Kürt halkının direnişine öncülük eden kadınlar- I

Zarîfe’den Leyla Qasım’a, Besê Anuş’tan Sakine Cansız’a, Zekiye Alkan’dan Arîn Mîrkan’a yakın tarih boyunca Kürt halkının özgürlük ve direniş meşalesini kadınlar yaktı.

Tarih boyunca Kürt halkının verdiği özgürlük mücadelesinde kadınlar her zaman önemli bir yer tutmuştur. Kahramanlıkları, yiğitliklerinin yanı sıra teslimiyete geçit vermeyerek Kurdistan’daki sömürgecilerin korkulu rüyası olmayı başaran bu kadınlar, yüzyıldır; özellikle de son 50 yıllık özgürlük mücadelesi tarihinde, Kürt halkının direniş geleneğinin en önemli halkasını oluşturdular.

Başûr’da Raperîn'e, Bakur’da serhildanlara, Rojava’da devrime ve insanlık düşmanı DAİŞ çetelerine karşı verilen savaşa, Rojhilat’ta ise son 6 aydır halkların özgürlük mücadelesine öncülük eden Kürt kadınları, sadece Kurdistan’ın dört parçasında değil aynı zamanda Ortadoğu’da da direniş ve özgürlüğün adı oldu.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Kürt kadın direnişçilerin önde gelenlerden bazılarının yaşam ve mücadele hayatlarını okuyucularımız için derledik.

DİRENİŞİN ÖNCESİ İKİ KADIN

Dımdım Kalesi ya da Kürtçe adıyla Kela Dimdimê, 17. yüzyılın başlarında Rojhilatê Kurdistan’da İran egemenliğine başkaldırının sembolü olarak Kürt tarihine geçti. Urmiye gölü yakınlarındaki bir tepede kurulan kale, 1609 yılının başında Bradost Emiri Emirxan Lepzerin (Altın Elli Han) tarafından elden geçirilerek tamir edildi ve dönemin bağımsızlık yanlısı Kürt emirliklerinin çekim merkezi haline geldi.

Kürt emirliğinin bağımsızlık girişimi karşısında İran orduları, 24 Kasım 1609’da kaleyi kuşatmaya aldı. Aylarca süren kuşatma ve saldırılara rağmen kırılmayan direnişe Kürt kadınları öncülük etti. Dımdım Kalesi’nin direniş günlerinde Kürt kadınları büyük bir cesaret ve kahramanlık sergileyerek Guher Xatûn ve Perîzad Xatûn’un öncülüğünde kuşatmanın kırılması için verilen savaşı örgütledi.

Bu kadınlardan Guher Xatûn, oğlu Emîrxan'la birlikte kalenin yönetiminde söz sahibiydi. 1610 yılının Mayıs ayında halk açlık ve susuzluktan kırılınca kalenin ele geçirilmemesi için Guher Xatûn kalenin içine daha önce döşendiği barutları patlatarak kalenin büyük bir kısmını yerle bir etti. 14 Mayıs 1610’da halkı büyük bir kıyımdan geçiren İran ordularına karşı 6 yıl sonra, 1616 yılında bu kez Perîzad Xatûn isimli bir kadın direnişi başlattı. Dimdim Kalesi dışında bir grup askerin desteğiyle İran askerlerine savaş açan Perîzad Xatûn’a bağlı birliklerin direnişi 12 günün ardından bastırıldı ve kale halkı bir kez daha kıyımdan geçirildi.

İLK KÜRT KADIN GERİLLA

1882 yılında Koçgiri’nin İmranlı nahiyesi Azgêr köyünde dünyaya gelen Zarîfe, genç yaşta akrabası olan Alîşêr ile evlendirildi. Her iki isim; Zarîfe ve Alîşêr; 1921 yılının Mart ayında başlayan ve aynı yılın Haziran ayında Türk sömürgeci güçlerinin kanla bastırdığı Koçgiri serhildanına öncülük etti. Yiğitliği, gözüpekliği ve savaşçı özellikleriyle dikkat çeken Zarîfe, yakın çağın ilk Kürt kadın gerillası olarak Kürt tarihindeki yerini aldı.

