Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) özellikle 2016 yılından itibaren zorunlu eğitim kapsamına alınan ve meslek lisesinde okuyan öğrencilerin meslek sahibi olmasını sağlayan bir kurum olarak tanımlanmış olsa da çocuk işçiliği için kullanışlı bir yer olarak çocuk sömürüsünün önünü açan bir kurum olarak faaliyet gösteriyor.
MESEM, en son 14 yaşındaki Arda Tonbul adlı çocuğun yaşamını yitirmesi ile kamuoyunun gündemine girdi. Meslek lisesinde okuyan bütün öğrencilerinin haftanın dört günü çalıştığı MESEM’e bağlı işyerlerinde çocuklar işi öğrenmek yerine sömürülüyor. Haftanın 4 günü çalışmak zorunda kalan öğrencilerin bütün giderlerini devlet karşılıyor. İş yerlerinin çocuklara harcadığı her kuruş devlet tarafından iş yeri sahiplerine geri ödeniyor.
ÇALIŞANLARIN ÇOĞUNLUĞU ASGARİ ÜCRETİN YÜZDE 30’UNU ALABİLİYOR
Öğrenciler ayın 16 günü MESEM’e bağlı iş yerlerinde çalışmak zorundalar. Bu süreç içerisinde 9-10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin yüzde 30’u, 12. sınıf öğrencilerine ise yüzde 50’si ödeniyor. Öğrencilerin yemek dahil bütün giderleri devlet tarafından karşılanıyor ve iş yeri sahibine ödeniyor.
MESEM’in ne olduğunu, çocuk işçiliğinin durumunu Gündem Çocuk’tan Ezgi Koman ve İSİG Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır ANF’ye değerlendirdi.
’13-14 YAŞ ARASI ÇOCUKLAR HAFTANIN 4 GÜNÜ ÇALIŞTIRILIYOR’
MESEM’in yoksulluk ve eşitsizlik ile bir bağlantısının olduğunu, 13-14 yaşındaki çocukların haftanın dört günü çalışmak zorunda bırakıldıklarını söyleyen Ezgi Koman, MESEM’in neden gündeme geldiğine dair şunları söyledi: “Mesleki Eğitim Merkezleri yani MESEM’ler; 9 Aralık 2016’de Resmi Gazete’de yayımlanan kararla ortaöğretim kademesinde kurulmuş merkezlerdir. Dört yıl eğitimin sürdüğü bu merkezlerde çocuklar haftada 1 gün okula 4 gün de bölümlerine uygun iş yerlerine giderek pratik yapmaktadır. Mesleki eğitim ilk seneden son seneye kadar devam etmektedir. Yani MESEM’ler çocukların 13-14 yaş itibarıyla haftada 4 gün çalışmaya başladıkları bir sistemdir.
Son dönem iki nedenden dolayı gündeme geliyor. Bunlardan ilki Milli Eğitim Bakanlığı’nın çocukları ve ebeveynleri MESEM’lere yönlendirmek amacıyla gerçekleştirdiği kampanyalar ve gururla yapılan bu merkezlere devam eden çocuk sayısının arttığı haberleri. Diğer neden ise bu merkezlerde çocukların maruz kaldığı yaşam hakkı ihlalleri.”
Meslek lisesine çoğunluklu olarak çocuklarının eğitim masraflarını karşılayamayacak olan ailelerin çocuklarının devam ettiğini belirten Ezgi Koman, “Tıpkı çocuk işçiliği gibi MESEM’ler de de yoksullukla, eşitsizlikle, ayrımcılıkla ve bunların ağır sonuçlarıyla karşı karşıyayız” dedi.
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİN BİTMESİ DEVLETİN YAKLAŞIMINA BAĞLI’
Türkiye’de çocuk işçiliğinin son bulmasının devletin yaklaşımına bağlı olduğunu söyleyen Ezgi Koman, devletin sermayeyi değil odağına çocukları almasının gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Elbette çocuk işçiliği halihazırdaki ekonomik sistemden bağımsız ele alınacak bir konu değil ama yine de burada devletlerin yaklaşımı çok belirleyici oluyor. Eğer devlet; sermayeyi değil çocukları odağa alır, sermaye ile uzlaşmaz onları çocukların emek sömürüsü bakımında riskli görür ve ona ilişkin etkili önlemler alırsa, çocuk işçiliği ile ebeveynlerin ekonomik kültürel ve sosyal hakları arasındaki ilişkiyi kabul eder ve bunlara ilişkin yükümlülüklerini yerine getirse elbette çocuk çocukların emek sömürüsü ortadan kalkar “
‘SİYASİ PARTİLER BU KONUYA BÜTÜNCÜL YAKLAŞMIYOR’
Siyasi partilerin çocuk işçiliği üzerine çok gitmediklerini dile getiren Ezgi Koman, partilere yönelik şu çağrıda bulundu: “Çocuk işçiliği çok büyük bir sorun olarak tanımlanarak aslında kişileri, kurumları çaresizmiş gibi hissettiriyor ve bu durum bir süre sonra konuya ilgiyi ortadan kaldırıyor, ihlalleri görünmez kılıyor. Çocuk işçiliğine karşı olmak, çocukların sömürülmesine karşı mücadele etmek; yoksul bırakılmayla, eşitsizlikle, taşeronlaştırmayla, esnek çalışmayla ve daha birçok durumla da mücadele etmek demek. Muhalefetin tüm bunlara yönelik bütüncül, etkili bir politika geliştirme konusunda yeterli olduğunu söylemek hiç mümkün değil."
