Kobanê Kumpas Davası duruşmaları devam ediyor. Yargılamalar sürerken dava kapsamında yargılanan Figen Yüksekdağ’ın avukatlarından Mehdi Zana Akkaya, davada şimdiye kadar ortaya çıkan hukuki birçok sorunu ANF’ye anlattı. Akkaya öncelikle bu davanın siyasi bir dava olduğunun altını çiziyor. Öte yandan hukuk kurallarını da altüst eden birçok detayı hatırlatıyor. Avukat Mehdi Zana Akkaya davada örneğin müştekilerin zararları konusunda yargılanan siyasetçilere sadece ‘azmettirici’ sıfatıyla yaklaşıldığını çünkü müvekkillerinin doğrudan zararla ilişkili olmadığını da hatırlatıyor. Avukat Akkaya birçok siyasi davada buna bezer soyut suçlamaların olduğunun da altını çiziyor.
Kobanê davası binlerce sayfalık iddianame, 2 binin üstünde müşteki, bazı davaların birleştirilmesi gibi çok geniş bir dava. Bu yargılamalar boyunca müşteki ya da tanıkların birçok çelişkili ifadesi medyaya da yansıdı. Hukuki hatta teknik anlamda bile davanın ve yargılamanın seyri hakkında bu detaylar bize ne anlatıyor?
Müştekilerden başlayacak olursak, sayısı 2 binle 3 bin arasında olan müştekilerle dosyada yargılanan siyasetçileri doğrudan birbirine bağlayan, yani doğrudan 6-8 Ekim yaşanan olaylarına bağlayan hiçbir durum yok. Örneğin bir mala zarar verme olayı gerçekleşmiş ama yargılananlardan misal Figen Yüksekdağ’a ‘sen bunun malına şu şekilde zarar verdin’, camı kırıldıysa ‘sen kırdın’ şeklinde bir suçlama yok. Daha çok ‘azmettirme’ şeklinde, aslında soyut bir bağlamla hazırlanmış iddianame. Siyasi yargılamaların neredeyse hepsinde iddianameler bu şekilde hazırlanıyor. Yine bu davada CMK’yı alt üst eden eksiklikler var.
Neler bunlar?
Örneğin yargılananların tutuklamalarına gerekçe yapılan tanıkların hiçbiri iddianamede neredeyse yok. Bu tanıkların anlatımları son 2 yıldır Kobanê Kupas davasında tutukluluk gerekçesi olarak yazılıyor. Örneğin Kerem Gökalp ya da daha önce gizli tanık olup sonra açık tanık olan, daha sonra tekrardan yargılama esnasında gizli tanık olan, sonra tekrar açık tanık olan bir tanık var, adı Merdan Rüştü Ovalıoğlu. Zamanında gizli tanıktı ve adı ‘ABC123’tü. Bunların beyanlarıyla son 2 yıldır tutuk devam kararları veriliyor. Yargılananların hala tutuklu olmalarına gerekçe yapılan tek somut delil, bu kişilerin, bu tanıkların beyanları ama mesela bu tanıkların hiçbiri iddianamede yoktu. Kovuşturma başladıktan sonra dâhil edilen tanıklar bunlar. Bu tanıkların hiçbirinin iddianamede olmaması ama yargılama devam ederken tutuk gerekçesinin sadece bunların beyanlarının olması önemli bir mesele.
Başka bir eksiklik de dosyanın hazırlanması aşamasında ve bu aşamada Savcı Ahmet Altun’un çok büyük çabaları var. Emniyet ile yaptığı sayısız yazışma bulunuyor ve bunların hepsinde ‘Bana gizli tanık, itirafçı bulun’ diye adeta çırpınıyor. Ankara Terörle Mücadele Siyasi Şube Müdürlüğü’ne yaptığı yazışmalar bunlar, hepsini davada kullanıyoruz.
En önemli meselelerden bir tanesi de dosya fezleke aşamasındayken klasör içinde unutulan bir not. Aslında bu not, yargılamanın asıl gerekçesini ortaya koyuyor. Bu da Ahmet Altun'un notu. Gerçekten iddianamenin hazırlanma sebebini ve bu yaşadığımız bütün yargılama sürecinin özeti. Bu aynı zamanda eğer olur da böyle bir dava açılırsa Haklarının Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması için de gerekçe yapılabileceği ile ilgili bir not ve dosya klasöründe unutulmuş. Bu da dosyanın bütün mantığını açıklıyor. Biz yargılama başladıktan sonra iddianamenin bu saiklerle hazırlandığını tespit ettik. Zaten genel açıdan biz avukatların da dosyada yargılanan siyasetçilerin de politik yorumu bu yönde. Ama bu not bize somut bir veri de sunmuş oldu.