Modern silahlarla serhildanın merkezi olan Koçgiri’yi kuşatmaya alan Türk ordu birlikleri, sivil halkı kıyımdan geçirdi. Köyler yakılıp yıkılırken, binlerce Kürt katledildi. Bunun üzerine yeni bir özgürlük savaşını başlatmak için Zarîfe ve Alîşêr Dêrsim’e gitti. Burada ise Türk devletinin Dersim’e yönelik soykırım hazırlığı içindeki günlerde Zarîfe ve Alîşêr, 9 Temmuz 1937’de Feri Palxine mağarasında bir ihanet sonucu vahşice katledildi.

Nuri Dersimi “Kurdistan Tarihinde Dersim” kitabında Zarîfe’den şöyle söz eder: “O aslan ki, kendi döneminde okuma- yazma bilen, hem siyasi hem de askeri bir Kürt kızıydı. Çok sefer Alişêr, bir şey yapmadan önce onun düşüncesini sorar, fikrini alırdı. Ona sormadan karar vermezdi. Zarife savaşçıydı. Zarife Kürt kadınları arasında Milli uyanış için eşsiz bir propagandacı olmuş ve Alişêr’in milli faaliyetinde onun sağ kolu ve mücadele arkadaşı olmuştur. Devamlı göğsünde çapraz duran fişekliği ve sırtındaki mavzeriyle silahlı mücadelede erkeklerden hiçbir şekilde geri kalmamıştır.”

FERMAN GÜNLERİNDE ÊZİDÎLERİN CESARETLİ KADINI

Êzidilerin ruhani liderleri mîr’lerin tarihinde önemli bir role sahip olan Meyan Xatun, 1873 yılında Şêxan’ın Baedre köyünden dünyaya geldi. Yaşadığı yıllarda Êzidîler ve Şengal, son yüzyılların en büyük katliamlarından geçti.

1892 yılında Ömer Vehbi Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, bazı Müslüman Kürt ve Arap aşiretlerinin de desteğiyle Şengal’i bir kez daha kıyıma uğrattı. Êzidîlerin yaşadığı 73 fermandan en büyüğünü gerçekleştiren Osmanlı paşası Ömer Vehbi Paşa, İslamiyet’i kabul etmeyen binlerce Êzidî için katliam fermanı verirken, Şengal’e zorla İslamiyet’i dayattı.

İşte bu ferman günlerinde cesareti ve otoriter kişiliği sayısında Êzidileri bir arada tutan Meyan Xatun, eşi Mîr Eli Beg’in 1913 yılındaki ölümünden sonra oğlu Saîd'in henüz küçük yaşta olmasından dolayı bir dönem Mîrlik görevini üstlendi. Ayrıca hem oğlu Saîd Alî Beg’in hem de torunu Mîr Tahsîn Beg’in mîrlikleri döneminde arka planda liderliği elinde tuttu. Laleş’in yeniden Êzidîlerin ibadethanesi olmasına öncülük eden Meyan Xatun, 1956 yılında hayata gözlerini yumduğunda Êzidîlerin yakın tarihindeki en önemli kadın figürü olarak Kürt tarihine geçti.

SÖMÜRGECİLERE BOYUN EĞMEYEN KADIN

Leyla Qasim, 1952 yılında Güney Kurdistan’ın Xaneqîn kentinde bağlı Bamili köyünde dünyaya geldi. İlk ve ortaöğrenimini doğduğu topraklarında okudu ve eğitiminin geri kalanını 1960’lı yılların sonunda ailesiyle birlikte göç ettiği Irak’ın Bağdat kentinde devam etti. Genç yaşta Kürt halkının özgürlük mücadelesi fikirleriyle tanışan Leyla Qasim, üniversiteye hazırlık yaptığı 1971’de 19 yaşındayken Başûrê Kurdistan devriminin aktif bir üyesi oldu.

