HEDEP Meclis Grubu: İmralı’ya bir an önce ziyaret düzenlenmeli

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşme talebiyle Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na başvuruda bulunan HEDEP Meclis Grubu, "İmralı Adası’na bir an önce bir ziyaret düzenlemelidir" çağrısı yaptı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan'ın yanı sıra partinin diğer tüm milletvekilleri, 25 yıldır İmralı’da tek kişilik hücrede ağır tecrit altında tutulan ve yaklaşık üç yıldır hiçbir haber alınamayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a ilişkin Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na başvurdu.

Başvuruda, Kürt sorununun Türkiye’nin yaşadığı siyasal, sosyal, kültürel ve hukuksal yanı sıra ekonomik krizlerin ardındaki temel sorun olduğu vurgulandı.

HEDEP Meclis Grubu, Türkiye'de demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesi çabası içinde olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın, demokratik ve barışçı çözümü desteklediği ve bu yaklaşımının ulusal ve uluslararası alanda ciddi bir karşılık bulduğunu kaydetti.

Başvuruda, şu ifadelere yer verildi: “Çözüm sürecinin bitirilmesi ile kendisine uygulanan insanlık dışı ve hukuk dışı tecrit ise mutlak hale getirilmiştir. Daha önce ‘koster bozuk’ veya ‘hava muhalefeti’ gerekçeleriyle sistematik hale getirilen avukat ve aile görüş kısıtlamaları, 15 Temmuz darbe girişimi gerekçe gösterilerek ilan edilen olağanüstü hâl ile birlikte tümüyle engellenmiştir. 25 Mart 2021 tarihinden bugüne kadar ise Sn. Abdullah Öcalan ile İmralı Ada Hapishanesinde bulunan Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın dış dünya ile telefon, faks, mektup yoluyla haberleşmesine de izin verilmemiş; aile, vasi ve avukat ziyaretleri engellenmiş, dış dünya ile bağları tümüyle koparılmış, mutlak iletişimsizlik hali hakim olmuştur. 

Kendisinden son defa haber alındığı tarih olan 25 Mart 2021 tarihi ise bu 24 yılda yaptığı kesintili ikinci telefon görüşmesi ile olmuştur. 25 Mart 2021 tarihinden 2022 yılının sonuna kadar 238 avukat ve 79 aile-vasi görüşme başvurusu yapılmış, ancak hiçbirine yanıt verilmemiştir. 5 Ağustos 2020’de İşkencenin Önlenmesi Komitesinin (CPT) açıkladığı raporda; İmralı Ada Cezaevi’nden hiçbir şekilde haber alamama halini ‘incommunicado’ yani mutlak iletişimsizlik olarak tanımlamıştır. Türkiye’ye kabul edilemez olduğu belirtilen uygulamaya son verilmesi tavsiye edilmiştir. CPT; 20-29 Eylül 2022 tarihleri arasında yaptığı Türkiye ziyaretinde İmralı’yı ziyaret etmiş, ancak herhangi bir açıklama yapmamıştır.

Sn. Öcalan ve diğer üç mahpusun avukatlarının, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesine mutlak iletişimsizlik halinin sona erdirilmesi amacıyla yaptıkları tedbir talepli başvuru kabul edilmiştir. 6 Eylül 2022 tarihli karar ile ‘Başvurucuların maruz kaldıkları incommunicado tutukluluk haline son verilmesi ve başvurucuların kendi seçecekleri bir avukatla derhal ve herhangi bir kısıtlama olmaksızın erişim sağlanması’ kararı iktidara bildirilmiştir. Ancak ne CPT raporlarının gereği yerine getirilmiş ne de BM’nin kararları tanınmış ve mutlak iletişimsizlik halini ortadan kaldıracak herhangi bir adım atılmıştır. Savaş ve olağanüstü hâl dahil hiçbir istisnai durum, yasal ve hukuki hakları engellenen Sn. Abdullah Öcalan’a uygulanan bu insanlık dışı işkenceyi meşrulaştıramaz.

Milyonlarca insanın siyasi iradesi olarak gördüğü, çözüm sürecinde devlet ve hükümet heyetleri ile görüşen, Kürt sorununun baş müzakerecisi ve temel siyasi aktörü olarak kabul edilen Sn. Öcalan'ın şahsına uygulanan mutlak tecrit, salt bir kişiye uygulanan işkence olarak da görülemez. İmralı Mutlak Tecrit Sistemi bu bağlamda, topluma dönük politik, ekonomik, hukuki boyutları olan kapsamlı bir kuşatma, toplumun barış iradesine ve barış hakkına açık bir saldırıdır.

Mutlak tecridin sürdürülmesi adına Türkiye’de hukuk ve ahlaki değerler askıya alınmıştır. Bu işkence sistemini eleştirmek dahi tutuklama gerekçesi yapılmaktadır. Bu durum dahi başlı başına İmralı’da uygulanan hukuk dışılığın bir yönetim tekniğine dönüştüğünü göstermektedir. Bu bağlamda, askeri ve güvenlikçi yaklaşımlarla Kürt sorununun çözülmesinde ısrarın, birçok insan hakkı ihlaline de yol açtığı aşikardır. Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu olarak, bu insan hakları ihlallerine son verilmesi için harekete geçilmelidir. Bu bağlamda Komisyon; Türkiye'de Kürt sorununun demokratik ve barışçı çözümü; adalet, eşitlik ve özgürlük temelinde ortak bir gelecek inşa etme ve Türkiye'nin demokratikleşmesinin önünün açılması için insanlık suçu olan mutlak tecrit koşullarının ortadan kaldırılmasında üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmelidir. Komisyon, bugün kendisinin de denetimine kapalı olan İmralı Adası’na bir an önce bir ziyaret düzenlemeli; buna paralel olarak aile, avukat veya siyasi bir heyetin bir an önce görüşme gerçekleştirmesini sağlamalıdır.”