Yargının bir vesayetten diğerine geçtiği Türkiye’de, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği ihlal kararını tanımayıp, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması yeni bir krize neden oldu. ANF’ye konuşan hukukçu Ercan Kanar, AKP döneminde tıpkı Nazi döneminde olduğu gibi yargının tamamen yürütmenin kılıcına dönüştüğünü vurguladı.
‘AYM FİİLEN KAPATILMIŞTIR’
Cumhuriyet tarihinde ilk kez Yargıtay’ın AYM’nin kararını ayaklar altına aldığına dikkat çeken Kanar, bunun bir skandal olduğuna ve AYM’nin fiilen kapatılması anlamına geldiğine işaret etti. Yargıtay’ın bu kararının Türkiye’de hukukun zerresinin kalmadığının göstergesi olduğunu vurgulayan Kanar, Türkiye’de zaten hiçbir zaman gerçek anlamda hukuk kurallarına uygun bir yargılama pratiği olmadığını ama AKP iktidarı döneminde hukukun kırıntısının dahi ortadan kaldırıldığını kaydetti.
Kanar, bu hukuk darbesinden sonra olabilecekleri şöyle sıraladı: “Avukatlar tekrar AYM’ye başvuracaktır ve muhtemelen AYM oy çoğuyla tekrar ihlal kararı verir; vermezse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gidilecek. AİHM’den ihlal kararı çıkar. Ama ne var ki Türkiye’de artık AYM kararlarına uyulmadığı gibi AİHM kararlarına da uyulmuyor. Bunu Osman Kavala, Selahattin Demirtaş örneklerinde gördük. Yargıtay’ın bu pratiği düşmanla savaş hukukunun bir devamına dönüşmüştür” dedi.
‘ERDOĞAN BİR TAŞLA İKİ KUŞ VURMAK İSTİYOR’
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin de muhtemelen yürütmenin isteğini dikkate alarak bu kararı verdiğini belirten Kanar, nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yargı krizine ilişkin yaptığı açıklamada Yargıtay’ın kararına sahip çıktığını hatırlattı.
AYM’nin en üst mahkeme konumunda olduğunun ve verdiği kararların herkesi bağladığının altını çizen Kanar, şöyle konuştu: “Eğer cumhurbaşkanı hukuka saygılı bir cumhurbaşkanı olsaydı, AYM’nin kararının bağlayıcı olduğunu ve Yargıtay da dahil olmak üzere bütün idari birimlerin AYM’ye uyması gerektiğini söylerdi. Ama öyle olmadı. Aslında Erdoğan bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Yeni bir anayasadan bahsetmesi de bundan. Bu durum, özgürlükçü bir anayasanın geleceği anlamına gelmez. Tam tersine, bir dönem sonra tekrar kendisinin seçilmesini garanti altına alacak, ellerini kollarını daha da serbestleştirecek ve muhalefeti daha da zayıflatacak bir anayasa özlemi taşıyor. Şu anda zaten totaliter bir yönetim yürütüyor ama bu da onu doyurmuyor. Erdoğan tamamen diktatörlüğünü tesis edecek yeni bir anayasa değişikliği istiyor.”
‘AYM KENDİ KARARINA SAHİP ÇIKMALIYDI’
AYM’nin bu zamana kadar herhangi bir açıklama yapmamasının da normal olmadığına işaret eden Kanar, “AYM açıklama yapıp kendi kararına sahip çıkmalıydı. Ama yapmadı. Bundan sonra açıklama yapsa da geç kalmış bir açıklama olacak” diye konuştu.
‘AKP’NİN YARGI PRATİĞİ 12 EYLÜL FAŞİST DARBESİNİ DE GEÇTİ’
Yargı açısından Cumhuriyet tarihinin en kötü döneminin yaşandığına dikkat çeken Kanar, AKP iktidarının yargı pratiğinin 12 Eylül askeri faşist darbesini de geçtiğine işaret etti. Baktığı dava dosyalarından örnek veren Kanar, işkence altında alındığı ortaya çıkan bir itirafçının yalan beyanlarının dahi bir insanın ağırlaştırılmış müebbet hapis alması için yeterli sayıldığını belirtti. 40 yılı aşkındır avukat olduğunu ve 12 Eylül’de de çok sayıda davaya baktığını anımsatan Kanar, şunları kaydetti: “12 Eylül faşist bir darbeydi. O zaman sivil yargılama lağvedilmiş, askeri yargı egemen hale gelmişti. Ancak buna rağmen askeri yargının dahi kendi kuralları mevcuttu. Örneğin işkence ürünü ifadeler delil olarak kabul edilse de sahte kimlik, illegal bir yayın ve silahlı bir eylem olmadan askeri mahkemeler örgüt üyeliğinden ceza vermezlerdi. Daha sonra gelen DGM dönemi, yargı pratiği açısından 12 Eylül döneminden daha katı ve kötü bir deney oldu. Özel Yetkili Mahkemeler ise DGM’lerden daha kötüydü. Ama özellikle 2015 sonrası AKP dönemindeki yargı pratiği cumhuriyetin en kötü yargı pratiği oldu.
‘CEZA ALMAK, SANIK OLMAK İÇİN MUHALİF OLMAK YETERLİ!’
Tıpkı Nazi döneminde olduğu gibi yargı tamamen yürütmenin kılıcına dönüştü. Düşmanla savaş hukuku, AKP döneminde AKP’ye özgü bir düşmanla savaş hukukuna dönüşmüştür. Bu, klasik düşmanla savaş hukukundan da daha beter bir düşmanla savaş hukukudur ve ceza almak, sanık olmak için muhalif olmak yeterlidir.”
‘BU HUKUK DARBESİNE KARŞI AYAĞA KALKMAK GEREKİYOR!’
Bu hukuk darbesine karşı Türkiye Barolar Birliği’nin, insan hakları kurumlarının, muhalefet partilerinin çok aktif mücadele vermesi gerektiğini belirten Kanar, “Bugüne kadar ana muhalefet partisi insanların sokağa çıkmasını engelledi. Şimdi CHP Genel Başkanı seçilen Özgür Özel, sokak sözü veriyor. Bakalım sözünde duracak mı, göreceğiz. Bu açıdan kitlelerin harekete geçip ayağa kalkması gerekiyor” dedi.