1971'de Bağdat Üniversitesi’nin Sosyaloji Bölümü’nde öğrenimine başlayan Leyla Qasim, Kurdistan Öğrenci Birliği'nin kuruluş çalışmalarına öncülük etti. Üniversite eğitimi sırasında ise Kürt halkının Irak’taki diğer halklarla eşit biçimde yaşaması ve kadın hakları konularında yoğunlaştı. Leyla Qasim’ın Bağdat’taki üniversite yılları, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin ile KDP lideri Mele Mustafa Barzani arasında 11 Mart 1970’de imzalanan özerklik anlaşmasının devam ettiği yıllara tekabül ediyordu.

Ancak 1974 yılının baharına gelindiğinde Saddam Hüseyin rejimi, Kürt halkının statüsünün tanınması ve birçok kültürel/siyasi hakların verilmesini öngören anlaşmayı bozarak Kürtlere karşı savaş başlattı. Başûrê Kurdistan’a dönük başlayan savaşla eş zamanlı olarak Bağdat’ta yaşayan Kürtler de büyük baskı, işkence ve tutuklama furyasına maruz kaldı.

Kürt halkının direnişini dünyaya duyurmak için Leyla Qasim ve dört yoldaşı Cevad Hemevendi, Neriman Fuad Mesti, Hesen Heme Reşid ve Azad Suleyman Miran, 24 Nisan 1974 günü Bağdat Havalimanı’nda uçak kaçırma eylemine girişti. Fakat uçağın iki saat geç kalmasıyla eylemleri deşifre oldu ve Leyla Qasim dört yoldaşıyla birlikte gözaltına alındı. Ağır işkencelerden geçirilen 5 Kürt genci için Saddam Hüseyin rejimi göstermelik bir mahkeme kurdu ve 3 Mayıs 1974’te idam kararını açıkladı.

12 Mayıs 1974’e sabahın erken saatlerinde darağacına asılan Leyla Qasim ve dört yoldaşı, katledilmeden önce celladının gözlerinin içine bakarak, “Ey Reqîb”i okudu. Leyla Qasim, geçen yıllar içerisinde sadece Kürt halkının değil dünya halkları arasında da sömürgeciliğe ve zulme boyun eğmeyen kadınların bir sembolü haline geldi.

ÖZGÜRLÜK HAREKETİNİN İLK KADIN ŞEHİDİ

1960 yılında Mereş'in Bazarcix ilçesine bağlı Esmapuru Köyü’nde dünyaya gelen Besê Anuş, ortaokul bire kadar okuyabildi. Gençlik yılları sağ-sol çatışmalarının zirveye çıktığı yıllara tekabül eden Besê Anuş, 1978 yılında Türk devletinin paramiliter güçlerin gerçekleştirdiği Mereş katliamından sonra Kurdistan İşçi Partisi (PKK) saflarına katıldı. PKK’nin Mereş’te örgütlenmesine öncülük eden çalışmalarda yerini alan Besê Anuş, köy köy gezerek başta kadınlar olmak üzere Kürt halkını Özgürlük Mücadelesi etrafında topladı.

Bazarcix’in hareketin önemli kalelerinden birisi olmasında emeği olan Besê Anûş, 12 Eylül 1980 askeri cuntasının ardından diğer birçok yoldaşı gibi Türk devlet güçlerinin aradığı isimler arasında yer aldı. Bunun üzerine bir grup yoldaşıyla kırsala çekilen Besê Anuş, PKK hareketinin öncülük ettiği mücadelede ilk kadın gerillalardan biri oldu.

17 Mart 1981 günü Musolar Köyü yakınlarında Türk askerleriyle girdiği çatışmada şehit düşen Besê Anuş, ayrıca PKK hareketinin ilk kadın şehidi olarak da tarihe geçti. Bazarcix halkı ise 12 Eylül rejiminin baskı ve zulmüne rağmen Besê Anuş’un cenazesine sahip çıktı. Türk askerlerinin ablukasını aldırış etmeyen Bazarcix merkez ve civar köylerinden 3 bine yakın insan Bazarcix’tan doğduğu köye cenazeyi taşıyarak yürüyüş gerçekleştirdi.

