Kürt gazetecilerin katledilmesine tepki: Savaş suçu işlendi
Türk devletinin gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ı katletmesine tepki gösteren kurum ve STÖ'ler, savaş suçu işlendiğine dikkat çekti.
Türk devletinin gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ı katletmesine tepki gösteren kurum ve STÖ'ler, savaş suçu işlendiğine dikkat çekti.
Gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ın işgalci Türk devleti tarafından katledilmesine dönük tepkiler sürüyor.
Yazılı açıklama yapan Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ), saldırının savaş suçu kapsamına girdiğini vurguladı.
Açıklamada şöyle denildi:
“Women Press Freedom, Kobanê'nin eteklerindeki Tişrin Barajı yakınlarında gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ı öldüren Türk insansız hava aracı saldırısına öfke duyuyor. Yerel insan hakları gruplarına göre araçları "doğrudan" hedef alındığında baraja yönelik saldırıları haberleştiriyorlardı. Saldırıda şoförleri de yaralandı. Bu trajedi, Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'deki saldırılarının arttığı bir dönemde meydana geldi. Cihan Bilgin, Ağustos ayında Irak'ta öldürülen Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn'in ardından bu yıl Türk insansız hava araçları tarafından öldürülen üçüncü kadın gazeteci oldu.
Bu saldırıyı şiddetle kınıyor ve bu gazetecilerin kasıtlı olarak vurulup vurulmadığının belirlenmesi için derhal bağımsız bir soruşturma başlatılmasını talep ediyoruz. Bir çatışma bölgesinde basının kasıtlı olarak hedef alınması savaş suçu teşkil etmektedir. Türkiye, insansız hava aracı saldırıları nedeniyle öldürülen ve yaralanan Kürt gazetecilerin sayısının artmasından sorumlu tutulmalıdır. Cihan ve Nazım'ın ailelerine, meslektaşlarına ve sevenlerine en içten taziyelerimizi sunuyoruz."
'DİRENİŞİN SESİ OLMAYA KARARLIYIZ'
Özgür TV Rojava Kolektifi, "Özgür Basın geleneğinin temsilcisi iki gazeteci yoldaşımız, işgalcilerin zulmünü ve Rojava halkının direnişini dünyaya duyurma çabası içindeyken katledildi. İki basın emekçisi olan yoldaşımızı aramızdan koparan, işgalci faşist Türk devletine ve onun çetelerine karşı öfkeliyiz. (...) İşlenen suçları, vahşeti dünyaya göstermeye kararlıyız. Bizler halkların, kadınların direnişinin sesi olmaya kararlıyız. Bu kararlığımızı, gücümüzü Nazım’dan, Cihan’dan alıyoruz" dedi.
'SAVAŞ SUÇU İŞLENDİ'
Etkin Haber Ajansı (ETHA) ve Atılım Gazetesi, "Sömürgeci Türk burjuva devleti Kürt gazetecileri katletmeye devam ediyor" diyerek, "Suriye iç savaşının yaşandığı 2011'den bu yana Suriye Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'de 700'den fazla gazeteci katledildi, onlarca gazeteci yaralandı, sakat kaldı" vurgusunda bulundu.
Türk devletinin katlettiği gazetecilerin hatırlatıldığı açıklamada "SİHA'larla kasıtlı biçimde gazeteci katletmek savaş suçudur" denildi.
'TÜRK DEVLETİNİN VAHŞETİNİ YANSITIYORLARDI'
KCDK-E ve TJK-E, "Her iki gazeteci de gerçekleri yansıtma görevini yerine getirmek için savaşın olduğu alanlarda Türk devletinin Kürt düşmanı saldırılarını, sivil katliamlarını, vahşetlerini kameralara yansıtma görevini yerine getirmekteydi" dedi.
Açıklamada "Basına dönük bu katliamla görmek gerekiyor ki soykırımcı Türk devleti Kürt olan her şeyi hedef alıyor. Gerçeklerin ortaya çıkmaması için basını öncelikle hedef yapıyor" vurgusunda bulunuldu.
Açıklamada şunlar da belirtildi: "Uluslararası bütün sözleşmelere göre gazetecilerin savaş ve çatışmaları takip etme hakkı vardır ve hedef alınmamalıdırlar. Ancak Türk devleti Özgür Basın’a karşı vahşi bir savaş yürütüyor. Avrupa’da yaşayan halkımızı, uluslararası basın kurumlarını demokratik tepkisini göstermeye çağırıyoruz."
