonik güçlerin iktidar savaşı olduğuna dikkat çeken Foza Yûsif, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “İsrail, Hizbullah’a karşı yürüttüğü savaşı Suriye’ye de taşımaya çalışıyor. İran ise Suriye’deki silahlı güçlerini artırarak çatışmaları daha da derinleştirmeye çalışıyor. Yakın zamanda İran, Hesekê’deki ABD üslerine yönelik saldırılar düzenledi. Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halklar olarak hiçbir tarafı desteklemiyoruz; çünkü bu savaş halkların çıkarlarına hizmet etmiyor. Şu an yürütülen savaş, yalnızca işgalci devletlerin çıkarlarını temel alıyor. Ancak savaş bölgemizi tehdit eder hale geldiğinde, devrimci halk savaşı çerçevesinde kendimizi savunur ve halkımızın çıkarlarını her şeyin üzerinde tutarız. Bu konuda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi çalışanları ve üyeleri olarak duruşumuz nettir.
Ayrıca, işgalci Türk devletinin mevcut kaos ortamından faydalanarak bölgeye saldırı yapma tehdidi var. Çünkü bu yönlü tehditler ve açıklamalar yapılıyor. Türkiye, mevcut kaos ve saldırılardan kendi çıkarları doğrultusunda yararlanmayı hedefliyor. Serêkaniyê, Girê Spî ve Efrîn’i işgal ettiği gibi, Kuzey ve Doğu Suriye’nin tamamını işgal ederek bölgenin demografisini değiştirmeye çalışıyor. Eğer bu kaos daha da derinleşirse, kurtarılmış bölgeler de bundan etkilenebilir. Bu nedenle, Suriye rejimi kontrolündeki şehirlerde yaşayan halkların Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerine göç etmek isteyeceği açıktır.
Bu durumun bölgemizi daha fazla etkilememesi için bir an önce siyasi bir çözüm sağlanmalıdır. Özerk Yönetim’in tutumu bu konuda oldukça önemlidir ve anlamlıdır. Çünkü Özerk Yönetim, Suriye’nin birliği içerisinde önemli bir çalışmayı temsil ediyor. Özerk Yönetim her zaman çözüm ve müzakere için hazır olduğunu göstermiştir. Ancak Şam rejimi bu görüşmelere yaklaşmıyor ve yanıt vermiyor. Buradan bir kez daha ilgili taraflara çağrıda bulunuyorum; bölge halkları olarak birliğimizi güçlendirmeli ve gelecekteki her tür saldırıya karşı birlikte direnmeliyiz.”