Kobanê Davası: Mütalaa ‘Türkçe konuş, çok konuş’un 2023 versiyonu

Kobanê Davası’nda mütalaanın Kürt halkının kültürel taleplerine karşı verildiğini söyleyen Avukat Yusuf Çakas, “Bu mütalaa, ‘Türkçe konuş, çok konuş’un 2023 versiyonudur” dedi.

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan halk protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Kumpas Davasının 30’uncu duruşması üçüncü periyoduyla Sincan Cezaevi Kampüsünde devam etti. 

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen duruşmaya, tutuksuz yargılanan siyasetçi Mesut Bağcık ile Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde tutuklu bulunan kadın siyasetçiler ile avukatları da katıldı. 

Bugün de beyanlarını sürdüren siyasetçi Mesut Bağcık, 2016’da yılında hakkında Çewlîg’de açılan ve birleşen dosyaya dikkat çekti.  

Bağcık, “Bütün siyasi partilerde Parti Meclisi’nde (PM) bulunan kişiler, gittikleri yerde, yerelde çalışmalarını yapar. Bizim çalışmalarımız yargılama konusu yapılmış ama sadece bizde olan bir durum değil. Herkes böyle çalışır. Suçlama konusu yapılan akademi, partinin tüzüğünde yer alıyor. Tüzükten ayrı bir şeymiş gibi yansıtılıyor. Parti için eğitim, çıkarılacak müfredatın ve pek çok konu parti eğitim yönetmeliğinde belirlenir” dedi. 

 

‘ÇALIŞMALARIM ANAYASAL HAKTIR’

 

Bağcık, bulunduğu komisyonun dışında partinin herhangi bir çalışmasında yer alması veya müdahale etmesi durumunda tüzüğe göre suç olduğunu ve bu nedenle Eğitim Komisyonu’nda yer almasının da mümkün olmadığını belirtti. Bağcık, “Her komisyon ayrı ve statüsü eşittir. Komisyonlar arası alt, üst ilişkisi olmaz. Talimat verme veya çalışmalara müdahale etme de söz konusu değildir. Başka komisyonun işine karışmak tüzük suçudur. Bu da disiplin cezasını doğurur. Bugüne değin bir disiplin suçu işlemiş değilim. Bu da hiçbir komisyon ve çalışmasına müdahale etmediğimin göstergesidir. Sadece ve sadece Örgütlenme Komisyonu’nda yer aldım. Başka bir alanda çalışma yürütmedim ve yer almadım. Yaptığım çalışma ile ilgili yargılanmıyorum. Bunun yanı sıra yaptığım tüm çalışmalarım Anayasal hakkımdır” diye belirtti. 

 

GÖRÜŞTÜĞÜ İSİMLER ‘X’ OLARAK YER ALDI 

 

Bağcık, dosyada telefonla görüştüğü kişilerin “X Bayan-Erkek” şeklinde yer aldığını, bu kişilerin PM üyesi olmalarına rağmen isimlerine yer verilmediğini belirtti. Bağcık, “Soruşturmayı yapanlar ‘X bayan-erkek’ olarak yer verdikleri kişilerin kim olduğunu çok iyi biliyorlar. Gerçek isimler yerine ‘X bayan ve X Erkek şahıslar’ şeklinde yansıtılması, suç yaratma ve algıyı yönetmeye dönüktür. Bu bir kumpastır. Heyetinize şunu sormak istiyorum; bu telefon görüşmelerinde yer alan bu konuşmalar nasıl olur da yasa dışı bir konuşma olarak yer alabilir? Ne konuşmada ne de konuşma sonrasında bir durum yaşanmadığını göreceksiniz. Zaten olsaydı, dosyaya koyarlardı. Herhalde bizi kayırma halleri olmazdı değil mi?” diyerek tepki gösterdi. 

 

‘TÜZÜK EĞİTİMİ’ SUÇA KONU EDİLDİ 

 

Görüştüğü kişiler ile aynı komisyonda yer aldığını ve kongreye ilişkin görüştüklerini ifade eden Bağcık, buna dair görüşmenin içeriğini de okudu. Bağcık, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yasadışı bir şey yaptığıma dair tek bir şey yok. Yeni seçilecek yönetime tüzük ve program eğitimi verilmesine dair yaptığımız bir görüşme suçlama konusu yapılıyor. Bizim Eğitim Komisyonumuz, Örgütlenme Komisyonumuz olamaz veya tüzük ve programa dair eğitim verme hakkımız olamaz! Ama diğer partilerin olur. Sonrada eşit yurttaş deniliyor. Bu yazılan bütün metinler taraflıdır ve hazırlayanların neredeyse hepsinin FETÖ’cü olduğunu dün sunduğum belgeler ile ispatladım. Belki de eksik ya da yanlış bilgi, belge paylaşmışım. Bu nedenle sizin de araştırmanızı istiyorum.

 Esas hakkındaki mütalaaya  ilişkin beyanlarına verilen aranın ardından devam eden siyasetçi Mesut Bağcık, Çewlîg’de hakkında açılan ve bu dava ile birleşen davaya işaret etmeyi sürdürdü.