‘MESEM ARA ELEMAN VE UCUZ İŞ GÜCÜ YETİŞTİRİYOR’
MESEM’in aslında ara eleman ve ucuz emek gücü yetiştirmek için olduğunu belirten İSİG Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır ise, MESEM ile ilgili şunları söyledi: “Kısaltmasının tam açılımı ‘Mesleki Eğitim Merkezleri’dir. Esasen bu uygulama 2016 yılı sonuna kadar var olan ‘Çıraklık Eğitim Merkezleri’nin devamı niteliğindedir. Bu anlamda eğitim sisteminin içine daha fazla entegre edilmiş ve kitleselleştirilmiş bir sistemden bahsetmek mümkün. Bunu yaparken de AB ülkeleri örnek veriliyor ancak uluslararası iş bölümünde Türkiye’nin rolünü düşündüğümüzde de yapılan ara eleman yetiştirmek ve ucuz emek gücü ihracıdır.”
MESEM kapsamında 1 buçuk milyon öğrencinin çalıştığını söyleyen Çakır, çalışan öğrencilerinin 300 bininin ise 18 yaş altı çocuklardan oluştuğunu belirtti.
Çakır, “Çocuk işçilik ‘bir gün okulda dört gün işyerinde eğitim alma’ uygulamasıyla meşrulaştırılıyor. Tabi bu uygulamanın kökenlerinde 2006 yılında MEB-Koç Holding işbirliği ile “Meslek lisesi memleket meselesidir” şiarıyla öğrencilerin sanayi için ara eleman olarak yetiştirilmeye başlanması gibi adımların olduğunun unutulmaması gerekiyor. Tabi MESEM’lerde her yaştan öğrenci var. Bu durum da bir yandan yaşlılara kadar uzanan bir yelpazede yeniden işçileştirmenin hayata geçirildiğini diğer yandan eğitime destek adı altında da devletten sermayeye kaynak aktarıldığını da gösteren bir uygulama” diye konuştu.
‘MESEM’İ TALEP EDENLER YOKSUL AİLELER OLUYOR’
Çocuk işçiliğin nesnel zeminini yoksulluğun oluşturduğunu söyleyen Çakır, MESEM’e talebin ise yoksul aileler tarafından olduğunu söyledi. Çakır sözlerini şöyle sürdürdü: “Açıkçası çocuk işçiliğin nesnel zeminini yoksulluk oluşturur. Türkiye’de zaten binlerce çocuk aileleri geçinemediği için çalışmak zorundaydı. Bazen yazın çırak olarak bazen okul sonrası atölyeye giderek bazen de okulu bırakarak çalışıyorlardı. 2021 Eylül ayından itibaren derinleştirilen yoksullaştırma politikaları ile Türkiye’de her yaştan insan ücretliler ordusuna katıldı.
Doğal olarak çocuklar da bu kesimlerden biriydi. Ancak MESEM, eğitim adı altında ücretli olmasının adı oldu. Diğer yandan da çocuklar okulu bırakmamış oluyorlardı. Doğal olarak maddi durumu kötü olan ailelerden çocuklar MESEM tercihinde (zorunluluğunda) bulundu. Böylece çalışırken diploma, kalfalık ve ustalık belgesi alma imkanları da olacaktı. Ancak bu çocuklara sunulan gelecek gıda, metal, kimya gibi sektörlerde ara eleman olma ya da hizmet sektörü çalışanı olmaktı. Diğer yandan sağlıklarını, çocukluklarını ve gençliklerini işyerlerinde bırakacaklardı.”
Çocuk işçiliğin son bulmasının Türkiye sanayisinin bitmesi anlamına geleceğini belirten Çakır, çocuk işçiliğin Türkiye için elzem olduğunu belirtti. Çakır sözlerini şöyle sonlandırdı: “Raporlarımızda şöyle bir ibare kullanıyoruz, “Çocuklar tarımda mevsimlik işçiliğin kadınlar ile birlikte omurgasını oluşturmaktadır ve ‘çocukları çekip alırsanız mevsimlik işçilik kalmaz’…” Aynı durum sanayi ve hizmetler için de geçerlidir. Türkiye sanayisi dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegâne yolu ucuz işgücü ihracıdır. Bu noktada çocuk işçilik elzemdir ve üretenlerin yönetmesi durumunda önlenebilir. Onun dışında hümanist söylemler ve bazı PR çalışmaları görebiliriz.”