'SUÇLARININ ORTAYA ÇIKMASINDAN KORKUYORLAR'
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), "Özgür Basın halkların, inançların, ötekilerin, ezilenlerin, kadınların, çocukların ve doğanın sesidir. Halkın hakikate ve habere ulaşmasını engellemek amacıyla yapılan bu saldırıyı kınıyor ve kabul etmiyoruz. Katledilen Özgür Basın emekçilerinin hakikat mücadelesini unutmayacağız" dedi.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), "İşgal, katliam ve hukuk dışı uygulamalarla Rojava halkının iradesini hedef alanlar, savaş suçlarına tutunmaya ve sivilleri öldürmeye çalışıyor. Bu nedenle gazetecileri hedef alıyorlar. Bu saldırılara sessiz kalanların savaş suçlarına ortak oldukları unutulmamalıdır. Rojava halkına yönelik saldırıların durdurulması için bu saldırılara karşı güçlü bir mücadele yürütülmesi gerekiyor. Özgür basına başsağlığı dileriz" açıklamasında bulundu.
Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA), "Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, Rojava’da Türkiye’nin SİHA saldırısıyla katledildi. Kadın özgürlüğü ve hakikatin sesini hedef alan katilleri iyi tanıyoruz. Nagihan’dan Cihan’a, hakikatin kalemi susturulamaz" ifadelerini kullandı.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şubesi de "Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in SİHA saldırısı ile yaşamlarını yitirmesi uluslararası hukuk kurallarının hiçe sayılmasıdır. Dayanışma ve taziye dileklerimizi yaşamlarını yitiren gazetecilerin ailelerine ve özgür basın emekçilerine paylaşıyoruz" dedi.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk ise "Kürt halkının kazanımlarını yok etmek için her türlü insanlık suçu işleyen iktidar, suç işlemekten değil, suçun ortaya çıkmasından korkuyor. Hakikat Kürt düşmanlığından da büyüktür" diye belirtti.
PEN: HESAP SORMAYA ÇAĞIRIYORUZ
Uluslararası PEN Kulübü, dijital medya hesabından yaptığı açıklamada gazetecilerin katledilmesini kınadı. Uluslararası PEN, "Kürt gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in Suriye’nin kuzeyinde Türk insansız hava aracı tarafından öldürülmesini esefle kınıyoruz. Türkiye'yi derhal soruşturma başlatmaya ve sorumlulardan hesap sormaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
'HALK DEVRİMİNİN SESİ OLDULAR'
Şengal’deki Êzidî gazeteciler de ortak açıklama yaparak şunları belirtti:
"Her iki gazeteci de Rojava’da halk devriminin ve onlara yapılan zulmün sesi oldu. Kalemleri ve kameralarıyla gazetecilik ahlakını ve vicdanını ortaya koydular ve direnenlerin sesini tüm bölgeye ve dünyaya ulaştırdılar. Onlar hakikatin izinden cesaretle giderek, bizlere her koşulda vicdanlı gazetecilik yapılabileceğini gösterdiler.
Savaş zamanında özel savaş ve yalan haberlerle toplumun moralini bozmak ve yanlış bilgilendirmek için bazı gazeteciler kullanılıyor. Büyük tehlike altındaki Kuzey ve Doğu Suriye’de de bunu yapmak istediler. Ancak iki cesur gazeteci tüm yalanlarını ortaya çıkardı, savaşçıların coşkusunu ve direniş ruhunu hepimize ulaştırdı. Bize örnek oldukları için Türk devleti bilinçli olarak onları hedef aldı. Ancak onlar bize hakikati tüm dünyaya nasıl duyuracağımızı bir kez daha gösterdi.
Gazetecilerin haklarını koruyan tüm kuruluşlar ve tüm vicdanlı gazeteciler, Erdoğan rejimi ve çetelerinin bu savaş suçlarına karşı artık ses çıkarmalıdır. Türk devleti son 5 yıl içinde Kuzey Kürdistan, Güney Kürdistan ve Şengal’de 5 gazeteci arkadaşımızı şehit düşürdü, bazıları ise saldırılarda yaralandı. Bu uluslararası kurumlara ve insan hakları örgütlerine görevlerini yerine getirmeleri ve Kürdistan ve bölgedeki gazetecilere yönelik tehdit ve hedef göstermelerin önlenmesi çağrısında bulunuyoruz. Her iki gazetecinin de hakikati ulaştırma bayrağı her zaman dalgalanacaktır. Onların tecrübesi, cesareti ve yurtseverliği özgür basın emekçileri için her zaman güç, irade ve moral olacaktır. Ruhunuz şad olsun, gözünüz arkada kalmasın.”