Kobanê Davası 4 Eylül'e ertelendi

Kobanê Kumpas Davası’nda mahkeme, atılı suç iddiasının değişme ihtimaline karşı aldığı ek savunma kararına işaret ederek, siyasetçi ve avukatlara 10 gün ek süre verdi ve duruşmayı 4 Eylül’e erteledi.

Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutsak 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 30. duruşmasının dördüncü oturumu, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsünde bulunan duruşma salonunda görüldü.

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan duruşmaya, Kandıra 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde rehin tutulan Figen Yüksekdağ, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Duruşmaya avukatlar ve izleyiciler de katıldı.

Bugünkü oturumda tutuksuz yargılanan siyasetçi Nezir Çakan’ın avukatı Şeyhmus Bayhan, beyanlarda bulundu.

TANIĞIN İDDİALARI BİLİRKİŞİ RAPORUYLA DA ÇÜRÜTÜLDÜ

SEGBİS ile Amed’den duruşmaya katılan Bayhan, müvekkilinin HDP Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) Kobanê Olayları sırasında attığı tweet sırasında HDP ile ilişkisinin olmadığını söyledi. Müvekkilinin herhangi bir siyasi parti çalışmasına katılabileceğini söyleyen Bayhan, HDP’nin Meclis’te meşru bir parti olduğunu kaydetti.

Müvekkili hakkındaki suçlamalara değinen Bayhan, dosyada yer alan açık tanık Sami Baran’a dikkat çekti. Müvekkiline yönelik tanıkların anlatımları dışında bir iddia veya ve delilin olmadığını ifade eden Bayhan, müvekkilinin Sêrt’e gittiğine dair iddianın olduğunu ancak alınan ve dosyada yer alan bilirkişi raporuna göre müvekkilinin buraya gitmediğinin ortaya çıktığını söyledi.

Müvekkilinin bu sıralarda hapiste olduğunu ve sonrasında ise Erxenî’de olduğunu ifade eden Bayhan, burada olduğuna dair birçok bilgi ve belgeyi daha önce mahkeme ile paylaştığını kaydetti. Tanık Baran’ın tüm iddialarını çürüttüklerini dile getiren Bayhan, Baran’ın aynı zamanda duruşma salonunda soruşturma evresindeki beyanlarını da yalanladığını belirtti. Bayhan, “Çakan’ın ‘örgüt’ ile ilişkisinin olup olmadığına yönelik bir bilgisinin olmadığını, emniyete verdiği ifadelerinin de değiştirildiğini ifade etti” dedi.

 

GİZLİ TANIĞIN BEYANLARININ HUKUKİ BİR DEĞERİ YOKTUR

Dosyada yer alan gizli tanık “Ulaş”ın müvekkiline yönelik iddialara dikkat çeken Bayhan, müvekkilinin Kandil’e gittiğine dair iddialarda bulunduğunu anımsattı. Bayhan, “HTS kayıtlarında müvekkilimin olaylarda nerede olduğu açıktır. Ayrıca duruşmada dinlenirken soru sorma hakkımız engellendiği için beyanlarının dikkate alınmaması gerekiyor” diye kaydetti.

 “Ulaş”ın beyanlarının hiçbir gerçekliğinin olmadığını söyleyen Bayhan, “Yüksek yargı mercilerinin sadece gizli tanık beyanları üzerinden hüküm kurulamayacağını söylüyor. Tek başına hukuki bir değeri yoktur. Gizli tanığı destekleyecek hiçbir delil de yoktur. İddia makamının takıldığı tek bir şey var. Diyarbakır’da daha önce görülen bir davada mahkemenin verdiği bir karardır. O dosyada hala açık ve Yargıtay’da duruyor. Bozulma ihtimali var. Tanık beyanları bu dosyanın açıldığı tarihten önce olduğu için birleştirme kararı vermesi gerekiyor. Devam eden bir yargılama var. Bütün bu hususları birlikte değerlendirildiğinde belirtilen fiillerin hukuk ile desteklenmediğini görüyoruz” diye konuştu.