Peki, yargılama aşamasında mahkeme heyetinin tavrı nasıldı, örneğin eski mahkeme heyeti başkanı Bahtiyar Çolak’ın bir suç örgütü bağı kapsamında yargılandığını biliyoruz. Buradaki adil yargılama süreci nasıl ilerledi?
Öncelikle 2 yıldır süren kesintisiz bir yargılamadan bahsediyoruz. Bu kadar fazla müştekinin olduğu bir dosyada 2 yılda neredeyse karar aşamasına gelinen bir durum söz konusu. Dosya bitirilmek isteniyor. Yargılama başladığından bu yana kovuşturma evresi içinde ceza muhakemesi kanunu amir hükümleri, yani yapılan yargılamanın şekliyle ilgili bir sürü eksiklikle başladı. Bununla ilgili defalarca tartışma yürütülmesine, ceza muhakemesinin amir hükümleri hatırlatılmasına rağmen bunlar ihlal edilmeye devam edildi. Ve bunların başında da sanık sorguları henüz bitmeden hemen tanıkların dinlenilmesi gibi hususlar vardı. Bunlarla ilgili defalarca protesto yapıldı hem dosyanın savunanları, hem de dosyanın yine asli unsuru olan yargılananlar tarafından. Çünkü önce sanıkların ilk sorgusunu bitirilmesi, daha sonra delil tartışmasının yapılması gerekiyor. Ama yargılama devam derken tanıklar dinlenmeye çalışıldı.
Ayrıca 5 bin sayfadan fazla klasörün olduğu bir iddianame ve suç anlatımı olan bir dosyada hemen davanın başlangıcı olan 2021 Nisan ayında sorgular yapılmak istendi. Bu kadar dosyayı okumak aylar sürecekken sorgu aşamasına geçilmesinin imkânsızlığını anlatmamıza rağmen müvekkiller, adil yargılanma boyutu ihlal edilerek hemen savunmaya zorlandılar. Eğer savunma yapmazlarsa susma haklarını kullandıkları yönünde tırnak içinde ‘şantaj’ diyebileceğimiz bir durumla da karşı karşıya kaldılar. Yargılama bu krizle devam ederken 2023’ün Ağustos ayından itibaren de mütalaa hazırlandı ve o zamandan beri mütalaaya karşı son savunmalar alınıyor. Hem sanıkların savunma hakkı hem de müdahil savunma hakkı kısıtlanıyor.
Öte yandan dava devam ederken AİHM’nin de bazı kararları vardı. Bundan da bahseder misiniz?
AHİM’e yapılan başvurularda genelde mahkeme bir ya da iki ihlal karar veriyor ama bizim dosyaya toplam 5 maddeden ihlal kararı verdi. O yönüyle bu karar önemli. AHİM tutuklamaların gerekçesinin siyasi saiklerle yapıldığını ve tutuk halinin hala devam ettirilmesinin protokolün beşinci maddesini ihlal etiyle ilgili karar verdi. Yine üçüncü maddesinde düzenlenen seçmeme seçilme hakkını ihlal edildiğini, 10’uncu maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün ihlal edildiğiyle ilgili karar verdi. Burada önemli olan husus, bu beşinci madde ile bağlantılı olarak 18’inci maddeden de ihlal verdi. Daha önce AHİM neredeyse bu maddeden hiç ihlal karar vermedi, sadece Türkiye değil tüm tabi devletler açısından söylüyorum. Ama buna rağmen müvekkillerin tutuklu yargılamasına devam ediliyor.
Örneğin bizim dosyasını takip ettiğimiz Figen Yüksekdağ ya da yine davadan yargılanan Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak 7 yıl 2 aydır bu dosyadan tutuklular. CMK’nın amir hükmü kişilerin ancak 7 yıl tutuklu bir şekilde yargılanabileceği ile ilgili. Ama müvekkiller 7 yıl 2 aydır tutuklu ve müvekkillerimizin ilk 7 yıllarının dolduğunda tahliye edilmeleri yönünde talepte bulunmak için mahkemede bizzat hazır bulunduk ama mahkeme mikrofonumuz bile açmadı. Bu talebimizi bile almadı. Haliyle müvekkillerimiz tutuklu bir şekilde yargılanmaya devam ediyor.