GERİLLANIN İLK KADIN KOMUTANI

1980 öncesi Kürt Özgürlük Hareketi’nin saflarına katılan bir başka kadın devrimci de Hanım Yaverkaya (Havva)’ydı. 1962 yılında Hilvan'ın Uluyazı köyünde doğan Hanım Yaverkaya, yurtsever bir aile ortamında büyüdü ve 1978 yılında Halil Çavgun’un katledilmesi sonra hareketin başlattığı Hilvan direnişine katılan genç kadınlardan birisi oldu.

12 Eylül darbesi sonrası ailesinden ve mücadele arkadaşlarından birçok kişi tutuklanınca bir süre Amed’de gizlendikten sonra Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Ortadoğu sahasına çıkış” çağrısına uyarak Rojava Kurdistan’ından Suriye’ye ve Lübnan’a geçti. Burada askeri ve siyasi eğitimin ardından Kurdistan’a dönen ilk kadın devrimciler arasında yer aldı. Eruh ve Şemdinli eylemleriyle 15 Ağustos 1984’te başlatılan silah mücadelenin ardından Başûr’dan Botan’a geçen Kurdistan Kurtuluş Birlikleri'nin (HRK) kadın gerillalarından birisi oldu.

Eruh’taki yerel birliğin komutanı şehit düşünce komuta görevini üstlenen Hanım Yaverkaya, böylelikle PKK kaynaklarına göre ilk kadın gerilla komutanı olarak Kürt halkının direniş tarihine geçti. 28 Haziran 1985 günü Eruh'un Bana köyü çevresinde iki gerilla arkadaşıyla birlikte Türk ordusuyla girdiği çatışmada şehit düşen Hanım Yaverkaya’nın cenazesi, Türk devleti tarafından o dönem şehit düşen diğer gerillalar gibi Newala Qesaba'ya (Kasaplar Deresi) atıldı.

YAŞAMI HEP KAVGA OLAN KADIN

Sakine Cansız ya da Kürt Özgürlük Mücadelesi’ndeki adıyla Sara, 1958 yılında Dersim’in Tahtıhalil (Taxtxal) köyünde dünyaya geldi. Liseye kadar eğitimini Dersim’de tamamlayan Sakine Cansız, genç yaşta devrimci fikirlerle tanıştı. 1970’lerin ortasında Türkiye’yi sarsan işçi eylemlerine katıldı ve “Ji Kurdan re Azadî” (Kürtlere özgürlük) pankartını açtığı için İzmir’de tutuklanarak birkaç ay cezaevinde kaldı.

Cezaevinden çıktıktan sonra Kurdistan’a dönen Sakine Cansız, 27 Kasım 1978’de PKK’yi kuracak isimler arasında yer aldı. Elazığ’da hareketin örgütleme çalışmaları sırasında Türk devlet güçleri tarafından gözaltına alınan Sakine Cansız, onlarca gün süren işkenceye rağmen tek bir kelime etmedi. Ardından birçok PKK üyesi ve sempatizanını gibi vahşi uygulamalarına maruz bırakılacağı Amed zindanına gönderildi. Zindandaki direnişe öncülük eden bir kadın devrimci olarak Kürt halkının gururu olmayı başaran Sakine Cansız, 1991 yılında özgürlüğüne kavuştu ve yönünü Kurdistan dağlarına çevirdi.

Gerilla mücadelesinin yanında bir dönem Rojava Kurdistan ile Ortadoğu sahasında da hareketin çalışmalarına öncülük eden Sakine Cansız, 1998 yılında Avrupa sahasına gönderildi. Avrupa’nın bütün ülkelerini şehir şehir gezerek Kürt halkını, özellikle de kadınları örgütlemede yoğun bir çabanın sahibi oldu. Sakine Cansız, 9 Ocak 2013 günü iki kadın yoldaşı Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’le birlikte Fransa’nın başkenti Paris’te katledildi. Sadece Kürt kadınlarına değil ezilen bütün kadınlar için direniş mirası bırakan Sakine Cansız’ın yaşamı, onun deyimiyle hep kavgayla geçti. Hayatını Kürt halkının kurtuluşuna ve kadınların özgürlüğüne adadı.

Yarın: Zekiye Alkan’dan Arîn Mîrkan’a direnişin ateşini yakan kadınlar…