Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutsak 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 30’uncu duruşmasının ikinci oturumu, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda görüldü.
Duruşmaya, tutuksuz yargılanan Siyasetçi Mesut Bağcık, tutsak siyasetçiler Nazmi Gür, Sebahat Tuncel, Pervin Oduncu ve Zeynep Karaman ile avukatları katıldı.
Siyasetçi Mesut Bağcık, dosyada aleyhlerinde beyanlarda bulunan “Hermes” kod isimli gizli tanığın beyanların yalan olduğunu söyleyerek, reddetti. Êlih Belediyesi ve yerel yönetimlerle ilgili iddialara değinen Bağcık, belediye ile bir ilişkisinin olmadığını, tanık beyanlarının soyut olduğunu dile getirdi.
‘NASIL OLUR DA AYNI ANDA KANDİL’DE VE CEZAEVİNDE OLABİLİYORUM?’
2017-1018 yılları arasında hapishanede olduğunu ancak gizli tanığın bu tarihlerde “Kandil’e gittiğini” ileri sürdüğünü ifade eden Bağcık, cezaevinde tutuklu olduğu dönemde beyandaki gibi bir durumun söz konusu olamayacağını kaydetti. Êlih Belediyesi ile ilgili çalışmalarda yer aldığına dair iddialara da yanıt veren Bağcık, bu dönemde de hapiste olduğunu söyledi. “Nasıl olur da aynı anda hem cezaevinde hem de Kandil’de olabiliyorum?” diye soran Bağcık, “Batman’a ilk kayyum atandığında cezaevindeydim. İkinci defa kayyum atandığında da başka bir dosyada Diyarbakır’da tutukluydum. Hem gizli tanık Hermes hem de Atlas’ın bu doğrultuda verdiği ifadeler, bu somut durumlarla ortaya çıktı. Mahkemenizi bilerek ve isteyerek yanlış yönlendirmektedirler. Eğer cezaevinde olmasaydım veya Ege ya da başka bir yerde olsaydı ‘örgüt üyesi olmak’ iddiasıyla ceza verilecekti. Artık bunların söylediği ne kadar kutsal ise öyle olacaktı” diyerek tepki gösterdi.
‘FETÖ’YE BENZER BİR YAPI DAHA VAR’
Bağcık, “Bunlara rağmen bu kişinin iddialarına mütalaada yer vermek hukukla bağdaşmamaktadır. Savcı hakikati gizlemektedir. Savcı o gün burada olmasına rağmen bunları nasıl görmedi? Bir hukukçu olarak bunlar size mantıklı geliyor mu? Bence kişisel bir kin var. Ayrıca bu kişilerin beyanlarını alan savcı ve polislerin soruşturulması gerekiyor. FETÖ’ye benzer bir yapının daha olduğunu düşünüyorum. Sadece bizlerle ilgili bilgi toplayan bir ekibin olduğunu düşünüyorum. Bir savcı 400’e yakın beyanı bir günde alamaz. Bir cübbesi, misyonu var ama bunu layıkıyla yerine getirmiyor. Örneğin, bu IŞİD meselesi ciddi bir meseledir. Kürt, Türkmen katliamı yapanları katil bile görmüyor. IŞİD'i terör örgütü olarak görmüyor. Militan demiş. IŞİD'in eylem yaptığı kişilerin tümü muhalif. Bu size enteresan gelmiyor mu?” diyerek, DAİŞ’in Türkiye ve Kurdistan’da gerçekleştirdiği saldırıları sıraladı.
‘SAVCI IŞİD’İ SEMPATİK GÖSTERİYOR’
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun DAİŞ hakkındaki sözlerini anımsatan Bağcık, savcının da aynı şekilde mütalaasında DAİŞ’i “sempatik” olarak gösterdiğine işaret etti. Mahkemenin mütalaayı iade etmesi gerekirken kabul ettiğini ve savcının taleplerinin altına imza attığını, bu nedenle mahkemeye yönelik de güven sorunu yaşadığını söyleyen Bağcık, “Bu tanıkların yalancı olduğunu bile bile bir işlem başlatmadınız” diye belirtti.
‘TANIK ÖNCEDEN HAZIRLANDI’
Bağcık, açık tanık “Muhammed Zengin” ile gizli tanık “Ulaş”ın aynı gün, aynı polis ekibi ve aynı savcı tarafından dinlendiğini, Zengin’in gün boyunca ifade verdiğini duruşma salonunda paylaştığını ve 18 sayfalık ifade verdiğini belirterek, Ulaş’ın ise aynı gün aynı ekibe 328 sayfa ifade verdiğini anımsattı. Bağcık, bunun nasıl mümkün olduğunu sorarak, tepki gösterdi. Bağcık, “Gizli tanık ‘Ulaş’ın soruşturma evresinde verdiği beyanı ile kovuşturma evresinde verdiği beyanların birbirinden farklı olmasının altında bu gerçek yatar. ‘Ulaş’, hazırlanmış bir tanıktır. Aslında öyle bir tanık yoktur” diye belirtti.