İDDİA MAKAMININ HUKUKA KARŞI SORUMLULUĞU VAR

Bayhan, “İddia makamı hukuki değil, siyasi görüşüne göre hareket etmiştir. En ilginç olanı ise kadro tanımı. Bu kadro tanımı müvekkilime yönelik de yapılmış. Yargılamanın sürdüğü bu ana kadar bu dosya kapsamında masumiyet karinesinin açıkça ihlal edildiğini gördük. Ayrıca savcı Yargıtay’da devam eden dosyayı, bitmiş gibi dosyaya koymuş. Büyük ihtimalle bu dosya bozulup geri gelecek. İddia makamı müvekkilimin yurt dışında örgüt ile görüştüğüne dair somut bir delil de ortaya koymamıştır. Özyönetim olayları ile ilgili bir iddia da var mütalaada. Sayın iddia makamına soruyorum; İddia makamı bunu nereden çıkardı? İddia makamı istediğini yazar, söyler öyle mi? Hukuka karşı sorumluluğu var. Hiç tanık beyanlarda geçmeyen bir iddiayı oraya nasıl koyar?” diye sorarak, tepki gösterdi.

‘HANGİ OLAY VE FİİL VAR?’

Dosyada yer alan ve müvekkiline ait olduğu ileri sürülen  “1 Nolu” telefonunun Sincan’da bulunan bir hapishaneye ait olduğunun HTS kayıtları ile ortaya çıktığını “2 Nolu” telefonun ise Mereş’te sinyal verdiğini dile getiren Bayhan, müvekkilinin aynı anda iki yerde olma ihtimalinin olmadığını ve bu nedenle bu telefonlarının kendisine ait olmadığını ifade etti. Bayhan, “Bu dosya kapsamında sunulan mütalaada, müvekkilim ile ilgili hangi olaylarla hangi fiil ile ilişkisi olduğuna dair bir illiyet bağı kurulmamış. Ancak 302’den cezalandırılmasını istiyor. Hukuki deliller ile hangi suçu işlediğinin yer alması lazım. Hangi fiil nedeniyle yargılandığını bilmediğimiz için savunma da yapamıyoruz. Bunun için genel bir savunma yapmak zorunda kalıyoruz. Ayrıca bu tüm yargılananlar açısından da söylemek mümkün” şeklinde konuştu.

ARA TALEP EDİLDİ

Bayhan, müvekkili hakkında beraat kararı verilmesi talebinde bulundu. Söz alan Av. Sipan Cizreli, duruşmaların kesintisiz bir şekilde sürmesi nedeniyle hem müvekkillerinin hem de avukatların savunma hazırlığını sekteye uğrattığını ve bu nedenle dosyayı bütünlüklü takip edemediklerini belirterek, tepki gösterdi. Cizreli, duruşmalara en az 2-3 haftalık bir ara verilmesi talebinde bulundu.

Talebe ilişkin söz verilen iddia makamı, taleplerin reddine karar verilmesini istedi. Mahkeme, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.

YARGILAMA SONUNDA KARAR VERECEK!

Ara kararını açıklayan mahkeme, yargılanan siyasetçi Mesut Bağcık’ın dosyada yer alan tanıkların tanıklıklarının gerçeği yansıtmadığı, bu nedenle tanıklıklarına itibar edilmemesi ve mahkemenin bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunması gerektiği yönündeki talebini yargılama bitiminde değerlendireceğine karar verdi. Mahkeme, dosyada yer alan gizli tanık “Hermes” ve “Atlas”ın bugüne değin verdikleri tüm beyanlarının dosyaya alınması talebini ise dosyaya ilişkin olmayacağını ileri sürerek, reddetti.

‘ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETME’ KARARI

Mahkeme, avukatların duruşmalara ara verilmesi talebine uygun olarak karar vermek yerine, atılı suç iddiasının (Ülkenin birliğini ve bütünlüğünü bozmak) değişme ihtimaline karşın “örgüte üye olmak” ve “örgüt yöneticisi olmak” iddialarına ilişkin ek savunma alınmasına dair 15 Ağustos’ta aldığı kararına işaret ederek, ek savunma hazırlığı için siyasetçi ve avukatlara 10 gün süre vermeyi uygun gördü. Mahkeme, bu nedenle duruşmayı 4 Eylül’e erteledi.