Hukuk örgütleri, TİP Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay’ın cezaevinde rehin tutulması hakkında AYM’nin verdiği “Hak ihlali” kararına uymayan 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ni Çağlayan Adliyesi’nde protesto etti.
13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin AYM kararını görüşmeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne yollamasının olduğunun mesajını verdi. Adliye’de Themis heykeli önünde toplanan avukatlar, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ni ve genel olarak hukukun geldiği noktayı protesto etmek için ıslık ve alkışlarla C Blokuna yürüdü.
C Blokunda önünde “Can Atalay’a meclise, Can Atalay’a özgürlük” yazılı pankartını açan avukatlar adına ilk konuşma duayen hukukçu Alp Selek tarafından yapıldı.
Sürgündeki sosyolog Pınar Selek’in de babası olan Alp Selek, avukatların bir Adalet Sarayı önünde toplanmasının adaletsizliğin geldiği boyutu gösterdiğini vurgulayarak, Can Atalay’a da yapılanın adaletsizlik olduğunun altını çizdi.
Can Atalay’ı küçüklüğünden beri tanıdığını anlatan Selek, “Çok iyi bir çocuktu. Milletvekilliği en iyi yapacak kişilerden biriydi ama nedense bunu yapmasından rahatsız olanlar var” dedi.
13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tutumunu eleştirerek sözlerini sürdüren Selek, “Bir mahkemenin duruşmasından kaçması ne demek? İçerideki verilen hukuksuz kararlardan kaçıyorlar. Gezi Parkı olayından tutuklular var. Şimdi iki gün önce tıpkı Gezi’de olduğu gibi halk kendi arzusuyla Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için sokağa çıktı. Şimdi merak ediyorum devlet kimin hakkında dava açacak? Çünkü devlet insanların kendi isteğiyle sokağa çıkmasını istemiyordu benim anladığım kadarıyla. Ama Cumhuriyet Bayramı’nda çıktılar. Bunlar hakkında bakalım devlet dava açabilecek mi?” diye sordu.
İzmir Barosundan Can Atalay’ın okul arkadaşı Volkan Gültekin, hukuksuzluğun geldiği noktayı “Birçok müvekkilimiz için uygulattığımız kararı bir meslektaşımız için uygulatamıyoruz” diye özetledi.
Yargıtay’ın karar verdiği bir dosya hakkında karar veremeyeceğini vurgulayan Gültekin, “13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetki alanında olan bir konuda karar vermemek, hürriyet gaspına devam etmek için açıkçası Yargıtay’a dosyayı yolluyor” hatırlatmasında bulundu.
Mahkeme yetkisini de gasp eden, bir yazıyla görevini yapmaktan kaçınan 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanın suç işlediğini kaydeden Gültekin, “Mahkeme de görevini yapmaktan imtina ederek suç işlemiştir. Bu nedenle bu basın açıklaması aynı zamanda bir suç ihbarıdır. Anayasa kanunun üstündedir ve kaynağı hukuk kurallarıdır. Dolayısıyla çok net belirlenmiş AYM’nin verdiği bir karar uygulamamak suçtur; görevi kötüye kullanma ve insanın hürriyetini gasp etmek suçudur. Hakimler, savcılar kanunu 82 maddesi der ki, suçüstü halinde izin prosedürü işletilemez. Yani şu an için biz savcılara ihbar ediyoruz. Herhangi bir HSK kararı beklemeden şu an burada bu kararı uygulamayan mahkeme heyeti için soruşturma başlatabilirler” diye konuştu.
ÖHD üyesi Veysi Eksi, Can Atalay’ın özgürlüğünün gasp edildiği günün dün olmadığını, Can’ın özgürlüğünün 14 Mayıs seçildiği günden beri özgürlüğünün gasp edildiğini hatırlattı.
AYM’nin başkanın da dediği gibi yargıda bir yorum kakofonisinin başladığını belirten Eksi, “Uygulanması gereken bir hukuk varken, hukuku sürüncemede bırakmak mahkemeler açısından artık bir usul haline geldi. Hukuku gargarayla yok etmeye çalışıyorlar” dedi.
Kürt siyasetçi Gültan Kışanak için de benzer bir hukuksuzlukla karşı karşıya olduğunu hatırlatan Eksi, Gezi davasında olduğu gibi Kobanê davasında da mahkemeler aynı kakofoniyi yaptığını vurguladı ve eklendi: “Devlet Kürt mahallesinde denediği bir şeyi daha sonra diğer muhalifler üzerine deniyor.”
Adalet nöbetinin yürütücülerinden Avukat Kemal Aytaç, sadece Can Atalay için değil aynı zamanda Gültan Kışanak için de burada olduklarını vurgulayarak, “Adalet, özgürlük ve hukuk için genel bir mücadele için çabalıyoruz” dedi
Hukuk örgütleri adına açıklamayı okuyan Avukat Ekin Yavuz, Keyfi bir tutumla avukatlarla ve milletvekilleriyle görüşmekten imtina eden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin 30 Ekim akşamı Can Atalay dosyasını Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne gönderdiğini hatırlatarak sözlerine başladı.
Bunu hukuk devleti açısından utanç verici olduğunu vurgulayan Yavuz, “Kararın sarayda verildiğinin ispatı olarak karar tarihi karardan 17 gün önce yazılmış, heyet yerine sadece mahkeme başkanının imzası konacak şekilde muhakeme hukukuna dikkat etmeyecek kadar pervasızlaşmışlardır. Biz bu hukuksuz kararları kabul etmediğimizi yineleyerek başta Hatay milletvekilimiz Can Atalay olmak üzere diğer tüm gezi tutsakları için mücadele etmeye devam edecek, memleketimize hukuk ve Demokrasinin asgari normlarının uygulanması için büyük bir kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz" vurgusunda bulundu.