Bağcık son olarak hakkındaki adli kontrol uygulamalarının kaldırılması ve beraat edilmesi talebinde bulundu. 

‘DAVA POLİTİK’ 

Bağcık’ın beyanlarından sonra söz alan avukatı Yusuf Çakas, yapılan yargılamanın politik olduğunu altını çizdi. Müvekkillerinin Koban Olayları ile ilgisinin olmadığını ve toplumun da böyle düşündüğünü ifade eden Çakas, DAİŞ’e dikkat çekti. Çakas, DAİŞ’in saldırısı sırasında YPG’lilerin Türkiye’de hastanelerde tedavi edildiğini ve binlerce silahın Türkiye topraklarından Kürt güçlerine gittiğini ifade eden Çakas, “Ahmet Davutoğlu, ‘Ben gönlümü açtım’ dedi. Biz yıllar sonra bu dava ile karşı karşıya kaldık. Bu dava kendi başına bir kaos, müvekkilimin dahil olması da ayrı bir kaostur” ifadelerini kullandı. 

‘TÜRKÇE KONUŞ ÇOK KONUŞ’ VERSİYONU

Mütalaanın Kürt düşmanlığı üzerine kurulduğunu ve bu düşmanlığı teşhir edeceklerini belirten Çakas, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siz Kürtlerin bu davayı hukuki bir dava olarak gördüğünü mü düşünüyorsunuz? Bizim açımızdan mevcut dava bu haliyle devam ediyor” dedi. Dosyada yer alan gizli tanık Hermes’in müvekkilini tanımadığını ifade eden Çakas, “Savcılık mütalaayı size değil de sanki basına bilgi vermek için yazmış. Bir mahkemenin kaba haliyle bu mütalaayı ‘yiyebileceğini’ düşünemiyorum. Savcının ısrarla ‘etnik terör’ tanımı var. Buna değinmem gerekiyor. Kürtlerin talep ettiği, yaşatmaya çalıştığı kültürü, benliğine dair faaliyetleri suçlama konusu yapılıyor. ‘Türkçe konuş, çok konuş’un 2023 versiyonu bu mütalaa ile karşımıza çıkmaktadır. Kürtlere dair her şey bu mütalaada terörize ediliyor. Hemen yanı başımızda Kobanê’ye yönelik saldırı gerçekleşti. Bütün dünya sessiz kalmadı. Bu sahiplenme nedeniyle bu dava ile bedeli ödedilmek isteniyor. Bu yargılamanın özü, tanıklar üzerinden ‘Kürtler teröristir’ mesajı verilmek isteniyor. Kürtler ve dostları yargılanıyor.” 

YETKİ EMNİYETTE

Çakas, dosyada yer alan gizli tanıklara da dikkat çekerek, bu kişilerin söylediklerinin “Kuran hükmü” gibi kabul edildiğini söyledi. Bu durumun kendilerini rahatsız ettiğini vurgulayan Çakas, şöyle devam etti: “Bu tanıkların gizlenmesi bizim için tehlikeli bir meseledir. Her yargılamada birileri çıkıp gizli tanıklık edebilir. Bu kişilerin dinlenip dinlenilmeyeceğine soruşturma aşamasında savcının karar vermesi gerekiyor. Ancak Hermes adlı kişi hakkında kararın jandarmada olduğunu görüyoruz. Çok net söylüyorum; başka bir başka dosyada, kararlar emniyetten geliyordu. Yetki emniyete. Bir polisin ‘Savcım tutuklamaya sevk ederseniz sevinirim’ dediğini gördüm.” 

‘YALANCI TANIK’

Gizlik tanık Hermes’in  Bağcık hakkında “dağa üç kişi gönderdi, Kandil’de eğitim gördü” şeklinde beyanda bulunduğunu anımsatan Çakas, bu sırada Bağcık’ın cezaevinde olduğunu buna rağmen hala dikkate alındığını dile getirdi. Çakas, “Tanığın söylediği şeylerin güvenilir olup olmadığını değerlendirmeniz gerekiyor. Tanık beyanı bir bütündür. Bir kısmına itibar edip bir kısmına itibar etmemek mümkün değildir. Tanıkların yalancı olduğunu ispatlayacağız. Müvekkilimin cezaevinde olduğu belirtilmeden bu tanık işlemine devam ediliyor. Bu dosyada yer alan gizli tanık Ulaş’ın şablon ifadeleri ile bu dosyaya dahil olduk” şeklinde konuştu. 

Mahkeme, taleplere dair iddia makamına söz verdi. İddia makamı, taleplerin reddedilmesini istedi. Ara karar oluşturan mahkeme, Bağcık’a dair devam eden adli kontrol şartının kaldırılması talebi reddetti. Mahkeme, Bağcık hakkında hafta iki defa imza atma şeklinde devam eden işlemini ise ayda bir olarak değiştirme kararı aldı. Mahkeme, bu kararı kurarken, “hafifletme” kavramını kullandı.

Mahkeme, duruşmayı yarın saat 13.30’a kadar erteledi.