İmralı Cezaevinde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak iletişimsizlik hali 33’üncü ayında devam ediyor. Aile ve avukat görüş hakkı tamamen elinden alınarak, ağırlaştırılmış mutlak bir tecride tabi tutulan Abdullah Öcalan üzerindeki uygulamalara farklı toplumsal kesimlerden tepkiler gelmeye devam ediyor. Abdullah Öcalan’ın Kürt sorunun çözümünde kilit role sahip olduğuna dikkat çeken aralarında siyasetçiler, akademisyenler, insan hakları temsilcilerinin de olduğu çevreler, 10 Ekim’de startı verilen “Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” hamlesine katılmaya devam ediyor.
‘TECRİT TEMEL İNSAN HAKLARININ AĞIR BİR ŞEKİLDE İHLALİDİR’
ANF’ye konuşan Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşu olan, Irkçılığa Karşı Halklar Arası Dostluk Hareketi’nin (MRAP) Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Gianfranco Fattorini, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu tecrit koşullarını temel insan haklarının ağır bir şekilde ihlali olduğunu ifade ederek, bu tecride bir an önce son verilmesini talep etti.
‘ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNÜN ANAHTARI OLACAKTIR’
Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu koşulların aynı zamanda Kürt sorunun çözümü açısından da kabul edilemez bir mesele olduğunun altını çizen Fattorini, “Abdullah Öcalan’ı içinde bulunduğu koşulları Güney Afrikalı Lider Nelson Mandela’nın yaşadığı durumla karşılaştırabiliriz. Mandela’yı da bir adada tecrit altında tutmak istediler, ama sonuç olarak Mandela’nın özgürlüğü, Güney Afrika’daki sorunun çözümünde kilit rol oynadı. Aynı şekilde Abdullah Öcalan özgür kalması ve onunla diyalog kurulması, Kürt sorunun barışçıl bir şekilde çözülmesinin anahtarı olacaktır. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, Kürt sorununa barışçıl bir siyasi çözüm için müzakerelerin ön koşuludur” diye kaydetti.
‘AVRUPA ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜNDE ROL ALMALI’
10 Ekim’de küresel çapta startı verilen “Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyasının çok önemli olduğunu ifade eden Fattorini, “Bu kampanya, var olması için her türlü nedene sahip bir kampanya. Bu kampanyayı desteklemeli ve duyurulmasını sağlamalıyız” diye kaydetti. Fattorini, Avrupa’nın Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu koşulları değiştirilmesi için harekete geçmesi ve bir şeyler yapması gerektiğini de vurguladı.
‘AVRUPA’NIN TUTUMU ABSÜRTLÜKTEN İBARET’
Türk devletinin Rojava başta olmak üzere Kurdistan’da yürüttüğü savaşı da değerlendiren Fattorini, Avrupa Birliği’nin Türk devletinin saldırıları karşısındaki sessizliğini de eleştirdi. “Avrupa’nın tutumu absürtlükten ibaret” diyen Fattorini devamla şunları kaydetti: “Avrupalı liderler ister göç meselesi ister askeri dengeler konusunda olsun, Erdoğan’la anlaşma yapmanın kendi ülkelerinin çıkarına olduğunu düşünüyor. Ancak, Rus savunma sistemlerini satın alan bir NATO üyesine nasıl güvenebiliriz? Bu açık bir çelişkidir ve Türkiye böyle bir yaklaşımı benimseyen tek NATO üyesi ülkedir. Yine de bunun olmasına izin veriliyor. ‘Erdoğan’ın Türkiye’de ve Suriye’nin kuzeyinde işlediği suçların farkındayız’ deniyor ama yine de bu duruma tepkisiz kalıyorlar. O zaman sormak gerekir insan haklarını savunduğunu iddia eden Avrupa Birliği’nin politikasındaki mantık nerede? Görünürde hiçbir mantık yok.”
‘ROJAVA’DA SAVAŞ SUÇU İŞLENİYOR BM SESSİZ’
Türk devletinin Rojava’da işlediği suçları savaş suçu olarak değerlendiren Fattorini, “Sadece Rojava’da değil, Türkiye’deki Kürt halkına karşı uygulamalara bakacak olursak, burada bir soykırımdan bahsedebiliriz. Kültürel soykırımdan bahsedebiliriz. Sizin de belirttiğiniz gibi, BM çeşitli mekanizmaları tarafından hazırlanan raporlarda, Türkiye’nin her türlü insan hakları ihlalleri gün yüzüne çıkarıldı ve kınandı. Peki, neden bu suçlar karşısında BM İnsan Hakları Konseyi tarafından herhangi bir karar alınmadı ya da yaptırım uygulanmadı? Bu durumda bölgedeki jeostratejik siyasi oyunlar ilgili bir mesele. Türkiye’nin bölgedeki bir dizi meselede söz sahibi olduğu doğru, ancak bu durum Birleşmiş Milletler organlarının misyonunu yerine getirmesine engel olmamalıdır” diye konuştu.