‘SAVCI MAHKEMENİN KARARINA UYMADI’
Söz konusu ifadelerin kopyalanıp en az 10 kişinin daha aleyhine dosyaya eklendiğini ifade eden Bağcık, “Ulaş”ın tanıklığının dahi söz konusu olmadığını belirterek, ekledi: “Peki bu kadar uzun bir ifadeyi kim verdi? Nasıl verdi? Ayrıca Kobanê olayları ile ilgili bir görgüsünün de olmadığını söyledi. Mahkeme bin defa savcıdan belge istedi. Ancak savcı hiçbir şey vermedi. Yok ‘gizlilik’ deyip vermedi. Hala dosyada gizlilik kararı var. Yargılama bitmek üzere ama dosyada hala gizlilik var. Savcının kudreti herkesten yüksek çıktı. Anlaşılan o ki yemin ettirilmiş ve aleyhimize çalışan bir ekip, sürekli kurgu yapıyor. Söylediklerinde tek doğru bir şey var; o da ismim ve soy ismim.”
‘GİZLİ TANIK BEYANLARI İMZASIZ’
Gizli tanık “Hermes”in örgütte yer aldığına dair beyanda bulunduğunu ancak buna dair hakkında bir soruşturma veya kovuşturma olmadığına dair paylaşımda bulunduğunu anımsatan ve “Hermes” ile “Atlas” adlı gizli tanıkların ileri sürdüğü beyanların altında imzalarının dahi yer almadığını aktaran Bağcık, “Mahkeme bunu görmüyor mu? Aleyhimizde olduğunuz için mi görmüyorsunuz?” diyerek, tepki gösterdi.
Bağcık, zaman zaman hükümetler değiştiğini ve gelen hükümetin bir önceki ekipleri süpürdüğünü belirterek, “Bu süpürme sırasında bu tür hukuksuzluklara imza atan ekiplerin de kim olduğu ortaya çıkıyor. Bu ekip de ortaya çıkacak. Ancak biz mahkemenin bu beyanları hazırlayan ekibi ortaya çıkarmasını istiyoruz” dedi.
‘SAVCININ ÖNÜNE HAZIR METİNLER KONULDU’
Bağcık, “Belki de savcının da önüne hazır metinler konuldu. Bu mütalaa da önüne hazır konulmuş olabilir. Benim aklıma başka bir ihtimal gelmiyor. Bu ekibin tümünün araştırılması lazım. Belki kendileri de bir ceza tehdidi altındadır. Bu iki ifade beşer aylık ara ile verilmesine rağmen nasıl aynı oluyor? Bana rağmen mütalaaya koyuyor. Bir cübbe giydi diye her şeyi söyleyemez. İnsan biraz haddini bilecek! Ben beraat alacağım ve beraattan sonra siz açmazsanız bile ben bu ekipte yer alan herkes hakkında dava açacağım. Nihai karardan sonra eğer bir şey yapmazsanız yasal haklarım ne ise hepsini kullanacağım” dedi.
‘ORTADA SUÇ ÜRETİMİ VAR’
Gizli tanık “Atlas”ın 7 Ekim 2020’de kendisi hakkında verdiği beyana dikkat çeken Bağcık, bu ifadenin tıpatıp aynısının 5 ay sonra “Hermes” adlı gizli tanık tarafından Ayla Akat Ata hakkında da verildiği bilgisini paylaştı. Buna rağmen bu hususların da mütalaada yer aldığına işaret eden Bağcık, “Farklı iki kişi, 5 ay sonra farklı iki kişi hakkında nasıl oluyor da aynı ifadeyi verebiliyor? Bunların dosyadan çıkarılmasını bekliyorum. Aynı zamanda tanık Atlas en az 10 kişi hakkında kelimesi kelimesine aynı beyanlar verilmiştir. Bunlar gizli tanık maskesi altında pervasız yalanlardır. Bu beyanların bu kişilerin vermediği ortaya çıkmıştır. Verilmiş bir ifade yok, tasarlanmış bir beyan var. Ortada bir suç yok, suç üretimi var” ifadelerini kullandı.
Verilen aradan sonra beyanlarını sürdüren tutuksuz siyasetçi Mesut Bağcık, TEM’in gizli ibareli raporuna işaret ederek, isminin daha sonra dosyaya keyfi bir biçimde iliştirildiğini söyledi.
Hakkında tutuklama kararı veren Sulh Ceza Hakimliği hakiminin de tutuklandığını dile getiren Bağcık, bu hakimin verdiği kararlara itiraz ettiklerini ancak itirazlarının gittiği hakimin de FETÖ’cü çıktığını paylaştı. Dosyasına bakan mahkeme heyetinin de aynı suçlamalardan görevden alındığına vurgu yapan Bağcık, sözlerine şöyle devam etti: “Bu kişiler gerçek olmayan aleyhime delil ürettiler mi, üretmediler mi? Bunu bilemeyiz. Yargılama sürerken sürekli savcı ve hakimler görevden alınıyordu. Benim hakkımda soruşturma açan ve tutuklama talebinde bulunan savcı ile mahkemenin heyetinde yer alan bir hakim ile evlilerdi. Hukuk karşılığında meşruluğu olmayan biri veya birilerinin yaptığı işler de hukuki değildir. O yüzden bu kişilerin iddialarının bir karşılığı yoktur.”
Mahkeme, duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verdi.