Hakikat korkusuyla gazetecileri katlediyorlar

Askeri saldırıların, katliamların, örtbas edilen suçların arkasında büyük bir korku var; hakikatin ortaya çıkması. Bu yüzden basın çalışanlarını hedef alıp katlediyorlar.

GAZETECİLERE YÖNELİK KATLİAMLAR

Aziz, Nazım, Cihan ve diğer Kürt özgür basın çalışanları neden katledildi? Hakikatin peşinde gitmek, karanlıkla savaşmaktır. Kürt basınına ve hakikate yönelik saldırılar, aslında her şeyin özüdür; bu savaşın kendisidir. İşgal derinleştikçe hakikate olan baskılar da artıyor. Askeri operasyonların arkasındaki gerçekleri örtmek, savaş suçlarını gizlemek var. Bu kirli savaşın parçası olmayı reddeden toplumsal iletişim araçları yok edilerek, hakikatin sesi susturulmak isteniyor.

Özgür basın çalışanları katlediliyor, çünkü hakikatin peşinden gitmek, yalan imparatorluklarını yıkmaktır. 1990’larda köyleri yakanları, toplu katliamları ifşa eden gazeteciler nasıl öldürüldüyse bugün de Rojava’da savaş suçlarını belgeleyenler hedef alınıyor. İşgal derinleştikçe hakikati duyuranlara saldırılar artıyor. Askeri operasyonların, katliamların, örtbas edilen suçların arkasında büyük bir korku var: Hakikatin ortaya çıkması. Bu yüzden basın çalışanlarını hedef alıyor, katlediyorlar.

ALGI KÖRLÜĞÜ YARATMAK

AKP’nin kurduğu yeni sistemin yarattığı toplumsal ve hukuksal felaketi gizlemek için basın hedef alınıyor. Medya organlarını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirirken, gerçeği savunanları susturmaya çalışıyor. Bu süreçte özelikle Kürt basınına yönelik baskılar arttı. Gazeteciler tutuklandı, basın organları kapatıldı. Amaçları Kürdistan’da algı körlüğü yaratmak ve halkın doğru bilgiye ulaşmasını engellemektir. Kürt halkının haklarını savunan ve savaşa dur diyen herkes susturulmak isteniyor. Oluşturdukları algıya karşı direnen Kürt basını bastırılarak, savaşı topluma dayatmak ve toplumu savaş politikaları etrafında dizayn etmek çabası sürüyor.  Suçlarının üzerini örtmek, savaşın gerçeklerini gizlemek için buna ihtiyaçları vardı. O kör alanda istediklerini rahatça yapacak, toplumsal baskı kuracak ve halkın hak taleplerini bastıracak ve engelleyeceklerdi. Hakikat uğruna yıllarca mücadele eden, cezaevlerinde hapsedilen, özgür basın emekçilerini susturmak istediler ama hakikat, onları her seferinde aştı. Sonunda, bu korku düzenini devam ettirebilmek, iktidarlarını sürdürebilmek, hukukun ve demokrasinin tüm izlerini silmek için basını susturmak zorundaydılar.

AMAÇLARI HİÇ DEĞİŞMEDİ

Bu yeni değil. 90’larda Kürt basın emekçileri sokak ortasında katlediliyordu. Gazeteciler, faili meçhul cinayetlerin hedefiydi. 2000’lerden sonra cezalar, tutuklamalar ve ağır hapis kararlarıyla susturulmaya çalışıldılar. Bugün ise SİHA’larla, doğrudan savaş araçlarıyla katlediliyorlar. Hakikatin sesini kısmak için her dönemde farklı yöntemler kullandılar ama amaç hiç değişmedi: Hakikati gizlemek, toplumun gözünü karartmak. Suçlarını örtbas edebilmek, halkı susturabilmek ve tüm gerçeği unutturmak için her yolu deniyorlar. Hakikatin peşinden giden gazeteciler, şehit oldular, yıllarca hapis yattılar ama hakikati yazmaktan asla vazgeçmediler. Hakikat, bir halkın sesidir; susturulamaz.

SESSİZLİĞİ DELİP GERÇEĞİ SAVUNDULAR

Kürdistan’daki savaş suçlarını ve sivillere yönelik katliamları duyurmak, bu güçlere karşı her zaman zordu. Cizre bodrumlarında bir toplum yok edilirken, o vahşi gerçekleri saklamaya çalıştılar. Savaş suçlarını, öldürülen masumları gözlerden sakladılar. Gazeteciler, o karanlıkta hakikati buldu. Rojava’da, Başûr’da, Kürt coğrafyasındaki katliamları dünyaya duyurdular. Kimyasal silahları, sivilleri hedef alan cinayetleri ortaya çıkardılar. Bütün bu karanlıkta, o sessizliği delip gerçekleri savundular.

SİHA’larla savaş alanında hakikatin peşinde olan ve toplumu doğru bilgilendiren gazeteciler, bir kez daha hedef alınıyor, çünkü artık toplumu kandırmak kolay değil. Algı operasyonları eski gücünde değil. İnsanlar doğruyu görmek istiyor ve bu onları korkutuyor. “Askeri zafer söylemi” halkı büyük felaketlere sürüklüyor. İşte bu yüzden Tişrîn Barajı’ndaki gerçek, sivillerin katledilmesi, bu korku ile halkı hedef almak için gizleniyor. Gazeteciler, bu gerçeği haykırıyor, özgür basın her zaman hakikatin peşinden gitmeye devam ediyor.

ÖZGÜR BASIN HAKİKATLE BESLENİR

Savaşta önce hakikat öldürülür. Propaganda devreye girer, kirli savaşla beslenen yalanlar halkı sarar. Özgür basın hakikatle beslenir. O, gerçekleri yazarken bir halkın özgürlük mücadelesinin de sesi olur. Özgür basın, özgürlüğün, hakikatin peşinden gitmek demektir. O yüzden bu basın geleneğini yok etmeye çalışıyorlar ama şunu unutuyorlar; hakikat hiçbir zaman öldürülemez. Evet, onlar katledildi ama hakikatle savaşı kazandılar. Onlar, sadece birer gazeteci değil halklarının sesiydiler. Karanlıkta hep hakikati yaşatarak ölümsüzleştiler.

SİSTEMATİK BİR SAVAŞ YÖNTEMİ

Aziz Köylüoğlu, Türk devletinin son 6 ay içinde katlettiği beşinci gazeteci oldu. Bu tesadüf değil, sistematik bir savaş yöntemi. Kürt basının ve hakikatin izini süren tüm gazeteciler, savaş suçlarını açığa çıkardıkları için hedef alınıyor. Kürtler, yeni bir yüzyıla hakikat etrafında birleşerek güçlü bir şekilde giriyor. Özgürlüğün ve demokratik hakların savunucuları olarak, direniş kalesi haline gelmiş durumda. Bu yüzden bu kazanımlar ve umutlar karşısında ne kadar gözlerini karartmışlarsa o kadar saldırganlaşıyorlar. Sivil veya askeri gözetim yapmayacak kadar aceleleri var, çünkü korku içinde ne olursa olsun Kürtleri bir yüzyıl daha esir almak istiyorlar. Amaçları, halkın haklarını, özgürlüğünü ve kimliğini yok etmek.

Aziz Köylüoğlu’na söz; hakikat yolunda şehit düşenler unutulmayacak, hakikat asla susturulamayacak.